Bir ülkenin demokrasiye bağlılığının en önemli ölçütlerinden biri, basın özgürlüğüne ve gazetecilere verilen değerdir. Türkiye tarihinin karanlık sayfalarında henüz aydınlatılmamış çok sayıda gazeteci cinayeti bulunmakta, bu cinayetlerin arkasında yer alan muhtemel yapılanmalar hepimizi demokrasi ve hukuk devleti adına kaygılandırmaktadır.
Cinayete kurban giden birçok değerli gazetecimiz, yaşamları boyunca, daha demokratik bir Türkiye için inançlarını ve düşüncelerini cesurca ifade etmişlerdir. Ne yazık ki, belki de bu cesaret yaşamlarına mal olmuştur.
Ocak ayında, Hrant Dink’i ölümünün 3. yılında andık. Yine bu ay içerisinde vahşi bir şekilde katledilen Uğur Mumcu’yu ve Mumcu’nun görüşlerini yeniden hatırladık. Bugün ise Türk basınında kalıcı bir iz bırakan, inançlarının temelinde özgürlükçülük olan ve döneminin baskıcı anlayışına tüm gücüyle karşı duran Abdi İpekçi’nin ölüm yıldönümü.
Türkiye’de çok sesliliğe, demokrasiye ve özgürlüklere içtenlikle inanan bu gazetecilerin hedef olduğu cinayetlerin henüz aydınlatılmamış olması kamu vicdanını yaralamaktadır. Ancak cinayetlerin peşini bırakmadan süreç takip edildiği sürece, cinayetler ile ilgili sorular sormaya devam ettiğimiz sürece güçlü bir demokrasi için umudumuzu da koruyabiliriz.
Cinayetlerin arkasındaki perdenin ortadan kalkması, demokratik zeminin güçlenmesi açısından bir zorunluluktur ve borcumuzdur. Yeni acıların yaşanmaması, Türkiye’nin bu karanlık tekrarlardan kurtulması ve Türk halkının demokrasiye olan inancının artması ancak bu şekilde sağlanacaktır. TÜSİAD olarak, daha yüksek standartta bir demokrasi ve etkili bir hukuk devleti oluşturulması çerçevesinde, bu ve benzeri cinayetlerin çözülmesine yönelik çabaların destekçisi ve takipçisi olmaya devam edeceğiz.
Yaşamını yitirmiş tüm demokrasi önderleriyle birlikte, Sayın Abdi İpekçi’yi bu vesile ile bir kez daha rahmetle anar, başta ailesi, yakınları ve Türk halkı ile üzüntümüzü bir kez daha paylaşmak isterim.