Yaşam

'Ahmet Kaya'ya çatal fırlatan Serdar Ortaç'ın bilgisayarını Haliç'e fırlattım'

Hırsızlık yaparak geçinen Şeyhmus, Ahmet Kaya'ya çatal fırlatan Serdar Ortaç'ın bilgisayarını Haliç'e attığını anlattı

29 Ocak 2014 16:42

Geçimini hırsızlıkla sağlayan ve Serdar Ortaç’ın dizüstü bilgisayarını çalan Şeyhmus, Ortaç’ın Ahmet Kaya’ya çatal fırlattığı için kendisinin de, içinde Ortaç’ın bestelerinin olduğu bilgisayarı Haliç’e fırlattığını anlattı.

Al Jazeera'den Kadir Konuksever, hırsızlarla ilgili bir haber hazırladı. Hırsızların dünyasına giren Konuksever ilk ağızdan hikâyelerini dinledi. Varoşların kapkaçın vatanı olduğunu söyleyen Konuksever, hırsızlarla İstanbul’da kentsel dönüşüme henüz uğramamış bir sokağının ortasında buluşmuş.

Kendisine Botan diyen Cizreli gencin diğerlerine emirler yağdırdığını aktaran konuksever, hareketlerinden bir ‘kurnaz’ olduğunu anladığını belirtiyor. 5-6 kişilik 'tayfa' denen hırsızlık gruplarının liderine bu isim veriliyor. Tayfa üyelerinin her birine de ‘kaptı’ deniyor.

Botan, 13 yaşındayken abisinin dağa çıkıp PKK’ya katılmasıyla kendisini önce Batman, sonra da Diyarbakır’ın varoşlarında bulmuş. Botan hikayesini şöyle anlatıyor:

"Mahallede top oynarken bizden yaşça büyük biri gelip herkese para verdi. Benim dışımda herkes tanıyordu. Yanıma gelip kim olduğumu ve nereden geldiğimi sordu. Anlatınca gelip bize takıl dedi. Ayakkabı boyacılığı, simitçilik ve tatlıcılık yapmıştım. Bana göre işler değildi. Memleketimde iyi bir hayatımız vardı. Ama Diyarbakır’a gelerek her şeyi sıfırlamıştık. Ben ailenin en küçüğüydüm bana çok ilişmezlerdi. Onlar çalışırlardı ben daha çok gezerdim. Karnımız çoğu zaman doymuyordu. Elektriğimiz, suyumuz kaçak, evimiz harabe gibiydi. Okula devam etmedim. Bu para dağıtan abinin yanına takıldım. Benim gibi çocuklar vardı yanında. Onları koşturuyor, inşaatlara tırmandırıyor birinci gelene lastik ayakkabılar alıyordu. Hepsini geçtim, hepsinden iyi tırmandım. O zaman dedi ki ‘sende iş var.’ O işin hırsızlık olduğunu anladığımda aklıma babam geldi, duysa öldürürdü beni. Abilerim geldi sonra hatırıma, annem ve Allah. Yani insan her şeyi düşünüyor. Cizre’de Kuran kursundaki hocam bile aklıma geldi. Demişti ki günahların en rezillerinden biri hırsızlıktır."

Son cümlesi gülüşmelerle kesilince bakışlarıyla susturuyor anında.

“Uzatmayayım, hepsini hatırımdan silip ‘herkes giyiyor, herkes yiyor ben neden aç kalayım’ diyerek girdim işin içine.”

 

‘Tırnağımla kadının derisini yüzdüm ama sonra unuttum’

 

Botan hırsızlığa böyle başlamış. Belli bir zaman pratik yapmış. Ondan kıdemlileri iş üstündeyken izlemiş, ardından ‘kaptı’ olarak ilk işine çıkmış. Botan şöyle devam ediyor:

“Kapkaç yaptım. Telefonlar o zaman çok değerli. Belediyenin arkasında bir kadın kulağında telefon yürüyordu. Kolay işti kaptım ve kaçtım. Kadın şoka girdi bağıramadı bile. Güvenli bir yere çekildiğimizde telefonu kaptığım zaman kadının yüzünün derisini yüzdüğümü anladım, tırnağımın arasında kalmıştı. Üzüldüm ama kısa sürede unuttum. Kendimi yeni işlere verdim. Zaten işler birbiri ardına geldi. Paramın bir bölümünü ayakkabı boyacılığından kazandığımı söyleyerek aileme veriyordum. Geri kalanını yiyip içiyordum.”

İçki ve uyuşturucuya başlaması çok sürmemiş Botan’ın, ailesinin işin farkına varması da. Botan bundan sonrasını şöyle anlatıyor:

"Babam mahalleden duymuş. Beni çok kötü dövdü, sonra evden çıkmamı yasakladı. Önce evden, sonra da Diyarbakır’dan kaçtım, İstanbul’a geldim. Elimizden tutan olmayınca ‘abiler’ tuttu. Onların tutuğu eller de ancak başkalarının malına parasına uzanıyor. Bu işler böyledir; ya kapacaksın ya acından öleceksin."

 

'Uyuyan kadının gözlerine bakmayacaksın'

 

Botan, İstanbul’da önce başkalarına bağlı olarak çalışmış, ardından kendi tayfasını kurmuş. Tayfanın getirdiklerinden bir pay da ‘büyük abi’ye gidiyor. Tayfalar ‘kurnaz’a kurnazlar da ‘abi’ ye tâbi olurlar. Bazı abilerin 20’den fazla tayfaya hükmettiği belirtiliyor ancak kim olduklarına dair konuşmaları yasak.

Botan’ın tayfalarından Şeyhmus Diyarbakır’lı. Hikayesi neredeyse Botan ile birebir aynı. Kulp ilçesinin bir köyünden. Köyleri güvenlik gerekçesi ile askerler tarafından boşaltılınca o da pek çokları gibi kendisini İstanbul’da bulmuş.

“Evine girdiğin kadının gözlerine, bakmayacaksın. Uyanıyorlar. B.k varmış gibi götürüp yattıkları yere istifliyor herkes parasını. Biz de belli bir saati bekleriz. Sonra girdiğimizde top atsan uyanmazlar. Sadece uyuyan kadının gözlerine bakmayacaksın. Tecrübe ettim uyanıyorlar.”

 

Serdar Ortaç’ın bilgisayarı

 

“Bir keresinde iyi mal kaldırdım. Malların arasında bir tane laptop vardı. Sonra öğrendik ki Serdar Ortaç’ınmış. Gazetelere çıkıyor, televizyonlara çıkıyor bilgisayarda bestelerim var geri getirin para vereyim diyor. Şimdi ben bunun olduğunu öğrendim ya o nasıl Ahmet abimize (Kaya) çatal kaşık fırlatmışsa lavuk, ben de fırlatıp attım Haliç’e, balıklar nasiplensin.”

Haberin tamamını okumak için tıklayın...