-"GÜÇLERİ NİSPETİNDE TEMSİL EDİLMELİ" BURSA (A.A) - 24.05.2011 - Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, ''Her siyasi parti, her düşüncenin temsilcileri, güçleri nispetinde parlamentoda temsil edilmeli, buna da eyvallah. Temsilde adaletli düşünürseniz, parçalı siyasete yol açabilirsiniz'' dedi. Arınç, BUSİAD Evi'nde düzenlenen Bursa Sanayici ve İşadamları Derneği (BUSİAD) Yüksek Danışma Kurulu Toplantısı'nda, 12 Haziran'dan sonra AK Parti'nin üçüncü dönem iktidarının başlayacağının görüldüğünü belirterek, ''Bir başka şey de düşünülebilir ama diğer siyasi partilerin bu konuda çok hazırlıklı olduğunu, halkımızın da onları henüz iktidar olarak görmeye yakın olmadığını düşünüyorum. Bu benim şahsi düşüncem'' diye konuştu. Oy verecek kitlelerin, ''Bu gitsin ama yerine ne gelsin?'' diye düşündüğünde, yerine gelecek olanı görmesi ve ona göre karar vermesi gerektiğini vurgulayan Arınç, şunları söyledi: ''Yoksa 'gitsinler de ne olursa olsun' şeklinde bir düşüncenin, özellikle pozitif düşünceye sahip iş adamları içinde çok fazla yer bulmayacağını düşünüyorum. Bir macera aramaya ya da 'bunlardan bıktık artık, canım gidiversinler yerine kim gelecekse gelsin' demeye ben, çok fazla kişinin 'evet' diyeceğini düşünmüyorum. Bir defa şunu bilmeliyiz, ülkede bir istikrar var, buna yıllarca hasret kaldık. Öngörebilme noktasında çok daha iyiyiz. 'Penceremi açtım, şu kadar yıl sonrasını görebiliyorum' diyebilmesi bir iş adamının, üç ya da altı ay sonrasından bahsetmiyorum, en az on yılı öngörebilmesi, yatırım varsa buna göre, kapasite artıracaksa buna göre, yeni teknoloji getirecekse, parasını koyacaksa buna göre yola çıkması gerekiyor. Hiç kimse göz göre göre risk alarak karmaşa ortamında, huzursuzluk ortamında, parçalanmış siyasette, işlerin iyiye gideceğini, tahmin ediyorum, düşünmez.'' Arınç, Türkiye'de bir istikrar olduğunu belirterek, ''Türkiye'de bir istikrar var. Bu sadece tek partinin iktidarda olmasıyla da ilintili değil. Olabilir, başka bir parti de iktidarda olabilir ama istikrar olmayabilir. Koalisyon olur istikrar da olabilir'' dedi. -''İSTİKRAR, HAVA GİBİ, SU GİBİ...''- İstikrarın başka bir şey olduğunu vurgulayan Arınç, şöyle konuştu: ''İstikrar, teneffüs edilen hava gibi, içilen su gibi, elinizde tutabileceğiniz bir şey, bir huzur ortamı, bir güvenlik ortamı. 'Bu işi bunlar yapar' diye inanmak, arkasını düşünebilmek, güvenebilmek... Ben, bunu tarif etmekte zorlanıyorum. Anayasa'da bir hüküm var, 'Türkiye'de seçim kanunları, yönetimde istikrarı, temsilde adaleti gerçekleştirmek mecburiyetindedir.' diyor. Yazan çok güzel yazmış ama bunu uygulaması o kadar zor ki. Yönetimde istikrar derseniz bir ölçüde yüzde 10'luk barajı muhafaza edeceksiniz. Koalisyonsuz bir iktidar istemek veya parçalı, birbiriyle çekişen, kavga eden, birbirinin ayağını kaydırmaya çalışan siyasi argümanların veya aktörlerin olmaması demek. Yönetimde elbette istikrarı düşünmeliyiz, temin etmeliyiz, bunu biraz da vatandaş düşünecek. Temsilde adalet de olmazsa olmazdır. Yani her siyasi parti, her düşüncenin temsilcileri, güçleri nispetinde parlamentoda temsil edilmeli, buna da eyvallah. Temsilde adaleti düşünürseniz, parçalı siyasete yol açabilirsiniz. Tek parti iktidarını amaçlarsanız veya güçlü bir iktidar düşünürseniz, temsilde adaletten de biraz rötuş yapmanız gerekecek. İkisini telif edebilecek sistemler üzerinde çalışabiliriz.'' -SEÇİM BARAJI- ''Barajı düşürmek tek çare değildir'' diyen Arınç, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Çünkü 'yüzde 7' diyeceksiniz, başka siyasi aktörler niye 'yüzde 5 değil, niye yüzde 4 değil' diye bize Avrupa örneğini verecekler. Oysa bizde yüzde 10 baraj. Hem Anayasa Mahkemesi, yapılan itirazı reddetmiştir hem de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi buna yönelen davayı reddetmiştir. Çünkü baraj bütün siyasi partiler için eşit olarak kullanılıyor. Bir siyasi partinin kendini muhafaza etmesi için getirdiği bir kıstas değil. Aynen mahkeme kararını okuyorum. 'İyi de yüzde 9,5 alan da 3 milyon oy alıyor ama bir milletvekili çıkaramıyor'. Yerden göğe haklısınız. Yüzde 9,5 oy alanın da parlamentoya temsilci göndermesini temin edecek formüller üzerinde çalışmalıyız. Belki bu ittifakları teşvik etmekle ya da yasal hale getirmekle olabilir. Bu Avrupa'da çok da vardır. Bizim kanunlarımızda açık legal bir ittifak söz konusu değil. Üç parti anlaşırlar, ikisi seçimlere girmeyeceğini ilan eder, adaylarını öbür partinin aday listesine koyarlar. Bunun adı ittifak olur ama kanunda karşılığı yoktur. Bunu legal hale getirebiliriz. 'Kendi isimleriyle ve amblemleriyle bir listede buluşabilecek partiler ittifak kurabilirler' diye bir hüküm olabilir. Tercihli oy sistemi bunlardan bir başkasıdır. Daraltılmış bölge sistemi, yani çok önemlidir. Bugün Bursa, on sekiz milletvekili çıkaracak. On sekiz milletvekili tek bölgeden çıkacak. Bu, seçmenle siyasetçi arasındaki bilinirliğin, işbirliğin, birbirlerini tanıyıp ona göre oy kullanmayı engelleyen bir sistem. İstanbul, seksen beş milletvekili çıkarıyor sadece üç bölgeden. Bursa iki bölge ya da üç bölge olabilir. İki bölgeden dokuzar, üç bölgede altışar milletvekili çıkarsa seçmenle seçilen arasındaki ilişkinin çok daha verimli olabileceğini düşünebiliriz.'' -''YÜZDE 2 OY ALAN 2 MİLLETVEKİLİ ÇIKARIR''- Arınç, bir başka sistem daha olduğunu ve bunu çok savunduklarını belirterek, şunları kaydetti: ''Bizden başka kimse 'eyvallah' demedi. Dört yüz elli milletvekili bugünkü sistemle seçilir, yüz milletvekili de herkes listesinden aldığı oy kadarıyla milletvekili çıkarır. Çok basit. Yüzde 25 oy alan bir parti, barajı geçtiği için dört yüz elli içinden bugünkü sisteme göre milletvekili çıkarır. Ayrıca, yüzlük listeden yirmi beş tane alır. Bir parti yüzde 9'da kaldı, dört yüz elliden alamaz, yüzlük listeden dokuz tane alabilir. Yüzde 2 oy alan iki tane çıkarır, yüzde 1 alan bir tane çıkarır. Yüzlük listede delegelerle görüşmesine gerek duymadığınız iyi bir maliyeci, iyi bir finanscı, diplomat, sanayici ve iş adamı, bugünkü politika içinden yetişmemiş ama mutlaka parlamentoda bulunması gereken bir değerli insanı yüz kişilik listeden koyabilirsiniz. Ben Meclis Başkanı iken bunları realize ederek bütün siyasi partilerin liderlerine sunmuştum. Çok acıdır yüzde 9,5 ile parlamento dışında kalan siyasi partinin lideri, bana geldi 'çok haklısınız ama biz buna 'evet' diyemeyiz' dedi. 'Neden?' diye sormuştum, hayret etmiştim, çünkü gözyaşı dökülecek bir olay, yüzde yarım oyla pek çok milletvekilinden mahrum kalmıştı. 'Biz bunu kabul edersek güçsüzlüğümüz anlaşılır, oylar başka yerlere gider. Ama, ben böyle kalırsam sağda ne kadar oy varsa nihayet bana gelecektir' dedi. Solda da aynı şeyi düşünenler oldu. Şimdi bakmayın bağırıp, çağırdıklarına 'barajlar düşsün' diye. Bundan önceki genel başkanla konuşmamı biliyorum, 'Biz solun tek partisiyiz. Barajın düşmesini istemeyiz. Baraj düşerse herkes kendi yoluna, tak sepeti koluna olur' demişti. Şimdi devir değişti. Devir değişiyorsa biz de bazı şeyleri yeniden konuşabiliriz.'' Konuşmaların ardından Arınç, iş adamlarının önerilerini dinledi, sorularını yanıtladı. Toplantıya, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Altepe, BUSİAD Başkanı Mehmet Arif Özer, BUSİAD Yüksek Danışma Kurulu Başkanı Ali İhsan Yeşilova ile çok sayıda sanayici ve iş adamı katıldı.