Caz dünyasının iki usta ismi Ali Perret ve Ricky Ford, 1 Kasım akşamı İBB Cemal Reşit Rey Konser Salonu’nda karşı karşıya gelecek. "Big Band Battle: The Clash of the Titans" başlığı altında, iki büyük caz orkestrası ülkemizde ilk kez kıyasıya bir müzikal düello gerçekleştirecek. Ülkemizin önde gelen caz müzisyenleri Ali Perret’in orkestrası olarak saf tutarken; New York, Londra, Paris’ten gelen müzisyenler ise Ricky Ford’un öncülüğünde sahnede olacak.
Cazın bu tür atışmaları, kökenleri itibariyle bir rekabetten ziyade, yaratıcı bir etkileşimi ve dayanışmayı simgeliyor. Tıpkı Anadolu’nun köklü aşık geleneğinde olduğu gibi… Bu atışmalar, icra edilen sanatı da sanatçıyı da besliyor ve elbette dinleyici de bu ziyafetten nasibini alıyor.
Konser öncesi kendileriyle kısa bir soru cevap gerçekleştirdik.
-Bu düello, iki orkestra arasındaki etkileşim üzerine kurulmuş bir gelenek. Sizce bu tarz müzikal düellolar, caz müziğinin ruhunu ve enerjisini nasıl yansıtıyor?
Ali Perret: Bu performanslar, aslında bir sahne şovu değil. Müzisyenler sahnede sadece dinleyici için olmuyor, birbirlerini şaşırtıyorlar, karşılıklı bir deneyim yaşıyorlar. O an herkesin egosu dışarıda kalmış oluyor. Sahnedeki bu düellolar rekabet gibi görünse de aslında bir dayanışma… Orada birlikte büyüyor ve zenginleşiyoruz.
Ali Perret
-Bu müzikal düelloyu nasıl tanımlıyorsunuz?
Ricky Ford: Bu müzikal düello, müziğin sanatına adanmış yılların bir doruk noktası ve bu durumda Big Band dilinin bir yansımasıdır. Big Band terminolojisi, kökenlerinde büyük bir kitleyi kazanmak ve sahne almak için rekabetin oldukça yoğun olduğu bir yapıya dayanıyordu.
100 yılı aşkın bir sürenin ardından geriye kalanlar; kayıtlar, videolar, kitaplar ve eğitim kurumları... Bizim bu "Battle" (düello) ile yapmaya çalıştığımız şey ise, o sese yeniden ulaşma arzusu.
-İki büyük caz orkestrasının aynı sahnede buluşması bir yandan iş birliği, bir yandan da bir rekabet ortamı yaratıyor sanırım.
Ricky Ford: Bu projenin ve performansın tüm konsepti, heyecanlı bir bekleyiş, iki bestecinin fikirlerine duyulan saygı ve bilinmeyenin getirdiği unsur üzerine kurulu; tüm bunlar belirli bir sinerji yaratıyor.
Ricky Ford
-Caz orkestrasının müzikal atışması, Anadolu'nun aşık geleneğine benziyor sanırım.
Ali Perret: Elbette, her şeyden önce köklü bir gelenek olmalarıyla benziyor ve müziğin sosyal ve kültürel bir etkileşim biçimi olarak nasıl işlediğini gösteriyorlar. Anadolu aşık geleneği sözlü bir gelenek, tabi cazın da sözlü formları var.
Bizim sunacağımız formatta, müzikler yazılı ve her iki orkestraya da atışmaları kontrol edebilme imkânı tanıdık. Tabi, doğaçlama solo kısımları serbest… Orası tüm özgürlükleriyle yaratıcılıklarını konuşturacakları alan.
-Caz, sürekli kendini yenileyen bir müzik türü. Sizce günümüz caz müziği hangi yeni yönlere evriliyor ve bu evrimde siz nasıl bir rol üstleniyorsunuz?
Ali Perret: Caz müziği ile ilgili popülist yaklaşımlar, müziğin gerçek potansiyelini sorgulatan bir tehlike oluşturuyor. Benim gibi çağdaş sanatçıların görevi, bu tür yaklaşımlara karşı durmak ve sanatı yaşatmak olmalıdır. Sanat, kitlelere yutturulmaya çalışılan bir ürün olmaktan öte, bireysel ve toplumsal bir iletişim aracı olmalıdır. Benim müziğim, bu geçiş döneminde, cesur ve analitik düşünme kabiliyetiyle şekilleniyor, bu sayede cazın geleceğine dair umut dolu bir perspektif sunmayı amaçlıyorum.
Ali Perret
-Cazın günümüzdeki durumu hakkında ne düşünüyorsunuz?
Ricky Ford: Caz çok sağlıklı bir durumda ve müzisyenler bu sanat formuna bağlı kaldığı sürece varlığını sürdürecek. 1930'larda kurulmuş birçok amatör oluşum halen varlığını sürdürmektedir. Aynı şey önceki müzik türleri için de geçerlidir.
Solo sanatçı her zaman caz müziğini yenileyecektir.
-Caz müziğinde kimlik oldukça önemli. Sizce Türk müziğinin motifleri caz müziği ile nasıl harmanlanıyor? Kendi müzikal kimliğinizi nasıl tanımlıyorsunuz?
Ali Perret: İkisi zeytinyağı ve su gibi birbirine karışamıyor; bu da aralarındaki temel farklılıklardan kaynaklanıyor. Ana sorunlardan biri, yanlış armonik yaklaşımlar. Ayrıca, bu konuda yeterince araştırma yapılmaması ve popülist yaklaşımlar, gerçek potansiyelin ortaya çıkmasını engelliyor. Bu durumun altında yatan en büyük neden ise tembellik.
Kimlik, evrensel sanatta etnik yaklaşımla oluşmuyor. Evet, müzik yerel kökenlere sahip olabilir, ama küresel ve çağdaş bir yaklaşım benimsemek, bilgi, bilim ve sürekli çalışma gerektiriyor. Bu, müzikal kimliğin gelişimi için kritik bir süreç. Türkiye'de büyümüş ve bu kültürü yaşamış biri olarak, müzikal kişiliğimin şekillenmesinde bu deneyimlerin faydalı olduğunu düşünüyorum. Kendi müzikal kimliğimi, hem yerel unsurları hem de evrensel değerleri harmanlayarak tanımlıyorum; bu da ifade biçimimi zenginleştiriyor.
-Enstrümanınızın (saksafon) sizdeki yerini, tanımını merak ediyorum.
Ricky Ford: Enstrümanınızla olan etkileşiminizi tanımlamak, ömür boyu süren bir deneyim. Bu, ay ve güneş gibi bir şey; tekrarlayan ve rastlantısal bir doğası var. Hep aynı görünürler ama detaylar sürekli bir değişim içindedir.
Charlie Parker’ın dediği gibi "Saksafonu sen çalmazsın, saksafon seni çalar."
Ricky Ford
-Son olarak Duke Ellington ve Charles Mingus gibi efsanelerle çalıştınız. Onlardan hayata ve müziğe dair öğrendiğiniz en önemli şey neydi?
Ricky Ford: Duke Ellington ve Charles Mingus, hem müzisyenlerde hem de genel dinleyici kitlesinde ulaşılabilir kişilerdi. Bu özellik, hem hayatımda hem de müziğimde beni derinden etkiledi.
Ali Perret hakkında: Türkiye’nin en önemli kompozitör, piyanist, caz sanatçısı ve eğitimcilerinden biri olan Ali Perret, New York Brooklyn’de doğmuştur. Berklee College of Music'ten piyano ve kompozisyon bölümlerinden şeref derecesiyle mezun olduktan sonra uluslararası alanda sanatçı ve eğitimci olarak kariyerini sürdürürken, İstanbul Bilgi Üniversitesi Müzik Bölümü’nü kurarak Türkiye’de müzik eğitimine yeni bir dinamik getirmiştir. Uzun bir dönem bu bölümün başkanlığını üstlenmiş, Butch Morris, Ricky Ford, Donovan Mixon gibi önemli hocaların eğitim vermesini ve çok sayıda genç sanatçının yetişmesini sağlamıştır. Ali Perret aynı zamanda eğitim disiplinini oluşturduğu ve Amerikan müzik okullarıyla eşdeğer programlara sahip Nica Academy’nin kurucu ortağıdır. |
Ricky Ford hakkında: Dünyadaki tüm caz severlerin yakından tanıdığı ve takip ettiği efsanevi bir saksafon sanatçısı ve kompozitörü Ricky Ford, uzun yıllar Duke Ellington ve Charles Mingus ile birlikte çalmıştır. New England Conservatory B.A. Music Performance ve Brandeis University M.A. Composition bölümlerinden başarıyla mezun olan Ricky Ford, Brandeis University’sinde Artist in Residence programında bulunmuştur. Ali Perret’nin kurduğu İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak bulunmuş ve birçok genç sanatçıyı yetiştirmiştir. Touchy Jazz Festivali’nin kurucusu olan Ford aynı zamanda Galerie 14’ün kurucusu ve küratörüdür. Dünyanın önde gelen müzik şirketleri tarafından bugüne dek yayınlanmış 20’nin üzerinde albümü olan Ricky Ford, Chevalier des Arts et des Lettres High French Distinction ödülü sahibidir. |
Sümeyra Gümrah kimdir? Sümeyra Gümrah Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV ve Sinema Bölümü'nden mezun oldu. Öğrenim süreci boyunca Kanal D bünyesindeki radyolarda görev aldı. Yönetmen yardımcısı olarak başladığı kariyerini, kültür sanat sektöründe basın danışmanlığı yaparak devam ettirdi. 2006 - 2013 yılları arası Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda görev yaptı. Fatma Berber ile kaleme aldığı Destek Yayınları'ndan Bir Pera Masalı isimli gezi kitabı ve Pink Floyd - Kilidi Açamazsan Kır Kapıyı isimli biyografi kitabı; Ayrıntı Yayınları Düşbaş Kitapları'ndan Bir Porsiyon Sanat isimli kitapları bulunuyor. |