15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında komuta merkezi olarak kullanılan Akıncı Hava Üssü'ndeki eylemlere ilişkin davanın 14’ncü celsesinde eski tuğgeneral Aydemir Taşçı'nın avukatı, savunmasında cezaevi şartlarını anlatıp, "Devlet ölmesini mi bekliyor?" deyince bir mağdur müşteki, "Gebersin itoğluit" diye bağırdı.
Ankara'da devam eden Akıncı davasının 14'üncü celsesi savunmasını dün yapan Hava Kuvvetler Komutanı istihbarat eski başkanı, eski Tuğgeneral Aydemir Taşçı'nın çapraz sorgusuyla başladı. Sorgu öncesi mahkeme başkanı Selfet Giray, ikinci heyet oluşturduklarını ve salon meselesini görüştüklerini belirterek, duruşmanın bayramdan sonra iki hafta daha devam etmesini planladıklarını, buna dair ara kararın gelecek hafta açıklanacağını söyledi.
“Zor bir ihtimaldi”
Çapraz sorgunun başında Başkan Giray, Akıncı Üssü'nden bir şahsın görüntüsünü sordu. Giray, bilirkişi raporunda bu kişinin Taşçı olmadığının bildirildiğini kaydederken, Taşçı ve avukatı, görüntüdeki kişinin bir binbaşı olduğunu ve sanıklar arasında gördüklerini ifade etti. Bunun üzerine Başkan Giray, sanıklar arasında bu resmi kendisine benzeten olup olmadığını sordu. Cevap gelmeyince de, "Zor bir ihtimaldi, ama kayıtlara geçmesi için yine de sorduk. Biz de sanığa ait olmadığını düşünüyorduk. Gerçi düşündüklerimiz de reddettiğine göre" dedi. Hava Kuvvetleri Komutanlığı Karargahındaki bazı görüntüleri kabul edip, bazılarını reddeden Taşçı, silahlı görüntüsünü, "Saldırı, sızma teşebbüsü olabilir, şahsi silahlarınızı alın dendiği için silahımı aldım" diye açıkladı.
“Cevat Yazgılı kendini kaybetti”
Aydemir Taşçı o gece karargâhtaki durumu "Karargahın içinde bir koşturmaca, hengame, kargaşa vardı. En kıdemli kişi Cevat Yazgılı'nın bizleri toplayıp, bir görevlendirme yapması gerekirdi, ama inisiyatifi almadı. Biz de kendimiz bir şeyler yapmaya çalıştık. Harekat merkezinden silah sesleri gelince oraya gittik. Cevat Yazgılı kendini kaybettiği, sağa sola ateş ettiği, hatta krize girdiği için 112'den ambulans istendiği söylendi” ifadeleriyle anlattı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'ın, "Size Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan Gökhan Sönmezateş'le ilgili bir ihbar geldi mi?" şeklindeki sorusunu Aydemir Taşçı, "Hayır, görmedim" diye cevapladı.
“Sistem belli”
Sanık avukatları, Hava Kuvvetleri Komutanlığı istihbarat başkanlığının yazılım projesi ihalesinin "FETÖ" firmasına verildiğinin belirlendiğini hatırlatarak, "Bu firmayı hiç araştırdınız mı? Ben geldiğimde bu ihale yapılmıştı demekle kurtulamazsınız" deyince Taşçı "Türk Silahlı Kuvvetleri'nde ihale sistemi bellidir. Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan, emniyetten, jandarmadan sorulur, sakıncası varsa ihaleye sokulmaz. Bu soru MİT'e sorulsun. O bilgiye haiz olup da vermeyene sorulsun bu soru" ifadelerini kullandı.
Taşçı, başka sanık avukatlarının aynı konudaki soruları üzerine, "O ihale dosyası getirilsin. MİT, emniyet, jandarmaya ne sorulmuş, onlar ne cevap vermiş bakılsın. Yüzde 100 eminim ki, bir kısıtlama gelmemiş ki, ihale verilmiş. Sakıncalı dense hiç kimse böyle bir yükün altına giremez" dedi.
Bir sanık avukatı o yazılım firmasından dolayı halen Hava Kuvvetleri Komutanlığı sisteminin tehlike altında olup olmadığını sorunca Başkan Giray, "Hava Kuvvetleri Komutanlığı herhalde bir çalışma yapıyordur" diye müdahale etti. Sanık Taşçı da, "Maç bittikten sonra maçın skoru üzerinde konuşmak çok kolay. Bu insanların iltisakı ne zaman anlaşıldı, 15 temmuz'dan sonra. Öncesinde bir tespit var mı, yok" karşılığını verdi. Taşçı, firma çalışanlarının da araştırıldığını ve bu araştırmanın da MİT, emniyet, jandarma tarafından yapıldığını kaydetti.
Sanık avukatlarından Hicabi Durmuş'un, "Çatışmaları öğrendiğinde Hava Kuvvetleri Komutanı karargaha gelse sonuç farklı olur muydu?" sorusunu Taşçı, "Kesinlikle engellenirdi. Kuvvet komutanlarının göreve çağrılması halinde sonuç farklı olurdu" diye cevapladı.
Akın Öztürk, Hava Kuvvetleri Komutanlığı ihaleleriyle ilgili beyanlarda adı geçtiği için söz aldığında mağdur müştekiler, "Adi, şerefsiz, köpek" diye tepki gösterdi. Öztürk, ihalelerin kanun yönetmeliklere göre yapıldığını ve Milli Savunma Bakanlığı tarafından yönetildiğini anlatıp, "İhaleye girecek firmaların soruşturması mutlaka yapılmıştır" dedi.
Taşçı'nın avukatı savunmasında cezaevi şartlarını anlatıp, "Devlet ölmesini mi bekliyor?" deyince bir mağdur müşteki, "Gebersin itoğluit" diye bağırdı. Başkan Giray bu kişinin salondan çıkartılmasını istedi, ancak avukat, "Hayır, çıkarmayın. Kimlik tespiti istiyorum. Mahkemenin tutuklama yetkisi var. Duruşma salonunda suç işliyor" diyerek itiraz etti. Mahkeme Başkanı Giray, söz konusu kişinin kimlik tespitinin yapılmasını isteyince mağdur müştekiler bu defa başkana tepki gösterdi. Başkan Giray da, "Acınızı, öfkenizi anlıyorum, ama dayanamıyorsanız çıkın" karşılığını verdi. Taşçı'nın sorgusunun tamamlanmasının ardından duruşmaya öğlen arası verildi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'ın sorusu üzerine Taşçı, 15 Temmuz'da Genelkurmay Başkanlığı'nda yapılan terörle mücadele koordinasyon toplantısında, akşam saatlerinde Akıncı'da da bir toplantı yapılacağının gündeme gelmediğini, Ankara'ya yönelik bir terör saldırısı ihtimalinin konuşulduğuna şahit olmadığını kaydetti.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'a suikast timinin başında olan darbeci general Gökhan Sönmezateş'e ilişkin bir ihbar gelip gelmediği sorulan Taşçı, görev yaptığı dönemde böyle bir ihbar görmediğini söyledi.
Başbakanlık avukatı İskender Minar ise başında bulunduğu Hava Kuvvetleri İstihbarat Başkanlığı'na yazılım işi yapan Milsoft isimli şirketin sahiplerinin, haklarında FETÖ/PDY soruşturması bulunan kişiler olduğunu belirterek, bu firmanın ne tür hizmet sunduğunu sorması üzerine Taşçı, bu işlemlerin kendisinden önce usulüne uygun ihaleyle yapıldığını ileri sürdü. Taşçı, projelerin gizli olduğunu, içeriğini söylemeye yetkisinin bulunmadığını ifade etti.
Müşteki avukatı Fatih Atalay da söz konusu şirketin FETÖ firarisi Adil Öksüz'e 234 bin lira yolladığını, şirketin sahibi Mehmet Sungur'un, dosyanın sivil sanıklarından Kemal Batmaz ile ortaklığı bulunduğunu belirterek, "Bunlar hava kuvvetlerine yazılım işi yapıyor. Siz 'gizli projeleri açıklayamam' dediniz. FETÖ ile bu kadar irtibatlı, iltisaklı olan firmaya gizli projeyi yaptırıyorsunuz. FETÖ'nün de yurt dışı bağlantıları açık şekilde ortada. Bu kadar hain terör örgütüne bu bilgileri vermeye çekinmiyorsunuz. 'Ben göreve geldiğimde vardı' deyip kurtulamazsınız. Bu firmayı hiç araştırdınız mı?" sorusunu yöneltti.
Taşçı ise Silahlı Kuvvetler'de ihale usulünün belli olduğunu, ilgili firmaların devletin istihbarat birimlerinden soruşturulduğunu, olumsuz bir tespit bulunan firmaların ihaleye giremediğini kaydetti.
Taşçı, "Paşa" lakaplı, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik suikast girişimi ve iki polisin şehit edildiği saldırıya ilişkin davanın sanıklarından eski astsubay Zekeriya Kuzu'yu, Çiğli'de görev yaptığı dönemden tanıdığını, kendi çocuğunun askerlik yemin töreninde konakladığı tesislere ilişkin masrafların ödemesine dair de Kuzu'nun oğlunun hesabına bir miktar para yatırdığını söyledi.
Bir kısım gazinin avukatı Fatih Atalay'ın, darbenin önlenmesi kapsamında şahsi olarak neden bir tepki göstermediğini sorması üzerine Taşçı, "Benim elimde herhangi bir birim yok. Şahsi kişi başına çıkıp insanlar bir şeyler yapabilir. Tankın altına yatabilirdim ne olacak bir can var elimizde. Ben yapabileceğimi yaptım, inisiyatifi ele alarak ne gerekirse yapmaya çalıştım." dedi.
Avukat Emrullah Beytar da sanık Taşçı'nın bulunduğunu iddia ettiği HKK karargahı ile Akıncı Üssü'ndeki uygulamaların benzerlik gösterdiğine dikkati çekerek, her iki yerde de telefonların toplatıldığını ama HKK karargahında Veysel Kaynak'ın telefonunun alınmamasının bir tesadüf olup olmadığını sordu. Sanık Taşçı, bu soruya "Ben telefonların toplatılması kararını dışarıdan silah sesleri geldiği, çatışmanın yaşandığı şartlarda verdim. Terör operasyonları yönetilirken de telefonların toplatıldığı olmuştur, dışarı bilgi çıkmasın diye. O an aklıma bu geldi ve karargahtan dışarı bilgi çıkmasını engellemek için bu kararı verdim." ifadesini kullandı.
Avukat Beytar'ın, ayrıca davanın sivil sanıklarından Harun Biniş'in çalıştığı firmaya HKK'nın istihbarat başkanlığının yazılım projesinin ihalesinin verildiğini anımsatarak, "Bununla ilgili bir araştırma yapılmadı mı?" sorusuna sanık Taşçı, "Türk Silahlı Kuvvetleri'nde ihale sistemi bellidir. Milli İstihbarat Teşkilatı'ndan, emniyetten, jandarmadan sorulur, sakıncası varsa ihaleye sokulmaz. Bu kurumlardan gelen cevaplara bakılsın, bu şirketin FETÖ ile bağlantısı var mı, yok mu bakılsın? Oralardan gelen temiz raporu olmadan bu şirket kuruma giremez. İhale dosyasına bakılsın ve kimin ne cevap verildiği görülsün. O bilgiye haiz olup da vermeyene sorulsun bu soru." yanıtını verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Hüseyin Aydın'ın, "Gizlilik derecesi yüksek işleri alan firmaların çalışanları hakkında güvenlik soruşturması yapılıp yapılmadığı sorusu üzerine de Taşçı, güvenlik soruşturmalarını jandarma, emniyet ve MİT'in yaptığını, sıkıntılı bilgi gelmesi halinde söz konusu şirketin ihaleye alınmadığını kaydetti.
Avukat Aydın'ın, davanın sivil sanıklarından Harun Biniş'in, söz konusu şirketin çalışanı olduğunu anımsatması üzerine de Taşçı, ihale dosyasına ve kayıtlara bakmadan bir açıklama yapmayacağını söyledi.
Sanık Aydemir Taşçı'nın avukatının, müvekkilinin durumuna ilişkin sözleri ve "Cezaevinde ölüme terk edildiler" demesi üzerine, müşteki sıralarından bazı kişiler tepki gösterdi.
Mahkeme Başkanı Selfet Giray'ın uyarılarına rağmen izleyici sıralarındaki bazılarının hakaret içeren sözler sarf etmesi üzerine avukat, izleyicilerin duruşma salonunda suç işlediğini ileri sürdü.
Başkan Giray da "Karşılıklı konuşmayın, müdahale etmeyin diye ısrarla söylüyoruz. Burası sohbet yeri değil, acınızı, öfkenizi anlıyoruz ama dayanamıyorsanız çıkın. Bu, herkesin dayanabileceği bir şey değil. Size de söz vereceğimizi daha önce söyledik." dedi.
Haluk Şahar'ın savunması
Duruşmanın öğleden sonra Konya 3. ana jet üs eski komutanı Haluk Şahar savunma yapmaya başladı. 15 Temmuz gecesi Moda'daki düğünde derdest edildiği için aynı zamanda davanın mağduru olan Şahar, düğüne gideceği için üç günlük idari izinli olduğunu, düğünde darbe teşebbüsünü haber aldıkları zaman hemen üssün vekil komutanını arayıp, "Türk Silahlı Kuvvetleri'nde birilerinin darbe teşebbüsünde bulunduğunu, kendisinin bu işin içinde olmadığını" belirterek alınacak tedbirlerin talimatını verdiğini söyledi. O gece Konya valisi ve emniyet müdürünü aradığını da vurgulayan Şahar, darbecilerin Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal'ı götürmelerini anlatırken, "Darbeciler kendisini işaret ettiğinde direnç gösteren bir hareket yapmadan sessizce gitti" dedi. Şahar kendisinin akıncı üssüne elleri, gözleri bağlı götürüldüğünü, kurtarıldıktan sonra hep birlikte Hava Kuvvetleri Komutanlığı karargahına gidip, Abidin Ünal'la toplantı yaptıklarını söyledi. Ünal'ın, "Herkes birliklerinin başına dönsün" talimatı üzerine Mehmet Şanver ve diğer komutanlarla İstanbul'a gittiklerini belirten Şahar, Sabiha Gökçen Havaalanı'nda beklerken gözaltına alındıklarını kaydetti.
“Akıl ve mantık çerçevesinde izanı yok”
Akıncı Üssü'nde darbeyi yönetmekle suçlanan Şahar, düğünde derdest edilip, o gece İstanbul'da tutulduktan sonra ertesi sabah saat 10.00'da Akıncı'ya götürüldüğünü vurgulayarak, "Ellerim bağlı, hiçbir haberleşme aracım olmadan ve ertesi gün saat 10.00'dan önce gitmediğim Akıncı Üssü'nde terör örgütü yönetici olarak darbeyi nasıl yönettiğimin akıl ve mantık çerçevesinde bir izahı yoktur" dedi. Şahar, cüzdanında bulunduğu bildirilen 3 dolarla ilgili olarak şöyle konuştu: "Bir endişem olsa Ankara'dan İstanbul'a giderken yok ederdim. Ama gözaltına alınırken cüzdanımdan çıkarıp kendim verdim. Geçmişte Genelkurmay dış ilişkiler dairesinde çalıştım. Ayrıca ABD'ye ilaç ve vitamin siparişi veriyordum. Başkalarını bilmem, ama bu dolarların benim için para dışında bir değeri yoktur." Şahar, 1 buçuk saat süren savunmasını mahkemenin at iziyle it izini birbirinden ayırması dileğiyle bitirdi.