Ahmet Altan*
Türkiye’nin Kürt politikasını ne kadar AKP iktidarı belirliyor, ne kadarını Ergenekon belirliyor artık tam belli değil.
Tarif edilemeyen, hukukta karşılığı bulunmayan, herkese karşı kullanabileceğin “suçlar” icat ettiğinde, bu icat çok işine yarayabilir ama küçük bir sakıncası vardır.
Kendi diktiğin torbanın içine seni de koyabilirler.
Biliyorsunuz bu AKP iktidarı hiçbir muhalif sese tahammül edemiyor medyada, herkes sadece AKP’yi ve Erdoğan’ı övsün istiyor.
Onun dışında kalan her medya organını da kapatıyor.
Şimdi hedeflerinde Can Erzincan TV var.
Sabah Gazetesi, Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu Savcısı Hasan Yılmaz’ın “ilgili kurumlara” bir yazı yolladığını yazdı.
Gazetede yayınlanan habere göre savcının yazısı, virgülüne ve gramer hatalarına dokunmadan aynen şöyle:
“Cemaat bünyesi altındaki bazı basın yayın kuruluşlarına el konuldu, bazılarının ise faaliyetlerinin kendiliğinden durma noktasına geldi. El konulan ve faaliyetleri durma noktasına gelen yayın organlarında çalışan birçok personel ve bu kanalların ekipmanları Can Erzincan TV'ye aktarıldı. Can Erzincan televizyonunun bu aşamadan sonra cemaatin amacı doğrultusunda yayınlar yaptığı, toplumsal algı oluşturulmaya çalıştığı, anayasal kurum ve kuruluşlarının itibarsızlaştırılmaya çalıştığı tespit edilmiştir."
Savcının bu yazısı “Cemaatin amacı doğrultusunda yayın yapmak, toplumsal algı oluşturmak” diye bir suç icad ettiklerini gösteriyor.
Bizim Ceza Kanunu’numuzda “cemaat” diye ya da “cemaatin amaçları için algı oluşturmak” diye bir suç yok.
Böyle bir “suç olduğunu” kabul ettiğinizde, “canı isteyen biri” bütün AKP’lileri de bu suç kapsamına sokabilir.
Zaten, eski başbakan Davutoğlu da dahil “gözden düşen” AKP’lilerin sosyal medyada çoktan “bu suçun kapsamına” sokulduğunu görüyoruz.
Kendileri vakti zamanında “cemaatin kumpasları” diye bağıran adamlar şimdi “eski dostları” tarafından “cemaatin adamı” olmakla suçlanıyor.
Savcı, bu “gerekçelerle” bir TV’nin kapatılmasını isteyebiliyorsa, yarın da aynı gerekçeyle birilerinin tutuklanmasını ister.
Bu haberleri yayınlayan AKP’lilerin kendileri de bu maddelerden “suçlu” ilan edilirler.
Bugün bu saçmalıkları “suç” kabul ettikleri için kendilerini mahkemede de savunamaz hâle düşerler.
Dürüstlükten şaşmanın böyle “çıkmazları” olduğunu yaşayarak öğrenirler.
Bizim ülkemizde “hukuktan yana çıktığı” için cezalandırılan çok yazar, çok gazeteci vardır.
Ama onlar “hukukla” kendilerini savunabilirler ve zorbalığın bir parçası olarak değil, zorbalığın hedefi olarak mahkemelere giderler.
Arada ciddi fark vardır.
Yaşarken aradaki o “farkın” önemini görürsünüz.
Üstelik gelişmeler, bu “farkı” yakında birçok AKP’linin yaşayabileceğini gösteriyor.
AKP’nin zirvesi “Ergenekon”la yakınlaştıkça, “Kürtlerle anlaşmanın yolunu arayan” Davutoğlu’nun bile “paralelci” ilan edilebileceği bir iklime giriyoruz.
Ergenekon’la yakınlaşmalar da gazetelerde çıkan haberlere göre gittikçe artıyor.
Özgür Gündem, 6 Haziran’da “Dışişleri Ergenekon’a Havale” başlıklı bir haber yayınladı.
Gazete, Suriye ile görüşmelerin başladığını ve bu görüşmelerin, Genelkurmay eski istihbarat daire başkanı, Ergenekon sanığı ve Vatan Partisi üyesi emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin üzerinden yürüdüğünü yazdı.
Aslı Aydıntaşbaş ise Cumhuriyet Gazetesi’nde yazdığı bir yazısında, fazla detaya girmeden “Rusya’yla arabuluculuğu yapanlar arasında Doğu Perinçek’in bulunduğunu” açıkladı.
Şimdilik “doğruluk payını” bilmiyoruz ama “MİT’in başına eski bir Ergenekon sanığı” albayın getirileceği haberleri sosyal medyada ve internet sitelerinde dolaşıyor.
Hırsızlık yaparken suçüstü yakalanan AKP, Ergenekon’a sığınmış durumda gözüküyor.
Türkiye’nin Kürt politikasını ne kadar AKP iktidarı belirliyor, ne kadarını Ergenekon belirliyor artık tam belli değil.
Bir yandan Kürtlere karşı amansız bir şiddet uygulanıyor…
Bir yandan o ünlü “İrtica ile Mücadele Planı”nın Cemaat ayağı yürürlüğe konuluyor.
Ama AKP’liler şunu hiç unutmasınlar, o planın bir de “AKP ayağı” var.
Bugün büyük bir istekle sahiplendikleri, medyalarında propagandalarını yaptıkları “suç icadları” yarın kendilerine karşı da kullanılacaktır.
Rusya’yla dalaştığımızda bir Rus atasözü pek meşhur olmuştu.
“Bir ayıyı dansa kaldırdığında dansın ne zaman biteceğine ayı karar verir.”
Bugün tam da Ergenekon’un istediği tarzda bir Kürt politikası izleniyor ve tam da Ergenekon’un istediği tarzda “cemaatçilik” diye hukukta karşılığı olmayan bir suç icad ediliyor ama “dansa kaldırdığınız ayı” AKP’yi yemeden bu dansı bitirmez.
Medyada “propagandistlik” yaparken kendinizi dilim dilim doğrayarak “ayıya” ikram ettiğinizi şimdi fark etmezseniz, fark ettiğinizde kolunuzu “ayının” ağzında görürsünüz.