Akdeniz'in iki yakasında, sıcak güneşin altında yetişen iki zengin müzik geleneği, zamanın ötesinde bir köprü kuruyor. Flamenko ve Türk müziği, ayrı gibi görünse de güçlü duygusal ifadeleri, derin hüzünleriyle, neşe ve coşkuyu bir arada sunuyor.
İspanya'nın kıvrımlı sokaklarında doğan flamenko ve Anadolu'nun yamaçlarından yankılanan ezgiler, yaşama telaşına ve insan ruhuna dair öyküler anlatır. Bu melodik öyküleri dinlemek içinse sadece kulakları değil yürekleri de açmak gerekir. Her nota, her melodi, Akdeniz'in bu iki kıyısında yüzyıllar boyunca süzülmüş kültürel hafızanın izlerini taşır.
Tarih boyunca Endülüs'ten Anadolu'ya uzanan eski yollar, bu iki müzik türünün de köklerini beslemiş. İslam'ın altın çağında, Endülüs'te Müslüman, Hristiyan ve Yahudi kültürlerinin iç içe geçtiği bu topraklar, müzikal bir çeşitliliği de beraberinde getirmiş. Bu tarihsel ve kültürel geçişler, flamenko ile Türk müziğinin birbirine yabancı olmadığının, uzun zamandır süregelen bir diyalogun parçaları olduğunun da kanıtı.
Grammy ödüllü sanatçımız Cenk Erdoğan ve Latin Grammy ödüllü İspanyol gitarist Rycardo Moreno ile, 3 Mayıs'ta İBB Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu'nda verecekleri konser öncesi; Selin Çelik prodüktörlüğünde gerçekleştirdikleri "Connected Disconnection" adlı projelerini ve müziklerini konuştuk.
"Müzikle iletişim kurabilen iki gitarist"
- Cenk Bey merhaba, sizin İspanyol müziği ile tanışmanız nasıl oldu?
Cenk Erdoğan: Babamın plaklarını karıştırırken Flamenco müziği ile tanıştım. Hâlâ evimde duran bir Paco Peña plağı vardı. Hemen ardından Paco De Lucia'nın konserine gitmemle birlikte, her şey benim için başka bir boyuta taşındı ve bu konser sonrasında gitarist olmaya karar verdim.
- İspanyol müziğiyle tanışmanız, müziğe başlamanızı sağlamış. Peki, Rycardo Moreno ile yaptığınız albüm "Connected Disconnection" esnasında yaşadığınız deneyimleri paylaşabilir misiniz?
C. Erdoğan: Albüm süreci gerçekten çok ilginçti diyebilirim. Birbirimizin dilini konuşamıyoruz, aramızdaki tek ortak dil müzik oldu. Gerçekten armoni ve melodiler bizi birbirimize bağladı. Tecrübeli iki gitarist olarak birbirimizi anlamak için gitarlarımızı dinlemek yeterliydi, ancak bu deneyim kolay değildi. Bu albümü dinlediğinizde, müzikle iletişim kurabilen iki gitarist göreceksiniz.
- Kasım ayında projenizi Uluslararası Madrid Caz Festivali kapsamında çaldınız. Seyirci ile iletişiminiz nasıldı? Perdesiz gitara olan ilgi nasıl?
C. Erdoğan: Her şeyden önce, İspanya gibi gitarın kalbi olan bir ülkede çalmak benim için çok heyecan vericiydi. Dinleyiciler çok deneyimli, tabii ki ne ustalar dinlemişler! Perdesiz gitarı ilk duyduklarında şaşırıyorlar, gördükleri enstrüman aynı gitar ama sesi farklı :) Ancak hemen bu durumu benimsediklerini sahneden net olarak görebiliyorum. Flamenco müziğinin makamlara yabancı olmaması nedeniyle çok keyifli bir konser geçirdik.
- Bu proje sizin İspanya'daki bilinirliğinizi artırdı mı? Gelecekte İspanya'da başka projeleriniz olacak mı?
C. Erdoğan: Elbette artırdı. Bu albümün fikir annesi Selin Çelik, Rycardo ile çalmamızın iyi olacağını düşündü ve bu kararın doğru olduğunu verdiğimiz her konserde görüyoruz.
- İki ülke kültürünün benzerliklerine dair sizin deneyimleriniz neler?
C. Erdoğan: İspanya'da büyüyen müziğin köklerinin tarihte bizim topraklarımıza değdiğini görebiliyoruz. Anadolu çok doğurgan bir enerjiye sahip; makamları, kültürü ile İspanyol kültürüne yakın. İspanyolların yüksek kahkahaları ve eğlence anlayışları bizimkilerle çok benziyor; yani derinden bir bağ hissediyorum.
- Grammy aldığınız projeden biraz bahseder misiniz? Bu ödülün kariyerinize nasıl bir etkisi oldu?
C. Erdoğan: Amerika turnesinde beraber çaldığımız harika gitarist Jim Kimo West, pandemide benim gibi boş durmayanlardandı. Bana müziklerini yolladı ve bir parçada yer almamı istedi, ben de tabii ki kabul ettim. New Age stilindeki bu albüm Grammy ödülü kazandı ve ben de 'featuring artist' olarak ödülü onunla paylaştım. Bu sene son albümüm "Ara" Grammy'de ilk iki etabı geçti ama finale kalamadı. Ancak umudum sonsuz, bir gün bu ödülü ülkeme getirmeyi hayal ediyorum.
* * *
"Türk müziği dünyada bir referans"
- Merhaba bay Moremo, ülkemize hoşgeldiniz. Gitar çalmaya başlama hikâyeniz nedir ve bugüne kadar olan süreçte sizdeki evrilmesini merak ediyorum.
Rycardo Moreno: Gitara ilgim babam sayesinde başladı. Babam profesyonel bir gitarist olmasa da, Jerez, Moron ve Lebrija bölgelerinin gitar çalma tarzlarına büyük bir ilgi duyuyordu. Gitar çalmada doğal bir yeteneğim olduğunu düşünüyorum; çünkü gitar çalmaya başladıktan sadece birkaç ay sonra buleria, solea, seguiriya gibi farklı stilleri çalabiliyordum ve çok genç yaşta kendimi enstrümanımla ifade edebiliyordum. Armoni, teknik ve doğaçlama yeteneklerim enstrümanımı dünyaya duyurmamı sağladı.
- İstanbul'da konser vermek sizin için ne anlam ifade ediyor ve Türk müziği ile olan bağlantınızı nasıl değerlendiriyorsunuz?
R. Moreno: İstanbul'u büyük bir kültürel seviye olarak algılıyorum; müziğe ve sanata çok duyarlı bir toplum.
Türk müziği orijinal enstrümanları, mikrotonlarla zenginleştirilmiş gamları ve orijinal melismaları ile dünyada bir referans.
Türk müziğiyle ilişkim, gönülden hayran olduğum müzisyen Erkan Oğur üzerinden yankılanmaya başladı. Geleneksel müziğinizin ses ve ritimleriyle kendimi fazlasıyla özdeşleştiriyorum ve hatta bazen onları çalma fırsatı bulduğumda kendimi çok rahat hissediyorum.
- "Connected Disconnection" albümünüzde Türk müzisyen Cenk Erdoğan ile iş birliği yapmanızın arkasındaki ilham kaynağı da bu sanırım?
R. Moreno: İlham şüphesiz gitardı; bizi birleştiren altı teldi ve fretless (perdesiz) gitar ile flamenko gitarının farklı özellikleriydi. Bu birlikteliğin temel taşlarından biri de İstanbul'daki ilk buluşmayı düzenleyen yapımcı Selin Çelik'tir.
- Flamenko müziği ve Türk müziği arasında bulduğunuz benzerlikler ve farklılıklar nelerdir?
R. Moreno: Her iki müzik türünde de ifade ve duygu çok benzer ve derin. Mikrotonlar gibi benzerliklerin olduğunu söyleyebilirim. Bu müzik türlerinde kullanılan enstrümantasyon nedeniyle estetik ve akustik açıdan farklılık gösteriyor, ancak her ikisi de binlerce yıllık bir geleneği koruyor ve bu da onları birçok açıdan birleştiriyor.
- Albümünüzdeki "Bülbülüm Altın Kafeste" ve "El Mantillo" gibi parçaları seçme süreciniz nasıl işledi?
R. Moreno: Cenk, Selin ve ben, albüm için oluşturduğumuz orijinal bestelerin dışında, her ülkeden birer geleneksel müzik ekleyerek repertuarı temsil edecek iki temel direk oluşturmaya karar verdik. Bülbülüm Altın Kafeste ve El Mantillo bu şekilde albümün iki ana direği oldu.
- Tarzınız ve seçtiğiniz gitar farklı olmuş olsa da Metallica'nın solisti James Hetfield'ın "Kaliteli olan gitarlar değil, onları kullananlardır." diye bir sözü var, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
R. Moreno: Ben de James Hetfield gibi düşünüyorum. Gerçekten de müzik aletinin kalitesinden ziyade, onu kullanma şekli ve sanatçının yeteneği önemlidir.
- Kendi tarzınızı nasıl tanımlarsınız?
R. Moreno: Benim tarzım flamenko; flamenko içinde, cante ve stiller yaratan bir ailede doğdum. Hayatımın ilk aylarından itibaren canteye çekildim ve tüm hayatım boyunca bu müziği araştırmaya adadım. Hayatımın bazı dönemlerinde caz, çağdaş veya Güney Amerika müziği gibi diğer tarzlara yöneldim, bunları sırf meraktan anlamak istedim ve bu tarzlardan flamenkoya getirdiğim bazı unsurlar bugün birçok gitarist, şarkıcı veya genel olarak müzisyen tarafından kullanılıyor. Bu da benim için büyük bir memnuniyet kaynağı.
- Müziğiniz aracılığıyla izleyicilere aktarmayı umduğunuz en temel duygu veya mesaj nedir?
R. Moreno: Sahneye çıktığımda asla ne aktarabileceğimi düşünmem, kulislerde konsantrasyon çalışması yaparım ve zihnimin kopması için içsel bir yolculuğa çıkarım. İmprovize ettiğimde havada bulunan müziği toplamaya çalışırım ve yorumlarken dokunuş ve ritimde inceliği ararım, tam da havada seyirciyle bir uyum ararım. Sonra onlar bana duygularını aktarırlar ve hissettiklerini duymak beni çok şaşırtır.
- Teşekkürler. Konseri heyecanla bekliyorum.
Sümeyra Gümrah kimdir? Sümeyra Gümrah Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV ve Sinema Bölümü'nden mezun oldu. Öğrenim süreci boyunca Kanal D bünyesindeki radyolarda görev aldı. Yönetmen yardımcısı olarak başladığı kariyerini, kültür sanat sektöründe basın danışmanlığı yaparak devam ettirdi. 2006 - 2013 yılları arası Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda görev yaptı. Fatma Berber ile kaleme aldığı Destek Yayınları'ndan Bir Pera Masalı isimli gezi kitabı ve Pink Floyd - Kilidi Açamazsan Kır Kapıyı isimli biyografi kitabı; Ayrıntı Yayınları Düşbaş Kitapları'ndan Bir Porsiyon Sanat isimli kitapları bulunuyor. |