Politika

Akdoğan: Kuvvetler ayrılığına karşı değiliz, kuvvetler arası çatışmaya karşıyız

Akdoğan: Öcalan’a veya PKK’ya terörden arınmış yeni bir imaj üretilemez. Bakın bu hatayı BDP de yapıyor, Öcalan’ı eşit muhatap gibi kabul edilmesi gerektiğini söylüyor

22 Aralık 2012 12:02

AKP Ankara Milletvekili, Başbakan’ın Siyasi Başdanışmanı Doç. Dr. Yalçın Akdoğan, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın "Kuvvetler ayrılığı önümüze engel olarak dikiliyor" sözlerine açıklık getirdi. Akdoğan, "Kuvvetler ayrılığı prensibi, AK Parti’nin programlarında özellikle vurguladığı önemli bir husustur. Mesele kuvvetler ayrılığına karşı olmak değil, ‘kuvvetler arası çekişme ve çatışma’ya karşı olmaktır" dedi.

Yalçın Akdoğan, Vatan gazetesinden Deniz Güçer'e açıklamalarda bulundu.

Akdoğan, dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin yürütülen çalışmalara değinerek, "Dokunulmazlık meselesi, bir partiye veya belli kişilere özgü ele alınacak, özel uygulama yapılacak bir konu değildir. Özellikle kamuoyunda büyük rahatsızlık uyandıran belli konular ve belli suçlara yönelik bir değerlendirme olacaktır. Yani BDP’ye has, BDP’lilere mahsus bir adım değil, hangi partiden olursa olsun belli suçlara yönelik iddiaları aydınlatmak için bir adım olacaktır" dedi.


'Öcalan'a terörden arınmış yeni bir imaj üretilemez'


Başbakan Erdoğan'la Abdullah Öcalan'ın eşit taraflar gibi lanse edilemeyeceğine dikkat çeken Akdoğan, "Öcalan’a veya PKK’ya terörden arınmış yeni bir imaj üretilemez. Bakın bu hatayı BDP de yapıyor, Öcalan’ı eşit muhatap gibi kabul edilmesi gerektiğini söylüyor. Devlet ile terör örgütü eşitlenebilir mi veya Başbakan Erdoğan ile Öcalan eşit taraflar gibi lanse edilebilir mi? Bu, nasıl bir şuursuzluktur? Bu tür örgütlerle görüşen devletler hiçbir zaman onların terörist vasfını ortadan kaldırmamış, onlarla eşit muhataplık üretmemiştir" diye konuştu.


'Bülent Bey'in yapılan yanlışa dikkat çektiğini düşünüyorum'


Akdoğan, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın "BDP'li vekilin yaşadığını yaşasam dağa çıkardım" sözlerinin yanlış anlaşıldığını söyledi. Akdoğan, "Bu sözlerin, ‘işkence gören dağa çıkabilir’ anlamında hukuksuzluğu mazur görme kastıyla söylendiğini düşünmüyorum. Devletin yaptığı hiçbir yanlış, terör yöntemini haklı, mazur ve gerekli gösteremez. İşkence, kötü muamele, yargısız infaz gibi olaylar da kesinlikle kötüdür ve lanetlenmelidir, silahlı mücadele ve terör gibi yöntemler de kötüdür ve reddedilmelidir. Bunun ikisi de yanlıştır. Hayatı demokrasiye inançla ve bu yolda mücadeleyle geçen Bülent Bey’in terörün normalliğine değil, yapılan yanlışın vahametine dikkat çektiğini düşünüyorum" dedi.


'Mesele kuvvetler ayrılığına karşı olmak değil'


Başbakan Erdoğan'ın "Kuvvetler ayrılığı önümüzde engel olarak dikiliyor" sözlerine açıklık getiren Akdoğan şöyle konuştu:

"Kuvvetler ayrılığı prensibi, AK Parti’nin programlarında özellikle vurguladığı önemli bir husustur. Mesele kuvvetler ayrılığına karşı olmak değil, ‘kuvvetler arası çekişme ve çatışma’ya karşı olmaktır. Maalesef AK Parti Hükümeti’nin 10 yıldır maruz kaldığı engellemeler sadece muhalefetten veya bir kısım karanlık odaklardan gelmedi. Vesayetçi yapı, bürokratik oligarşi üzerinden de engeller üretti. Yüksek yargının bir kısım kararları, hukuk devletinin ruhunu yansıtmayan uygulamalar ortaya koydu. ‘Yerindelik’ denetimi, doğrudan yürütmenin alanını işgal etmek, adeta yetki gaspı yapmak anlamını taşıyordu.  Özellikle geçen dönemde Danıştay’ın verdiği bir çok karar, bu ülkeye ve milletin önüne ağır faturalar koymuştur. Hükümet, Galataport, İzmir Limanı, Şehir Hastaneleri gibi bir çok adımda engellerle karşılaşmıştır. AYM’nin geçmişte verdiği bazı kararlar da milletin vicdanında ağır yaralar açmıştır. Bu kararlara elbette uyar, gereğini yaparız ama bunları içimize sindirmek ve eleştirmemek mecburiyetinde de değiliz. Ayrıca kuvvetler ayrımı ilkesi Başkanlık sistemi için de geçerlidir. Önemli olan denge ve denetim sisteminin doğru kurgulanması, siyasi gücün kontrollü kullanılmasıdır. AK Parti başından bu yana taşların yerine oturması ve her kuvvetin kendi alanında faaliyet göstermesi için mücadele etmektedir. Maalesef bir çok olayda yürütme ve yasamanın alanları çok sık ihlal edilmiştir. Sınırlama, denetim ve şeffaflık demokrasinin gereğidir. Ancak bu sınırlama millet ve hukuk adına mı oluyor, seçkinci elitlerin ideolojik takıntılarına ve vesayetçi anlayışlarına göre mi oluyor, önemli olan bir nokta da budur."