Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanmasının ardından İçişleri Bakanlığı, Özer’i geçici bir tedbir olarak görevden uzaklaştırıldı ve Can Aksoy’u (İstanbul Vali Yardımcısıydı) Esenyurt Belediye Başkanı vekili olarak görevlendirdi. Yani kamuoyunca bilinen nitelemeyle “kayyım ataması” yapıldı.
Konuyla ilgili hükümler karman çorman olduğu için meseleyi dağıtmadan, çapraz atıfları sadeleştirerek, sadece Esenyurt Belediye Başkanı özelinde ve kamuoyunun bildiği ifadeyi, yani “kayyım” kavramını kullanarak anlatacağım.
Kayyım atanması meselesi nedir?
Öncelikle şunu söyleyelim: Türkiye’de belediye başkanlarının görevden uzaklaştırılmaları mümkün.
Bu konuda bir Anayasa hükmü (md. 127/4) var.
Diyor ki:
“[G]örevleri ile ilgili bir suç sebebi ile hakkında soruşturma veya kovuşturma açılan mahalli idare organları veya bu organların üyelerini, İçişleri Bakanı, geçici bir tedbir olarak, kesin hükme kadar uzaklaştırabilir.”
Buna göre görevden uzaklaştırma, belediye başkanının “göreviyle ilgili bir suç” sebebiyle soruşturulması koşulunda mümkün. Tersten söylersek, göreviyle ilgili olmayan suçlardan ötürü soruşturmalarda bu yetki kullanılamaz.
Zaten konuyla ilgili Belediye Kanunu’ndaki düzenleme (md. 47/1) de benzer.
Diyor ki:
“Görevleriyle ilgili bir suç nedeniyle haklarında soruşturma veya kovuşturma açılan belediye organları veya bu organların üyeleri, kesin hükme kadar İçişleri Bakanı tarafından görevden uzaklaştırılabilir.”
Öte yandan, söz konusu Kanun’da (md. 45/1), belediye başkanının uzaklaştırılması veya tutuklanması gibi bir durum oluştuğunda ne yapılacağı da düzenlenmiş: Belediye meclisi, bir başkan vekili seçer.
Normalde usul budur.
Durum gayet net olsa gerek.
Esenyurt vakası Anayasa’ya neden aykırı?
Şimdi gelelim Esenyurt vakasına.
Bu vakadaki kayyım atamasında Anayasa’ya aykırılık var. Bunun esas nedeni, az önce bahsettiğim düzeneği 2016 yılında bozan yeni bir hüküm (md. 45/2).
Bu yeni hüküm, bir belediye başkanının “terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları” sebebiyle görevden uzaklaştırılması veya tutuklanması söz konusu olursa İçişleri Bakanının bir görevlendirme (kayyım ataması) yapmasını öngörüyor.
Bana kalırsa bu yeni hüküm üç yönden sorunlu.
Birincisi: Anayasa, “terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları” sebebiyle görevden uzaklaştırmadan bahsetmiyor. Dediğim gibi bu usul, sadece “görevle ilgili suçlar” bağlamında öngörülmüştür. Anayasa’da olmayan bir ekleme, kuralı genişletmek anlamına gelir ve sorunludur. Somut olayda da görevle ilişki kurulmadığı için uygulama anayasal dayanaktan yoksun.
İkincisi: Yeni hüküm, terör suçu nedeniyle uzaklaştırmayı kimin yapacağını düzenlemiyor. Uzaklaştırılan belediye başkanının yerine “kayyım ataması” yapacak kişi İçişleri Bakanı, bu tamam. Ama altını çiziyorum: Bu yetki, İçişleri Bakanına yeni bir kişi görevlendirme (kayyım ataması) için tanınmış, “uzaklaştırma” için değil. Demek ki terör suçu bağlamında uzaklaştırmayı kimin yapacağı konusunda kural yok. Kural yoksa da yetkisizlik var.
Üçüncüsü: “Terör veya terör örgütlerine yardım ve yataklık suçları” ifadesinin anlamı net değil. Acaba Terörle Mücadele Kanunu’nda sayılan sınırlı sayıda suçlar mı kastedilmektedir, yoksa terör örgüt faaliyeti kapsamındaki diğer tüm suçlar da bu kapsamda mıdır? Bu konuda bir belirlilik yok. Eğer belirlilik yoksa, o zaman orada kanunilik (kanunun kalitesi) itibarıyla bir sorun var demektir.
Bu üç nedenle ve bunlara eşlik eden (teknik nedenlerle ayrıntısına girmiyorum) nedenlerle uygulama Anayasa’ya aykırıdır.
Peki ne yapılması lazım?
Bu konu idari yargıya taşındığında, hükmün somut norm denetimi yoluyla Anayasa Mahkemesi’ne gönderilmesini ve AYM’nin hızlı bir karar almasını öneriyorum.
Tolga Şirin kimdir?Tolga Şirin, İzmir'de doğdu. İstanbul Barosu'na kayıtlı avukat ve Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Anayasa Hukuku Anabilim Dalı'nda doçent olarak çalışmaktadır. Hukuk alanındaki lisans ve lisansüstü eğitimini Marmara Üniversitesi'nde tamamladı. Lisans eğitimi sonrasında Londra Birkbeck Üniversitesi'nde insan hakları hukuku eğitimi aldı; doktora ve doktora sonrası aşamalarda Köln Üniversitesi Doğu Hukuku Enstitüsü'nde araştırmacı olarak görev yaptı. TÜBİTAK Sosyal Bilimler Programı ve Raoul Wallenberg Enstitüsü bursiyeridir. Aybay Vakfı (2010) makale yarışması ödülünün sahibidir. 2006-2008 yılları arasında İstanbul Barosu İnsan Hakları Merkezi yürütme kurulu üyeliği yaptı. Ondan fazla kitap ve çok sayıda makalesi olan Şirin, İngilizce ve Almanca bilmektedir. Geçmişte Radikal ve BirGün gazeteleri ile Güncel Hukuk dergisinde güncel yazılar yazan Şirin, haftalık yazılarını 2020'den beri T24'te yayımlamaktadır. |