Politika

Ahmet Davutoğlu: İktidarın Suriye’de takip ettiği politika doğrudur

14 Aralık 2024 18:18

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, partisinin 5'inci kuruluş yıl dönümü kutlama programında; "İktidarın Gazze soykırımı sürerken İsrail’e ticareti devam ettirmesin eleştirirken yanlışa yanlış diyorduk. İşte şimdi de doğruya doğru diyoruz. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere Dışişleri Bakanımız, Savunma Bakanımız ve MİT başkanımız Suriye’de takip ettikleri politika doğrudur. Ve bu politika ilmik ilmik işlenerek Türkiye'nin güneyinde Türkiye ile dost bir Suriye kurulmasına öncülük etmelidir" dedi.

Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Ankara Büyükşehir Belediyesi (ABB) Şehir Tiyatroları Binası'nda partisinin 5'inci kuruluş yıl dönümü törenine katıldı. Burada konuşan Davutoğlu, şunları söyledi:

"Sayın Bahçeli’nin 'tabular kalktıkça, ezberler bozuldukça, statüko delindikçe, insanlar birbirine dürüst davrandıkça, içlerinden geçeni özgürce söyledikçe, bir anlaşma ve mutabakat noktasından diğerine küçük adımlarla ilerlemek daha kolaydır' demesini millet çadırımızın orta direğini güçlendiren bir yol açacağını düşündüğüm için son derece anlamlı ve değerli buldum. Geçmişte birbirimize neler söylenmiş olduğuna bakmaksızın Bahçeli'nin bu sözlerini grubumuzda alkışlattım. Çünkü tabuları kırmamız lazım, ezberleri bozmamız lazım.

DEM Eş Başkanı Sayın Bakırhan’ın 'Bir yandan küreselde, diğer yandan Orta Doğu'da yaşanan gelişmelere bakıldığında etrafımızı saran ve yaklaşan büyük fırtına görülmelidir. Hepimizi etkileme potansiyeli olan bu yangından nasıl kurtulabiliriz? İşte, siyaset bütün kurumlarıyla buna yoğunlaşmalı ve bir yol bulmalıdır. Bu yolu ortak bir akılla bulabiliriz.

Bir fırtınadan devlet aklı, onarıcı ve adaletli bir geçiş dönemiyle çıkabilir' demesini de doğru buldum. 'Ya toplumsal birlikteliğimizi, demokrasi, hak ve özgürlükleri güçlendireceğiz ya da bu ateş çemberinin büyüyerek bize doğru gelmesini bekleyeceğiz' demesini de doğru buldum. 'Bu ülke hepimizin ortak vatanıdır, bu ortak vatanda eşit ve özgür birer vatandaş olarak yaşayabilir, bütün halkların, inançların huzur ve barış içinde yaşayacağı bir yeni Türkiye'yi hep beraber kurabiliriz.

Türkiye'nin sınırları dışındaki Kürtler, Araplar ve Türkmenler Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının akrabaları, soydaşlarıdır, bunlarla iyi ilişkiler kurulması uzun vadede bölge barışı için son derece önemlidir. Bulunduğumuz bölgede emperyalistlerin halkları birbirine kırdırma politikasına karşı Türk-Kürt ittifakını demokratik bir zemine çekerek barış ve kardeşlik projesini başlatmamız gerekir' demesini de doğru buldum.

Açık ifade edeyim; kimin ne söylediğine bakmam sözün kendisine bakarım. 'Bu çözümü dışarıda değil Türkler ile Kürtlerin ortak geçmişinde ve geleceği birlikte inşa kararlılığında bulmalıyız. Başka ülkelerin başkentlerinden güç devşirmekten kaçınılmalı' şeklindeki önerisini de doğru buldum. Ve arayarak tebrik ettim.

"Kürt vatandaşlarımızın da haklarını garanti altına alacak her türlü demokratik adımı atmak hepimizin boynunun borcudur"

'Türkler ile Kürtler arasındaki bin yıllık birliktelik bir tesadüfün değil, ortak bir kader birliğinin sonucudur. Bu birliktelik, mecburiyetin değil gönüllü bir dayanışmanın ve tarihsel bir ittifakın ürünüdür. Bugün bu köklü bağların ışığında, dönemsel fırsatçılıkların ve paranoyaların ötesine geçerek geleceği birlikte kurgulamak zorundayız' diyen Bakırhan da Ziya Gökalp’e atıfla 'Türklerle Kürtler bin yıllık bir ortak din, ortak tarih ve ortak coğrafya sonucunda maddi ve manevi bakımlardan birleşmişlerdir. Bugün ise ortak düşmanlar ve ortak tehlikeler karşısında bulunuyorlar.

Bu tehlikelerden ancak ortak bir kararlılıkla kurtulabilirler. O halde büyük bir inançla diyebiliriz ki, Türkler ile Kürtlerin birbirini sevmesi her iki taraf için hem dini hem de siyasi bir farzdır. Kürtleri sevmeyen bir Türk varsa Türk değildir. Türkleri sevmeyen bir Kürt varsa Kürt değildir' diyen Bahçeli de haklıdır. Ama şimdi şunu da ben söylüyorum; Toroslarda doğan yörük Ahmet olarak Diyarbakır'da serok Ahmet olarak bilinmeyi de en büyük onur olarak görüyorum. '

Devletten beklentimiz, tüm vatandaşları ayrımsız kucaklayan, farklılığını kabul eden, demokratik ve kapsayıcı bir kerim devlet olmasıdır' diyen Bakırhan da 'Anlaşmazlıkların çözümü milli nitelikli kapsayıcı bir düşünce biçimi oluşturmaktan, sorunlara başka türlü bakmaktan, yapıcı, sahici, olgun ve ikna edici tavır almaktan geçmektedir' diyen Bahçeli de haklıdır. Ama her ikisine de vereceğimiz cevap açıktır; Türkiye'de terör belasını yok edecek her türlü tedbiri almak Kürt vatandaşlarımızın da haklarını garanti altına alacak her türlü demokratik adımı atmak hepimizin boynunun borcudur.

"Sayın Bahçeli’nin bu konuşmayı alkışlaması da doğrudur"

Sayın Bakırhan’ın '1 Ekimden itibaren Sayın Bahçeli'nin başlattığı tartışmaları olumlu ve önemli gördüğümüzü belirttik, Bu konuda, Türkiye'nin barışı için elimiz açık. Biz bu konuda üzerimize düşen sorumluluğu yerine getirmeye varız' demesi de Sayın Bahçeli’nin bu konuşmayı alkışlaması da doğrudur.

Biz doğruya doğru deriz. Bu gelişmelerden kimse rahatsız olmamalıdır. Kimse kısır siyasi çıkar popülizmi yapmamalıdır. 70'li yıllarda sağcı ve solcu gençler, 90'lı yıllarda Sivas’ta Sünnilerle Aleviler, faili meçhul kurbanı Kürtlerle şehit yakını Türkler, 28 Şubat’ta başörtüsü mağdurları ile onları hiç tanımadan mahkum eden ikna odası kurucuları konuşabilselerdi, nice ocaklar sönmez, nice ağıtlar yakılmaz, nice hayaller ve idealler karartılmazdı.

Bugün siyasetin uç noktalarının birbirini anlama çabası değerlidir. Yeter ki herkes söylem ile eylem arasında tutarlı bir çizgi içinde siyaset geliştirebilsin. Bütün bu konularda Gelecek Partisi’nin ilkesi ve tutumu açıktır; millet mayamızı karacak, millet çadırımızın orta direğini güçlendirecek her açıklamayı her girişimi destekleyeceğiz.

"Suriye’de takip ettikleri politika doğrudur"

Biz doğruya doğru, yanlışa yanlış diyen elif siyasetinin öncüleriyiz. İktidarın Gazze soykırımı sürerken İsrail’e ticareti devam ettirmesini eleştirirken yanlışa yanlış diyorduk. İşte şimdi de doğruya doğru diyoruz. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere Dışişleri Bakanımız, Savunma Bakanımız ve MİT Başkanımız Suriye’de takip ettikleri politika doğrudur. Ve bu politika ilmik ilmik işlenerek Türkiye'nin güneyinde Türkiye ile dost bir Suriye kurulmasına öncülük etmelidir. Bu bağlamda Suriye’nin istikara ve barışa kavuşması için dokuz maddeden oluşan bir geçiş süreci eylem planını yeni yönetimin Başbakanı Sayın Muhammed El-Beşir’e ilettim.

Dokuz maddeyle Suriye'deki geçiş sürecinin yol haritası konusunda fikirlerimi kendisine ilettim. Bir: kamu düzeni ve güvenlik sağlayın, iki; kapsamlı bir ulusal uzlaşı süreci gerçekleştirin, üç; sivil siyasal geçiş süreci yapın, dört; geçiş adaletinin tesis edin, beş; devlet kurumlarının etkin bir şekilde işletilmesi ve yeniden yapılandırılması sağlayın, altı; yeni anayasa yazım süreci, yedi; ekonomik rehabilitasyon sürecini gerçekleştirin, sekiz; yerinden ve yurdundan edilen mazlum Suriyelerin evlerine dönüşleri gerçekleştirin, dokuz; bölgeye ve dünyaya açık yeni bir dış politika oluşturun ayaklarından oluşturun.

Detaylandırılmış bu eylem planını Türkiye’nin bu alanda yapabileceği katkıları da ihtiva edecek şekilde Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Sayın Bahçeli’ye ilettim. Daha önce Irak gözlemlerim bağlamında ilettiğim mektuplara verdikleri cevaplar ve mesajlar için de teşekkür ediyorum.

"İstişarede bulunmamızı yadırgamaları iki yüzlü bir yaklaşım olarak görürüm"

Gün ortak aklı ve tecrübeyi aynı devlet havuzuna aktarma günüdür. Ana muhalefet partisi liderinin Sayın Cumhurbaşkanı ile görüşmesini normalleşme olarak alkışlayanlar ki ben de alkışladım bizim Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Bahçeli ile mektup teatimiz üzerinden istişarede bulunmamızı yadırgamaları iki yüzlü bir yaklaşım olarak görürüm. İçinden geçmekte olduğumuz sürecin ciddiyetini kavrayamamak olarak görürüm.

Milletimiz ve devletimiz yaklaşan bir fırtınanın tehlikesi karşısındayken devlet ve siyaset adamlarının geçmiş ihtilaflar üzerinden küslük sergilemesi, diyaloglardan kaçınması bencillik ve nefse teslimiyettir. Kendi nefsine karşı da dimdik durabilmeyi savunan elif siyasetimizin bir gereği olarak herkesle görüşmeye, elimizi uzatmaya, gönlümüzü açmaya hazırız. Yeter ki milletimiz cefa devletimiz zaaf görmesin. Tarih bizi doğrulamış, millet vicdanı bizi anlamıştır. Bizim hasımlarımız bile artık hakkımızı teslim etmek zorunda kalmaktadır.

Siyasette dik yokuş tırmandığımız günlerin sonu yakındır. Bu olağanüstü şartlar milletimiz için de bizim içinde büyük imkan ve fırsatlar da sunmaktadır. Elif gibi dik bir duruş, bilgiye dayalı hikmetli bir siyaset, etkili bir söylem ve ahlaki bir eylem ile güçlü Türkiye hedefine hep birlikte koşacağız. Bugün temel siyasi sorumluluğumuz milletimizin önüne özgürlükçü, demokrat, muhafazakar, vatanperver, milli veahlaki bir alternatifi koymaktır.

Bu çabada bizimle birlikte kararlı ve güçlü bir siyasi irade sergileyen bütün partilerle işbirliği yapmaya ve ittifak kurmaya hazırız. Özgürlükçü, demokrat, muhafazakar, vatanperver, milli ve ahlaki siyasetin öncüsü Gelecek kadroları buradadır" (ANKA)

CERN evrene dair neyi anlamamızı sağladı? | Prof. Dr. Sertaç Öztürk anlatıyor…


Günün öne çıkan haberleri

TIKLAYIN | "Türkiye'yi satın alırım" diyerek uçakta olay çıkaran Abdülkadir Özcan, Petlas yönetiminden azledildi

TIKLAYIN | Ahmet Türk, Öcalan ile görüşecek 2 ismi açıkladı: Gitme ihtimalleri yüksek

TIKLAYIN | İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne yeni atamalar: Müge Anlı'nın eşi ilçe emniyet müdürü oldu

TIKLAYIN | Icardi'den Wanda Nara'ya zehir zemberek sözler: Onu çamurdan çıkarıp elit seviyeye yükselttim, şimdi tekrar çamurun içinde

TIKLAYIN | İzmir'de istasyonda bıçaklı saldırı: Sigara içtiği için uyarılan yolcu, 2 görevliyi bıçakladı!

TIKLAYIN | Öldüren yumruk için istenen ceza belli oldu

TIKLAYIN | 4 bin 500 kişinin katıldığı anket: İşte vatandaşın asgari ücrete zam beklentisi