T24 - Perihan Mağden'in Taraf gazetesinde Hürriyet gazetesi yazarı Ertuğrul Özkök'e yazdığı yazıyla başlayan tartışmaya Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan'ın da katılmasıyla büyüdü. Ahmet Hakan'ın "Ertuğrul Özkök'ün minik faresi" dediği Perihan Mağden, dün, Taraf gazetesinde "ben mavra yaptım, herif anlamadı şekerim" diye cevap verdi. Ahmet Hakan bugünkü yazısında Perihan Mağden'in cevabına yanıt vererek, "'Zeytinyağı Perihan' farkında olmadan yaraya tuz mu bastım?" dedi.
Ahmet Hakan: Perihan Mağden, Özkök'ün küçük faresiydi
Perihan Mağden: Bir utanmazlığın anatomisi
Ertuğrul Özkök: Helalleşme
Ahmet Hakan'ın Hürriyet gazetesinde "Seni mavracı seni" başlığıyla yayımlanan (25 Haziran 2011) yazısı şöyle:
Seni mavracı seni
Perihan Mağden dünkü Taraf gazetesinde bana cevap vermiş.
Neredeyse tam sayfaya yakın destansı bir metinle... Yine tam bir hezeyan şeklinde... “Bridget Perihan’ın günlüğü” tadında...
Perihan, yazısında Ertuğrul Özkök’e telefon açıp “Sizin haftanız başladı, minik fareniz geldi Ertuğrul Bey” demesini izah etmiş.
Üslubundaki heyheyi bir tarafa bırakırsak geriye şöyle bir şey kalıyor:
“Ben bu Ertuğrul’la aslında dalga geçmiştim. Çevirdim santralını Hürriyet’in, zart diye bağladılar. Ben de ‘Sizin haftanız başladı, minik fareniz geldi Ertuğrul Bey’ diye mavra yaptım. Telefonu kapayınca da ‘kah kah-kih kih’ diyerek neşemi buldum. Ama herif şakayı anlamadı şekerim.”
İyi de bir insan nefret ettiği, tiksindiği, adı geçtiğinde midesinin bulandığı birine telefon açıp niye mavra çevirmeye kalkar ki?
“Zeytinyağı Perihan”da bunun da cevabı var.
Şuna benzer gerekçeler üretiyor:
“O zamanlar ben bir minik Gürcü kızıydım. Bu kadar olgunlaşmamıştım. Mavracıydım, dalgacıydım, numaracıydım. Açardım telefonu, bulurdum kafayı... Sonra da gelsin kah kah, gitsin kih kih... Ama artık büyüdüm... Artık hınçlı, kinli, tavırlıyım. Artık alayınızdan bunaldım, alayınızdan sıkıldım.”
Ne diyelim?
“Seni eski mavracı seni” desek kurtarır mı?
Aslında olay şudur:
Perihan önüne gelene hakaretler yağdıracak, aşağılayacak, sıfatlar yapıştıracak.
Ama hiç kimse Perihan’a “Sen bir zamanlar Ertuğrul Özkök’e ‘Minik fareniz geldi Ertuğrul Beyciğim’ diye telefon açmıştın, ne iş?” diye soramayacak.
Sorulduğu anda Perihan, tam sayfaya yakın heyheyli bir metinle hakaret yağdırmaya devam edecek.
Bu mudur? Budur.
Tamam, Perihan...
“Şirinlik yaptın” ya da “kafa buldun”.
Ve bu durumu da altı üstü “Ertuğrul Özkök’ün paralı askeri” diye aşağıladığın, küçümsediğin adamın biri tuttu yazdı.
Peki söyler misin, nedir bu buhran Perihan?
Kişisel tarihini çıkarmalar, ruh halini anlatmalar, köşecilik geçmişini 32 kısım tekmili birden yazmalar, fırsattan istifade geçmişte altında kaldığın lafların ezikliğiyle ilgisiz kişilere laf çakmalar...
“Paralı askerin biri” sana takılmış, velev ki haksız takılmış. Niye bu kadar sıkıntıya soktun ki kendini? Madem bir “ilke prensesi” ya da “müdanasızlıklar kraliçesi”sin, bunu ekstradan bir destanla ilan etmeye neden gerek duydun?
Yoksa farkında olmadan yaraya tuz mu bastım? Farkında olmadan hassas alana mı daldım?
Neyse... Uzatmayacağım.
Madem ben yazdıkça, sen tam sayfaya yakın karşılıklar vereceksin.
Madem “gündem” olmayı bizim gibi “aşikâr” değil de “gizliden” seviyorsun.
Al, buna da ver tam sayfaya yakın bir karşılık.
Hadi bu da benden sana kıyak olsun...
Hem bakarsın “kalan pilavdan kadınbudu köfte yapar” gibi eski yazılarından yaptığın son kitap da satar Allah satar.