Hürriyet yazarı Akif Beki, Sözcü yazarı Emin Çölaşan'ın halk oylamasının ardından CHP'de başlayan "olağanüstü kurultay" tartışmalarıyla ilgili olarak kullandığı "Ufukta bir ışık olsa, ‘Şu kişi bu işin başına geçerse partiyi toparlar, başarı elde eder’ diye düşünsem, bunu hiç kuşkusuz yapardım. Ama yapmadım. Bu ışık görünmediği sürece bundan sonra da herhalde çizgimi değiştirmem" ifadesini atıfta bulunarak "CHP’deki iç kavganın, hizip mücadelesinin absürtlüğü karşısında Çölaşan bile ‘akil adam’ kaldı" dedi.
CHP'de ne oldu, ne oluyor, ne olabilir?
Çölaşan, dün (9 Mayıs 2017) "CHP'de muhalefet yapmak" başlığıyla yayımlanan yazısında şu ifadelere yer vermişti:
"En kritik günlerde bile Kılıçdaroğlu’na ne övgü düzdüm, ne de onu istifaya çağırdım. Ufukta bir ışık olsa, ‘Şu kişi bu işin başına geçerse partiyi toparlar, başarı elde eder’ diye düşünsem, bunu hiç kuşkusuz yapardım. Ama yapmadım. Bu ışık görünmediği sürece bundan sonra da herhalde çizgimi değiştirmem. Zira kendisine karşı yöneltilen iyi niyetli eleştirilere sonsuz saygı duyuyorum da, aynı saygıyı birilerinin kişisel çıkarlarına yönelik kötü niyetli eleştirilerine duymam mümkün olmuyor."
Hürriyet yazarı Akif Beki, "Çölaşan haklı beyler" başlığıyla yayımlanan (10 Mayıs 2017) yazısı şöyle:
Kılıçdaroğlu’yla İnce, Baykal’la Özkök arasındaki tartışmayı izliyorum.
Bir gün Emin Çölaşan’a hak vereceğimi söyleseler inanır mıydım? O da gerçek oldu.
Dün Sözcü’de yazdıklarına bakın. Eminim sizin gözünüze de gayet ‘aklı başında’, haydi haydi ‘makul’ görünecektir.
CHP’deki iç kavganın, hizip mücadelesinin absürdlüğü karşısında Çölaşan bile ‘akil adam’ kaldı.
Alın size vasatın saltanatı
Parti içi muhalefetin referandumdan çıkardığı hevesler o kadar gerçeklikten kopuk, o kadar havai ki... ‘Akil adam’ olmak çok ucuzladı. Vizyoner bir zekâ, üstün bir birikim ve donanım istemiyor.
Alelade gerçeklerin farkında olmanız, hırslarınızın gözünüzü köreltmemesi, ihtirastan basiretinizin bağlanmaması yeterli.
Çölaşan’ın kavrayışını öne çıkaran da Kılıçdaroğlu muhaliflerindeki bu ‘kavrayış tutulması’.
En sıradan gerçeği söyleyin, mesela ‘O yüzde 49 CHP’nin değil ki’ deyin... Anında yıldız gibi parlıyorsunuz, akıl küpü gibi sivriliyorsunuz arada.
Buldumcuk olanlarla olmayanların çekişmesi
Deniz Baykal’la Muharrem İnce’yi iştahlandıran şey ‘yüzde 49’. Bir an önce kurultayı toplamak için hareketlendiler, sabırsızlanıyorlar.
Kan, can geldi ikisine de yerlerinde duramıyorlar. Tesadüfen gömü bulsan bu kadar heyecan yapmazsın.
Kılıçdaroğlu’nun elinden genel başkanlığı aldıklarında, yüzde 49’un iradesini de devralacaklarını sanıyor olmalılar.
CHP’nin tepesine çökünce, hayır oylarına da çökmüş sayılacaklarını düşünüyor olmalılar.
Fakat Kılıçdaroğlu, ham hayallere saldırmıyor, soğukkanlılığını kaybetmedi.
Hayır veren yüzde 49’un kırılgan ve ürkek bir blok olduğunu çıkarmıyor aklından.
Ona Çölaşan da katıldı şimdi. ‘Kişisel hırslarınız gözünüzü döndürmesin, Kılıçdaroğlu’nun yerine siz geçseniz ne değişecek’ diye uyarıyor. Beklenmeyecek bir farkındalık.
İnce, Baykal ve Kılıçdaroğlu'nun tezleri
Yüzde 49 gerçeğini kimin daha sağlıklı okuduğunu, önerilerinden anlayabilirsiniz.
Baykal, Erdoğan’la yarışacak adayın CHP genel başkanı olması gerektiğini savunuyor.
İnce de aynı görüşte. Ama tıpış tıpış oy verme döneminin geçtiğini söylüyor.
Yani... Hayır cephesinin tek ses olmadığını kavrıyor. CHP’nin başına geçmenin, otomatikman tüm hayırcıların başına geçmek anlamına gelmeyeceğini görüyor.
Hayırcılara bir lider ve cumhurbaşkanı adayı aranacaksa... Bunun CHP kurultayında seçilerek bulunamayacağını biliyor. Fakat yine de başa geçmek istiyor.
Kılıçdaroğlu ise, hayırcılara hitap edecek adayın CHP genel başkanı olmaması gerektiğini açıkça deklare ediyor. Hayırın gerekçelerine uygun, ortak paydalarını kucaklayacak ‘partisiz’ bir profille kazanılacağına inanıyor.
Tapulu mal değil
Referandum sonucu, hiç değilse bir gerçeği herkese gösterdi.
Yüzde 50’nin bir fazlası, ‘çantada keklik’ değil. Kimsenin oyu kimsenin cebinde durmuyor.
Evetçiler gibi hayırcıların da iradesi, bir partiye tapulanmadı, bir siyasetçinin mülkiyetine geçmedi.
Dolayısıyla Kılıçdaroğlu’nun yerini alan, elinden yüzde 49’luk peşin bir oyu da almayacak.
O yüzde 49’un tektipleştirilmesi, hele hele CHP’lileştirilmesi... Bir de Baykal’ın ya da İnce’nin üstüne geçirilmesi imkânsız bir proje.
"Şeytan taşlama"nın şampiyonu kim!
Şeytan taşlamak niyetiyle oy vermeyi reddeden ‘çoğulcu’ bir seçmen var ortada. İki tarafta da çoğunluğu oluşturuyorlar.
Kurulmuş robot ya da kurşun asker değiller ki koyu partizanlık üniforması giydirip sandığa süresiniz.
Çokseslilik isteyen, teksesçiliğe karşı çıkan, itiraz hakkını savunan ve ikna edilmeyi talep eden bu topluluktan oy alacaksınız.
Resmen parti kartvizitli bir cumhurbaşkanına henüz alışmamışken, CHP kimliği ve geçmişiyle özdeş bir adayı beğendirmek hepten zor.
Kampanya kolayca, ‘zihniyetler’ arası bir ‘şeytan taşlama ayini’ne dönüştürülecektir. Onun da galibi, baştan belli.
Savaş baltalarını çıkarmış kurultay hesaplaşmasına hazırlanan CHP’lilerin yerinde olsam, Çölaşan’a bu seferlik kulak verirdim.