Politika

"VATANDAŞIN TEHDİT ALGISINA SIRTIMIZI DÖNMEYİZ" İZMİR (A.A)

06 Mart 2011 19:21
-"VATANDAŞIN TEHDİT ALGISINA SIRTIMIZI DÖNMEYİZ" İZMİR (A.A) - 06.03.2011 - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ''Kendi yaşam tarzını tehdit altında hisseden vatandaşımın bu tehdit algısı bizim için son derece önemlidir. Biz, bu korkuları bastırmak, bu tehdit algısına sırt dönmek, endişeleri, kaygıları görmezden gelmek gibi bir yöntemi asla benimsemeyiz, benimsemedik. Tersine, empati kurmak, hissedebilmek, anlayabilmek ve gereğini yapmak için yoğun çaba içindeyiz'' dedi.  Erdoğan, Ege Sanayici ve İşadamları Derneği (ESİAD) Yüksek İstişare Konsey Toplantısı'nda yaptığı konuşmada, AK Parti'nin yola çıkarken etnik, bölgesel ve dinsel milliyetçilik yapmayacağını söylediğini hatırlatarak, etnik kökenin ayrı, anayasal vatandaşlığın ayrı bir konu olduğunu söyledi.  ''Bu ülkede etnik kökenle anayasal vatandaşlığı birbirine karıştıran bir zihniyet, bir anlayış var. Bunu zorla halkımıza dayatmaya çalışan bir siyasi anlayış da var. Bu gerici bir anlayıştır'' diyen Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:  ''Etnik köken dediğimiz zaman benim Kürt, Çerkez, Roman, Türk, aklınıza ne gelirse, Gürcüsüyle bütün bu insanlara saygı duyacaksınız. O onun etnik kökenidir. Ama bir de bizim anayasal bir vatandaşlığımız var. O da nedir? Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı. Burada 'Ben Türkiye milletinin bir mensubuyum' demek niçin birilerine rahatsız ediyor? Bunu anlamak da mümkün değil. Bundan kimsenin rahatsız olmaması lazım. Amerika'da 'gerçek Amerikalı kim?' diye baktığınız zaman herhalde Kızılderili'yi görürsünüz. Zenci aslında gerçek bir Amerikalı değildir. Ama bakıyorsunuz o zenci atletimiz de rekorlar kırıyor, ondan sonra da gururla ülkesinin marşını dinliyor, dinlettiriyor. Bayrağını omzuna alıyor, bir tur atıyor. Bizdeki beylerin bazıları Türk bayrağını gönderde görmekten rahatsız oluyor. Kusura bakmasınlar, bunu kabullenmeye, bunu anlamaya da mecburdurlar. Özellikle benim Kürt kökenli vatandaşlarımın geneli asla böyle düşünmüyor. Kürt kökenli vatandaşlarımı istismar edenler böyle düşünüyor. Onlardır bu ülkede bu huzursuzluğu çıkaranlar. Yoksa Kürt kökenli vatandaşlarımın geneli bayrağına da vatanına da saygılıdır. Ve biz 'bu şehir bana oy verdi bu vermedi' gibi bir ayrımcılığa asla tevessül etmeyiz. 'Şunlar verdi, şunlar vermedi' asla böyle bir ayrımcılığa gitmedik. Çünkü biz yaratılanı Yaradan'dan ötürü seven bir anlayışın temsilcisi, mensubu olarak bu yola koyulduk. Bundan sonra da böyle devam edeceğiz.'' -''HAKKARİ'NİN YÜKSEKOVASI'NA HAVAALANI İNŞA EDECEĞİZ, ÖNÜMÜZÜ KESİYORLAR''- Başbakan Erdoğan, bölgesel milliyetçilik de yapmadıklarını, 'Yatırımları batıya yap; doğuya, güneydoğuya yapma' gibi bir anlayış içinde olmadıklarını belirterek, kendilerinden önce Doğuya, Güneydoğu'ya, Doğu Karadeniz'e, Orta Anadolu'nun bazı kesimlerine gerçekten devletin uğramadığını söyledi. Erdoğan, ''Bu samimi itirafı da yapalım. Bunu 81 vilayeti karış karış dolaşan bir başbakanınız olarak söylüyorum. Oraları ben dolaştım. Benim gitmediğim vilayet yok. Ama her gidişimizde bu vilayetlerin değiştiğini görüyoruz. Düşünebiliyor musunuz Hakkari'nin Yüksekovası'na havaalanı inşa edeceğiz, önümüzü kesiyorlar. Birileri yakıyor, yıkıyor, biz oraya havaalanı inşa ediyoruz. Çünkü biz biliyoruz ki havaalanı bir medeniyettir. Yol bir medeniyettir. Su bir medeniyettir. Ondan nasibini alma hakkına da benim Hakkari'deki vatandaşım da sahiptir. Onun için bunu yapıyoruz. İstesen de istemesen de biz onu yapacağız'' diye konuştu. İzmir'e kamu yatırımlarının gelmediği yönünde eleştiriler olduğunu hatırlatan Erdoğan, bunun insaflı bir yaklaşım olmadığını söyledi. Erdoğan, İzmir'e 8 yılda her alanda yaptıkları yatırımları anlatan Erdoğan, ''İzmir'de yaşayıp da yaptığımız yatırımları görmemek insaflı bir yaklaşım olmasa gerek'' dedi.  -''BALIK BİLMEZSE HALİK BİLİR''-  Yapılan her şeyin İzmir için kazanım olduğunu, ancak bunun da istismar edilmeye çalışıldığını ifade eden Erdoğan, bugün İzmir Büyükşehir Belediyesine destek vererek yapılan Egeray'ın açılışının yapılacağını belirtti. Erdoğan, ''Geçenlerde anamuhalefetten biri çıkmış televizyonda 'İktidar kendi büyükşehirleriyle ortaklaşa raylı sistem yapıyor' diyor. Demek ki Türkiye'de neyin olup neyin bittiğinden haberi yok'' diye konuştu.  AK Parti iktidarı döneminde İzmir'de de büyük yatırımlar yapıldığını anlatan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Kusura bakmayın dost acı söyler ama gerçeği söyler. Marifet iltifata tabidir. Ama biz onu bile düşünmüyoruz. Biz diyoruz ki 'At denize balık bilmezse Halik bilir'. Kızmıyoruz. Efendim, 'Siz laiklik karşıtısınız, siz şöylesiniz, siz böylesiniz'. Değerli kardeşlerim bakın, bizi anlayan anlamış. Anlamayan zaten anlamayacak. Tüzüğümüz, programımız, her şeyimiz ortada. Biz demokratik, laik parlamenter sistem içerisinde sosyal bir hukuk devleti olarak bu çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Ve laikliği tüm inanç gruplarının bir güvencesi olarak gördük, böyle yaklaştık, böyle yaklaşıyoruz ama laikliği inançların yaşanmasına karşı veya inanç karşıtı olarak görmek isteyenler varsa kusura bakmasınlar onlar demek ki bu kavramı hala anlamamışlar. Açsınlar 1982 anayasasının gerekçesine baksınlar. Laiklik kavramının gerekçesinde ne var, onu orada görsünler. Bunu da tavsiye ederim. Biz onu aynen aldık, kendi programımıza koyduk. Bu süreci de böyle devam ettirdik.'' -''ENERJİMİZİ İÇERİDE BİRBİRİMİZLE UĞRAŞMAK SURETİYLE HARCAMAYALIM''- Dünyada Anglosakson yaklaşımın var olduğunu,. batılı anlamda yaklaşımın bulunduğunu ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bizde de birilerine göre, diyor ki 'Bizim de kendimize göre bir anlayışımız var'. Ama kardeşim tamam eyvallah da İzmir'in de kendine göre mi bir anlayışı var? Yani kavramların hele hele siyasi literatürde bir tanımı vardır ve o tanıma göre de yaklaşımınızı ortaya koyarsınız. Bu da böyle bir vakıadır. Bunu saptırmaya gerek yok. Eğer bunu saptırırsak ülkemize yazık ederiz. Birbirimize yazık ederiz. Biz enerjimizi içeride birbirimizle uğraşmak suretiyle harcamayalım. Enerjimizi dışarıya harcayalım ki Türkiye o beklediği sıçramasını yapsın. Ayrımcılığın olduğu yerde işte İzmir'de böyle eserler böyle yatırımlar yükselmezdi. Ama biz hiçbir zaman ayrımcılık yapmadık ve bu yatırımları yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Şunu samimiyetle ifade ediyorum, elbette yapacağız. Elbette İzmir'i yatırımlarla eserlerle buluşturmaya devam edeceğiz. Bu bizim vazifemiz, İzmir'e karşı yükümlülüğümüz. Ama, tek başına Hükümet'in, tek başına kamunun yatırımları yetmez. İzmirlinin, İzmir için daha fazla çalışmasını, daha fazla üretmesini, İzmir'in potansiyeline denk bir vizyonla geleceğe bakmasını bu süreçte biz olmazsa olmaz görüyoruz.'' İzmir'in marka bir şehir olmayı ziyadesiyle hak ettiğini vurgulayan Başbakan Erdoğan, ''İzmir, kabuğunu kırarak, Akdeniz'in incisi olmayı, yıldız şehri olmayı ziyadesiyle hak ediyor. Ben bunu başarabileceğimize, bunu tabii ki hep birlikte başarabileceğimize yürekten inanıyorum'' diye konuştu.  İnsana ''homo ekonomicus olarak, bir ekonomik varlık olarak bakmadıklarını'' dile getiren Erdoğan, ''Biz, 'insan insanın kurdudur' gibi bir yaklaşımı asla benimsemiyoruz. Rakamların, göstergelerin, grafiklerin, ekonomik büyümenin her şey olmadığını çok iyi biliyoruz. İşte onun için, insanların korkuları, endişeleri, kaygıları bizim için ekonomik büyüme kadar, hatta daha fazla önemlidir. Kendi yaşam tarzını tehdit altında hisseden vatandaşımın bu tehdit algısı bizim için son derece önemlidir. Biz, bu korkuları bastırmak, bu tehdit algısına sırt dönmek, endişeleri, kaygıları görmezden gelmek gibi bir yöntemi asla benimsemeyiz, benimsemedik. Tersine, empati kurmak, hissedebilmek, anlayabilmek ve gereğini yapmak için yoğun çaba içindeyiz'' dedi. -''MEVCUTLA YETİNEN SİYASİ PARTİLER''- Erdoğan, bugün, kitlelere ulaşamayan, bir kitle partisi olamayan siyasi partilerin, mevcutla yetinmek gibi bir siyaset belirlediklerini, mevcudu elde tutmak için korkutma ve tehdidi bir yöntem olarak kullandıklarını ifade ederek, şöyle konuştu: ''Doğu ve Güneydoğu'da bir parti, etnik kökenler üzerinden siyaset yürütüyor. Bakıyorsunuz, Batı'da, Güney'de siyasi partiler, terör korkusuyla, bölünme, ayrışma korkusuyla kitleleri kendilerine bağlamaya çalışıyorlar. Bu kışkırtıcı ve tahrik edici söylem, ne siyasete, ne Türkiye'nin kalkınmasına, ne de birlik ve beraberliğe hizmet eder. Son 15 yıldır, her seçim öncesinde şahit olduğumuz bir yöntem var: Etnik kökenler üzerinden siyaset yapan partiler, seçim öncesinde birbirlerini ve kitlelerini kışkırtarak, buradan oy elde etmek gibi gerçekten basit ve gerçekten acı bir fırsatçılık içine giriyorlar. Doğu'da bir siyasi parti kışkırtıcı konuşuyor, kışkırtıcı açıklamalar, eylemler yapıyor; bakıyorsunuz Batı'daki kitleler buna tepki veriyor. Şehit cenazeleri istismar ediliyor, ayrımcı, aşağılayıcı beyanatlar veriliyor; bakıyorsunuz bu sefer de Doğu'daki kitleler buna tepki veriyor. İşte ben, İzmir’in de, tüm Türkiye'nin de, sahillerin de iç bölgelerin de bu oyunu, bu tahterevalli oyununu görmelerini istiyorum. Herkes samimiyetle elini vicdanına koysun ve lütfen bu oyunu, bu tezgahı sorgulasın.  Sandıktan çıkacak oy uğruna gençleri ölüme teşvik etmek; sandıktan çıkacak oy uğruna şehit cenazelerinin yolunu gözlemek insanlığa da, vicdana da sığmaz. Sandıktan oy almak uğruna ülkenin hassas meselelerini bir korku, bir tehdit aracına döndürmek de insanlığa ve vicdana sığmaz.'' -''PARTİLER KİTLELERİ ŞEKİLLENDİRMESİN, KİTLELER ARTIK PARTİLERİ ŞEKİLLENDİRSİN''- Daha fazla birlik diline, daha fazla gönül diline, kardeşlik ve dayanışma diline ihtiyaç olduğunu belirten Erdoğan, ''Onun için Milli Birlik, Kardeşlik dedik. Projenin adını böyle koyduk'' dedi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Milli Birlik, bu kavram size neyi ifade ediyor, Allah aşkına? Kardeşlik dedik bu kavram size neyi ifade ediyor? Bu iki kavramda düşmanlık olabilir mi? Birlik, kardeşlik kavramında ayrışma olabilir mi? Biz bunu talep ediyoruz ama birileri çıkıyor, 'bu ayrımcılık' diyor. Bu nasıl bir yaklaşım tarzı, nasıl bir anlayış? Bunu acaba Türk dilinin lügatinin içerisinde mi buldun? Nereden buldun? Veya hangi ansiklopedide böyle bir ayrımcılık ifadesi, milli birlik veya kardeşliğin böyle bir anlama geldiğini ifade ediyor. Bizim artık belli kitlelere hitap eden, belli kitleleri, onların korkularını istismar eden değil, 74 milyona seslenen, gelecek vizyonu olan bir muhalefet anlayışına ihtiyacımız var. Onun için diyorum ki, partiler kitleleri şekillendirmesin, kitleler artık partileri şekillendirsin. Bugün nasıl ki Mısır'da, Tunus'ta, Libya'da, Bahreyn'de, Cezayir'de diğer bazı ülkelerde halk ayağa kalkıp, tepeden inmeci yaklaşımlara, toplum mühendisliğine itiraz ediyorsa, bizde de artık kitleler siyasi partilerin, siyasetin istikametini bizzat kendileri çizsin.'' AK Parti tüzüğü gereği üç dönem milletvekili olanların dördünce kez olamayacağını, beş defa genel başkan seçilenlerin de altıncı kez genel başkan adayı olamayacağını anımsatan Erdoğan, hiçbir konfederasyon, siyasi parti, dernek ve vakıfta ''kendilerinin yiğitçe koyduğu'' böyle bir maddenin bulunmadığını söyledi.  Erdoğan, siyasetin bir tek parlamentoda veya genel başkanlık makamında yapılmayacağını da vurgulayarak, ''Gel, partin sana hangi görevi veriyorsa onu yap'' dedi. Tüzük gereği son kez milletvekili aday adayı olacağını belirten Erdoğan, ''Son kez... Ondan sonra ara vermek durumundayım. Çünkü ilkelerimize önce biz uyacağız ve biz, bu partinin, bu kardeşiniz AK Parti'nin hem anasıdır, hem babasıdır. İşin içinde bu var'' dedi.   Konuşmasında, Türkiye'nin 2023 hedeflerini de anlatan Erdoğan, ''üç çocuk'' tavsiyesini yineledi. İş adamlarından kentsel dönüşüm, değişim projesi için destek isteyen Erdoğan, ''Gelin bize destek verin, şu ucubelerden İzmir'imizi kurtaralım'' diye konuştu.