Buse ÖZEL / İSTANBUL, (DHA) ABD Başkanı Donald Trump\'ın dün gece İsrail\'in başkentini Kudüs olarak tanıdıklarını açıklamasının ardından Filistin meselesi tekrar dünya gündemine geldi. Okan Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Görevlisi Hasan Deniz Pekşen, Trump\'ın Kudüs kararının nedeninin kendi iç politikasında güç kazanmaya ve başta Yahudi lobisi olmak üzere bazı lobilerin desteğini almaya yönelik bir karar olduğunu söyledi.
Ögretim Görevlisi Pekşen, \"Trump başkanlığa geldiğinden beri bir muhalefet söz konusu. Gerek Rusya\'nın müdahil olmasına dair iddialar, gerekse dış politika yapım sürecinde Trump\'ın ABD\'nin geleneksel mekanizmalarını devre dışı bırakmasına dair ciddi eleştiriler söz konusu. Trump\'ın ABD seçmeni nezdindeki güvenilirliği ve bir anlamda koltuğunu dahi risk altına alacak bir süreç söz konusu. Dolayısıyla kamuoyunu kazanmak adına belirli çıkar gruplarını, bazı lobilerin ve medyanın desteğini kazanmak için faydalı bir hamle olabilir ama ABD geleneğinde dış politikanın iç politikaya alet edilmesi gibi bir durum söz konusu değil. Ancak söz konusu Trump olunca bu ihtimal küçümsenecek bir ihtimal haline gelmiyor. Bu nedenle böyle bir hamle yapmış gibi görünüyor\" dedi.
\"DAHA ÖNCE BU KARARIN ERTELENMESİNİ GEREKTİREN KOŞULLAR ORTADAN KALKMADI\"
Bu kararın iki boyutu olduğunu belirten Pekşen bu boyutları şu şekilde değerlendirdi, \"Birincisi güç ilişkileri bakımından. İkincisi ise hukuksal açıdan bu konunun nasıl ele alınacağı. İkincisi biraz daha net çünkü hukuksal anlamda bir yerin bir güç tarafından kontrol edilmesi yeterli değil. Bu anlamda dünyanın \'Süper Güç\' olarak nitelendirilen devletlerinden biri tarafından tanınması önemli ama yeterli değil. Daha sonra uygun ortamda bunu tanıma niyetinde olacak devletleri de cesaretlendirecek bir adım olduğu da şüphesiz. Siyasal anlamda ne ifade ediyor diye soracak olursak ABD açısından bu bir risk. Daha önceki başkanların bunu ertelemesini gerektirecek koşullar ortadan kalkmamış durumda.\"
\"RİSKLİ BİR HAMLE\"
Birincisi enerji politikaları açısından Arap coğrafyasının oynadığı rolde önemli bir değişiklik yok. İkinci şu anda önemli bölgesel bir çatışma durumu Suriye ve Yemen özelinden sürerken ve bu anlamda da Filistin meselesinin önemli destekçileri konumunda olan Suudi Arabistan, Türkiye gibi ülkelerin konumu da belliyken ABD\'nin böyle bir hamle yapması oldukça riskli ve bölgedeki rakiplerine de aslında bir anlamda koz veren bir durum söz konusu. Yani özellikle İran\'ın son dönemlerde Filistin meselesini sahiplenme çabalarını düşündüğümüzde, aynı şekilde Rusya\'nın Filistin\'e yönelik açılımlarını düşündüğümüzde riskli bir hamle olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır. Dolayısıyla şahsi fikrim Trump\'ın biraz iç politikayı da etkileyecek bir hamle yapmaya çalıştığı ama bunun yeterince yankı bulamayacağı yönünde bir izlenimim var Kudüs meselesinde Trump\'ın son yönelimiyle ilgili olarak.
ÇOĞRAFYADA NE OLMUŞTU?
1967 yılında Altı Gün Savaşı adı verilen savaştan sonra İsrail, Kudüs\'ün askeri olarak kontrolünü eline geçirdi. Pekşen o süreci şöyle anlattı: \"Kudüs uzunca bir süredir statüsü belirsiz şehir konumundaydı. 1967\'de 6 gün savaşı adı verilen savaştan beri İsrail siyasi olarak şehrin kontrolünü eline geçirmişti fakat askeri olarak kontrolü ele geçirmek şehri bir başkent yapmak adına yeterli bir gerekçe değildi. Dünya tarafından bu tanınmıyordu. Filistin ise şehrin 3 parça olması gerektiğini, kutsal alanların olduğu bölge ve geri kalanın Doğu ve Batı Kudüs olarak ayrılması gerektiğini söylemekte. Ayrıca Doğu Kudüs\'ün daha sonra kurulacak olan Filistin Devleti\'nin başkenti olması gerektiğini söylüyordu ve bu konuda da bir uzlaşı olmadığı için Kudüs statüsü belirsiz bir şehir konumuna düşüyordu. Bu konu Oslo Barış Görüşmeleri\'nin de birinci gündem maddesiydi ancak bir sonuç alınamayınca 1990\'lardan sonra artık tek taraflı girişimler başladı. ABD de artık bu noktadan sonra konuya dahil oldu ve 1995\'te Amerikan Kongresi\'nin Kudüs\'ü başkent olarak tanıma kararı var. Ancak ABD başkanları bu yetkiyi kullanmamak üzere 6 aylık ertelemelerde bulundu. Çünkü uluslararası toplumu ve sıkı ilişkileri olduğu Arap coğrafyasını karşılarına almak istemedi Amerikan yönetimleri. Dolayısıyla bu yetkiyi kullanmadılar bugüne kadar.\"
(FOTOĞRAFLI)