Hürriyet yazarı Akif Beki, Beşiktaş'ta polis aracına çarpan ve bir polisin şehit olmasına neden olan Rüzgar Çetin'in yargılanmasıyla ilgili olarak, "Gün geçmiyor ki ‘Sinan Çetin magazin muhabirlerini karşısında görünce karşı kaldırıma geçti, yolunu değiştirdi, suspus oldu’ vesair içerikli bir tırıvırı haber okumayalım" dedi. "Gün geçmiyor ki içerideki evladı, adının karıştırıldığı magazin haberleriyle mobbing eziyeti yaşamasın. Psikolojik şiddet mi, tedhiş mi, terörize edilmek mi, ne koyarsanız adını, her türlüsü baba-oğul, hatta diğer aile fertleri üzerinde deneniyor. Zenginliğe, şöhrete ne bitmez tükenmez bir haset biriktirmişiz meğer içimizde. Akıt akıt cerahat bitmiyor" diye yazan Beki, "Rüzgar, kaza sonucu ölüme sebebiyet vermekle mi suçlanıyor, şöhretli bir babanın oğlu olmakla mı? Karar verelim artık" ifadesini kullandı.
Akif Beki'nin, "Rüzgar'a kesilen şöhret cezası" başlığıyla yayımlanan (9 Temmuz 2016) yazısı şöyle:
Baştan söyleyeyim; Sinan Çetin'le ahbaplığım var.
Oğlu Rüzgar Çetin’i de tanırım, magazinel imajıyla alakası olmadığını bilecek kadar tanırım.
Maalesef telafisi imkânsız bir trafik kazası yaptı, bir polisimiz şehit oldu. Arkada acılı bir aile kaldı, hiçbir şey onların kayıplarını geri getiremeyecek bir daha...
Hepsi, buna Rüzgar ve ailesi de dahil, hayatlarının geri kalanında bu kahredici gerçekle yaşamak zorunda.
***
Rüzgar 6 aydır Silivri Cezaevi’nde tutuklu. Yargılaması devam ediyor.
Kendisi hapiste yatıyor ama gün geçmiyor ki adı bir magazin haberine katık edilmesin.
Gün geçmiyor ki ‘Sinan Çetin magazin muhabirlerini karşısında görünce karşı kaldırıma geçti, yolunu değiştirdi, suspus oldu’ vesair içerikli bir tırıvırı haber okumayalım.
En son Bodrum’da ‘görüntülendi’ğini haber yaptılar.
‘Yakalanmamak için çadır kampına kaçtı ama orada da enselenmekten kurtulamadı, tatili zehir oldu’ diye marifetlerini iftiharla sunuyorlar bir de.
Ondan bir gün önce de İstanbul’da magazincilerin göz hapsindeydi.
‘Oğlu hapiste olduğu için zor günler geçiren ünlü yönetmen Sinan Çetin, bayram günü bankamatikten para çekerken yakalanınca bırakıp gitti’ haberlerine maruz kaldık.
Epeydir gözlüyordum, nerede duracak bakalım diye. Durmuyor...
Evlat hapiste, baba göz hapsinde. Biri cezaevinde tutuklu, diğeri dışarıda gözetim altında tutuluyor.
Henüz kesinleşmemiş bir mahkûmiyeti birlikte yatıyorlar.
***
Tanışıklığımı ve dostluk duygularımı karıştırmadan yazıyorum.
Torpil geçmeden soruyorum.
Hak yerini bulsun mu istiyoruz, adalet mi talep ediyoruz?..
Yoksa ‘şöhret afettir’ sözünü genç bir adam ve şöhretli babası üzerinden doğrulamaya mı uğraşıyoruz?
Dava, magazin sayfalarında görülüyor. Buna fit miyiz?
Babasının şöhretinin bedeli bir evlada ödetiliyor, müstahak mıdır?
Oğlunun yaptığı kazanın cezası babasına kesiliyor, suçun şahsiliği ilkesi bu mudur?
Göz önünde tanınmış simalar diye işkence çektiriliyor.
Bir aileden şöhretlerinin acısını, hıncını çıkarma; lüks yaşantılarının intikamını alma davası mıdır bu dava?
***
Altında ezildikleri vicdan yükü yetmezmiş gibi bir de medya taarruzu altında eziliyorlar.
Gün geçmiyor ki dışarıdaki baba, fotoğraf makinelerinin, kameraların tacizine uğramasın.
Gün geçmiyor ki içerideki evladı, adının karıştırıldığı magazin haberleriyle mobbing eziyeti yaşamasın.
Psikolojik şiddet mi, tedhiş mi, terörize edilmek mi, ne koyarsanız adını, her türlüsü baba-oğul, hatta diğer aile fertleri üzerinde deneniyor.
Zenginliğe, şöhrete ne bitmez tükenmez bir haset biriktirmişiz meğer içimizde. Akıt akıt cerahat bitmiyor.
***
Rüzgar, kaza sonucu ölüme sebebiyet vermekle mi suçlanıyor, şöhretli bir babanın oğlu olmakla mı?
Karar verelim artık.
Magazin sayfalarında mahkeme kurup adam üstünde tepinmece oynamayalım.
Bırakalım da dava mahkeme salonlarında görülsün.
Sinan Çetin’le oğlunu rahat bırakamıyorsak bari mahkemeyi rahat bırakalım, doğal mecrasında yürüsün.
Neyse cezası, çeksin. Ama mahkeme üzerinde adalet terazisini şaşırtacak bir baskı da kurulmasın.
Babasının şöhreti Rüzgar’ın sorumluluğunu hafifleten, ucuz atlatmak için yararlandığı bir avantaja dönüşmesin, amenna.
Ama babasının şöhreti, Rüzgar’ın cezai sorumluluğunu ağırlaştıran, emsallerinden daha şiddetli cezalandırılmasına yol açan bir dezavantaj gibi de çalışmasın.
Şu fırsattan istifade iç rahatlatma seanslarına bir son verelim yani artık.