Yeni Şafak yazarı Mehmet Acet, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) Suriye'de yürüttüğü Fırat Kalkanı Harekâtı ile ilgili olarak kulis yazdı. Tırnak içinde aktardığı ifadeleri Beştepe'den bir kaynağına dayandırdığını ifade eden Acet, “Biz şu anda taktiksel davranıyoruz. ABD'ye ısrarlı bir şekilde 'Hadi verdiğin sözü tut' diyoruz. Ne yapacaklarını zaman gösterecek. Ancak YPG'nin fiili durumunu meşrulaştırmaya dönük hamleler gelirse, Kobani'ye, Telabyad'a girip bunu engelleyeceğiz" diye yazdı.
Türkiye hükümeti, Mümbiç ve Cerablus'un batısında yer aldığı Fırat Nehri'ni Suriye'deki 'kırmızı çizgisi' olarak belirlemişti. ABD ise, Menbiç operasyonunda da PYD'yi desteklemişti.
Başbakan Binali Yıldırım, “Fırat’ın batısı diyoruz ama eğer terör eylemleri Fırat’ın doğusunda da devam ederse orası için de gereğini yaparız” demişti.
Mehmet Acet'in "Aman dikkatler dağılmasın" başlığıya yayımlanan (22 Mart 2017) yazısı şöyle:
Seçim dönemlerinde ister istemez dikkatler bütünüyle sandığa yoğunlaştığı için diğer konu başlıkları unutulabiliyor, ya da gündemin gerilerine düşüyor.
Ama Türkiye'nin böyle bir lüksü yok.
Neden derseniz, başka birileri de, seçim dönemlerinin okumasını 'zaafiyet dönemleri' olarak yapıp, kendi oyun planlarını böyle bir takvimlendirme üzerine kurguluyorlar.
Bunun bir örneğini 7 Haziran 2015 seçimleri sırasında yaşadık.
O gün, Türkiye'de herkes sandık sonuçları ile meşgul iken, PYD/YPG, ABD'nin fiili desteğiyle, nüfusu bütünüyle Araplardan oluşan Tel Abyad'ı bir gecede ele geçiriverdi.
Sonra ne oldu?
Tel Abyad'ın düşmesiyle, on binlerce kişi Şanlıurfa'ya kaçıp gelirken, PKK/YPG, Fırat'ın doğusundaki sözde kantonları, yani Haseke ve Kobani'yi birleştirip güney sınırımızın yarıdan fazlasını kapatıverdi.
“Nasılsa Türkiye seçim telaşı içerisinde buraya dönüp bakamaz, fırsat bu fırsat bu işi yapalım" diye düşünenler başarılı oldu.
Menbiç'ten vazgeçtik mi?
Benzer bir risk referandum süreci ve devamı için de söz konusu.
Gerçi Türkiye'nin eli, 7 Haziran 2015 günü ve devam eden günlere göre şimdi çok daha güçlü durumda.
Ama söyleyeyim.
Referandumdan hayır çıkması durumunda, dışarıda birileri, bunun okumasını yine iktidarın zayıf düşmesi biçiminde yaparak, Fırat Kalkanı kazanımlarını ters yüz etmek için harekete geçebilir.
Korkutmak için, tehdit etmek için bunları yazıyor değilim.
Benimkisi bir gözlem, bir tespit.
Adamların bu meselelere kafası böyle çalışıyor.
Öyle bir tablo çıkması halinde 7 Haziran sonrası yaşadığımız dehşet günlerinin tekrarı için şimdiden buna yatırım yapmakta olduklarını görebiliyoruz.
Suriye'nin kuzeyinde son bir hafta on gündür sessizlik hakim.
Mevcut durumla ilgili paydaşların durumunu şu şekilde özetleyebilirim:
Fırat Kalkanı'nın kazanımları konusunda Ruslarla işbirliği ile işi bu noktaya getirdiğimiz için Moskova'nın bir rahatsızlığı söz konusu değil.
Ama görebildiğimiz kadarıyla onlar da daha fazlasını istemiyor.
ABD ise, Suriye topraklarında tek bir TSK unsurunu bile görmek istemiyor.
Bu veriyi dikkate alarak düşündüğümüzde 'zaafiyet anlarında'Türkiye'nin kazanımlarını geri püskürtmek için harekete geçmeyeceklerinin bir garantisi yok.
Menbiç bizim için neden önemli?
Bu konuda görüşlerine başvurduğumuz Milli Savunma Bakanı Fikri Işık'ın ifadesiyle:
“YPG Menbiç'i terk etmediği sürece, kantonları birleştirme projesi canlı kalmaya devam edecek. Fırat'ın doğusuna geçmedikleri takdirde bu hedef için fırsat kollamaya devam edecekler."
Bu konuda elimizdeki en güçlü koz, ABD yönetiminin bu konuda Ankara'ya açıktan söz vermiş olması.
Washington, fiili durum ile Türkiye'ye verilen sözü yerine getirip getirmeme kararsızlığı arasında gidip geliyor.
"Bu sözü yerine getirmezlerse Fırat'ın doğusuna dalarız"
Tırnak içinde aktardığım bu söz, Beştepe'den bir kaynağımıza ait.
Dinlediklerimin özetini şu şekilde yapabilirim:
“Biz şu anda taktiksel davranıyoruz. ABD'ye ısrarlı bir şekilde 'Hadi verdiğin sözü tut' diyoruz. Ne yapacaklarını zaman gösterecek. Ancak YPG'nin fiili durumunu meşrulaştırmaya dönük hamleler gelirse, Kobani'ye, Telabyad'a girip bunu engelleyeceğiz."
"ABD, PYD'de statü karşılığı PKK'ya silah bıraktırmak isteyebilir"
Ankara'daki karar alıcılardan bölgenin geleceğine dair başka dikkat çekici değerlendirmeler de aldık.
Bunlardan biri şu:
PKK, Türkiye topraklarında başlattığı savaştan ağır bir hezimetle çıktı.
Şehirlere kadar taşınan terör eylemleri, yürütülen kararlı mücadele sayesinde engellendi.
Yani, Türkiye topraklarında yapılmak istenen ameliyat başarısız kaldı.
Suriye'nin kuzeyindeki fiili durumun geldiği nokta da ortada.
O halde yeni ne tür gelişmeler olabilir?
“Ankara'daki karar alıcılardan biri" diye söz ettiğim kaynağımızın ifadesiyle, yakında Washington'un şöyle bir teklifi ile karşılaşabiliriz:
“ABD, PYD'nin Suriye'deki kazanımlarının korunması karşılığında PKK'nın Türkiye topraklarını bütünüyle terk etmesini önerebilir."
Onlar önerebilir de, bizimkiler buna ne der, emin değilim.