Hürriyet yazarı Abdulkadir Selvi, darbe girişimi gecesi yaşananları yazdı. Kendilerine 'Yurtta Sulh Konseyi' adını veren cuntanın TRT’de darbe bildirisi okumasının ardından "hükümet kanadında morallerın bozulduğunu" söyleyen Selvi, "Ancak 'TSK adına' denilince bir cuntanın işi olduğu kanaati pekişiyor" ifadesini kullandı. Başbakan ve bakanların bombalamaların başladığı sırada "Meclis’e gidelim, öleceksek de Meclis’te ölelim" kararı aldığını belirten Selvi, "Bakanlar, parti yöneticileri, milletvekilleri darbeye karşı direnmek için Meclis’e ulaşmaya çalıştı" dedi.
Selvi'nin Hürriyet'te "O gece yaşananlar" başlığıyla yayımlanan (18 Temmuz 2016) yazısı şöyle:
Darbenin 27 Mayıs'ı, 12 Mart'ı, 12 Eylül'ü, 28 Şubat'ı vardı.
Demokrasimizin de 27 Nisan e-muhtırasını geri çeviren iradesi 15 Temmuz demokrasi zaferi oldu.
Demokrasiden darbeye, darbeden demokrasiye geçiş sürecinin yaşandığı ‘o gece’nin üzerindeki sis perdesi aralanmaya başladı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, askerin içinde bazı kıpırdanmalar olduğu haberini aldığı anda Genelkurmay Başkanı Org. Hulusi Akar’ı arıyor ama ulaşamıyor.
Erdoğan, 27 Nisan e-muhtırası haberleri kulağına geldiğinde de Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt’ı birkaç defa aramış, ancak görüşememişti.
Büyükanıt 28 Nisan sabahı geri dönüş yapmış, “Telefonla ulaşılamayan bir yerdeydim” demişti.
Cumhurbaşkanı bunun üzerine MİT Müsteşarı Hakan Fidan’ı ve Başbakan Binali Yıldırım’ı arıyor.
"Bir şey seziyorum"
Asker içinde bir hareketlilik olduğu anlaşılıyor. Komutanların hiçbirinin telefonuna ulaşılamaması kuşkuları derinleştiriyor. İlk başta darbe girişiminin emir komuta zinciri içinde olup olmadığı değerlendirmesi yapılıyor. Kısa bir süre içinde asker içinde bir grubun kalkışması olduğu tespit ediliyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan hiç tereddütsüz direnme kararı alıyor, 1. Ordu Komutanı’yla yaptığı görüşme üzerine İstanbul’a doğru yola çıkmaya çalışırken CNN Türk’e bağlanıp, millete sokağa çıkma çağrısı yapıyor. Erdoğan böylece darbecilerin yaydığı, “Erdoğan hayatta değil” söylentisini boşa çıkarıyor.
Başbakan Binali Yıldırım o sırada Tuzla’daki evinde. Başbakan’a ilk ulaşan isimlerden birisi Manisa Milletvekili Selçuk Özdağ oluyor. “Ben 12 Eylül’ü yaşadım, 28 Şubat’ı Muhsin Yazıcıoğlu ile önleyen ekibin içindeydim, olağanüstü bir şey seziyorum” diyor. Başbakan, “Ben de bir şey seziyorum.
Genelkurmay Başkanı’na ulaşamıyorum” karşılığını veriyor. Başbakan, kısa süre içinde darbenin emir-komuta zinciri içinde yapılmadığını netleştiriyor.
NTV’ye bağlanıp, darbe girişimini deşifre ediyor, darbecilerle mücadele edileceğini açıklıyor. Türkiye darbe gerçeğini Binali Yıldırım’ın ağzından öğreniyor.
Başbakan, Tuzla’daki evinden Ankara’ya ulaşmak için karayolu ile hareket ediyor. AK Partililer arasında kısa bir süre genel merkezde mi, yoksa Çankaya Köşkü’nde mi toplanmanın doğru olacağının tartışması yaşanıyor. “Genel merkezi bombalarlar, Başbakanlık’ta toplanalım” görüşü ağır basıyor. Buna rağmen bir kısmının genel merkeze, devleti yönetecek olanların Başbakanlığa geçmesi kararı alınıyor.
Başbakan, bu arada Çankaya Köşkü’ne ulaşıyor. Genelkurmay Başkanı’nın darbecilerin elinde olduğu o saate kadar anlaşılmış durumda. Muhalefet liderleriyle temas kurulması kararı alınıyor. Başbakan, önce MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşüyor. Muhalefet liderlerinin verdiği güçlü destek moralleri yükseltiyor.
"Moraller bozuyor"
TRT’deki bildiri okununca moraller bozuluyor. Ancak “TSK adına” denilince bir cuntanın işi olduğu kanaati pekişiyor. Bu sırada Ankara üzerindeki uçak ve helikopterlerin yoğunluğu artıyor. Bombalamalar başlıyor. ‘Meclis’e gidelim, öleceksek de Meclis’te ölelim’ kararı alınıyor. Bakanlar, parti yöneticileri, milletvekilleri darbeye karşı direnmek için Meclis’e ulaşmaya çalışıyor. Meclis’teki sayı artıyor, milletvekilleri telefon üzerinden canlı yayına geçiyor. Darbeciler bu durum üzerine Meclis’i bombalamaya başlıyor. Tam 7 kez bombalanıyor ‘Gazi Meclis’. Meclis’i gezdim. Halep’e çevirmişlerdi. Meclis vuruldu ama darbeye teslim olmadı. Milletin yüz akı oldu.
O sırada CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu 21.50 uçağı ile İstanbul’a gidiyor. Kılıçdaroğlu 1-a’da, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hayati Yazıcı ise 1-b’de oturuyor. Uçağın tekeri 23.00 civarında Atatürk Havalimanı’nın pistine değiyor. Uçak henüz körüğe yanaşmadan Basın Danışmanı Okan Konuralp, hosteslerin müdahalesine aldırmadan Kılıçdaroğlu’nun yanına koşuyor.
Kılıçdaroğlu, “Arkadaşlar iki köprünün kapatıldığı ve uçakların uçmadığını haber verince önce espri yapıyorlar zannettim” diye anlatıyor.
CHP Lideri bunun bir espri olmadığını, darbe ile karşı karşıya olduğumuzu anlıyor. Kılıçdaroğlu ile o anları konuştum.
Kılıçdaroğlu: Kabul edilemez
İlk tepkiniz ne oldu?
“(Buna karşı çıkmak lazım. Bu bir darbedir ve darbe kabul edilemez) dedim.”
Kılıçdaroğlu o sırada yanında oturan Hayati Yazıcı’ya dönüyor. “Darbeye karşıyız Hayati Bey” diyor. Apar topar VIP salonuna geçiyorlar. “Ankara’ya dönmek istedim, ‘Uçaklar kalkmıyor’ dediler. ‘Havaalanından çıkalım’ dedim, ‘Tanklar kapatmış’ dediler.”
Bu sırada CHP yöneticileriyle irtibat kuruluyor. Kılıçdaroğlu’nun ilk talimatı, “Bu bir darbedir. Başarılı olsa da başarısız olsa da değişmez. Kesinlikle karşı çıkacağız” oluyor. Havaalanı tanklarla ablukaya alınmış. İtiş kakış arasında Kılıçdaroğlu’nun aracı havaalanından dışarı çıkarılıyor. Bu kez CHP Lideri’nin nereye götürüleceği gündeme geliyor. Kılıçdaroğlu, “Otel güvenli olmaz diye bir arkadaşımın evine gittik” diyor. O arkadaş CHP’li Bakırköy Belediye Başkanı Bülent Kerimoğlu. CHP Lideri daha güvenli olacağı düşüncesiyle Bakırköy Belediye Başkanı Kerimoğlu’nun evine götürülüyor:
“Evde TV’leri açınca işin vahametini anladık. Kısa bir açıklama yaparak, darbeye karşı olduğumuzu duyurdum. Ardından TV’lere bağlanıp, darbeye karşı olduğumuzu açıkladım.”
"Hepimizin görevi"
Kılıçdaroğlu bu sırada konuştuğu Başbakan Binali Yıldırım’a, “Hiç şüpheniz olmasın Sayın Başbakan, darbeye karşıyız. Demokrasiyi savunmak, demokrasiye inanan herkesin ortaya koyması gereken bir tavır. 21. yüzyıl Türkiyesi’nde darbenin kabul edilebilmesi mümkün değil” diyor. Meclis Başkanı İsmail Kahraman arıyor. Meclis’in özel oturumuna davet ediyor. Kılıçdaroğlu’nun, “Ne olursa olsun geleceğim. Meclis’te olacağız, katılacağız” sözleri üzerine teşekkür ediyor. CHP Lideri’nin Kahraman’a cevabı, “Ne demek, hepimizin görevi” oluyor.
Darbeye karşı tutumları nedeniyle Cumhurbaşkanı Erdoğan muhalefet liderlerini arayarak teşekkür etti. Kılıçdaroğlu’na ne konuştuklarını sordum:
“Ben de kendisine teşekkür ettim. Siyasi partiler demokrasinin vazgeçilmez unsuruysa, demokrasiye sahip çıkmak da bizim görevimiz. Biz görevimizi yaptık.”