Politika

Akdoğan: Başbakan değil, muhalefet toplumu geriyor

Başbakan Yardımcı Yalçın Akdoğan, muhalefet partilerini toplumu germekle suçlarken, 'Bunlardan gına getirdik. Yumuşama mesajının kıymeti kalmadı' dedi

18 Eylül 2014 13:01

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan, medya-iktidar ve muhalefet-iktidar ilişkilerinde ‘yeni bir dönem’e girildiğini söyledi. Akdoğan, “Sayın Erdoğan Cumhurbaşkanı olduktan sonra farklı bir atmosfer, ambiyans var değil mi? Tayyip Erdoğan’ın konuşmaları, yeni başbakanın konuşmaları, toplumu gerecek hiçbir şey var mı?” dedi.

Akdoğan, "Size birisi bir tokat atar sen de yumruk atarsın. Sana elleyen yok, karışan yok sen habire bir yerleri yumruklamaya çalışıyorsun, o zaman problem sende. Bahçeli, Kılıçdaroğlu. Bir şey mi diyen var da mı bu kadar hakaretvari konuşmalar yapılıyor. Bunlardan gına getirdik. Yumuşama mesajının kıymeti kalmadı" diyerek muhalefete yüklendi.

Milliyet gazetesinden Serpil Çevikcan’a konuşan Yalçın Akdoğan, gündeme ilişkin sorulara yanıt verdi. Çevikcan’ın Akdoğan ile yaptığı röportaj şöyle:

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan kahvaltılı toplantıda gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’la, Basın Yayın Enformasyon Genel Müdürlüğü’ndeki kahvaltı sohbetinde gündemdeki sıcak konuları konuşma olanağı bulduk.

Akdoğan’ın medya-iktidar ve muhalefet-iktidar ilişkileri konusunda “yeni bir dönemi” vurgulayan ifadeleri dikkat çekiciydi. Akdoğan, yeni dönemin kodlarından çözüm sürecine, Kürtçe okul girişiminden IŞİD’e kadar pek çok konuda soruları yanıtlarken, “Tabii yeni bir dönem ve her şeyi gözden geçirmek gerekiyor. İlişki biçimleri, ilişki yönetimi, basınla ilişkiler de dâhil. Bu konuda Sayın Başbakan’ın da yeni bir sayfa açtığını gördünüz. Geçmişten bir takım sorunları devralmak yerine, bir takım şanslar vererek yeni süreci başlatmak daha doğru diye düşünüldü. İnşallah iyi olur” dedi. Akdoğan, sorulara özetle şu yanıtları verdi:

 

Kutuplaşma şehir efsanesi

 

Son dönemde toplumun aşırı şekilde kutuplaştığı yorumlarına katılıyor musunuz? İletişimden sorumlu bakan olarak bu konuda neler yapabilirsiniz?

Bu bir şehir efsanesine dönüştü. Toplumda kutuplaşma olsa sokağa çok daha farklı yansır. Siyaset tarzından kaynaklı bir sıkıntı var. Seçim gecesi Tayyip Erdoğan’dan balkon konuşması yapması bekleniyor, empati yapan, çiçek atan. 10 Ağustos’ta da gördük. Rakibini tebrik edemeyen, yüzde 52’yi aşağılayan bir anlayış var. Niye onlar farklı kesimleri kucaklamıyor demiyoruz? Hep anlamaya çalışan Tayyip Erdoğan’dı. Empati yapan da ama sadece bir kişiden bunu beklememek lazım. Son muhataplık tartışmasında da görüyoruz. Cumhurbaşkanı olduktan sonra farklı bir atmosfer, ambiyans var değil mi? Tayyip Erdoğan’ın konuşmaları, yeni başbakanın konuşmaları, toplumu gerecek hiçbir şey var mı? Ama bir de muhalefetin konuşmaları. Sanki Türkiye’de savaş hali var, cinnet, feveran halinde konuşan bir muhalefet. Size birisi bir tokat atar sen de yumruk atarsın. Sana elleyen yok, karışan yok sen habire bir yerleri yumruklamaya çalışıyorsun, o zaman problem sende. Bahçeli, Kılıçdaroğlu. Bir şey mi diyen var da mı bu kadar hakaretvari konuşmalar yapılıyor. Bunlardan gına getirdik. Yumuşama mesajının kıymeti kalmadı.

 

Reddeden kaybeder

 

Cumhurbaşkanı ve başbakanla muhalefet arasında gerilimli ilişki devlet çarkının işleyişinde büyük sorunlara yol açmaz mı?

Şu anda bir sorun algılamıyorum. Karşılıklı el ense çekmeler. Sen şöyle yaparsan ben böyle yaparım gibi ama burada kapıları kapatan, köprüleri atan kaybeder. Sayın Başbakan açık söyledi ben elimi uzatırım. Kim el uzatırsa tutarım. Bu iyi niyet göstergesidir. Peşinen ‘yok kardeşim ben oynamıyorum’ diyen varsa o kaybedecektir. Baktığımda, ne Cumhurbaşkanında böyle dışlayıcı reddeden bir yaklaşım var. İkisinin de sıkılı yumruğu yok şu anda. Başbakan’da da bu yok. Kriz var, sistem paralize olacak, muhalafet iktidardan koptu denilecek bir tablo yok. Bunun olmaması için de çaba göstermemiz lazım. Muhalefetin yapısal bir takım sorunları var. 2023 hedeflerine ulaşabilmemiz için muhalefetin de yapıcı katkıda bulunması önem taşıyor. Başbakan da Cumhurbaşkanı da yeni bir anlayışla, daha pozitif bir bakış açısıyla bu süreçte her türlü ilişkiye açık olduklarının mesajını veriyorlar, bunu reddeden kaybeder. 

 

Seçime kısa süre kala, anayasa ve çözüm sürecini de düşünürsek, yeni döneme uygun yeni bir muhalefet mi gerekiyor?

Anayasa konusunda toplumda büyük bir beklenti var. Bence seçim tarihine bakmadan bunu yeniden denememiz lazım. En azından anlaşılan maddelerin çıkarılması konusunda. Hiç değilse anayasa değişebiliyormuş, partiler adım atabiliyormuş denir.

 

Hükümet, anayasa konusunda bu adımı atacak mı?

Cumhurbaşkanımız defalarca çağrı yaptı. Bu teklif masadadır hala.

 

Muhalefet partilerini ziyaret edip, bir ivme kazandırma düşüncesi var mı?

Ziyaret yapılacak diyemiyorum ama yasamayla ilişkili bakan olarak muhalefetle ilişkiyi de genişletecek şekilde bir takım temaslarda bulunmak istiyorum.

 

Serinkanlı olmalıyız

 

Amerikan medyasında Türkiye aleyhine IŞİD konusunda çıkan değerlendirmeler var.

Uzunca bir zamandır Ak parti iktidarına dönük farklı algı operasyonları yapıldı. Bir gazetecilik faaliyetinin ötesinde psikolojik harekâttır. IŞİD üzerinden biraz daha köpürtülmeye çalışılıyor. Türkiye olarak biz duruşu en net olan ülkeyiz. İslam dünyasında demokrasi, özgürlükler, sivil siyaset, teröre karşı olma konusunda bu kadar büyük bir siyasi hareket yok. Rehineler meselesi temel önceliğimiz. Bundan dolayı açıklamaları daha özenli yapıyoruz. Tek insanımızın hayatı bile bizim için çok büyük önem taşıyor. Serinkanlı götürmek durumundayız.

 

Türkiye, rehin meselesi olmasa daha radikal şeyler yapabilir miydi? ABD’nin operasyon planı çerçevesinde...

Ulusal menfaatlerimiz, toplumumuzun hassasiyetleri, hissiyatı bizim için temel parametreler. Başka uluslararası güçlerin ne yaptığı değil. Elbette uluslarası toplumun bir dayanışma zemini vardır, gereklerini belli ölçülerde yapmak gerekir.

 

Batı basınında IŞİD konusunda Türkiye’ye yönelik haberler arttıkça içeride eleştirilerin artmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu bir sorumsuzluktur. Batı basını Türkiye’deki insanları canını düşünmeyebilir ama bizim insanımız, medyamız faklı bir duyarlılık sergilemeli.

 

ABD eski büyükelçisi Ricciardione’nin “El Nusra’ya Türkiye destek verdi” açıklamalarını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Eski olanların açıklamalarının çok kıymeti yok. Yeni olan bir şey diyorsa onu yorumlayalım.

 

Ucuz taktikler

 

Çözüm süreci bağlamında Kürtçe eğitim veren okulların açılmasını nasıl değerlendiriyorsunuz, bu provokasyon mu?

Burada okul falan yok. İşi şova çevirme, suiistimal var. Siz kafanıza göre hastane açtım diyebilir misiniz? Orada imam hatip okulu da meslek okulu da olsa izin verilmeyecekti. Mevzuata uygun başvuru yok. ‘Ben buraya okul açtım, devlet de Kürtçeye karşı’ diyorsunuz. Çok ucuzculuk. Süreci bu tür ucuz siyasi taktiklere kurban etmemek lazım.

 

Kürtçe eğitim yasal olmadığına göre bunun bir usulü yok, öyle değil mi?

Bunların hepsinin elbette bir usulü var. Seçmeli eğitim, Kürtçe eğitim meselesini biz belirledik değil mi? Türkçe bütün okullarda resmî ve mutlak dildir. Fransız kolejinde de, Alman kolejinde de. Herhangi bir yasaklayıcı tavrımız yok. ‘Çözüm süreci bir şekilde devam etsin ama biz baskı kurmaya devam edelim.’ Buna göz yummamız mümkün değil. Süreç var diye illegaliteyi sineye çekelim gibi bir yaklaşım söz konusu değildir.

 

Erdoğan’ın başarısı

 

Cumhurbaşkanlığı seçimi ve yeni Başbakan’ın belirlenmesi süreçlerine ilişkin olarak parti grubunda değişimin sorunsuz tamamlandığı kanaatinde misiniz, yoksa bir bekle-gör dönemi var mı?

Süreç şu anda devam ettiği için bugünden erken hüküm vermek çok doğru görünmeyebilir ama bunun tarihî başarı olduğunu düşünüyorum. En ufak bir çatlama, patlama süreci bu noktaya getirebilmek gerçekten büyük bir maharettir ve bu Erdoğan’ın başarısıdır. ‘Hep karizmatik lider var, ne olacak bu partinin hâli’ diye sorulan sorulara Erdoğan en güzel cevabı verdi, ‘ben Ak Parti’yi kurumsallaştırdım’ kardeşim, dedi. Kongre günü madem ki 1382 kişi Davutoğlu’nun arkasında durmuştur, o anda bütün geçmişteki tartışmalar tarih olmuştur.

 

Çankaya Köşkü ile hükümet ilişkileri birbirlerinin alanına müdahale etmeme şeklinde mi gidecek? Mesela yeni Başbakanlık binasıyla yeni modelite mi olacak?

Binalarla modelite üretilmez. Oturduğun binadan bir yönetim sistemi çıkmaz. Böyle bir kaygı pompalama var. Cumhurbaşkanı olursa âdeta padişah yetkileri kullanacak gibi. Erdoğan, anayasa ve yasalarda ne varsa onu yapar. Kriz bekleyenler boşuna bekler.

 

Süreç şeffaf olacak

 

(Çözüm süreci bağlamında Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in ‘Bilgi sahibi olmadıkları’ yönündeki sözlerinin anımsatılması üzerine): Bu süreç gerçekten şeffaf şekilde yürüyecek. Kapalı gizli, birilerinden bir şey kaçırırmış gibi yürümeyecek. Özellikle devlet organları devlet birimleri içinde son derece samimi bir paylaşımla istişare edilerek. Hükümetimiz çok açık yaklaşıma sahip. Ne devlet kurumlarından kaçırılarak bir şey yapılıyor ne de toplumdan. Milletimizin içine sinmeyen işi yapmayız. Tabii her süreçte birtakım hassasiyetler vardır. Her şey de ulu orta konuşularak yapılacak demek değildir. Burada nihai çözüme ulaşmaktır önemli olan. Kırılganlık üreten birtakım olaylara rağmen sürecin iyi bir noktada olduğunu düşünüyorum.

 

Yapı deşifre olmalı

 

Paralel yapı soruşturmasında takvim var mı?

Bu konuda önemli gördüğüm bir farkındalık oluşturulması, yapının deşifre olması ve toplumda bir güven sarsılması yaşanmasıdır.

Bu işin ruhudur ve bu noktada ben başarılı olduğumuz kanaatindeyim. Hastalıklı yapının deşifre olmasını önemsiyorum. Geniş halkalarda ciddi dağılmalar yaşanıyor. Sevap kazanırcasına günah işleyen çarpık anlayış sorgulanıyor.