Bazı yerler vardır, gözlerinizi kapatıp bir süre orada dursanız sanki başka bir zamana yolculuk edecekmişsiniz gibi… Çatalhöyük, işte böyle bir yer. Tarih boyunca birçok uygarlığa ilham olan Anadolu’nun kalbinde, dünyanın zaman tüneli duraklarından biri adeta.
Çatalhöyük, yalnızca taş ve topraktan ibaret bir antik yerleşim değil. Taş, toprak olarak gördüğümüz o alan, insanlığın avcı-toplayıcı düzenden yerleşik hayata geçişinin ilk izlerini taşıyor. Tarımın, hayvancılığın, sanatın ve toplumsal yaşamın bu ilk beşiğinde, medeniyetin ilk adımlarını atan insanların fısıltısını duyabilirsiniz. Her bir taş, her bir iz, zamanın akışında bir yankılanıyor sanki… Ve o yankı, bugün hâlâ bize çok şey söylüyor.
Kazı alanı
Zaman, mekân ve şehir
Konya Ovası’nın uçsuz bucaksız düzlüğünde, Çarşamba Çayı’nın huzur veren akışıyla çevrili bu yerleşim, sadece bir höyük değil; yaşamın kendisinin inşa edildiği bir merkez.
Çatalhöyük’ün duvarlarına işlenmiş av sahneleri, boğa başları, doğum temsilleri bir medeniyetin inançlarına, umutlarına ve doğayla olan bağlarına dair çok şey anlatıyor.
Burada, sadece geçmişi değil, insanlığın ilk rüyasını da görebilirsiniz. İbn-i Haldun’un sözlerindeki gibi: “Şehir, medeniyetin beşiğidir.” Eğer öyleyse Çatalhöyük, bu beşiğin ilk sallantısıdır. Mekânın, zamanın ve insanın buluştuğu bu topraklarda medeniyetin ilk adımlarının izlerini sürebilirsiniz.
Geçmişe modern bir köprü: Çatalhöyük Karşılama Merkezi
Konya Büyükşehir Belediyesi’nin Çatalhöyük’e inşa ettiği Karşılama Merkezi, geçmişin ruhuyla günümüzü bir araya getiriyor. Tarihi dokuyu modern bir anlayışla buluşturan bu yapı, bir zaman kapsülü gibi.
Çatalhöyük kazı alanına ziyaret etmeden hemen önce bizi karşılayan “Karşılama Merkezi” bir karşılama alanı olmanın ötesinde başlı başlına bir müze. Merkez, 9000 yıl öncesine ait buluntuların oldukça başarılı replikalarıyla donatılmış beş sergi salonu ile kazı alanına geçmeden önce ziyaretçiyi hazırlıyor.
Karşılama merkezi
Geçmişe yolculuğun beş durağı
1. Kazıların izinde
Karşılama Merkezi’ndeki ilk sergi alanında, Çatalhöyük’ün 1958 yılında keşfedilmesinden günümüze kadar devam eden kazı çalışmaları hakkında derinlemesine bilgiler yer alıyor. Bu bölümde, kazılara öncülük eden bilim insanlarının hikâyelerini, araştırma sürecinde kullanılan yöntemleri ve elde edilen buluntuların korunma aşamalarını öğreniyorsunuz. Ayrıca, antropoloji, restorasyon ve arkeobotanik laboratuvarlarının işleyişi ziyaretçilere görsel materyaller eşliğinde aktarılıyor. Kazıların bilimsel faaliyet olmanın ötesinde tarihle bağ kurmanın yoğun çabası olduğunu anlıyor o aşkı hissettiriyorsunuz. Koridorda, dünyanın farklı yerlerinden keşfedilmiş önemli arkeolojik alanların anlatıldığı sesli panolar, tarihin geniş coğrafi bağlamını önümüze seriyor.
Birinci bölüm
2. Doğa ve İnsan
İkinci sergi alanı, Çatalhöyük’ün Neolitik ve Kalkolitik çağlardaki doğal çevresini keşfetmek için tasarlanmış. Salonun en etkileyici özelliği, ana duvarı kaplayan hareketli projeksiyon canlandırması. Burada, bölgenin 9000 yıl öncesindeki bitki örtüsü, hayvan toplulukları ve jeolojik yapısı detaylı bir şekilde anlatılıyor. -O dönemle ilgili bir zamanlar bolca okuma yaptığım halde, gözümün gönünde saniyeyle devir atan yüzyıllardaki değişimi gördükçe “vay be!” deyip, iç çekmekten kendimi alamadım.- Alanda ayrıca, höyüğün bugünkü yüksekliğine ulaşmasının doğal süreçlerle nasıl gerçekleştiğine şahit oluyorsunuz. Avcı-toplayıcılıktan tarıma geçiş süreci, koridordaki bilgilendirme panolarıyla bağlantılandırılmış. O esnada bu dönüşümün “İnsanlar avcı-toplayıcıydı, tarıma geçti” cümlesi kadar kısa ve kolay olmadığını idrak ediyorsunuz.
İkinci bölüm
3. Gündelik hayat ve mimari
“9 bin yıl öncesinden yollanan bir selama karşılık verir gibi”
Üçüncü sergi alanı, Çatalhöyük’te yaşamış insanların gündelik hayatına pencere açıyor. Salonun merkezinde yer alan dijital cihaz, yerleşimin kuş bakışı bir görünümünü ve evlerin iç mimari düzenlemesini sunuyor. Duvarlara yansıtılan av sahneleri, geometrik motifler ve el izleri, geçmişteki yaşamın hayal gücüyle yeniden canlandırılmış temsilini oluşturuyor. Ziyaretçiler, dijital ekrana dokunarak kendi ellerini Çatalhöyük insanlarının el izleriyle kıyaslayabiliyor. O alanda geçici de olsa sizin de dijital bir iziniz kalıyor. Sanki 9 bin yıl öncesinden yollanan bir selama karşılık verir gibi… Salon çıkışındaki “Ne Kadar Çatalhöyüklüsün?” testi, bu yolculuğun keyifli bir son noktası!
Üçüncü bölüm
4. Neolitik mutfak ve ritüeller
Dördüncü alan, Neolitik dönemin günlük yaşamını ve ritüellerini detaylandırıyor. Çatalhöyüklülerin beslenme alışkanlıkları, ürettikleri tarım ürünleri ve yemek pişirme yöntemlerini burada öğreniyoruz. Alanın dikkat çeken yönlerinden biri, modern şeflerin yorumladığı antik yemek tariflerinin anlatıldığı canlandırmalar. Ayrıca, taş baltalar, obsidyen bıçaklar ve pişmiş toprak kaplar gibi araçların yapım süreçleri görselleştirilmiş. Bu bölümde, evlerin damdan girişli yapısına bağlı olarak ocak düzeninin nasıl işlediği ve bunun hava akımıyla ilişkisi de anlatılmış. Ölülerin ev içi gömülmesi gibi ritüellerin etkileyici detayları, Neolitik dönemde yaşamın olduğu kadar ölümün de nasıl algılandığını anlamamızı sağlıyor.
5. Damda Yaşam ve Dijital Arşiv
Son sergi alanı, Çatalhöyük evlerinin dam odaklı yaşam düzenini günümüze taşıyor. Damlar, yalnızca bir giriş alanı değil, aynı zamanda gündelik yaşamın merkeziydi. İlk kumaş parçalarının bulunma öyküsü, bu damlarda yapılan işlerin çeşitliliğini ortaya koyuyor. Dijital arşivler ise ziyaretçiye daha derin bir bilgi sunuyor; her buluntunun detaylı açıklaması, tarihin o dönemine ait daha geniş bir perspektif sağlıyor.
Alanda Çatalhöyük yerleşimindeki benzer bir merdivenle alt kata örnek evin içine iniliyor. İçinde bucraniumların (Bucranium kültü, genel olarak kurban edilen boğa hayvanına ait kafatasının, asıldığı yeri kutsama inancıdır.) bulunduğu kutsal alan, sekiler, duvar resimleri, ocak düzenlemesi, yiyecek depo alanına sahip model ev belki de Karşılama Merkezi’nin en özel alanı ve geçmişin fiziksel yönünü hissetmek açısından etkileyici bir deneyim.
İnsanlığın ortak mirası
Sadece ülkemizin değil, insanlığın ortak mirası olan ve UNESCO Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Çatalhöyük, ilk şehirleşmenin ve medeniyetin köklerine ışık tutuyor.
Konya Büyükşehir Belediyesi’nin kazı alanının girişinde yaptığı bu merkez ise hem yapı olarak, hem dijital deneyimleriyle hem de başarılı replikaları takdire şayan.
Kazı alanı
Eğer tarihe dokunmak, insanlığın ilk adımlarını hissetmek ve bir medeniyetin doğuşuna ve hatta silinişine tanıklık etmek isterseniz, Çatalhöyük sizi bekliyor. Karşılama Merkezi’nin modern dokunuşlarıyla geçmişin ruhuna yapılacak bu yolculuk, unutulmaz bir deneyim olacak.
Her taş, her iz, size insanın zaman yolculuğundaki ilk adımını anlatacak.
Karşılama merkezi
Not: Çatalhöyük'ten 1960'lı yıllarda yapılan kazılar sırasında bulunarak yurt dışına kaçırılan, ABD'deki Shelby White koleksiyonunda bulunan ve Kültür ve Turizm Bakanlığının girişimleriyle yakın zamanda topraklarına dönen Ana Tanrıça Heykelciği'nin reprodüksiyonunu da Karşılama Merkezi’nde görmek mümkün.
Ana Tanrıça Heykelciği
Sümeyra Gümrah kimdir? Sümeyra Gümrah Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV ve Sinema Bölümü'nden mezun oldu. Öğrenim süreci boyunca Kanal D bünyesindeki radyolarda görev aldı. Yönetmen yardımcısı olarak başladığı kariyerini, kültür sanat sektöründe basın danışmanlığı yaparak devam ettirdi. 2006 - 2013 yılları arası Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda görev yaptı. Fatma Berber ile kaleme aldığı Destek Yayınları'ndan Bir Pera Masalı isimli gezi kitabı ve Pink Floyd - Kilidi Açamazsan Kır Kapıyı isimli biyografi kitabı; Ayrıntı Yayınları Düşbaş Kitapları'ndan Bir Porsiyon Sanat isimli kitapları bulunuyor. |