Politika

"KKTC'YE 600 MİLYON DOLAR KATKI VERİLİYOR" ANKARA (A.A)

14 Şubat 2011 22:41
-"KKTC'YE 600 MİLYON DOLAR KATKI VERİLİYOR" ANKARA (A.A) - 14.02.2011 - Hükümet Sözcüsü, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, KKTC'ye Türkiye'nin en büyük destek programının AK Parti iktidarında gerçekleştiğini belirterek, ''Bizden evvel genellikle KKTC'ye yapılan katkı azami 200 milyon dolar civarındadır. Halbuki şimdi ortalama 600 milyon dolar civarında Türkiye yıllık katkı vermektedir'' dedi. Çiçek, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Bir gazetecinin ''2 Martta KKTC'de yine bir miting yapılacağı belirtiliyor. Bu konu Bakanlar Kurulunda gündeme geldi mi?'' sorusu üzerine konunun toplantıda gündeme gelmediğini belirtti. KKTC'nin demokratik bir ülke olduğunu orada miting yapılabileceğini ifade eden Çiçek, ''Bu mitingin yapılıp yapılmaması bizim iznimize ya da onayımıza bağlı değildir. Biz sadece orada Türkiye aleyhtarı, Türkiye'nin hak etmediği bazı haksız suçlamalara karşı bir tavır ortaya koyduk, koyuyoruz'' diye konuşu. Türkiye'nin KKTC ile ilişkilerinin bir menfaat değil, bir kardeşlik ilişkisi olduğunu vurgulayan Çiçek, şunları söyledi: ''Kardeşlik kavramının içini iyi doldurabiliyorsak birbirimize karşı bazı tavsiyelerimiz olur beklentilerimizi olur. Türkiye 8 yıllık iktidarımız döneminde, KKTC'ye 1974'ten bu tarafa hem siyasi hem ekonomik hem diplomatik en büyük katkıyı vermiş bir iktidardır. KKTC'nin Türkiye'nin dışında bir temsilciliği yoktu. Sadece Ankara'da vardı bir de BM'ye görüşmeler olduğunda gidilir gelinirdi. Şu an Türkiye'nin çabası ve gayreti ile 18 yerde temsilcilik açılmıştır. Bu önemli bir katkıdır, siyasi ve diplomatik katkıdır. KKTC'nin parlamenterleri Kuzey Kıbrıs meselesinin görüşüldüğü Avrupa Konseyi oturumlarına katılamazdı. Kulis yapmak üzere, derdini anlatmak üzere giden milletvekilleri ya otel lobilerinde veya konseyin kafeteryasında bir yabancı ülke parlamenteri bulabilirse orada derdini anlatır. İlk defa AK Parti iktidarı döneminde bugün KKTC adına 2 milletvekili genel kurula katılmakta, görüşmelere katılmakta orada fikirlerini rahatlıkla söyleyebilmekte ve konsey binası içinde kendilerine ofis tahsis edilmiştir. İslam Konferansı Örgütü'ne KKTC sadece gözlemci olarak katılabilirdi. Bugün ise Türk devlet olarak İslam Konferansı Örgütü'nün toplantılarına katılabilmektedir. KKTC'nin cumhurbaşkanı birçok ülke tarafından bugün resmen davet edilmekte, konuyla ilgili görüşüne, bilgisine başvurulabilmekte. Böylece sayın cumhurbaşkanları Kıbrıs davasını bir de KKTC açısından ne olduğunu, ne olmadığını bu müzakerelerle ilgili muhataplarına derdini anlatabilmektedir.'' KKTC'ye, Türkiye'nin en büyük destek programının AK Parti iktidarı döneminde gerçekleştiğini anlatan Çiçek, ''Bizden evvel genellikle KKTC'ye yapılan katkı azami 200 milyon dolar civarındadır. Halbuki şimdi ortalama 600 milyon dolar Türkiye yıllık katkı vermektedir. Yüzde 300'ün üzerinde bir ekonomik katkı AK Parti döneminde gerçekleşmektedir. Bunun da Kıbrıs'a olan yansımaları ortadadır, turizmden altyapı yatırımlarına kadar'' dedi.  Çiçek, KKTC'nin en temel ihtiyaçlarından birinin su olduğunu, adada, içme ve kullanma suyu konusunda sıkıntı yaşandığını söyledi. Çiçek, şunları kaydetti: ''Bununla ilgili pek çok konu gündeme gelmiş, bununla ilgili heyecan yaratılmış ama bu türlü beyanların hiçbirisi hayata geçirilememiştir. En büyük proje -ki yaklaşık 450-500 milyon dolar civarındadır- Türkiye'den, Anamur'da Dragon çayı üzerine kurulan Alaköprü Barajı'ndan KKTC'deki bir başka baraja Akdeniz'in altından su boruları döşenmek suretiyle 75 milyon metreküplük bir tarihi projeyi Türkiye hayata geçiriyor. Bu proje geçen yıl ihale yapıldı. Şu an çalışmaları başladı, temeli atıldı, müteahhit orada çalışmalarını sürdürüyor.'' Türkiye'nin yardımları, KKTC Başbakanları ile imzalanan 3'er yıllık protokoller kapsamında yaptığını vurgulayan Çiçek, şöyle konuştu: ''Bu protokoller hazırlanırken oradan Başbakan, buradan ilgili bakan bir araya gelerek yapmıyor. Bu protokoller yapılırken en az 3-4 ay KKTC de Türkiye de bunları ilgili makamlarla, görüşülmesi gereken yerlerle görüşerek, düşünerek, tartışarak sonunda da bir araya gelip ortak bir kısım çalışmaları yaparak bunun sonucunda bu protokoller imzalanıyor. Şimdi deniliyor ki 'Bizim bu protokollerden haberimiz yok.' Bu bizim kusurumuz değildir. Protokolün altında imzası olan sayın Başbakan da kendi ülkelerinde kimlerle görüşecekse; bu sendikalar olur, meslek odaları olur, devletin ilgili birimleri olur; oturup konuşuyor, biz de kendi içimizde bu değerlendirmeleri yapıyoruz. Bunun sonucunda bir ortak çalışma yapılıyor ve nihai olarak da o taraftan ilgili Başbakan bu taraftan Kıbrıs işleri ile ilgili Bakan ya da Başbakan Yardımcısı bu protokolü imzalıyor.'' Protokollerin üç ya da dört bölümden oluştuğunu anlatan Çiçek, bunların bir kısımında bütçe açıklarına ayrılacak payın yer aldığını ve protokollerin üç yıllığa yapıldığını söyledi. ''Kıbrıs'la yapılması beklenen eylem öncesinde yüz yüze bir temas söz konusu mu?'' sorusunu da yanıtlayan Çiçek, Türkiye ile KKTC arasında kardeşlik ilişkisi içerisinde, formel olmayan ''çat kapı'' görüşmelerin yapıldığını ifade etti. Çiçek, ''Benden randevu isteyenler oldu, veriyorum. Hatta yarın bir programımız var, yarına verdiğimiz randevuyu bugün yapabilirsek bugün yaparız. Gece, gündüz. Bu noktalarda görüşmeme gibi bir sıkıntımız olmaz. Biz herşeyi dostça, kardeşçe konuştuk, konuşuyoruz, konuşmaya devam ediyoruz. Geçmişte gece yarısı, 2007'de, 2008'de, 2009'da gecenin birinde, ikisinde telefonlarla konuştuğumuz çok konular oldu'' şeklinde konuştu. -"BALYOZ DAVASI"- Bakan Çiçek, bir gazetecinin, ''Balyoz davasıyla ilgili, savunma avukatlarının çekilebileceği ifade ediliyor. Bu ne anlama geliyor, siz nasıl yorumluyorsunuz?'' sorusuna şu yanıtı verdi: ''Konunun önemini şahsen kabul ederim, gerçekten önemli bir gelişmedir. Ancak sizin de sorunuzu içinde söylediğiniz gibi bu yargısal faaliyettir. Dolayısıyla yargısal faaliyet, toplumun gündeminde olması, tartışılıyor olması, hükümetin de gündeminde de olacağı anlamına gelmez. Zaten bu tartışmalarla ilgili yapılabilecek hukuki usul ve esaslar, Ceza Muhakemesi Kanunun'da belli. Yapılabilecek iş, bu karara karşı bir başka mahkemede tutukluluğa itirazdır. Zaten bu, yapılabileceği anlaşılıyor. Dolayısıyla yargısal bir faaliyetle ilgili olarak kamuoyunun belli kesiminin tartışıldığı bir konuyu, hükümete sorarsanız ve hükümetten bir cevap beklerseniz, kabul etmek gerekir ki yargısal bir faaliyetin merkezine hükümeti getirmiş olursunuz, bu tümüyle yanlış olur.  Biz, bu yargısal faaliyetin tümüyle dışındayız. Tutuklama talep eden yargının bir unsuru savcı, kararı veren mahkeme... Bunda itiraz edilen yönler varsa bu tutuklamaların haksız olduğu, doğru olmadığı, hukuksuz olduğu ya da gerek olmadığı yönünde bir kanaat varsa bunun da karara bağlanacağı yer bir yargı merciidir. Onun için bizim bu konuyla ilgimiz yok. İçeriğiyle ilgili de zaten ayrıntılı bilgimiz yoktur. Onun için mahkeme ne karar verirse biz de kamuoyuyla beraber bunu bileceğiz ve netice ne ise onu hep beraber görmüş olacağız. onun için Bakanlar Kurulu gündeminde tutuklamalarla ilgili herhangi bir konu hükümette görüşülmemiştir görüşülmesi de doğru değildir.'' -''HSYK AÇIKLAMA YAPSIN UYGUN GÖRÜYORSA''- Bir gazetecinin ''Balyoz tutuklamaları kapsamında bazı eleştiriler yapılıyor. Muhalefetin birtakım eleştirileri olmuştu. Dava süreci devam ederken hakimlerin değiştiği ve tutuklamaların özellikle hakimlerin değişmesinin ardından gerçekleşmesine dikkati çektiler. Bununla ilgili bir değerlendirmeniz olacak mı?'' sorusunu da yanıtlayan Çiçek, şunları söyledi: ''HSYK bir açıklama yapar, öyle zannediyorum. Yapmalıdır, bu konu eğer kamuoyunda tartışılıyorsa... Ama bildiğim bir şey var, başkanlıkları değişen mahkemelerle ilgili olarak ifade değil de mahkeme başkanları zannediyorum oybirliği ile değişti. Bu önemlidir. Burada çoğulcu bir yapı var. Danıştay'dan gelen var, Yargıtay'dan gelen var, ilk derece mahkemelerinden gelen var. Başka kanallardan, barolardan gelmiş olanlar var. Demek ki orada hakikaten oy birliği ile çıktığına göre 20-22 kişilik kurulda, o tarih itibari ile henüz daireler de oluşmamıştı bildiğim kadarıyla. Eğer bir konu oybirliği ile karara bağlanıyorsa çok farklı yerlerden gelenler açısından ortada değişmeyi gerektirecek bir durum var demektir. Onu herhalde HSYK kamuoyunda böyle bir tereddüt varsa bu davalarla ilgili olarak onu ortadan kaldırmak da onların görevidir. Bir açıklama yaparlarsa iyi olur. Bu sorunun cevabını ben veremem ama kamuoyuna yansıyan şekliyle ifade ediyorum. İsterseniz buradan da bir çağrı yapmış olun ki bu konuda kamuoyunda bir tereddüt kalmasın HSYK bir açıklama yapsın uygun görüyorsa.''       CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun Danıştay ve Yargıtay'da daire sayısının artırılmasına ilişkin yasayla ilgili Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yapacaklarını söylediğinin anımsatılması üzerine Çiçek, muhalefetin Anayasa Mahkemesi'ne başvuru yapma hakkı bulunduğunu ve buna saygı duyduklarını söyledi. Çiçek, nihai kararı Anayasa Mahkemesi'nin vereceğini belirtti. -ERDOĞAN-KOŞANER GÖRÜŞMESİ- Bakan Çiçek, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Işık Koşaner ile yaptığı görüşmeyle ilgili olarak Kurul'a bilgi verip vermediğine yönelik soruya şu yanıtı verdi: ''Hayır. Sayın Genelkurmay Başkanımız, Sayın Başbakanımız ile görüştü evet, bu doğrudur. Zaten kapalı bir görüşme de değildir bu görüşme. Herkesin gözü önünde Başbakanlık Ofisi'nde gerçekleşmiştir. Tabiatıyla bir Genelkurmay Başkanı ile ülkenin Başbakanının görüşmesi, varsa bir kısım talepleri, beklentileri bu konuyla ilgili veya başka konularla ilgili bunun görüşülmesi kadar tabii bir şey yoktur. Bu görüşmenin yapıldığı doğrudur. Ama içeriği ile ilgili de burada bir görüşme yapılmamıştır.