Politika

AB yılı da teğet geçti!

AKP'nin ‘AB yılı olacak’ diye ilan ettiği 2008’de yargı, insan hakları, basın özgürlüğü gibi pek çok konuda adım atılamadı.

13 Aralık 2008 02:00
AKP hükümeti ‘AB yılı olacak’ diye ilan ettiği 2008’de çok yavaştı. 2007’de cumhurbaşkanlığı seçim süreci ve 22 Temmuz’daki erken seçimini yavaşlamanın bahanesi olarak gösteren hükümetin 2008 için mazereti muhalefetti. AB’nin yargı, insan hakları, basın özgürlüğü gibi pek çok konuda istediği adımlar atılamadı. 

2002 yılından itibaren birçok reforma imza atarak ‘sessiz devrim’ gerçekleştiren hükümet, AB ile Müzakereler başlamasına karşın 2006’dan itibaren AB uyum sürecini yavaşlattı ve ‘cumhurbaşkanlığı seçimindeki başarısızlık ve 22 temmuzdaki erken genel seçimler’ nedeniyle 2007’yi tamamen kaybetti. Yüzde 47 ile iktidara gelip, Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı seçtiren ve 2008’i ‘AB yılı’ ilan eden hükümet, bu dönemde de somut adım atamazken, ‘Kapatma davası’na sığındı. ‘Reformcu‘ diye nitelediği hükümete sonuna kadar destek veren AB, son ilerleme raporunda bile ‘ılımlı’ eleştirilerle yetinirken, zirve öncesinde hazırladığı Dışişleri Bakanları toplantısında ‘gerçeğe döndü’. Türkiye-AB ilişkilerinin AB’nin son ilerleme raporu, Katılım Ortaklığı Belgesi ve Genel İşler Konseyi bildirisine de yansıyan pür meali şöyle:

Kamu yönetimi

AB’nin istediği: Mali sorumluluk ve şeffaflık sağlanması amacıyla kamu yönetimini ve personel politikalarında reform yapılması, Merkezi yönetim reformu ve Ombudsmanlık sisteminin kurulması.
Durum: Hükümetin kamu reformu çalışmaları, seçimler öncesinde rafa kaldırılmıştı. Ombudsmanlık sistemi ise 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi’nce iptal edilmişti.
Askerin sivil denetimi:AB’nin istediği: Ordunun sivil kontrolünün artırılması; Ordunun siyasi konulara müdahale etmesinin önüne geçilmesi; güvenlik işlerinin idaresinde daha geniş mali sorumluluk ve şeffaflık getirilmesi, Askeri Mahkemelerin yargı yetkisinin askeri personelin askeri görevleriyle sınırlandırılması.
Durum: MGK’nın sivilleştirilmesinden sonra AB’nin ordu ile ilgili talepleri konusunda hiçbir adım atılmadı. Siviller hâlâ askeri mahkemelerde yargılanabiliyor.

Yargı reformu

AB’nin istediği: Haâkimler Savcılar Yüksek Kurulu ile teftiş sistemi hususlarında yargının diğer devlet kurumlarından bağımsız olmasının sağlanması. HSYK’nın yargının bütününü temsil etmesinin sağlanması; Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu’nun çıkarılması, İstinaf mahkemelerinin kurulması.
Durum: Adalet Bakanı ve Müsteşarı hâlâ HSYK üyesi. Hükümet, yargı kararlarını sert bir dille eleştirebiliyor. Hukuk Muhakemeleri Kanunu Tasarısı TBMM’de.

Yolsuzlukla mücadele

AB’nin istediği: Kapsamlı yolsuzlukla mücadele stratejisi oluşturulması; uygulamanın izlenmesi için bir merkez kurulması. Kamu görevlileri etik davranış ilkeleri hakkındaki yönetmeliğin uygulanması, hükümlerin seçilmişler, yargıçlar, akademisyenler ve askeri personeli kapsayacak şekilde genişletilmesi; Parlamenter dokunulmazlığının sınırlandırılması.
Durum: Kamu görevlileri etik davranış ilkeleri hakkındaki yönetmeliğin adı, öğretmenler gününde öğretmenlere değerli hediyeler alınmaması çağrısıyla duyuldu. Yolsuzlukla mücadele stratejisi konusunda somut adım atılmadı. Muhalefetin baskısına karşın parlamenter dokunulmazlığa dokunulmadı.

‘Sıfır tolerans’ lafta kaldı

AB’nin istediği: İşkence ve Kötü muameleye karşı ‘sıfır tolerans’ ilkesi doğrultusunda önlemlerin eksiksiz uygulanması. Türkiye’nin eylül 2005’te imza koyduğu İşkenceye Karşı BM Sözleşmesi’nin Ek İhtiyari Protokolünü onaylaması. Kolluk kuvvetlerinin işkence ve kötü muamele konusundaki eğitimlerinin sürmesi; Suçun cezasız kalmaması için iddialara ilişkin faillerin belirlenip cezalandırılmasını sağlayacak şekilde etkili soruşturmalar yürütmesi.
Durum: 2007’de polis vazife ve selahiyetleri kanununun değiştirilmesiyle işkence vakaları arttı. Engin Çeber polis ve cezaevinde gördüğü kötü muamele sonucu öldü. Çok sayıda zanlı polisin açtığı ‘dur ateşi’yle can verdi. Polisin zanlı olduğu birçok soruşturmada failler etkili şekilde cezalandırılmadı.

Basın özgürlüğü

AB’nin istediği: Şiddet İçermeyen düşüncelerini açıkladıkları için haklarında dava açılan ya da hüküm giyen kişilerin durumlarının düzeltilmesi.
Durum: 301. maddenin değiştirilip, dava açma yetkisi Adalet Bakanı’na verilince yargılamalar azaldı. Ancak, Adalet Bakanı’nın bazı ‘yargılansın’ kararları tartışma konusu oldu. Başbakan’ın basını şiddetle eleştiren, boykot çağrısına varan açıklamaları var. Gazeteci akreditasyon uygulaması tartışmalara rağmen sürüyor. Youtube.com gibi İnternet sitelerine yönelik yasaklar sürüyor.

Toplananlara cop

AB’nin istediği: AİHS içtihatlarına uygun şekilde dernek kurma ve barışçı toplantı yapma özgürlüğüne ilişkin reformlar uygulansın. Güvenlik güçlerinin aşırı güç kullanması önlensin. Partilere yönelik mevzuat AB standartlarına uyularak demokratikleştirilsin. Türk sivil toplumunun Avrupa’daki muadilleriyle iletişiminde engel kalmasın.
Durum: 1 Mayıs’ta Taksim’de gösteri yapmak isteyen işçiler polisin sert müdahalesiyle karşılaştı. Güneydoğu’daki gösterilerde polisin açtığı ateş sonucu bazı göstericiler yaşamlarını yitirdi. Siyasi partiler yasası hala genel başkan ve yönetici kurulların tekeline dayanıyor. Adayların demokratik seçimi sağlanmazken, yüzde 10 olan seçim barajı ‘temsilde adalet’ ilkesini engelliyor. DTP’nin kapatılması istemiyle açılan dava sürüyor.

Din Özgürlüğü

AB’nin istediği: Vakıflar ile ilgili mevzuatın revize edilmesi ve uygulanması. Türk ve yabancı uyruklulara örgütlü din toplulukları hayatına katılım aracılığıyla din özgürlüğü haklarının eşit şekilde kullandırılması. Azınlıkların din adamı yetiştirme talepleri karşılansın. Vicdani retçilerin mahkûmiyetlerini önleyecek yasal değişikliğin yapılması. Alevi toplumunun sorunlarının çözülmesi.
Durum: Vakıflar yasasının değiştirilmesi azınlık vakıflarının sorunlarını kısmen çözdü ancak mülkiyet sorunları devam ediyor. Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması konusunda hiçbir adım atılmadı. Alevilere ‘açılım’ üzerine açılım yapılacağı açıklansa da arpa boyu yol alınmadı.

Kadın hakları

AB’nin istediği: Namus suçları da dahil şiddet eylemlerine karşı önlemler alınması. Tüm büyükşehir belediyelerinde sığınma evleri oluşturulması. Kadının, eğitim, iş, siyaset alanındaki varlığının ve rolünün artırılması;
Durum: Namus cinayetleri hız kesmiyor. Kadınların siyasete ve iş yaşamına katılımı hâlâ Avrupa standartlarının altında. Türkiye’de bir önceki yıl yüzde 24,9 olan işgücüne katılan kadın oranının 2007’de yüzde 24,8’e geriledi. Kadınların siyasette yeterince temsil edilmediği, aile içi şiddetin, namus cinayetlerinin ve kız çocuklarının erken yaşta zorla evlendirilmesi hala ciddi bir sorun.

Çocuk hakları

AB’nin istediği: Çocuk Hakları Yasasının tam anlamıyla uygulanması; çocuk işçiliğinin ve sokak çocuklarının durumunun iyileştirilmesi çabalarına devam edilmesi.
Durum: Mevzuatta ve uygulamada önemli adımlar atıldı. Ancak özellikle Güneydoğu’daki gösterilere katılan çocuklar, Ağır Ceza Mahkemelerinde ağır ceza talepleriyle tutuklu yargılanıyor.

Doğu ve Güneydoğu

AB’nin istediği: Kültürel çeşitliliğin sağlanması; Türkçe dışındaki Radyo/TV yayınlarına erişimin etkili biçimde geliştirilmesi, yasal engellerin ortadan kaldırılması. Bölgelerarası eşitsizliklerin giderilmesi. Korucu sisteminin kaldırılması, kara mayınlarının temizlenmesi. Köye dönüşlerin kolaylaştırılmasına dair önlemlerin izlenmesi, terörle mücadeleden kaynaklanan zararların karşılanması hakkındaki kanunun uygulanmasına devam edilmesi; mağdurların adil ve hızlı bir biçimde tazmininin sağlanması.
Durum: TRT’ye Türkçe dışındaki dillerde yayın yetkisi ve Muş FM’e Kürtçe yayın izni verilmekle birlikte Radyo Televizyon Üst Kurulu’nun (RTÜK) getirdiği kısıtlamalar nedeniyle Türkçe dışındaki yayınlar işlevsiz ve ticari açıdan uygulanabilir değil. Koruculuk devam ediyor. GAP için 14 milyar dolar kaynak açıklandı ama etkili adımlar gözlenmedi. Köye dönüş rakamları iç acıçı değil. Terörden zarar görenlere verilen tazminatlar çok düşük.

Geciken programda bahane muhalefet

2007 yılının ilk yarısını Cumhurbaşkanlığı seçimi ve genel seçimlerle geçiran hükümet, 22 Temmuz seçimlerinin ardından ilk gündem maddesini ‘AB ile ilişkiler’ olarak ilan etti. Reform İzleme Grubu Eylül 2007’de 18 ay aradan sonra ilk kez toplandı. Toplantının ardından birçok hükümet yetkilisi 2008’in ‘AB yılı’ olacağını duyurdu. Dı- şişleri Bakanı Ali Babacan, 17 Eylül’de Türkiye’nin AB ile müzakereler çerçevesinde reform sürecini kararlılıkla devam ettireceğini açıkladı. Babacan, aynı gün AB sürecinin üçer aylık dönemler halinde hazırlanan, ilan edilen bir programla takip edileceğini açıkladı. Ancak, Babacan’ın açıkladığı bu programlar bir yana Ulusal Program bile açıklanamadı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de 17 Ocak 2008 günü Mısır’dan dönerken Başbakan Tayyip Erdoğan ile yaptığı görüşmede AB sürecini ele aldığını anlatarak “2008 AB yılı olacak” dedi. Ulusal Program Taslağını muhalefet partileriyle sivil toplum örgütlerine gönderen Hükümet, Ulusal Program’ın gecikmesini, muhalefetin tavrına bağladı. Hükümetin bir başka ‘gecikme’ gerekçesi de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın 14 Mart 2008 günü Anayasa Mahkemesi’ne başvurarak açtığı AKP Kapatma davası oldu.

Ev ödevi listesi kabarık

Gecikme, AB’nin raporlarına da yansıdı. Son raporlarda öne çıkanlar siyasi kriterlerle sınırlı değil. Son Katılım Ortaklığı belgesinde kamu alımları konusunda tutarlı bir politika sağlanması istenirken şu önemli taleplere de yer veriliyor: Kişisel verilerin korunması hakkındaki mevzuatın uyumlu hale getirilerek bağımsız bir veri koruma denetleme otoritesinin kurulması, AB ile (mültecileri) geri kabul anlaşması’nın en kısa zamanda tamamlanması; ‘İltica kanunu’ çıkarılması, ulusal atık yönetimi planının kabul edilmesi, fikri mülkiyet haklarının güçlendirilmesi.