Gökçer Tahincioğlu*
Bu kez adres Mardin. 13 yaşındayken, komşusu Ş., kaçırıp çıplak fotoğraflarını çektiğinde tanışmış kötülükle. 3 kişi tarafından para karşılığı ilişkiye zorlandığını anlattı. O yaşta, “ilişkiye girdiği” Adli Tıp raporu ile kanıtlandı. Zorla ilişkiye sokulduğu kişileri görürse tanıyabileceğini ancak isimlerini bilmediğini söyledi. Bir de kadının kendisini “sattığını” anlattı. Peki, ne mi oldu? Sadece bir kişi, F.T.’nin “Benim çıplak fotoğraflarımı zorla çekip tehdit etti” diye anlattığı Ş. hakkında dava açıldı. Geriye kalan kimse yargılanmadı.
Can Yücel, “Sevgi Duvarı” şiirinde, büyük bir haykırışı son mısraya sığdırır:
“Ne kadar yalansız yaşarsak, o kadar iyi.”
Hakikati, eğilip bükülmemiş, olanın olduğu gibi öğrenildiği, aktarıldığı, anlaşıldığı bir hakikati yaşamaktır sözünü ettiği.
Bu halimizden çok uzak bir hakikat arayışı.
Yalanların, bir gün gerçek karşısında mahcup bir baş eğme özelliği vardır.
Peki ya gerçeğin çarpıtılması?
***
Geçtiğimiz hafta Yozgat’ta, bir köyde yaşayan 40 yaşındaki, zekâ geriliği bulunan kadının başından geçenler vardı bu köşede.
Köyün “altın kız” dediği kadının, karnı ağrıdığı için gittiği hastanede hamile olduğunun anlaşılması, köyde yaşayan en küçüğü 17, en büyüğü 71 yaşındaki 12 sanık hakkında, “cinsel saldırı” suçundan dava açılması, aynı köydeki 40’ı aşkın kişinin tanık sıfatıyla mahkemeye çağırılması, bebeğin babasının 17 yaşındaki çocuk çıkması, muhtar dahil bütün köyün susmasıydı hikâye.
Bir başka kent, bir başka kasaba, bir başka köy de olabilirdi olayın yaşandığı coğrafya elbette.
Zira ikiyüzlü ahlak, sözde kutsallar, ne yaşanırsa yaşansın, “dışarıdan” duyulmadığı sürece yaşanmamış sayılması ne bir kent, ne bir kasabayla sınırlı, ne de o köyle.
Bu kez adres Mardin.
Yıllar önce N.Ç. adlı çocuğun onlarca kişiye para karşılığı satıldığı, mahkemelerin çocuğun rızası olduğunu varsayarak sanıklara kuştan hafif cezaları verdiği, Yargıtay’ın, “toplumsal değerleri” de gözeterek kuştan hafif cezaları yerinde gördüğü, aksini söyleyenlerin, “hain ve suçlu” sayıldığı ancak ne yaparlarsa, “utanç dosyası” diye tarihe geçmesine engel olamadıkları davayla gündeme gelen kent.
***
Mardin’de yaşayan 2000 doğumlu bir kız çocuğu bu kez özne; F.T.
Anlatımına göre, 13 yaşındayken komşusu Ş., kaçırıp çıplak fotoğraflarını çektiğinde tanışmış kötülükle.
Evden kaçmış, sonra geri dönmüş, yeniden kaçmış, bazen kaçırılmış.
2015’te, 15 yaşındayken geri dönüp, bir süre sonra yeniden gitmiş, bu kez yaşıtı bir çocukla.
Küçük bir yer kiralamış, hurdacılıkla para kazanmaya çalışmış.
Ama rahat bırakılmamış.
Dava dosyasına göre, arkadaşının bulduğu arabayla dışarıda oldukları bir gece, 13 yaşından bu yana peşinde olanlar, yine yollarına çıkmış.
Zorla götürülmüş diğer arabaya, arkadaşı dövülmüş.
Aralıksız bağırınca, yakındaki polis ekibi kurtarmış F.T.’yi.
F.T., başına gelenleri karakolda şöyle anlatmış:
“Ş., beni para karşılığı zorla ilişkiye sokuyordu. Benimle zorla birlikte de oldu. Beni tehdit ediyordu. Ben de korkumdan kabul ettim. Ailemi öldüreceğini söylüyordu. Ş.’nin arkadaşı E. ve F. benimle zorla ilişkiye girdiler. Beni onlar da çalıştırıyordu.”
F.T.’nin bu iddialarından sonra soruşturma başladı.
F.T.’nin belirttiği tarihler arasında, henüz o yaşta, “ilişkiye girdiği” Adli Tıp raporu ile kanıtlandı.
Geçmişi araştırıldı.
Adliyede bir dosya daha vardı.
F.T., bir yerde işe girmiş, sonra patronu hakkında, “cinsel istismarda” bulunduğu için şikâyetçi olmuştu.
Patronu ise o tarihteki iddiasına göre agresif tavırlarından rahatsız olduğu için F.T.’nin işine son vermiş, F.T. de sinirlenerek şikâyette bulunmuştu.
Kim dinler F.T.’yi, patronun sözü makbul bulunmuş, dosya unutulmuştu.
***
F.T., sonraki beyanlarında zorla ilişkiye sokulduğu kişileri görürse tanıyabileceğini ancak isimlerini bilmediğini söyledi.
Psikologlar, F.T.’nin beyanlarının tutarlı olduğunu aktardı.
Bahsettiği 3 kişi dışında bir de kadının kendisini “sattığını” anlattı.
Savcılığa göre beyanlarında samimiydi.
Peki, ne mi oldu?
Sadece bir kişi, F.T.’nin “Benim çıplak fotoğraflarımı zorla çekip tehdit etti, önce birlikte oldu, okula gitmemi engelledi, sonra beni sattı” diye anlattığı Ş. hakkında dava açıldı.
Geriye kalan kimse yaklaşık 2 yıl boyunca yargılanmadı.
Ne F.T.’yi sattığı iddia edilen kişiler, ne F.T.’nin birlikte olduğunu söylediği kişiler, ne 100 ila 300 lira ödeyerek çocukla birlikte olduğu iddia edilen kişiler.
Hiçbiri bir kez olsun sanık sandalyesine oturmadı.
Ailesi de hiçbirinden şikâyetçi olmadı, patrondan da olmamışlardı ve F.T.’yi evde istemediklerini de mahkemede anlatmışlardı.
Tek sanık Ş., tutuksuz yargılandı.
Her duruşma avukatlar tutuklama istedi, ancak mahkemedeki kadın hâkimin tüm duruşmalarda, “Çocuk dışarıda savunmasız, tutuksuz yargılanan sanık ya da diğerleri baskı kurabilir üzerinde” gerekçesi yazmasına rağmen oy çokluğuyla tutuklanmadı.
Avukatların çabasıyla 2 yıl sonra 2 sanık daha eklendi davaya.
Ancak ne F.T. ile para karşılığı birlikte olanlar araştırıldı, ne bu sanıklar tutuklandı.
Kadın hâkim haklı çıktı, F.T. araca bindirilirken dövülen arkadaşı da son duruşmada şikâyetini geri aldı.
Devlet korumasındaki F.T. yalnızdı.
13 yaşında tanıdı kötülüğü, şimdi 17 yaşında.
Muhtemel ki farkında da değildir ama asırlarca yaşadı, o kısacık zamanda.