Yaşam

Akarsular, dereler borulara sokulmasın!

Rize Salarha Vadisi üzerinde, Andon (Küçükçayır) Köyü sınırları içerisinde...

21 Ekim 2011 03:00


IŞIL ÖZ / T24

Rize Salarha Vadisi üzerinde, Andon (Küçükçayır) Köyü sınırları içerisinde yapımı planlanan Hidroelektrik Santralı (HES), projesine karşı ineğini satarak dava açan ve kazanan 67 yaşındaki Kazım Delal, bu defa da yeni projeye karşı, bankadan kredi çekerek hukuk savaşı açtı. 

Radikal Gazetesi’nden Serkan Ocak’ın bu haberi duyurması sonrası sosyal medyada aktif birçok isim harekete geçti. Kazım Delal artık yalnız değil. “Kazım Amca’nın tek başına verdiği, inatçı mücadelesi bize de umut oldu. İstem Fer, Engin Hu ve sosyal medyada Djnr ismini kullanan Günyüz Keskin sayesinde gelişti her şey. Ben haberi paylaştım, İstem bir şeyler yapmamız gerektiğini söyledi. O sırada bu haberi ve yorumu okuyanlar fikirleriyle katıldılar ve olaylar gelişti. Kendisine ulaşıp, bu mücadelesinde destek olmak istediğimizi söyledik, başta yardım istemediğini söyleyerek reddettiyse de sonunda bunun bizim de mücadelemiz olduğuna ikna olunca yanında olmamıza izin verdi.” diyen Akademisyen Ebru Baranseli (Miocaro), sosyal medyanın bu ve benzeri örnek olaylarla hayatımızı iyi yönde de etkileyebildiğini ve Kazım Delal için para toplamak gibi düşüncelerinin olmadığını, bu hukuk mücadelesine kim destek olmak isterse yolunu göstermek için böyle bir adım atıldığını söyledi.


Delal’e ulaşmak için baya çaba sarf etmişler. Nihayet, Delal ve avukatıyla görüşülmüş. Telefon görüşmesini yapan Günyüz Keskin (Djnr), Delal’in maddi yardıma yanaşmadığının, kimseden yardım istemediğinin altını sosyal medyadaki yorumunda çizmiş. Onun hassasiyetine saygıda kusur etmek istemiyorlar.

Bu dava benim de davam deyip destek olmak isteyenler Kazım Delal adına PTT, Rize Merkez’e havale göndererek destek vermeye başladılar bile.


A. Murat Eren de olayın gelişimini ABD’den takip edenler arasında. Aynı zamanda bir bilim insanı olan Eren, bir diğer sosyal paylaşım mecrası olan Google+’da kaleme aldığı yazıda insanları Kazım Delal’in ‘davasına’ sahip çıkmaya davet ederken, bu davanın kendi davası olduğunu düşünmeyenlere Türkiye’nin derelerinin ülkenin doğal kaynaklarını korumak konusunda sonraki nesillere olan borcunu tek taraflı şekilde fesh etmiş olan hükumet(ler) tarafından uzun yıllardır kar marjı yüksek, fakat geri dönüşümü düşük projeler ile köylünün elinden alınıp şirketlere devredilmekte olduğunu hatırlatıyor. http://tinyurl.com/5v67qpb adresinden tümüne ulaşılabilecek olan yazıda Eren’in dile getirdiği en büyük rahatsızlık ise şeffaf bir biçimde, ülkenin bilim insanlarının nezaretinde masaya yatırılmadan boyutları ve makul çözümler konusunda net bir fikir sahibi olmanın güç olduğu “enerji ihtiyacı” söyleminin artık ekolojik anlamda geri dönüşü olmayan bir tahribata göz yumması istenen halkın tepkilerinin ört-bas edilmesinde kullanılan bir propaganda halini almış olması, propaganda ile ört-bas edilemeyen tepkilerin ise güvenlik kuvvetlerinin sert müdahaleleri ile bertaraf ediliyor olduğu gerçeği.

Eren’in HES mücadelesinin devlet ile karşı karşı gelmeye değer bir mücadele olup olmadığı konusunda kararsız olan okurları için ise iki önerisi var. İlki, http:// vimeo.com/15065525 adresini ziyaret ederek 1800 şirket tarafından paylaşılmış olan derelerin halini, çiftçiyi, yer altı sularını ve canlıları nelerin beklediğini Yıldız Teknik Üniversitesi’nde su havzalarının korunumu üzerine çalışan bir profesör olan Dr. Beyza Üstün'ün ağzından dinlemeleri. İkincisi ise HES yıkımını bizzat yaşamakta olan halkın isyanına kulak vermeleri: http://vimeo.com/19937849

Son söz: Derelerin yağmalanmasına, ekosistemin tahrip olmasına ancak Kazım Delal’ler çoğaldıkça engel olabiliriz. HES Projelerinin durması için birlik olmak şart. Koray Çalışkan’ın değindiği gibi, HES’ler yeni bir sermaye birikim sürecinin habercisi. Daha dikkatli takip edilmeli.

Eren’in yazısında vurguladığı cümleyi yineleyelim: “Bu ülkenin vatandaşları kendi aydınları ve bilim insanlarının mı, yoksa siyasetçiler ve şirketlerin medyadaki seslerinin mi daha baskın olması gerektiğine elbette kendisi karar verecek. Gerisi laf-ü güzaf.”