Politika
"HİÇBİR KURUM KENDİNİ DEVLETİN SAHİBİ GÖRMESİN" ESKİŞEHİR (A.A)
15 Mayıs 2011 18:50
-"HİÇBİR KURUM KENDİNİ DEVLETİN SAHİBİ GÖRMESİN" ESKİŞEHİR (A.A) - 15.05.2011 - Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, ''Devlet güvenliğini esas almakla birlikte milletin egemenliğini tahkim edecek, insan hak ve özgürlüklerini en çağdaş düzeyde kendi halkına layık gören bir anayasa istiyorum'' dedi. Davutoğlu, Eskişehir Demokrasi ve Özgürlük Platformunun (ESDEM) Dedepark Otel'de düzenlendiği ''Dış Politikada Sivil Toplumdan Beklentiler'' konulu toplantıda, uluslararası sistemin insanlık tarihinde görülen en hızlı değişim sürecini yaşadığını belirtti. Son yıllarda teknolojide yaşanan hızın uluslararası ilişkileri de dönüştürdüğünü ifade eden Davutoğlu, şöyle konuştu: ''Her şey yeniden yapılanıyor. Uluslararası siyasi sistem çift kutuplu olmaktan çıktı, ama yeni bir düzen oluşmadı. Büyük bir kriz yaşadık, ama yeni bir uluslararası ekonomik düzen oluşmadı. Uluslararası kültürel düzende büyük çatlamalar var. Büyük yüzleşmeler yaşıyoruz. Böyle bir dönemde Türkiye için iki yol var. Ya tekrar kendini toparlayacak, bütün o tarihi arka planını, sahip olduğu o insan kaynağını, doğal kaynaklarını harekete geçirecek şekilde tanımlama yapacak; ya da bütün bu gerilimlerin arasında kalan tam bir sıkışma haliyle gerilimlerin kurbanı olacak. Bugün karşı karşıya kaldığımız tercih böylesine hayati bir tercihtir. Bu 3-5 yılın kaderini değil, yüzyılın kaderini belirleyecek tercihtir. 20. yüzyılın üç neslini doğru okumazsak 21. yüzyılın ilk neslini doğru tercihlere yönlendiremeyiz. Yurt dışı seyahatlerimde şehitlikleri mutlaka ziyaret ederim. O şehitlikler bize birçok şeyi hatırlatır. Şehitlik ziyaretinde enerji dolarsınız ve omuzlarında büyük bir yük hissedersiniz. Geçmiş yüzyılın muhasebesini yapıyoruz, gelecek yüzyıla hazırlanıyoruz. Türkiye'nin küresel güç olabilmesi için zihniyette, iç ve dış politikada ve ekonomik alanda restorasyon yapması gerekiyor.'' -''TÜRKİYE ÖZGÜVENİ YAKALADI''- Davutoğlu, Türk milletinin zihniyetini yeniden inşa etmesi gerektiğini belirterek, belli bir dönem bazı seçkinlerin zihnine yerleşen aşağılık kompleksinin aşılması gerektiğini bildirdi. Türk milletinin neleri yapabileceğine dair son derece karamsar bir zümre olduğunu savunan Davutoğlu, şunları kaydetti: ''Milletin hak ettiği güçlü bir özgüvenin, bu milletin atar damarlarına tekrar pampalanması lazım. Kendisine, tarihine güvenmeyen herhangi tarihi bir rol üstlenmesi mümkün değildir. Bir tarafla dış politika müzakeresine başladığınızda eğer o tarafı belirleyen, kendinizi de o talepleri karşılayan taraf kabul ederek masaya oturuyorsanız ne karar alınırsa alınsan ya kaybetmiş olarak ya da onursuz olarak o masadan kalkarsınız. Eşitler arası müzakere olmalı. Türkiye bu özgüveni yakaladı. Konya'da gördüğüm ve yurt dışında yaşayan bir vatandaş bana teşekkür etti. O vatandaş 'eskiden Türk olduğumuz belli olmasın isterdik, şimdi ise gerekli gereksiz her yerde ben Türk'ün demek istiyorum. Bir toplantıda eğer Avrupalılar sormazlarsa gözlerinin içine bakıyorum ve sormalarını istiyorum' dedi. Bu bir Dışişleri Bakanına verilecek en güzel armağanıdır. 8 yıl önce bazı dış politika hamlelerimizi yaptığımızda 'bunu yapabilir misiniz?' dediler. 'Bu olur mu? Yeterli büyükelçi var mı' dediler? Hayalci olmakla, üçüncü dünyacı olmakla, eksen kayması yapmakla suçlandık. Bu suçlamaların arkasındaki temel sebep; bunların yapanların bu topraklara sinmiş ruhtan uzak olmalarıdır. Bu topraklarda yaşayanlar acaba adamımız yeter mi diye düşünselerdi beylikten bir devletten doğmazdı. Çanakkale'de, Kurtuluş Savaşı'nda tereddüt etselerdi savaşları kazanamazdık.'' -''TÜRKİYE'DE DEMOKRASİ OLGUNLAŞTI''- Davutoğlu, Cumhuriyetin 100. yılında Türkiye'nin küresel bir aktör olmasını istediklerini, söz konusu isteğin hayal olmadığını söyledi. İç politikada yapılması gereken restorasyona da değinen Davutoğlu, şunları kaydetti: ''Türkiye'de çok partili hayata kast edenler oldu, başbakanlar asıldı, çok çile çekildi, ama artık Türkiye'de demokrasi olgunlaştı. Daha ileri düzeyde olgunlaşacak. Kendi milletiyle bütünleşmeyen bir devletin geliştirdiği makro stratejinin millet tarafından benimsenmesi mümkün değildir. Bugün Ortadoğu'da çalkantılar yaşanıyor. Neden yaşanıyor? Demokrasinin olmaması bu ülkelerde halk ile yönetimler arasındaki uçurumun giderek açılmasına sebebiyet verdi. Demokrasiyi daha da güçlendirmeliyiz. Sivil toplum millet egemenliğine sahip çıkmalıdır. Devlet güvenliğini esas almakla birlikte milletin egemenliğini tahkim edecek insan hak ve özgürlüklerini en çağdaş düzeyde kendi halkına layık gören bir anayasa istiyorum. Her zaman bunu talep edeceğiz. Her kurumun doğru yerde bu devlet mekanizması içinde doğru görevleri ifa ediyor halde olması gerekir. Hiçbir kurumun kendini devletin yegane sahibi gibi görmemesini temin etmek lazım. Çağdaş demokrasi bu. Herkesin konumunun gereğini yapması ve bunun anayasada doğru şekilde tanımlanmış olması gerekir. İnşallah bu siyasi restorasyonu hep birlikte yaşayacağız. Bunun mücadelesini veriyoruz, vermeye de devam edeceğiz.'' -''ONURLU İNSAN GÜCÜMÜZ VAR''- Davutoğlu, demokrasinin varlığı, milletin daha güçlü olabilmesi ve yeni zihniyetin inşa edilebilmesi için Türkiye'nin ekonomik anlamda kimseye muhtaç olmaması gerektiğini ifade etti. Davutoğlu, şöyle dedi: ''2001 yılında krizden sonra IMF ile borç müzakeresi yapan Türkiye'nin onurlu bir dış politika yapmasını mümkün görüyor musunuz? Borcu veren emretmeye de çalışır. Onun için Allah bu milleti borç alma zilletine bir daha düşürmesin. Biz bunu geçmişte gördük. Artık bu millet öyle bir zilleti yaşamak istemiyor. Burada sivil topluma büyük görev düşüyor. Güçlü ekonomiye sahip olmayan ülkeler uluslararası rollere kalkışamaz. Türkiye'nin dış politikada da restorasyon yapması gerekir. İç tehdit esasına dayalı bir yaklaşım iç restorasyonu, sadece dış tehdide dayalı, krizlere odaklı bir dış politikada milletin vizyonunu karartır. 50-60 yıl bütün dış politikamızı Yunanistan'a ayarlı hale getirdik. Tehdit olarak onu gördük. Çevremizle tarihi bağlarımız koptu. İçerideki restorasyonun esası vatandaş hukukudur. Bu ülkeye vatandaş olarak aidiyet hisseden herkes hür ve eşittir. Kimse kimsenin üstünde değil. Dış restorasyonda tarihdaşlık da çok önemlidir. İdeallerimizi istesek de istemesek de sınırlarımız dahilinde kalamaz. Bu milleti bu sınırlara hapsetmek isteyenler çıktı. Onun için hattı diplomasi yoktur, sathı diplomasi vardır satıh ise bütün dünyadır. Madem ki büyük iddialar taşıyoruz dünyayı takip edeceğiz ve her yerde olacağız.'' Davutoğlu, 3-4 yıl önce Afrika'da yeni büyükelçilikler açmayı planladıkları zaman 'üçüncü dünyalılıkla' suçlandıklarını belirterek, ''Afrika'ya 2 yıl içinde 18 büyükelçilik açtık. Afrika'da 87 yılda 12 büyükelçilik açılmıştı. Büyük petrol kuyularımız yok, doğal kaynaklarımız yok, ama onurlu insan gücümüz var. İnsan gücü bir ülke için en büyük kaynaktır. Onu seferber etmeye çalışıyoruz'' dedi. Türkiye'nin etrafının adeta kaynadığına işaret eden Davutoğlu, sözlerini şöyle tamamladı: ''Taşlar hala yerine oturmadı. Türkiye bu coğrafyada istikrar adası olarak görülüyor. Nerede bir olay olsa bütün önemli aktörler bizim görüşümüzü sorarlar. Bunu bir övünç olarak değil, ölçü olarak değerlendirin. 90'lı yıllarda BM Genel Sekreterinin Türkiye'ye ne kadar geldiğine bir bakın. Bir de şimdi bakın. Bir yıl içinde bu 4. gelişi. Hemen hemen her hafta telefon görüşmesi yapıyoruz. Türkiye'nin küresel barışa yaptığı, yapacağı olağanüstü katkıyı herkes biliyor, fark ediyor. Türkiye'deki bazı gözler bunu görmüyor olsalar da. Okusunlar yurt dışı basında Türkiye'nin ne şekilde yer aldığını. Yeni bir özgüven içinde özgürlük-güvenlik kıskacınını değil, özgürlük-güvenlik dengesini sağlayan yeni bir siyasi restorasyon ve devrimi hedefliyoruz. Önümüzdeki 12 yıl bu açıdan belirleyici. 1911-1923 yılları arasında neleri kaybettiysek 2011-2023 yıllara arasında onları kazanmak istiyoruz. 2023'te yükselen Türkiye'yi birlikte inşa edeceğiz. Hep birlikte bu ülkeyi kuracağız.''