Yaşam

Adı 'vicdan müzesi' olsun

Nükhet İpekçi, canlı yayında, babası Abdi İpekçi’nin 31 yıldır sakladığı kanlı gömleğini çıkarıp isyan ettiğinde, yakınlarını ha

03 Şubat 2010 02:00
T24 - Nükhet İpekçi, canlı yayında, babası Abdi İpekçi’nin 31 yıldır sakladığı kanlı gömleğini çıkarıp isyan ettiğinde, yakınlarını hain saldırılarda kaybeden tüm ailelerin ortak sesi oldu. O aileler, suikastlara kurban verdikleri eşlerinin, babalarının, kardeşlerinin eşyalarından bir müze oluşturulması fikrine sıcak bakıyor. Hatta Orhan Dink, “Bu bir vicdan müzesi olabilir” diyor.


Milliyet gazetesinin efsanevi Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi önceki akşam televizyon ekranında, 31 yıl önce babasının saldırıya uğradığı sırada üzerinde olan kanlı gömleği göstererek isyanını dile getirdi... O isyan, diğer hain saldırılarda yakınlarını kaybeden ailelerin de isyanıydı aslında... Ve o aileler, saldırıya uğrayan yakınlarının o anda üzerinde bulunan eşya ve kıyafetlerinden bir müze oluşturulması fikrine sıcak baktıklarını açıkladılar. Hrant Dink’in elbiseleri, Abdi İpekçi’nin kanlı gömleği, Ümit Kaftancıoğlu’nun sarı basın kartı, Doğan Öz’ün kıyafetleri, Turan Dursun’un saati, şimdiden müzenin parçalarından olmaya hazır... Hrant Dink’in ağabeyi Orhan Dink adını bile buldu müzenin: “Bu bir vicdan müzesi olabilir...”

NTV’de Can Dündar’ın hazırladığı “Canlı Gaste” programına katılan Nükhet İpekçi, 31 yıldır aralanamayan sır perdesine babasının kanlı gömleğiyle isyan etti önceki gece. Ve dün de, o tepkisini Milliyet’e değerlendirdi: “O kanlı gömlek, binlerce gömlekten sadece bir tanesi...”

Aynı şekilde hain saldırılara uğrayan isimlerin eşyalarından oluşan bir müze kurulmasına da olumlu bakan İpekçi, bunun aynı olayların bir daha yaşanmamasına katkıda bulunabileceğini söyledi. İşte İpekçi’nin söyledikleri...


‘Belki bir simge gerekiyor’

“Zamanaşımına uğrayan Abdi ipekçi cinayeti, katilinin tahliyesi nedeniyle gündeme geliyor. Türkiye’de öldürülmüş gazetecilerin kanlı gömleklerini görebilen çok az kişi oldu. Bir savaş meydanında değildi, çoğu evinin ya da işyerinin önünde veya işinin başında katledildi. Onlardan arta kalan eşyalar yıllardır Basın Müzesi’nde sergilenmekte. Nail Güreli’nin girişimiyle kurumsallaşan ‘Öldürülen Gazeteciler Günü’nde o gazeteciler yıllardır yirmi otuz kişiyi aşmayan küçük bir topluluk tarafından görülüyor. İki üç ay önce bir anma günü düzenlendi.

Ülkemizde 100 yıldır düzenli olarak öldürülmekte olan gazetecileri saydık tek tek. Şimdiye kadar görmek isteyen, bakmak, yüzleşmek isteyen olmadı. Bunu içi kaldıran olmadı, bunun 1sorumluluğunu hisseden olmadı. Bir daha olmasın diye önlem alma çabasına girişen olmadı. Belki katil Ağca gibi hareketli bir figür gerekiyor. Daha çok gözükmek, göstermek gerekiyor. Çünkü nedense duruşma salonlarında olanlarla cinayet dosyalarında olanlarla yüzleşmek ihtiyacı hisseden olmuyor. Simgeler gerekiyor. Bizim görevimiz ise bir daha olmasın diye hatırlatmak. Ülkemizde katledilenlerden arda kalan kanlı eşyaların toplandığı bir müze olsa belki o zaman neleri yaşadığımızı hangi cezaların kimlere yeteceği, kimlere yetmeyeceği ve cezasız kalmış yüzleşilmemiş ne tür bir şey yaşandığı anlaşılır.”


‘Desteğe hazırız’

Agos gazetesinin önünde 19 Ocak 2007’de suikasta kurban giden Hrant Dink’in kardeşi Orhan Dink de, müze kurulabileceğini ve bunun bir “Vicdan Müzesi” olabileceğini söylüyor. Nükhet İpekçi’nin sözlerini gazetelerden okuduğunu belirten Orhan Dink, şöyle devam ediyor:
“Nükhet İpekçi isyan noktasına gelmez mi, isyan etmez mi 18 Ocak’taki o şovları görünce... Sonuçta aynı acıları aynı duyguları yaşayan, aynı mücadelenin içinde olan aileleriz. Bir şey yapılırsa destek vermeye hazırız.”

Orhan Dink, Hrant Dink’in eşyalarının bir bölümünü sakladıklarını ve böyle bir müzeye verebileceklerini tekrarlıyor.


Kaftancıoğlu’nun basın kartı müzeye

Silahlı saldırı sonucu 1980’de hayatını kaybeden yazar ve radyo programcısı Ümit Kaftancıoğlu’nun ailesi de, Nükhet İpekçi’nin sözleriyle ortak acılarını tekrar yüreğinde yaşatan isimlerden... Oğlu Ali Naki Kaftancıoğlu, “Hepimiz aynı acılardan geçtik. Öfkeyi de içimizde taşıyoruz tabii ki. Biraz da bunların çözülmesini umuyoruz. Bu dönemde bu konuların daha çok konuşulmasıyla, Türkiye’nin geleceği adına biraz daha olumlu adımlar atılabilir diye düşünüyorum. Nükhet Hanım’ın acılarını paylaşıyoruz” diyor...

Müze için elinden gelen desteği vereceğini belirtiyor Kaftancıoğlu da ve ekliyor: “Bizim için de anlamı büyük olan şeyler var. Ben kendi adıma böyle bir şeye sıcak bakarım. Unutulmamaları ve üzerine düşünülmeleri açısından. Bizim için simgesel bir değeri olan basın kartı var. Göğsünün üzerinde, cüzdanının içinde taşıyormuş. Cüzdanını kurşun delmiş...”


‘Duruşlarını da yansıtmalı’

Ankara’da 24 Mart 1978’de öldürülen Cumhuriyet Savcısı Doğan Öz’ün eşi Sezen Öz de müze fikrini çok beğendiğini belirtiyor ve duygularını şöyle dile getiriyor: “İnsanın acıları hiç bitmiyor. Aradan 32 yıl geçmiş ama tekrar yaşamış oldum. Bu acılar bayatlayacak bir şey değil. Her an yaşanan ve taze. Çok hassasız bu konularda. Yapılması gereken şeyler varsa herkes elinden geleni yapar. Müze fikri çok güzel bir şey. Onların onurlarına uygun olmalı, kişiliklerini, hayattaki duruşlarını da yansıtmalı.”


‘Toplumsal belleği diri tutar’

Son söz, Turan Dursun’un oğlu Abit Dursun’da... Abit Dursun da müzenin toplumsal belleği diri tutacağını söylüyor. 4 Eylül 1990’da öldürülen babasından kalan saat, çanta, yelek gibi kıyafet ve eşyaları sakladıklarını belirten Dursun şunları söylüyor:

“Hepimizin acısı hemen hemen aynı. 35 yıllık süreçte çok büyük travmalar yaşadık. Toplumsal belleğin canlı tutulması bu açıdan çok önemli. Olabildiğince genç kuşaklara bu acılar anlatılmalı. Her ailede böyle objeler vardır ve böyle bir amaç için müzeye verirler.”