Hülya Karabağlı
T24/ ANKARA - TBMM yeni Anayasa yapım sürecine girerken, başkanlık sistemi de yeniden tartışmaya açıldı. TBMM Anayasa Komisyonu Başkanı Burhan Kuzu’ya bir destek AKP Gaziantep Milletvekili Şamil Tayyar’dan geldi. Tayyar, yeni anayasada başkanlık sisteminin düzenlenmesini önerdi.
Düzenlemenin bu yönde biçimlendirilmesinin ilk ciddi sıkıntısını 2014 yılında görüleceğini söyleyen Tayyar, “Cumhurbaşkanı 2014 yılında ilk defa halk tarafından seçilecek. Bugüne kadar Anayasa’nın cumhurbaşkanına verdiği yetkilerin tümü göreve gelenler tarafından kullanılmadı. 12 Eylül Anayasası özü itibarıyla bir itibariyle bir noktada başkanlık sistemini öngörüyor. Fakat cumhurbaşkanları bu yetkiyi kullanmadıkları için bir sıkıntı yaşanmadı. Ama 2014 seçiminde halkın oyuyla başa gelecek cumhurbaşkanı yetkilerini kullanmak isterse ne olur? Bakanlar Kurulu’na ben başkanlık yapacağım derse ne olur?”
AKP’li Tayyar’ın T24’e değerlendirmeleri şöyle:
TÜRKİYE BUNDAN KAÇAMAZ: Şu an muhalefetin çok sıcak bakmadığını görüyorum. Yani Ak Parti isteyebilir ama muhalefet istemediği için yeni anayasa metnine girmeyebilir. 2014 ten sonra Türkiye’nin en önemli bir tartışması halkın oyuyla seçilmiş cumhurbaşkanı ekseninde başkanlık sistemi olacak.
TARİHİN AKIŞ YÖNÜNÜ DİKKATE ALAN: Vatandaş, Ak Parti’ye tek başına anayasa yapacak çoğunluğu vermedi. Diğer partilerle uzlaşılarak Türkiye yeni anayasa yapmalı ve bunu kısa sürede hayata geçirmeli. Uzlaşma Komisyonu’nda nasıl bir tablo ortaya çıkar bilmiyorum ama benim kişisel kanaatim yeni anayasanın çağa daha uygun, daha anlaşılır, daha özgürlükçü ve Türkiye’yi gelecek yıllara taşıyan bir anayasa olması gerekir. Türkiye’nin mevcut şartları ve tarihin akışı dikkate alınarak anayasa yapılmalı.
PARLAMENTER SİSTEM İFLAS ETTİ: Türkiye mutlaka yeni anayasa ile başkanlık sistemine geçmelidir. Çünkü, parlamenter rejim iflas etmiştir ve Türkiye’nin umudunun başkanlık sisteminden geçtiğini düşünüyorum. Çağdaş demokrasilerde kuvvetler ayrılığı, yasama, yürütme ve yargı olarak kabul edilir. Maalesef Türkiye’de işleyiş sadece yürütmenin etkin olduğu bir yapıyı ortaya çıkardı. Bu sadece bu döneme ilişkin değil geçmişte de böyle oldu. İktidarı elinde bulunduran siyasi partiler aynı zamanda yasama organını yönetir hale geldiler. Meclisten sadece hükümetin arzu ettiği kanunlar yasalar geçebilmektedir.
BAŞKANLIK SİSTEMİ ‘TEK ADAM’ DEĞİL:Yasamanın, yürütmenin bağımsız olarak bir irade koyabilme şansı maalesef yok. O nedenle milletvekilleri Anayasa'dan kaynaklanan denetleyici ve yasama faaliyeti yapıcı fonksiyonu icra etmekte zorlanıyor. Başkanlık sistemi sayesinde Türkiye bu açmazdan kurtulabilir. Milletvekilleri denetleyici fonksiyonu yerine getirir ve hesap sorarlar. Amerika’da başkanın yetkileri, bizim başbakanımızdan daha az. Dolayısıyla Başkanlık sistemi tek adam yönetimine yol açmaz. Türkiye’nin demokratikleşme sürecine de katkı sağlar.
SİVİL TOPLUM ÖRGÜTLERİNİN ETKİNLİĞİ: Amerika da başkan, Türkiye büyükelçisini Ankara’ya atarken Kongre kararını 6 ayda çıkardı. Oysa Türkiye’de bir kararname ile çok sayıda elçi atayabiliyor. Çok sayıda partinin olması bir ülkenin çok daha demokrat olduğunu göstermez. Önemli olan insanların fikirlerini özgürce ortaya koyabilecekleri bir ortamın sağlanması. Bu başarılıyorsa bir sorun yok demektir. Batılı toplumlarda bu sadece siyasi partiler üzerinden yürütülmez. Sivil toplum kuruluşları çok daha etkindir orada. Bence eğer illa bir kıstas alınacaksa batılı ülkelerdeki sivil toplum kuruluşlarının sayısı ve etkinliklerini dikkate almak gerekiyor. O nedenle Türkiye’nin bu yönelişi sağlaması gerekiyor.