Kültür-Sanat

'21' adımda moderniteyi eleştirdiler

'21' adlı son albümlerini bir yaşam öyküsü şeklinde tasarlayan Redd, modern dünyanın eleştirisini yapıyor

18 Mayıs 2009 03:00
'21' adlı son albümlerini bir yaşam öyküsü şeklinde tasarlayan Redd, doğumundan ölümüne 21'in hikâyesi üzerinden modern dünyanın eleştirisini yapıyor. Redd, vicdani redden, Hrant Dink cinayetine kadar pek çok konuyu ele alıyor

Radikal’in haberinde Redd grubunun albüm eleştirisi şu şekilde yapılmış(18/05/2009)

Benzer hastane odalarıydı, kimisi çok konforlu kimisi daha az. Karşı duvarda ‘Sus!’ diyen bir hemşire fotoğrafının gölgesinde doğdu. Kadınsa pembe, erkekse mavi giydirildi ve çağın tanrılarının kurguladığı hayatına başladı. Üniforma giydi, askeri ya da değil. Aynı tanrıya biat ederken var olmak için diğerlerine benzemek zorunda olduğuna inandı. Üzerindeki üniformanın hakkını verdi ve görevi tamamlandı. Benzer hastalıklardan ölüp, benzer törenlerle uğurlandı.
Anlattığımız modern insanın ortak hikayesi, tıpkı 21 gibi. Rock dünyasında sağlam adımlarla ilerleyen Redd, ‘21’ adlı dördüncü stüdyo albümlerinde, 21 karakteri üzerinden modern dünyanın eleştirisini yapıyor. Albümde, doğumundan ölümüne kadar 21’in yaşamının her safhası 21 şarkıda ele alınıyor.

Yaklaşık bir buçuk yıl önce Foça’daki konserlerinden dönerken albümü bir yaşam öyküsü şeklinde tasarlamaya karar veren grubun bu sürecini Berke Hatipoğlu şu sözlerle anlatıyor: “Tipik bir albüm süreci gibi olmadı. Film çeker, kitap yazar gibi, önce bir kurgu yapmamız gerekti. Dört tane episod belirledik. Önce dedik ki karakter doğsun, büyümeye başlasın, hayatla karşılaşsın. Bu onun masumluk sürecini anlatsın, masumluğunun kayboluş sürecini. İkinci kısımda biraz da bizim dünyaya bakışımız üzerinden isyan etsin. Belki de bu albüme en politik yapıyı veren kısım bu. Üçüncü bölüm oldukça apolitik sayılabilecek şekilde, bunu da bilinçli olarak yaptık, karakterin aşık olduğu bir bölüm. Dördüncü bölüm ise, hakikatı arayıp geçmişine baktığı bir bölüm.”

Bu kurguyu hazırlarken ellerinde bir sürü veri biriken grup, bu verileri süreçler içine yerleştirebilmek için bir albüm duvarı hazırlamış ve görsel olarak bu duvar üzerinde çalışmış.
Albümün bu ‘Adorno’vari politik eğiliminin nasıl oluştuğunu Doğan Duru’dan (albümdeki sözleri o yazmış) dinliyoruz: “Düşünmek politik bir eylem zaten” diyor, “İçinde bulunduğumuz dönemde her tarafımız politik biçimde kuşatılmış. Biz ne kadar etkileniyorsak albümde anlattığımız 21 de o kadar etkileniyor dünyanın gerçekliğinden. Aslında bu güne kadar yaptığımız şarkıların hepsinde bir modernite eleştirisi vardı. Adorno gibi. Son episoddaki ‘Dekadans’ta Nietzsche etkisi var, ‘Tamam Böyle Kalsın’da Deleuze. Biz kendimizce zaten eleştiriyi kavramsallaştırıp onu yaşıyoruz. Yaptığımız bütün şarkılarda biraz bunlara dokunduk.”

Her alanda eleştirel

Dönemin karmaşasından hayatlarının her alanından etkilenen grup, ‘Özgürlük sırtından vurulmuş yerde yatıyordu’ sözleriyle Hrant Dink cinayetine de gönderme yapıyor albümde.
Redd, hayatın her alanına bu eleştirel gözlükle bakıyor. Bu politik tavrını bir imaj olarak seçmiyor, başka türlü yaşamayı bilmiyorlar. Zaten, opera eğitimi alan Doğan Duru dışında farklı mesleklere de sahip grubun üyeleri (İlke Hatipoğlu iç mimar, Güneş Duru arkeolog, Berke Hatipoğlu mimar) bu meslekleri yaparken de eleştirel bakışa sahip olduklarını, bu nedenle de çok mutlu olamadıklarını söylüyorlar. “Müzikte de bazı arızalar var, onları da zaman zaman dile getiriyoruz. Zaten müziği de bu yüzden yapıyoruz. Başka bir amacımız yok. Daha çok insana bir şeyler anlatabilmek onları uyandırabilmek için” diyorlar.
Redd için bu eleştirelliğin bir imaj olmadığına zeten ikna olmuşken, duruşlarının sorumluluğunu taşıma derdinde olduklarını öğreniyoruz. “Eğer söylediğimizin ciddi alınmasını istiyorsak, albümü yapıp rafa koyup unutamayız” diyen Berke, şöyle devam ediyor: “Tüm albümlerimizde ve ropörtajlarda tükürdüğümüzü yalamamamız gerekir ki inandırıcı olalım”

Söyleşinden önce albümde bir pilli bebek ordusu üzerindeki ‘Vicadani Redd’ yazısı dikkatimizi çekmişti. Konuşmanın orta yerinde dayanamayıp ‘Aman başınıza bir iş gelmesin!’ tadında bir cümle sarf ederek konuyu açıyoruz. Bunun sadece askerliğe bir ‘redd’ olmadığını, tüm üniformaları reddettiklerini öğreniyoruz.
Soru üzerine Güneş, “Askerliğimizi yapmış bir grubuz. Bunu askere gitmeden önce de yapardık ama. Dünyanın en büyük ordularından bir tanesine sahibiz. Profesyonel askerliği savunuyoruz. Bu sosyal hizmet falan gibi de olabilir” diyor.
Konu askerlikte açılınca, Berke “Kimseye askere gitmeyin falan demiyoruz ama” diyor, “Özellikle sanatla uğraşıyorsanız orada mücadele ettiğiniz başka bir durum var. Artık sen sen değilsin sen bir şeysin... Kurumun fonksiyonuyla birebir örtüşüyor. Bireyin yaşama bakışıyla örtüşmüyor.”

‘Şu anda son kez bakıyorum dünyaya kendi gözlerimden/ Değiştirecekler beni istemeden’ diyerek doğan 21, yaşam boyu bir yandan bu üretim ilişkilerine uyum sağlamaya çalışırken bir yandan da ‘Hadi değiştirelim her şeyi devrim olsun bunun ismi’ diyerek mücadele ediyor.
‘Devrim’ diyoruz, ‘Ne demek bu?’ Güneş Duru, yanıtlıyor: “Bizim devrimimiz daha çok düşünsel ve sanatsal anlamda devrim.”

Çıtayı yukarı çekmek için

Doğan günümüz dünyasını anlatarak başlıyor söze, “Bir kere ciddi bir özgürlük sorunu olduğunu düşünüyoruz. İnternet sitelerinin yasaklı olduğu insanların konuştuğu zaman cezalar bulabildiği, telefonların dinlendiği garip bir dönemde yaşıyoruz. Bizim işimiz politika değil, sanat yapmak. Genel olarak kültürel, sanatsal ve estetik değerlerin yitirildiği magazin üzerinden bir şeyler yapıldığı bir ülkede yaşarken, bu şarkıda söylemek istediğimiz şey sanatsal ve kültürel değerleri yukarı çekebilmek ve bunu hep beraber yapabilmek. Bunun çok büyük bir zorluğu var ama bunu yapmazsak, insanları uyandırmaya çalışmazsak kimsenin de uyanacağı yok gibi gözüküyor. Fransız devrimine baktığımız zaman sanatsal ve kültürel olarak başlamış bir devrim. Ne kadar göründüğünüzle nasıl magazin olduğunuzla alakalı yaptığınız müzik bile bu ülkede. Bu bizi kaygılandırıyor. Eğer müziği yaparken, kurgularken ticari boyutları kafaya takmak zorunda kalıyorsanız, gazete, dergi beni ne zaman kapak yapar, ne kadar çok radyoda televizyonda çalarım diye müziğinizi yaparsanız; bu ülke sanatsal ve kültürel olarak hiçbir yere gitmez.” Grubun bu sözleri üzerine umutsuzluğa kapılacak gibi oluyoruz, albümün en sevdiğimiz parçası ‘Astrotanrı’ imdadımıza yetişiyor: ‘Yak her şeyi yak aydınlansın karanlık düşler.’

Meraklısına not: Albümün adı ‘21’; çünkü hem barkod çağrışımı, hem de karakterin dili, dini, cinsiyeti ve yaşadığı yeri belli etmiyor. Bir de 21 mistik şekilde bir süre her yerde grubun karşısına çıkmış.