Hülya Karabağlı / ANKARA
TBMM Genel Kurulu’nda, hükümetin Suriye politikasını eleştiren CHP İstanbul Milletvekili Şafak Pavey, “Sizden ‘Suriye politikamızda çok saftık. Bize CHP kumpas kurdu’ şakasını da bekliyorum” dedi.
Pavey, CHP heyetinin Suriye Cumhurbaşkanı Beşşar Esad'la görüşmesini, "Elbette Suriye Devlet Başkanıyla görüştük. Çünkü bu vahşi geleceği öngörmüştük. Böylece; Birleşmiş Milletler diplomasisine karınca kararınca katkımız oldu" sözleriyle savundu.
Suriyelilerin barındığı 'mülteci kampları'na da değinen Pavey, "BM denetiminden korumak için “mülteci” değil, “konuk” saydığınız cihatçılar, istedikleri gibi çıkıp, “cihat” için kafa kesip dönebiliyorlar" diye konuştu.
Pavey’in konuşmasının tamamı şöyle:
Ülkeyi 'Pakistanizm’e' emanet ettiniz
Söylemiştim; yarattığınız canavarın sizi teslim alması işten bile değildi. Uyarımı, kulakları sağır eden bir sessizlikle karşılayıp, hayatımı dart tahtasına çevirdiniz. Hatta komutla saldıranlar, sahiplerini bile utandırdılar. Ve bugünlere geldik.
Yurdumuz; oyun tahtanıza döndü. Dış ilişkilerden medyaya; eğitimden asayişe, nereye elimizi atsak dökülüyor.
Tarihimiz boyunca hiç görülmemiş; akıl dışı, siyasi, sosyal, ekonomik ve hukuk pespayeliği içindeyiz.
Devlet aklını, tarikatlara emanet edip, ülkemizi “Pakistanizm’e” teslim ettiniz.
Cihat için çıkıp kafa kesip geri dönüyorlar
“En acımasız savaşlarda, en vahşi savaşçıları gördüm, böyle vahşet görmedim,” demişti, kamplarınızı gezen gazeteci Coşkun Aral. BM denetiminden korumak için “mülteci” değil, “konuk” saydığınız Cihatçılardan söz ediyordu. Böylece istedikleri gibi çıkıp, “cihat” için kafa kesip dönebiliyorlardı.
Diktatörlerler derdiniz olsa El Beşir kankanız olmazdı
Esad’ı diktatör olduğu için değil, Nusayri olduğu için devirmeyi planladınız. Diktatörlerle derdiniz olsaydı Sudanlı El Beşir kankanız olmazdı.
Emperyal iştahınız kursağınızda kaldı
Mart 2011 de başlayan protestoları, bölgesel savaşa çevirdiniz. El Kaide’nin Suriye’ye girişini sağladınız. Resmî sivil toplum kuruluşunuzun görünmez tırlarıyla silahlandırdınız. İnsani yardımın itibarını yerle bir ettiniz. Dünyanın sakındığı El Kaide uğruna, ‘çok kültürlülük incimiz Hatay’ı’ feda ettiniz. Bizi, komşusunun ülkesi yanıp kül olurken; çıra taşıyan fırsatçılar haline düşürdünüz.
Reyhanlı’da bomba atanı değil, duyuranı, Utku Bal’ı tutuklayıp, işkenceden geçirdiniz. Tıpkı yolsuzluk yapanı değil, soruşturanı görevden aldığınız gibi.
Suriye’de gösteriler başladığında, mezhepsel akıl dışılığa teslim olmasaydınız; iyi bir sivil önderlikle, en az zayiatlı bir reformla sonuçlanabilirdi. Yabancı cihatçılar karışınca, Suriye halkının reform rüyası çalındı.
Sivil eylemler yerine askerileşme fikri: Suriye’ye Suriyeli olmayanlar tarafından enjekte edildi. Ne kadarını biliyor, ne kadarına göz yumuyordunuz? Bu kanlı Ortadoğu klasiğinin ne kadarında senaristlik yaptınız?
Aral’ın ifadesiyle; “İki ay sonra Emevi Camii’nde namaz kılmayı vaat eden” emperyal iştahınız,” ağır bir insan maliyetiyle kursağınızda kaldı.
Suriye gibi melez toplumlarda mezhepçilik, durdurulamayan iç savaştır. Şimdi elimizde, savaş içinde birkaç savaş var. En iyi ihtimalle 97 bin ölü, iki milyon perişan gerçek mülteci, fuhuş için satılan binlerce kadın, açlıktan kedi yiyen çökmüş bir halk var.
Olup bitenlerin ya farkında değilsiniz ya umurunuzda değil
Sizi uyardığımızda; tuhaf bir tekerlemeyle karşılaştık: “Esed’e gittiniz.”
Dünyada herhalde daha mizahi bir durum olamaz. Bizi; aile tatillerini Beşar Esad’ın sarayında yapanlar suçluyorlardı.
Sizden “Suriye politikamızda çok saftık. Bize CHP kumpas kurdu” şakasını da bekliyorum.
Elbette Suriye Devlet Başkanıyla görüştük. Çünkü bu vahşi geleceği öngörmüştük. Böylece; Birleşmiş Milletler diplomasisine karınca kararınca katkımız oldu.
Suriye politikanız iflas etti. Öngörmezliğinizle, hayal edemediğiniz bir durumdasınız. Esad sorun olmak yerine, çözümün ortağı oldu.
Uluslararası toplum Esad'la birlikte çalışmanın, Esad’a karşı olmaktan daha çok kazandıracağını düşünüyor.
Bu, radikal İslamcıların dehşetini gören uluslararası toplumun çıkarlarının, Suriye hükümeti ile birleşmesi demek.
Diplomatik masada yer almak için savaşçı transferinden vazgeçmek zorundasınız. Ama vazgeçersiniz, bu kez de kendi yarattığınız El Kaide canavarı, öfkesini Türkiye’ye çevirecektir. Cephedeki cihatçıları, dizginleme gücü kimsede yok.
Gelecek; su ve gıda yoksulluğunu işaret ediyor. Siz ise, değil halkımızın su ve gıda geleceğini korumak; komşu halkın zaten bıçak sırtındaki yaşam hakkını bile çaldınız.
Gerçeği bize sadece felaketler gösterir. Felaket davetiyesinin sahibi olarak Suriye politikanız; trajik bir maskaralığa dönüştü, un ufak oldu. .
Sizi bu güzel havalar mahvetti. Bu azametli ihtişam mahvetti. Işık sızdırmaz malikânelerinizden, zırhlı araçlarınızla; görmeden ve görünmeden yaşayarak; gelmiş geçmiş en varlıklı, en seçkinci siyasi hanedan oldunuz. Gündelik seçmenlerinizden o kadar kopuksunuz ki; olup bitenlerin ya farkında değilsiniz ya umurunuzda değil.
Ama bu çakma özgüven; içinde bulunduğumuz kargaşayı kapatmaya yetmiyor. Unutmayın ki; Titanik’te, batıncaya kadar dünyanın en güzel gemisiydi!