Politika

Ahmet Altan: Erdoğan haddini bilmiyor; 1128 akademisyeni 'cahil' ilan edecek cüreti nereden bulabiliyor?

"Erdoğan'ın bu cüretinin nedeni korkutabileceğine inanması"

13 Ocak 2016 12:33

 

Haberdar yazarı Ahmet Altan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Güneydoğu'da yaşanan sokağa çıkma yasakları ve çatışma ortamı neticesinde yaşanan hak ihlallerine ilişkin imza kampanyası düzenleyerek, “Bu suça ortak olmayacağız” diyen Barış İçin Akademisyenler inisiyatifiyle bir araya gelen 1128 akademisyene yönelik "Ey aydın müsveddeleri, sizler karanlık ve cahilsiniz" sözlerine tepki gösterdi. "Erdoğan haddini bilmiyor" diyen Altan, "Bir cumhurbaşkanı, binden fazla akademisyeni 'cahil' ilan edecek cüreti nereden bulabiliyor? Cumhurbaşkanı’nın bu şaşırtıcı cüretinin açıkça görülebilen bir tek nedeni var. Korkutabileceğine inanması" ifadesini kullandı.

Altan'ın Haberdar'da "Cumhurbaşkanı ve akademisyenler" başlığıyla yayımlanan (13 Ocak 2015) yazısından bazı bölümler şöyle:

Erdoğan haddini bilmiyor.

Onun okuduğundan fazlasını yazmış insanlara saygı göstereceğine, o insanlardan “itaat” bekliyor.

Seçilmiş bir siyasetçi gibi değil, kendilerini “tanrının yeryüzündeki gölgesi” olarak gören eski krallar, padişahlar gibi davranmak istiyor… Ki o eski zaman krallarıyla padişahlarının bile “iyi” olanları bilim insanlarına, sanatçılara gösterdikleri saygıyla övülürler tarihte.

Bugün ise gelişmiş herhangi bir ülkenin kralının bir bilim insanına, sanatçıya saygısızlık etmesi söz konusu bile olamaz.

Norveç Kralı, İsveç Kralı, Belçika Kralı, İspanya Kralı, İngiltere Kraliçesi bir bilimciye, sanatçıya saygısızlık etmeyi, kalabalıkların önünde onu aşağılamayı aklından bile geçiremez.

Böyle bir densizliği ancak Ortadoğu’daki krallar, diktatörler yapabilirler.

Ne halt ettiğini bilmeyen AKP’nin izlediği politkalarla gittikçe daha çok Ortadoğu ülkelerine benziyoruz ama burası bir Ortadoğu Krallığı değil.

Merdivenlere dizdiği gülünç bornozlu adamların arasından gururla inen Erdoğan da buranın kralı değil.

Kendisini hayallerinde bir “halife” gibi görebilir, o onun fantezi dünyasını ilgilendirir ama gerçek hayatta o, bir süreliğine cumhurbaşkanlığına seçilmiş bir siyasetçiden başka bir şey değildir.

Görevi, bu ülkede yaşayan her vatandaşın cumhurbaşkanı olmasını, halkı bölmemesini, sadece bir partinin cumhurbaşkanı gibi davranmamasını, hukuka sahip çıkmasını gerektirir.

O kendi görevini bırakmış, hükümetin politikalarını eleştiren akademisyenlerle polemiğe giriyor, onların üniversitelerden kovulmalarını istiyor.

Üstelik de 89 üniversiteden 1128 akademisyenin tümüne “aydın müseveddeleri, karanlık ve cahil insanlar” diyor.

Bu nasıl bir kendini bilmezlik…

Nasıl bir cüret…

Nasıl bir haddini aşma…

Sen kimsin, hangi entelektüel birikimin, donanımın, bilginle 1128 akademisyenin “müsvedde” olduğuna “cahil” olduğuna hükmedebiliyorsun?

O akademisyenlerden hangi biriyle entelektüel bir tartışmaya girebilirsin?

Bir cumhurbaşkanı, binden fazla akademisyeni “cahil” ilan edecek cüreti nereden bulabiliyor?

Kendisinin o “cehaleti” ölçebilecek bir tartıya sahip olduğuna nasıl kanaat getiriyor?

Bu haddini fevkalade aşan konuşma, hangi bilimsel veriye, hangi entelektüel ölçüye dayanıyor?

Cumhurbaşkanı’nın bu şaşırtıcı cüretinin açıkça görülebilen bir tek nedeni var.

Korkutabileceğine inanması.

Haklılık haksızlık, entelektüel donanım, bilgi, birikim önemli değil anlaşılan cumhurbaşkanı için, onun için önemli olan kendi ülkesinin vatandaşlarını “korkutabilecek” bir güce sahip olduğunu düşünmesi.

Devletin içine yerleştirdikleri “adamları” sayesinde bu korkutuculuğu hayata geçireceğine inanıyor.

Zaten Cumhurbaşkanı’nın konuşmasından hemen sonra YÖK, o akademisyenler hakkında “gereğinin yapılacağını” açıkladı.

Bin küsur akademisyeni üniversitelerden kovacaklar herhalde.

Kim ders verecek onların yerine?

Herhalde Diyanet’in imamları.

“Dokuz yaşındaki çocuklara duyulan şehvetle” ilgili fetvaları tartışacaklar üniversite kürsülerinde.

“Ölülerini gömmeyi bilen” üniversiteliler yetiştirecekler.

Mezarcılarla imamlar, entelektüel hayatımızın doruklarına yerleşecekler.

AKP’nin “devrimci vizyonu” bu işte.

Bu yoldan gidilebilecek bir yer var mı?

Yok.

Daha fazla korku, daha fazla şiddet.

Bu iktidarın yürüyebileceği yolun başka bir güzergahı yok.


Yazının tamamı için tıklayın