Belirli insanları dışlayan yaptırımlar ve hizmetlerle birlikte Afrikalı öğrencileri uzaktan eğitim ile okul ve toplumdan izole etmek gibi önerilen yollar, ırkçı, ayrımcı ve damgalayıcı politika örnekleridir. Böyle politikaları destekleyenlerin her sözü ise açık olarak belirtmeseler bile zararlı, alaycı ve aşağılayıcı doğası aracılığıyla düşmanca bir tavrın nefret söyleminde vücut bulmuş halidir.
14 Ağustos 2024'te Dünya Sağlık Örgütü'nün m-çiçeği (mpox - MPXV) nedeniyle küresel halk sağlığı acil durumu ilan etmesinin ardından algoloji uzmanı Prof. Dr. Hüsnü Süslü "Dünya Sağlık Örgütü'nün maymun çiçeği için pandemi riski uyarısı sonrası, ülkemiz için en iyi çözüm önerimiz, Afrika kökenli öğrenciler için bir süreliğine uzaktan eğitime geçmektir." diye açıklama yaptı. Ne yazık ki ırkçı, ayrımcı ve damgalayıcı (stigmatized) söylemler çok çabuk destek buluyor. Bu açıklamadan hemen sonra Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, Yüksek Öğretim Kurumu ve Karabük Valiliği'ni etiketleyerek X hesabından yaptığı paylaşımda "mükemmel bir öneri..." dedi.
Konu ile ilgili 2022 mpox salgını sırasında hem DSÖ hem de Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı (UNAIDS), m-çiçeği virüsü ile ilgili Afrikalıları ve LGBTİ+ bireyleri hedef alan "ırkçı ve homofobik" paylaşımları eleştirmiş ve uyarıda bulunmuştu. Aynı yıl, Afrika'daki uluslararası medya için Afrika'yı takip eden gazetecilerden oluşan Yabancı Basın Birliği Afrika (FPAA), medyanın sistemik ırkçılık ve ırksal stereotiplerle mücadelede olumlu görseller ve anlatılar paylaşarak ön saflarda yer alması gerektiğine dikkat çekerek hoşnutsuzluğunu bir bildiriyle dile getirmişti. 25 Haziran 2024'te Global Knowledge, Memory and Communication dergisinde "BBC'de Maymun çiçeği salgınının görsel tasviri: Batı medyası Afrika'ya karşı önyargılı mı?" makalesi de BBC'nin m-çiçeği salgından etkilenenleri tasvir ederken kullanılan yaygın cilt tonunun siyah olduğunu, uzman bilgileri için röportaj yapılan ve m-çiçeği salgınının ön saflarında yer alan bilim adamlarını tasvir ederken kullanılan yaygın cilt tonunun ise beyaz olduğunu ortaya çıkardı.
2022 başlarında mpox salgını yaygınlaştığında, çevrimiçi ortamda, diğer ortamlarda ve bazı topluluklarda ırkçı ve damgalayıcı dil gözlemlenmiş ve DSÖ'ye bildirilmişti. Kamuya açık ve özel toplantılarda, birçok kişi ve ülke konu ile ilgili endişelerini dile getirmiş ve DSÖ'den ismin değiştirilmesine yönelik bir yol önermesini istemişti. Sonuçta, 28 Kasım 2022'de DSÖ, "maymun çiçeği hastalığı (Monkeypox)" ismini, ırkçılık ve ayrımcılık kaygısıyla "mpox" olarak değiştirmişti. Kuşkusuz bu her ne denli ırkçı, ayrımcı ve damgalayıcı söylemlere karşı bir ilk adımsa da bu tip söylemlere karşı savaşta sağlık bakanlıklarının bilimsel temelli risk iletişim çalışmaları olmaksızın çok da etkili olamamaktadır. DSÖ bu değişikliğin en geç bir yıl içinde oturmasını, maymun çiçeği terimi yerine mpox teriminin kullanılır olmasını önermişti. Ne yazık ki bugün hala medyada yaygın biçimde maymun çiçeği terimi kullanılmaktadır.
Damgalama, genellikle korku, yanlış anlama, sosyal dinamikler ve psikolojik eğilimlere dayanan çeşitli ve karmaşık nedenlerle çok çabuk ve birçok destekçi kazanabiliyor.
Hastalık salgınları gibi krizler sırasında insanlar genellikle bilinmeyenden korkar. Damgalama, bu korkuyu belirli bir grubu tanımlayarak ve suçlayarak yönlendirmenin bir yolu haline gelir, bu da sahte bir güvenlik ya da kontrol duygusu verir kişiye. İnsanlar çoğunlukla algıladıkları tehlikeden kendilerini uzak tutmak için damgalamayı destekleyebilirler. Belirli grupları etiketleyip izole ederek, kendilerini ve ait oldukları grupları koruduklarını hissederler (aslında zannederler).
Damgalama, genellikle yanlış bilgi ya da durum hakkında eksik bilgi sonucu ortaya çıkar. Doğru bilgi olmadan, insanlar başkalarına haksız muameleye yol açacak varsayımlarda bulunabilir. Çünkü, damgalama, karmaşık durumlarda basit bir anlatı sunar insanlara. Örneğin, "yeni, gizemli bir virüs Çin'de ortaya çıkmış ve tüm dünyaya yayılmıştır, yani bu işin sorumlusu Çin'dir" gibi. Sonuçta, bir sorun için bir grubu ya da bireyi suçlamak, halk sağlığı krizleri gibi karmaşık ve çok yönlü sorunlarla başa çıkmaktan çok daha kolay anlaşılabilir ve kabul edilebilir hale gelir. İnsan bağışıklık yetmezliği virüsü (HIV) salgını ile ortaya çıkan, HIV pozitif olan ya da HIV'den orantısız şekilde etkilenen bireyler, örneğin ırksal ve etnik azınlık gruplarından insanlar, lezbiyen, gey, biseksüel, transgender, queer ya da sorgulayan (LGBTİ+) topluluklar ya da HIV'in endemik olduğu ülkelerden gelen kişilere yönelik ırkçı, ayrımcı ve damgalayıcı tutumları hatırlayacaksınız.
Sosyal uyum ve grup dinamikleri damgalamada önemli bir rol oynar. İnsanlar genellikle sosyal gruplarının inançlarına ve eylemlerine uyum sağlarlar. Eğer bir topluluk ya da içinde bulunan etkili figürler damgalamayı destekliyorsa, başkaları sosyal uyumu sürdürmek ve dışlanmaktan kaçınmak için onları takip edebilir. Damgalama genellikle "biz ve onlar" zihniyetini pekiştirir. Damgalamayı desteklemek, insanların ortak bir "diğer"e karşı birleşmesiyle grup içi bağları güçlendirebilir, hatta bu bölünme zararlı olsa bile. COVID-19 pandemisi sırasında nasıl 65 yaş üzerindekilerin yaşlı vurgusuyla tehlikeli oldukları algısına yol açarak zaten kırılgan grupta olan yaşlıların sosyal medyada ve gündelik yaşamda saygısız söylemlere ve hatta zorbalığa maruz kaldıklarını hatırlayacaksınız.
Psikolojik olarak insanlar kendilerini endişeli ya da güçsüz hissettiklerinde, suçlayacak bir günah keçisi arayabilirler. Damgalama, kolektif hayal kırıklığı ve kaygıyı yönlendirmek için bir hedef sağlar, daha karmaşık ya da rahatsız edici gerçeklerden dikkatleri başka yöne çeker.
Bu arada, uzun süredir devam eden aşırı milliyetçi politikaların, kültürel önyargıların değişik krizler sırasında yeniden patlama eğiliminde olduklarını unutmayalım. 2015'te Çin'in Doğu Türkistan'a yaptığı baskıları protesto eylemleri kapsamında Ülkü Ocakları İstanbul İl Başkanlığı tarafından Doğu Türkistan'daki müslümanlara destek olmak için yapılan yürüyüşe katılanların Topkapı Sarayı'nı ziyaret etmek için bekleyen Güney Koreli turist grubunu Çinli zannederek saldırmasını hatırlayacaksınızdır.
Damgalama, mevcut stereotipler, ırkçılık, yabancı düşmanlığı ya da ayrımcılık üzerine inşa edilir. Tarih, damgalamanın genellikle sosyal kontrol aracı olarak kullanıldığını, güç dinamiklerini pekiştirdiğini ve marjinal grupların dışlanmasını ya da ayrımcılığa uğramasını haklı çıkardığını göstermektedir.
Medyanın, damgalamayı ya sorgulamada ya da pekiştirmede önemli bir rol oynadığını biliyoruz. Sansasyonel ya da taraflı haberler, damgalayıcı tutumların yayılmasına ve kökleşmesine neden olur. FPAA'nın mpox'la ilgili haberlerde sabıka fotoğrafı yayımlar gibi sürekli Afrikalıların fotoğraflarının kullanılmamasını istemesinin temel nedeni budur. İşin ilginç yanı (aşağıdaki grafikte de görüldüğü gibi) 2022 salgınında on binlerce vakanın sadece Amerika ve Avrupa kıtalarından bildirilmesine karşın uluslararası basında sürekli Afrikalıların fotoğraflarının kullanılmasıydı. Yeniden küresel halk sağlığı acil durumu ilan edilen mpox her kıtada görülürken, Türkiye'de basılı ve çevrimiçi medyada yayımlanan fotoğrafların büyük çoğunluğu ne yazık ki sabıkalı havasında Afrikalı yetişkin/çocuk fotoğrafıdır.
31 Temmuz 2024'e kadar rapor edilen vakalar için aya göre gösterilen mpox salgın eğrisi, Dünya Sağlık Örgütü
1 Şubat - 31 Temmuz 2024 arası bildirilen vakalar için aya göre gösterilen mpox salgın eğrisi, Dünya Sağlık Örgütü
Bu arada siyasi figürlerin, her zaman dikkatleri başka sorunlardan uzaklaştırmak nedeniyle olmasa da tabanlarını toplamak ya da ortak bir düşman yaratarak güçlerini pekiştirmek için damgalamayı sömürdüklerini ve teşvik ettiklerini de biliyoruz. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ'ın Prof. Dr. Hüsnü Süslü'nün ayrımcı, damgalayıcı ve ırkçı söylemini "mükemmel" görerek buna destek vermesinin başka ne nedeni olabilir? Ayrımcı ve damgalayıcı söyleme politik anlamda bir başka örnek, ABD'de 2022 mpox salgını sırasında Cumhuriyetçi Marjorie Taylor Greene'nin, çocuklardaki mpox enfeksiyonlarının "cinsel istismar nedeniyle" olduğunu iddia etmesidir. Greene'nin bu (yalan) söyleminin altında yatan politik çıkar, anti-LGBT+ yasalarına (Florida'daki son "Don't Say Gay" yasası gibi) karşı çıkanların "çocuk istismarcılarını desteklediği" yönündeki söylemini desteklemeye çalışmasından başka bir şey değildi.
Damgalamanın destekçileri, hedef alınan grubun algılanan yanlışlar için suçlanması ya da cezalandırılması gerektiğine inanıyorlar. Bu kendilerinde gördükleri ahlaki üstünlükten kaynaklanıyor, bu da zihinlerinde damgalamayı desteklemelerini haklı çıkarıyor. Ahlaki üstünlük, bir ileri aşamada da damgalamayı bir tür intikam haline getiriyor.
COVID-19'un pandemi olarak ilan edilmesinin ardından, dünyanın her yerinde, COVID-19 hastalarına ve onların yakın bağlantılarına, ayrıca salgının kaynağı olduğundan şüphelenilen yerlere, kişilere ve etnik topluluklara karşı damgalayıcı tutum ve eylemler gözlemlenmişti. Dünya genelinde Çin vatandaşlarına uygulanan tecrit ve ırkçı nefret söylemleri daha da ileri giderek fiziksel saldırılara bile dönmüş, bu saldırılardan nasibini yalnız Çinliler değil, Uzak Doğu'dan olup da çekik gözlü olan herkes almıştı.
COVID-19 pandemisi sırasında yaşanan ırkçı, ayrımcı ve damgalayıcı tutumların araştırıldığı bir çalışmada katılımcılar, başkalarını suçlamanın en yaygın damgalanma türlerinden olduğunu bildirmiş; psikolojik baskı, sözlü şiddet, kaçınma ve etiketleme gibi diğer çeşitli türler de bildirmiştir. Katılımcılar damgalanmanın en yaygın etkisinin ise kaygı, ardından depresyon ve ardından sosyalleşmenin azalması olarak ortaya çıktığını söylemişlerdir.
Bu anlamda, belirli insanları dışlayan politikalar ve hizmetlerle birlikte Afrikalı öğrencileri uzaktan eğitim ile okuldan ve toplumdan izole etmek gibi önerilen yollar, ırkçı, ayrımcı ve damgalayıcı politika örnekleridir. Böyle politikaları destekleyenlerin her sözü ise açık olarak belirtmeseler bile zararlı, alaycı ve aşağılayıcı doğası aracılığıyla düşmanca bir tavrın nefret söyleminde vücut bulmuş halidir.
Medyada kullanılan sözcükler son derece önemlidir, çünkü bu sözcükler mpox hakkında ülkede kullanılan yaygın dili ve iletişimi şekillendirecektir. Gazeteciler ve medya çalışanları, çalışmalarında uygun dil ve görseller kullanarak ve içeriklerini halka sunulmadan önce doğrulayıp raporlayarak damgalama ve ayrımcılığı azaltmada önemli bir rol oynayabilirler (çok mu şey istedim acaba?). Medya ile çalışan kuruluşlar ve özellikle Sağlık Bakanlığı, bu salgın hakkında iletişim yollarını tartışmak ve damgalayıcı dil kullanım riskini azaltmak amacıyla etkinlikler ve bilgilendirme oturumları düzenlemelidir.
Irkçı, ayrımcı ve damgalayıcı söylem en az virüs kadar tehlikelidir.
Ümit Kartoğlu kimdir? Ümit Kartoğlu 1981 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi'nden mezun oldu, aynı üniversiteden Halk Sağlığı uzmanlığını 1984 yılında aldı. Türkiye'de sağlık sisteminde her kademede çalıştı. 1993 yılında Halk Sağlığı alanında doçentliğini aldı. 1988-1990 yılları arasında Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi üyeliği yaptı. İstanbul Üniversitesi Çocuk Sağlığı Enstitüsü'ndeki üç yıl görevden sonra, 1994'te ülkeden ayrılarak UNICEF'te sağlık danışmanı olarak göreve başladı. 2000-2001 yıllarında Güney Sudan'daki savaş sırasında uluslararası kuruluşların sağlık çalışmalarını koordine etmekle yükümlü Operation LifeLine Sudan'da Sağlık Koordinatörlüğü'ne getirildi. 2001-2018 yılları arasında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) Cenevre Genel Merkezi'nde aşı kalitesi ile ilgili danışman olarak görev yaptı. Şimdi Extensio et Progressio danışmanlık şirketinin kurucusu ve CEO'su olarak görev yapıyor. Kartoğlu 1974 yılından bu yana karikatür çiziyor, kişisel sergileri dışında Ohannes Şaşkal ile birlikte birçok ortak sergi açtı, ilk ortak sergileri Ankara ve İstanbul'da 1980'de Burhan Solukçu'nun anısına açtıkları K-ÖMÜR, son sergileri ise 2008'de Hrant Dink'in anısına Paris'te açtıkları Le Chiendent (Ayrıkotu) oldu. İlk karikatür kitabı ZAMAN ZAMAN Karakare yayınlarından 1986 yılında yayınlandı. 1980 darbesiyle Darwin'in biyoloji kitaplarından çıkartılması üzerine İldeniz Kurtulan'la birlikte "yoksun bırakılanlar" için DARWİN ve EVRİM KURAMI kitabını yazıp çizdi. Nihat Behram gurbetteyken şiirlerini karikatür kartpostalları olarak yayınladı. Dr. Kartoğlu'nun yayımlanmış birçok bilimsel çalışması ve kitapları bulunuyor (Bu kitapların hepsi Kartoğlu'nun web sitesinden PDF ve ePUB3 olarak ücretsiz olarak indirilebiliyor). Dr. Kartoğlu 2011 ve 2013 yıllarında yaptığı bilimsel çalışmalar nedeniyle iki kez Ludwig Rajhman Halk Sağlığı Ödülü'ne değer bulundu. http://kartoglu.ch/ |