Politika

AKP'li Hüseyin Çelik: İyi bir protokolle AK Parti-CHP koalisyonu yürüyebilir

'Vesayetle mücadelere CHP ile anlaşabilmemiz mümkün'

20 Temmuz 2015 11:26

AKP kurmaylarından Genel Başkan Başdanışmanı Hüseyin Çelik, koalisyon müzakerelerine ilişkin olarak, "Ben şahsen AK Parti-CHP koalisyonunun hep daha sürdürülebilir olacağını düşünenlerdenim. Tüm vesayetlere karşı duruş sergilenmesi gerektiği hususunda CHP ile anlaşabilmemiz mümkündür" dedi. "Şu anda CHP ile daha ileri bir noktadayız denebilir" diyen Çelik, "Böyle bir şey gerçekleşirse bu 390 milletvekili eder ve yüzde 66’lık bir çoğunluğa dayanır. Bence iyi bir koalisyon protokolüyle bu iş yürüyebilir" ifadesini kullandı.

Hürriyet'ten Cansu Çamlıbel'in sorularını yanıtlayan (19 Temmuz 2015) Hüseyin Çelik'in açıklamalarından bazı bölümler şöyle:

 

‘Cemaatle mücadelede CHP ile anlaşmamız mümkün’

 
- CHP’nin koalisyon ortağı olması durumunda devletin içinde vesayet kurmaya çalıştığını söylediğiniz Gülen cemaatine karşı mücadelede sizinle aynı noktaya gelebileceğine yönelik sinyaller alındı mı şu ana kadar?

Tabii CHP’nin eğilimini biz tayin edemeyiz. Ama tüm vesayetlere karşı duruş sergilenmesi gerektiği hususunda CHP ile anlaşabilmemiz mümkündür. Birisi Adıyaman şeyhini sever, birisi Fethullah Hoca’yı sever, birisi Cübbeli Ahmet Efendi’yi sever vs. Birisi de ateisttir, bu taraklarda bezi yoktur. İnsanlar birini sevme veya sevmeme konusunda özgürdür. Ne var ki, bu sevgilerini veya mensubiyetlerini bulundukları makama ve kararlarına karıştıramazlar. Düşünün ki AK Parti değil de CHP iktidardadır fakat bir müsteşar veya bir genel müdür veya bir emniyet müdürü, hiyerarşik yapı içinde kendisine gelen talimatlara göre değil de kendi cemaatinin, tarikatının, ideolojik grubun veya bağlı bulunduğu locanın talimatlarına göre hareket ediyor. Bu kabul edilebilir mi? Bir de şunu söyleyeyim; topyekûn birilerinin düşman ilan edilmesi, topyekûn bir cadı avına çıkılmasını da ben demokratik hukuk devletinde doğru bulmam.

- Ama son 3 yılda tam da böyle bir cadı avı görüntüsü çıkmadı mı?

Karşı tarafta yanlış yapan birileri vardır diye, o yanlışlara karşı tedbir alırken bizim de başka yanlışlar yapma gibi bir lüksümüz yok. Mesela PKK bir terör örgütüdür, şiddet de yapar, kurunun yanında yaşı da yakar. Ama devlet böyle bir şey yapamaz. 

 

‘Balyoz’un darbe eylem planı olduğuna hâlâ inanıyorum’

 

- Siz AK Parti’nin idare ettiği devletin son iki senedir Gülen cemaatine yönelik yaklaşımında yanlışlar yapıldığını düşünüyor musunuz?

Ben tabii teker teker soruşturmaların seyrini dosya dosya bilemem. Burada önemli olan şey suçların ferdiliği prensibidir. Her dönemin itibar edilen yaftaları var. Gerçekten yerine oturan tespitlerle beraber, birisini harcamak için vurulan yaftalar da var. DSP iktidarı sırasında ‘mürtecidir’ diyorlardı. Bugün birisi diğerinin ayağını kaydırmak için ona ‘paralelci’ diyor olabilir. Bu tür haksızlıklar yapılıyor olabilir. Ama AK Parti’nin hükümet iradesi olarak bu yanlışı yapmak istediği kanaatinde değilim. Ama uygulamada kurunun yanında yaş da yanabilir. Ergenekon olayında olduğu gibi. Şimdi Balyoz davası için ben ilk gün söylediklerimin hâlâ arkasındayım. Efendim harp planı hazırlıyorduk, oyun oynuyorduk ama kişilerin adını vererek konuşuyordunuz. Bir bunun karar vericileri var, bir de....

- O karar verici dedikleriniz de beraat etti ama...

Mahkeme beraatına bakacak olursanız Menderes’i idam ettiren de bir mahkemedir. Ama ben Menderes’in masum olduğuna inanıyorum.

- O halde Balyoz plan seminerinin bir darbe hevesi olduğuna dair düşünceniz bugün de net şekilde devam mı ediyor?

Kesinlikle devam ediyor. Ben Balyoz’un darbe eylem planı olduğuna o gün de inanıyordum, bugün de inanıyorum. Ama bu arada Balyoz davası yürütülürken kurunun yanında yaş da yandı. Burada yanlışlar var. Ama evet millete karşı bir oyun oynuyordunuz ve işin garip tarafı tarih 15 Mart 2003. Biliyorsunuz 59. hükümetin kurulduğu gündür Balyoz eylem planının karara bağlandığı gün. Efendim elektronik kayıtlar ne kadar doğru ne kadar yanlış ayrı bir olay. Benim vicdani kanaatim hâlâ aynı. Paralelle mücadeleye dönersek... Şimdi birisi suçludur da onun yanına 5 kişi ilave edilerek kurunun yanında yaş da yanıyorsa burada anormallik var demektir. Bu durumla ilgili çok iddia var. Hatta kendisi paralelcidir, alakasız bir adamı ‘paralelci’ diye ihbar ediyor. Mağduriyet söz konusu olunca da onlara aleyhte propaganda yapma şansı doğuyor tabii.

- Sizin daha 2012’de şöyle bir açıklamanız var; ‘Cemaat, devleti ele geçirdi iddialarına kargalar güler’.

Ben o gün eldeki verilere dayanarak bunu söyledim. Ben bugün, Fethullah Gülen cemaatine mensup veya sempatizan bazı yetkililerin belli kademelere geldikten sonra bir güç zehirlenmesi yaşadıklarını ve içinde bulundukları camianın gücünü arkalarına alıp siyaseti ve devleti dizayn etmeye kalktıklarına inanıyorum. Bunlarla ilgili hukuk ve kanunlar ne söylüyorsa o yapılmalı. Ancak sıradan mensupların rahatsız ve rencide edilmemesi gerektiğini hep söyledik, söylüyorum. Aksi bir durum, hukuk devletine de hakkaniyete de uymaz.

 

‘İçimizde bir genel başkanlık tartışması yok’

 

- Siz geçtiğimiz haftalarda erken seçim olursa 3 dönem kuralı ortadan kalkar şeklinde bir beyanda bulundunuz. Bu konu bugün AK Parti içinde Sayın Davutoğlu ile birlikte üzerinde çalışılan bir konu mu? AK Parti’nin ağustos sonundaki kongresinin bir gündem maddesi mi bu?

Kongre ağustosta, eylülde de olabilir, ekimde de olabilir. Şu anda ha denilse bizim olağan kongremizin yasal süre içinde toplanmasının önünde herhangi bir engel yok. Ama önceliğimiz Türkiye’yi bir an önce bir hükümete kavuşturmaktır. Ayrıca içimizde bir genel başkanlık tartışması da yok. Ama eğer neticede bir seçim olursa 68 kişi için 3 dönem kuralı otomatikman kalkmış olur. Ama bu 68 kişi yine listeye girecek diye bir şart yok. Bir kısım arkadaşımız kendisi aday olmayacak. Bir kısmı müracaat etse de konmayabilirler. Ama hükümet kurma mesaimizden dolayı bu konu gündeme de gelmedi, hiç konuşulmadı bile. Ama benim şahsi fikrim her halükârda bu kuralın kaldırılması yönünde. Biz, 2015’te bir seçim yapılır ve Türkiye kemiksiz bir 4 yıl kazanır gibi bir beklenti içindeydik. Biliyorsunuz, uluslararası finans çevreleri istikrara bakar, önünü görmek ister. Maliye Bakanımızın açıklaması var biliyorsunuz; ‘Bir daha seçime gidersek 2015’i de kaybedebiliriz’. Bu doğru bir tespittir. Ben 3 dönemlik arkadaşlar içinde de ‘Aman hemen seçime gidelim’ diye bir tavırla karşılaşmadım.

 

‘Abdullah Gül’le görüşüyorum’

 

- ‘Üç dönemlikler Abdullah Gül ile yeni bir parti kurma hazırlığında’ şeklindeki tevatürler nereden çıkıyor o halde? Tam da bu söylentiler Ahmet Sever’in kitabının çıktığı döneme gelince farklı yorumlandı. Hem de o kitapta Gül ile Erdoğan’ın olaylara bakış ve yönetim farkının vurgulandığı bir kitap olunca belli çevreler ‘Acaba bir hazırlık mı var’ diye düşündü.

Metropol’ün son araştırmasında yüzde 35 ve üstü vatandaş desteğine sahip olan Türkiye’de 3 lider var. Sayın Tayyip Erdoğan, Sayın Abdullah Gül ve Sayın Ahmet Davutoğlu. Türkiye’de ilk 3 sıradaki liderin bizim partimizden çıkmış olması AK Parti açısından iftihar vesilesidir. AK Parti’de lider vasfına sahip birçok insan bulabilirsiniz. Bu bizim zenginliğimizdir. Sayın Gül bu partinin kurucularındandır, AK Parti hükümetlerinin ilk başbakanıdır, sonra dışişleri bakanıdır, en son da 7 yıl şerefiyle cumhurbaşkanlığı yapmıştır. Sayın Gül’ün kamuoyunda da ciddi bir karşılığı var, bizim nezdimizde de çok büyük sevgi ve sempatisi var. Herkes kendini bir insana daha yakın ya da uzak hissedebilir. Herkesin farklı sempatileri olabilir. Sayın Gül’ün AK Parti’ye ya da Türkiye’nin siyasi istikrarına zarar verecek bir tutum içinde kesinlikle olmayacağına inanıyorum. Sayın Gül’ü seven, cumhurbaşkanlığından ayrıldıktan sonra da çeşitli vesilelerle görüşen biri olarak söylüyorum. 


 
‘Kurumsal davet olmadan aday olmaz’


 
- En son ne zaman görüştünüz? 
 
15-20 gün önceydi. Kendisini ziyaret eden, dertleşen, konuşan bir insan olarak bunu söylüyorum. Sayın Gül siyasi ahlakı tescillenmiş olan bir insandır. Kendisi başbakandı, Siirt seçiminin sonucu belli oldu, Sayın Erdoğan daha mazbatayı bile almadan istifa etti. Sonra Cumhurbaşkanı oldu. ‘Ben yine adayım’ diye ortaya çıkabilirdi, çıkmadı. Benim Ahmet Sever’in kitabı üzerinden ya da bir başkasının değerlendirmesi üzerinden bir Abdullah Gül değerlendirmesi yapmam doğru değil. Müsade edin ben tanıdığım Abdullah Gül’ü değerlendireyim.

- Ama o kitaptan şöyle bir tablo çıkıyor: Biraz önce bahsettiğiniz noktalarda tamam o tavrı sergiledi ama geçen sene AK Parti kurultayının apar topar bir hamleyle kendisinin cumhurbaşkanlığını bırakmasından önceki bir tarihe çekilmesinden rahatsızlık duymuş. Ahmet Sever’in böyle bir tespiti var. Siz kendisiyle bu kadar istişare yapan bir insan olarak böyle bir kırgınlığı olduğunu düşünüyor musunuz?

‘11. Cumhurbaşkanı bir daha cumhurbaşkanı adayı olamaz’ diye bir kanun çıkardığınız zaman bundan 11. Cumhurbaşkanı’nın hoşnut olmasını bekleyebilir misiniz? Bu bir kırgınlık yaratır mı? Yaratabilir. Sayın Abdullah Gül’ün bazı konularda farklı düşünmesi, bazı şeylere kırılmış olması, bazı konularda sitemlerinin olmasını kimse yadırgamasın. Tayyip Bey’in de belki bazı zamanlarda ona bazı sitemleri olmuştur. 40 yıllık yol ve dava arkadaşı olan insanlar tornadan çıkmış malzeme gibi olmak zorunda değildir. Biz ayrı bireyleriz, farklı görüşlerimiz olabilir ama büyük fotoğrafta birlikteysek gerisi teferruattır. Neticede AK Parti içindeki büyük fotoğrafta Sayın Abdullah Gül de, Sayın Erdoğan ya da Sayın Davutoğlu arasında büyük bir kırgınlık ya da büyük bir ayrılık olduğu kanaatinde değilim. Bir de şu var; büyük yürek sahipleri birini severken kendisini diğerine karşı olmak durumunda hissetmez. Tayyip Erdoğan’ı sevmek için Abdullah Gül’e karşı olmak gerekmez. Abdullah Gül’ü sevmek için Tayyip Erdoğan’a karşı durmak gerekmez.

- Peki partiye dönmesini isteyenler var mı?

 Diyelim ki önümüzde kongre var, Sayın Gül gelip de ‘ben de adayım , ey il başkanları, ey delegeler bana oy verin’ gibi bir tavrın içine hayatta girmez. Ama günün birinde bu parti – genel başkanından yetkili kurullarına kadar- rızaya dayalı olarak Sayın Abdullah Gül’e ‘Bizim size şurada ihtiyacımız var’ diye bir  davette bulunursa, Abdullah Gül’ün ‘Ben yokum, kendimi emekliye ayırdım’ diyeceği kanaatinde değilim. Bunun dışında kalan tahmin ve dedikoduları Sayın Gül de partimiz de ciddiye almıyor. Ben Sayın Abdullah Gül gibi devletin her kademesinde bulunmuş bir tecrübe birikiminin verebileceği bir çok hizmet olduğunu düşünüyorum. Ama siyasetin içinde ama bir düşünce kuruluşunda ama bir uluslararası kuruluşta. Abdullah Bey o dinamizme sahiptir.

Söyleşinin tamamı için tıklayın.