Amerikalı yol bisikletçisi, eski yarışçılarından Lance Armstrong 1999-2005 arasında düzenlenen Tour de France’ı (Fransa Bisiklet Turu) art arda yedi kez kazanarak önemli bir başarıya imza atmıştı. Fakat soruşturmalar sonucunda, bu başarıları doping ve performans artırıcı ilaçlarla kazandığı ortaya çıkınca, elde ettiği unvanların tamamı geri alınmış ve de profesyonel spordan men edilmişti. 18. yüzyılda, günümüzde kullanılan bisiklete en yakın tasarımı yapan Comte de Sirvac’ın ilk prototipinin ise ne pedalı ne freni ne de performans “kaygısı” vardı. Bununla beraber, el ve ayaklarınızın yerden aldığı kuvvetle aracı iterek hareket ettirebilir, hızlanmak için de en verimli yöntem olarak kendinizi yokuştan aşağıya bırakabilirdiniz. 19. yüzyılın ortalarında Van Anden Dexter ön tekerleğin pedal yardımıyla çevrildiği, ayakların hareket esnasında müdahalesiz kaldığı velespiti üretmişti. Van Anden Dexter’ın velespitinin yollara çıktığı dönemde, Thomas Edison’un 1877’de insan sesini teneke bir silindir üzerine kaydetmesiyle ses kayıt teknolojisi başladı. Aynı yıllarda Emile Berliner, gramofonu icat ederek müzik sanatının seyrini değiştirecek en önemli buluşlardan birini gerçekleştirdi. Bahsedilen zamansal aralıkta ise ses dünyası daireler ve silindirlerle başka bir anlam kazanmıştı. 1980’lerin başında CD (Compact Disc) üretilmeye başlandı; doksanların ortalarında da bisikletler disk frenleriyle donatıldı. Disklerle her şey değişmişti. Yokuşlar daha hızlı ve güvenli, sesler ise daha duyulabilir ve dijitaldi artık. Doksanlarda ise disklerin 0/1 kodlarıyla işlenmesiyle ve de sıkıştırmanın sağladıklarıyla müzik coğrafi olarak hızlı yayılabilme gücüne erişti. Müziğin dijitalleşmesi, Lance Armstrong’un bisiklet yarışlarında uyguladığı bazı yöntemlere benzer süreçleri de beraberinde getirdi: Hıza müdahale için bilgisayar uygulamaları, yayılma ve tanınırlık için markalaşma, etkileyicilik için görselliğin kullanılması, sonuçta da dijital akış platformlarının (Spotify, Apple Music, Deezer vb.) editoryal müdahaleleri… Hız, müzikte başka anlamlar içermeye başlamıştır artık.
İçinde bulunduğumuz yılda, tüm dünyada müzik endüstrisi gelirinin yüzde 84’ünü dijital akış platformları oluştururken Spotify yüzde 31,7'lik payla pazarda lider konumdadır. Müziği kayıt-dağıtma teknolojisinin kolaylaşmasının ve yokuş aşağıya hızla inmenin hazzı artarken, ‘yükselme’ fikrinin coşkusu ve insanın yeni olana ulaşamama korkusu azalıyor, aynı esnada farklı korku ve kaygı halleri ortaya çıkmaya başlamış olabilir mi? Bu iniş ve çıkışları, Spotify’ın, 2016 yılında Yıllık Özet (wrapped) uygulamasını yürürlüğe sokmasıyla ilişkilendirmek mümkün mü?
Spotify Özet uygulamasıyla, kullanıcılarına yıl içinde dinledikleri müziklerin istatistiklerini içeren kişiselleştirilmiş bir özet sunmaya başladı. Özet, kullanıcıların en çok dinledikleri şarkılara, müzisyenlere, albümlere ve türlere ilişkin bilgiler ve dinleme alışkanlıklarına dair notlar da içermektedir. Özet uygulaması yıllar içinde, en fazla müzik dinlenen gün gibi kişiselleştirilmiş hikayeler ya da müzik trendlerine dair bilgilerle kullanıcıların yıl boyu beklediği bir uygulamaya dönüşmüş gibidir. Aralık ayında açıklanmaya başlanan özet, dinleyicilerin kendilerini çevresindekilerine (gerçek hayat ya da ağırlıkla sosyal medya aracılığıyla) anlatmaya da farklılıklarını ortaya koyma alanları tanıyor gibidir. Müzik dinleme etkinliğinin hızlı dönüşümünün hangi süreçlerden geçtiğini sosyolojiden faydalanarak yorumlamak bir zamandır mümkün fakat bu pratiğin ‘tür (genre) kaygısı’, ‘dinleme dopingi’, ‘dinleyici hilesi’ gibi kavramlarla yan yana geldiğini söylemek şaşırtıcı bir hâl almaya başladı sanki!
Özellikle rock ve metal müzik dinleyicisi için özel anlamlar taşıyan İstanbul’daki Akmar Pasajı’na, etkin ve tutkulu müzik severlere değerli katkılarda bulunan Ayhan Çetiner (Apaçi Ayhan) 2 Aralık 2006’da hayatını kaybetti. Ölümünden iki sene sonra Spotify, on yıl sonra da Özet uygulaması dinleyicilerin kullanımına açıldı. Etkin ve özel bir konumda değer kattığı Pasaj plak, CD, kaset, dergi ve fanzinlerle müzik ve insan arasında ilişki kuruyordu. Önemli müzik yazarlarından Murat Beşer, kitabı Yoldan Çıkmış Simalar’da (2017)[1] dinleme etkinliklerine dair kapsamlı saptamalarda bulunurken, bir köşe yazısında şöyle demektedir: “[…] Bir Amon Düül plağını dinlemek ve kasete çekmek için Apaçi Ayhan ile şehirlerarası yol kat ettiğimi dün gibi anımsıyorum”.[2] Bu cümlede yer alan ifadelerin her birinin üzerine düşünmek, Comte de Sirvac’dan Lance Armstrong’a olan süreci değerlendirmek için ipuçları verebilir: “Plak dinlemek”, “kasete çekmek”, “şehirlerarası yol”, “katetmek.” Analog dinleme ortamlarından dinleme etkinliğinin hazzına ve de buna ulaşmak için katedilen uzun yolun deneyimlenmesini içeren cümle; gününüzde idrak edilmesi giderek güçleşen ve belki de çoğu olaydan daha hızlı yayılan müziğin, yıllık özete dönüştüğünün karşıtı gibidir. Amon Düül’ün çıktığı bölgeden yayılan politik anlayış karşısındaki tutumuyla Beşer ve Apaçi Ayhan’ın müziğe erişme arzusunun altında yatan atalet karşıtlığı hareketini yan yana düşünmek çok da absürt olmayacaktır. Sürecin ayrıntılarını bilmeden de olsa olası zorluklarını hissetmeye çabalamak, yolların başkalaştırıcı ihtimallerini düşünmek, kendine has bir deneyim olabilir mi? Sahiden içinde olmadığımızdan kaygı da hissetmiyoruz üstüne üstlük!
Yukarıda kullandığım ‘tür (genre) kaygısı’, ‘dinleme dopingi’, ‘dinleyicisi hilesi’ ifadeleri yoğun bir süreci katetmeyi değil sene bazında özetlenmenin içerdiği sosyal kabullenme muhasebesinin netameli sürecine gönderme yapmaktadır. Özet uygulaması çıktığından bu yana yaptığım gözlemlere, deneyimlerime ve sorgulamalarıma göre bunda bir iş var! Özetinin, istediği ya da kabul göreceğini düşündüğü içerikle çıkması için mekânda dahi durmadan platformu “uygun” müziklerle saatlerce aktif tutması, tercih ettiği müzikleri dinlediği hesabına ek olarak istediği özeti ona sağlayacak başka bir hesap edinmesi, genel eğilimler doğrultusunda özgün tercihlerini kenara itmesi…
Yıl bazında en fazla dinlenen müzik parçaları, müzisyenler, türler ya da takip edilen listeler üzerine değerlendirme yapmak değişime dair ‘eğlenceli’ ipuçları verir bize. Bir zamanların “300-500” sözcüklerinin ardıl sesçil frekansları bugün “Cıstak”[3] olarak tınlıyor. Değişim kimleri kaygılandırıyor ya da kaygılanmamak için konunun üzerinde kimler duruyor zor sorular…
Kaygı, bölgeden bölgeye içeriği ve sebepleri değişen, bu nedenle de anlaşılması gitgide zorlaşan hislerin başında geliyor. Belli oranda bireysel ve toplumsal kaygının artışını gözlemlerken, 2016’dan beri yılın son ayında başka bir ‘kaygılanma türünü’ gündeme getirmenin -hele ki böyle çetrefilli bir gündemde- ne anlamı olabilir? Mesela; paylaşılan topluluk nezdinde kabul edilmesi umulan özetlere, farklı yöntemler kullanarak kavuşan dinleyicinin elinden “başarısını” almayı değil de kabul edilmenin ne demek olduğunu tekrar düşünmek; emek yoğun bir dinleme eylemi yerine müzik akışını ve erişimini sağlayan düzeneklere dair eleştirel yaklaşımı gündeme getirmek…
Kudret Kurtçebe, tek parça hariç tüm söz ve müziğini yaptığı Şizofren[4] albümünü 1999’da Ada Müzik’ten çıkarttı. Çalışmada yer alan parçaların neredeyse tamamının değindiği temalar gelmekte olan dönem adına özel anlamlar içermekteydi. İşitselden sonra görsele geçilen dönemde klibi de yayımlanan “Şöhret” parçasının sözlerinin bir bölümü, olacaklara dair bir öngörü içerir gibidir:
Çocuk rahatsız mısın?
Şöhret olmaktan.
Korkma aynalardan
Korkma bak!
Kendini gör!
Kudret Kurtçebe bu albümden sonra profesyonel müzik yaşantısına mesafe koymuş[5] olsa da tamamen kopmamış, bisikletle kurulan başka yolların paylaşımlarında[6] yer almaya başlamıştır. Albümün CD’sini Ankara Dost Kitabevi’nden alma sürecini düşündüğümde zihnime bu yazıya konu olan bisiklet ve yolların geçmiş özeti geliyor…
Kaset, CD ya da plak gibi dinleme ortamları Pinokyo ya da BMX bisiklet özlemini canlandırabilir. Geçmiş, hatırlama/hatırlanma sayesinde parlak kalabilen bir zaman donukluğu ise eğer, müzik dinleme etkinliği, özümsenerek parlak kalabilir. ‘Sahici’ müzik deneyiminin kimilerini “yoldan çıkartabileceği” ise belki de gündemimizde hep olmalıdır.
Not: Aralık’ta gidenlere…
[1] Beşer, M. (2017) Yoldan Çıkmış Simalar, İletişim: Ankara.
[2] https://haber.sol.org.tr/yazarlar/murat-beser/yasam-ve-muzik-dinleme-formatlari-1-kasetler-70223. [Erişim: 15.12.2024]
[3] Müzik akış platform rakamına göre 2024 yılında Türkiye’de en çok dinlenen şarkının adı
[4] https://open.spotify.com/intl-tr/album/08ew6R5u3Y1p6EEVsK0JA5?si=gl_51suLRwOtCLx_GA-ntg
[5] Müzik paylaşımlarına farklı platformlardan ulaşılabilir.
[6] https://www.youtube.com/watch?v=uRudhDgL5Z0 [Erişim: 28.12.2024]
Tunca Arıcan kimdir?Tunca Arıcan; ODTÜ Sosyoloji bölümünde lisans eğitiminin ardından, aynı bölümden Ankara ve İstanbul karşılaştırmalı, clubbing ve elektronik dans müziği üzerine yazdığı tez ile yüksek lisans derecesini aldı. Doktora derecesini, Hollanda’da Türkçe Rap üzerine çalışarak Bergen Üniversitesi’nden (Norveç) aldı. 2017 yılından bu yana, Hacettepe Ankara Devlet Konservatuvarı Müzikoloji Anabilim Dalı’nda öğretim üyesi olarak görev yapmaktadır. |