Motosiklet… Kimi için bir ulaşım aracı, kimi için biraz özgürlük biraz rüzgâr, kimi için cesaret, kimi için ise bitmesin istenen yol demek. Benim için biraz hepsi…
Motosiklet sadece sürmekten ibaret değil. Büyük bir hikâyenin, kocaman bir topluluğun parçası olmak demek. Yolda selam veren bir başka sürücü, bir festival alanında kurulan dostluklar, bir yarışın heyecanını birlikte yaşamak… İşte bu yüzden motor sporlarını izlemenin de -yarışmak kadar olmasa da- haz dolu olduğunu düşünüyorum. Hız, denge, refleks… Ama en çok da pistteki ritme/atışa kendini kaptırmak…
Türkiye’nin en büyük kayak merkezi olarak ülkemizin kış sporlarında amiral gemisi olan Erciyes, Dünya Kar Motosikleti Şampiyonası’na ikinci kez ev sahipliği yapmaya hazırlanıyor! 15-16 Mart tarihlerinde Kayseri’nin eşsiz kış sporları altyapısı ve uluslararası standartlardaki pistleri, dünyanın dört bir yanından gelen kar motosikleti sporcularının kıyasıya mücadelesine sahne olacak. Finlandiya’dan sonra şampiyonanın ikinci durağı olarak seçilen Erciyes’te, 12 ülkeden 40’a yakın sporcu, erkekler ve kadınlar kategorilerinde yarışacak.
Bu vesileyle Türkiye Motosiklet Federasyonu Asbaşkanı Mahmut Nedim Akülke ile buluştuk. Yollar, pistler, yarışlar, sporcular ve biraz da hayat üzerine gerçekleştirdiğimiz söyleşimize buyurun.
* * *
Mahmut Nedim Akülke
Motosikletin sadece bir spor değil, aynı zamanda bir yaşam biçimi olduğunu anlatan bu keyifli sohbeti kaçırmayın! Merhaba Mahmut Bey. Sizin federasyon çalışmaları için yoğun temponuza uzaktan da olsa şahit olmuş biri olarak bu sevginin başlangıcını merak ediyorum. Sizin motosikletle tanışmanız nasıl oldu?
Akülke: Motosikletle tanışmam çocukluk yıllarıma denk gelir. O zamanlar mobylette vardı. Arkadaşlarla gizlice mobylette kiralayıp okuldan ya da evden kaçardık. Fakat gençlik yıllarımda daha çok arabalarla ilgilenmeye başladım, özellikle de off-road araçlarıyla. Motor sporlarıyla bağım bu şekilde başladı.
ATV Türkiye'ye ilk geldiğinde büyük bir ilgi duydum. Off-road yarışçısıyken "ATV ile de yarışmalıyım" dedim ve böylece Türkiye Motosiklet Federasyonu'yla yollarımız kesişti.
- Peki, kendi mesleğiniz neydi?
Akülke: Turizmciyim. Uzun yıllar seyahat acentem vardı. Farklı meslek dallarında da çalıştım, otel işletmeciliği yaptım ama doğa sporları hep hayatımın bir parçası oldu. Kampçılık, karavancılık, ekstrem sporlar... Hem ulusal hem de uluslararası yarışmalarda yer aldım.
ATV'lerle Türkiye'de ilk tanışanlardan biriyim. Yanılmıyorsam 1998-99 yıllarında Türkiye'ye geldi. O zamanlar Otomobil Federasyonu ve Motosiklet Federasyonu iç içeydi. 2003'te iki federasyon ayrılınca, taraf seçme sürecine girdik ve ben ATV ile motosikleti tercih ettim.
Motosiklette profesyonel yarışçılık yapmadım ama ATV yarışçısı olarak devam ettim. 2007’ye kadar yarıştım, Türkiye şampiyonluğum ve ikinciliklerim var.
Aynı zamanda ATV sporunun gelişmesine de katkı sağlamaya çalıştım. İzmir’de bir festival düzenledik. Urla’da boş bir arazide "Burada bir festival yapabilir miyiz?" dedik. O zamanlar Bobozula çok popülerdi, tarlaya konser alanı kurduk. Seyyar tuvaletler, yiyecek-içecek alanları derken tarlayı festival alanına çevirdik. Sonrasında orası bizim işletmemiz haline geldi.
"Spor turizmin geleceğidir!"
- Bir yarışçı iken Motosiklet Federasyonu'nun yönetim kadrosuna geçişiniz nasıl oldu?
Akülke: 2007’den sonra hem Otomobil Federasyonu hem de Motosiklet Federasyonu’nda aktif olmaya devam ettim. İzmir Doğa Sporları ve Off-Road Kulübü ile Titus Fenonia Motosiklet Kulübü’nü kurduk. Kulüp başkanlığı yaptım. 2008’de ise Türkiye Motosiklet Federasyonu yönetim kuruluna girdim ve yöneticilik hayatım başladı. 2008-2010 yılları arasında asbaşkanlık görevini yürüttüm.
Ancak benim asıl ilgim spor turizmi üzerineydi. 2008-2009 yıllarında Türkiye'de spor turizminin yeterince gelişmediğini fark ettim. Türkiye’nin coğrafyası motor sporları için inanılmaz bir potansiyele sahip. Dağları, vadileri, kanyonları, ormanlarıyla 12 ay boyunca spor yapılabilecek bir ülkeyiz.
O dönemde "Spor turizmin geleceğidir" sloganını oluşturduk ve bir kitapçık hazırladık. Türkiye’nin dört bir yanında spor turizmini yaygınlaştırmaya yönelik çalışmalar yaptık.
Avrupa'da motosiklet organizasyonları yasaklar ve yerel yönetimlerin kısıtlamaları nedeniyle giderek azalıyor. Türkiye’de ise bu konuda herhangi bir kısıtlama yok. Bu sebeple özellikle Avrupa’daki potansiyeli ülkemize çekebilirdik.
- Avrupa’daki bu kısıtlamaların sebebi nedir?
Akülke: Net bir sebebini bilmiyorum. Fakat motosiklet kullanımı daha kontrollü ve sınırlandırılmış durumda. Bu yüzden Avrupa’da daha çok bisiklet turnuvalarına ağırlık veriliyor.
Ancak Türkiye’de bu durum tam tersi. Şu an ülkemizde 15-20 farklı motosiklet turnuvası düzenleniyor. 15 yıl önce "Spor turizmin geleceğidir" dediğimiz noktadayız. Bugün Hollanda, Belçika, Almanya gibi ülkelerden motosiklet grupları 20-30 kişilik ekipler halinde Türkiye’ye turlar düzenliyor.
Biz federasyon olarak bu gelişimi desteklemek için çalışıyoruz. Şu an dokuz farklı branşta organizasyon yapıyoruz. Türkiye'nin farklı şehirlerinde, ilçelerinde motosiklet organizasyonlarını yaygınlaştırarak spor turizmine katkı sağlıyoruz.
- Organizasyonları yıl boyunca mı yapıyorsunuz, belli bir sezonu var mı?
Akülke: Evet, tüm yıla yaymaya çalışıyoruz. Organizasyonlarımız genellikle Mart ayında başlar, Aralık’ta biter. Ocak ve Şubat aylarında bir sonraki sezonun planlaması yapılır.
Toplamda yılın sekiz ayı boyunca sahadayız. Türkiye’nin dört bir yanında motosiklet etkinlikleri düzenliyoruz.
- Federasyon olarak şu an kaç organizasyon düzenliyorsunuz?
Akülke: İlk başladığımızda yılda 10-15 organizasyon yapıyorduk. Bugün ulusal bazda 35-36 organizasyona ulaştık. Bunun yanı sıra 10’a yakın uluslararası organizasyon düzenliyoruz. Dünya Şampiyonaları, Avrupa Şampiyonaları, Doğu Avrupa Şampiyonaları gibi büyük etkinliklere ev sahipliği yapıyoruz.
2024 itibariyle bir ilke imza attık. Aynı yıl içinde üç farklı dünya şampiyonasını düzenleyen tek federasyon olduk. Dünya Kar Motosikleti Şampiyonası, Dünya Hard Enduro Şampiyonası (Kemer, City Sky) ve Dünya Motocross Şampiyonası (Afyonkarahisar)
Bu organizasyonlar Türkiye’ye ciddi bir ekonomik katkı sağlıyor. Şehirlere gelen yabancı ziyaretçiler konaklama, yeme-içme ve ulaşım gibi alanlarda büyük bir hareketlilik yaratıyor.
- Ülkemizin yurtdışındaki tanıtımına da katkı sağlıyor olmalı.
Akülke: Elbette. Örneğin, Afyon’daki Dünya Motocross Şampiyonası 86 ülkede canlı yayınlandı ve 6 kıtaya ulaştı. Cumartesi-Pazar günleri toplam 8 saatlik yayın yapıldı. Sosyal medya ve diğer dijital kanallar sayesinde 3 milyara yakın potansiyel bir izleyici kitlesine ulaşıldı.
- Peki fiziki izleyici katılımı nasıl?
Akülke: 2018’de Dünya Motocross Şampiyonası 5 bin izleyiciyle başladı. Ancak geçen yıl bu rakam 450-500 bine ulaştı.
Artık organizasyonları sadece bir yarış olarak değil, kültürel ve sosyal bir etkinlik olarak düzenliyoruz. Konserler, çocuklar için etkinlikler ekliyoruz. Bu da izleyici kitlesini genişletiyor ve sporun tabana yayılmasını sağlıyor.
- Organizasyonlarınız farklı şehirlere yayılmış durumda; siz mi şehirleri seçiyorsunuz yoksa şehirler mi sizi davet ediyor?
Akülke: ki taraflı bir süreç. Sporcu sayısı arttıkça organizasyon talebi de artıyor. Yarışçılar daha fazla yarışmak istiyor, bu da organizasyon sayısını artırıyor.
Aynı zamanda şehirler de bu organizasyonların ekonomiye katkısını gördükçe bizimle iş birliği yapmak istiyor. İkisi birbirini besleyen bir döngü içinde ilerliyor.
2023 yılında 164 uluslararası madalya
- Yarışçı sayısının artışından bahsetmişken, ülkemizde bu süreç nasıl ilerledi?
Akülke: Kenan Sofuoğlu ile başlayan süreç, Toprak Razgatlıoğlu’nun yetişmesiyle devam etti. Kenan bıraktı ama Toprak geldi, arkasından Deniz Öncü, Can Öncü, Rodi Pak yetişti. Şu anda arkadan gelen yaklaşık 50 yetenekli sporcu var.
Afyon’da ilk başladığımızda 50 cc kategorisinde yarışan çocuk sayısı 7-8, en fazla 10 kişiydi. 6-7 yaşındaki çocuklar bu sporu deniyordu ama sayı çok düşüktü. Dünya şampiyonalarının gelmesiyle işler değişti. 2024 itibariyle pidbox’ların tamamı doldu. Şu an 40’a yakın sporcu start alıyor ve arkada bekleyen bir 40-50 kişilik sporcu grubu daha var. Yani toplamda 100’den fazla çocuk bu sporda ilerliyor.
Bu nasıl oldu derseniz: Dünya şampiyonaları geldi, çocuklar dünya yıldızlarını izledi; Motokros branşında dünya şampiyonalarına sporcu yetiştiren MXGP Akademisi’ni Türkiye’ye getirdik; Motocross Akademisi kurarak dünya şampiyonası seviyesinde eğitimler verdik; Toprak Razgatlıoğlu dünya şampiyonu oldu ve gençler için güçlü bir rol model haline geldi. Tüm bunlar bir araya gelince motosiklet sporuna olan ilgi arttı ve başarılar da hızla gelmeye başladı.
Belki şaşırtıcı gelebilir ama 2023 yılında 164 uluslararası madalya kazandık. Sporcularımız Dünya Şampiyonası’nda, Avrupa Şampiyonası’nda ve Doğu Avrupa Şampiyonası’nda büyük başarılar elde etti.
Bunlarla yetinmiyoruz. Ülkenin dört bir yanında yeni motocross parkurları yapıyoruz, çocukların gelişimi için tesisler kuruyoruz, motocross akademileri açmayı hedefliyoruz. Eğitim kamplarımız zaten düzenli şekilde devam ediyor. Her ay farklı bir şehirde eğitimler veriyoruz.
- Peki ya aileler? Motosiklet sporu aileleri nasıl etkiliyor? Endişelenmiyorlar mı?
Akülke: Aksine, özellikle son yıllarda motosiklet sporu sadece çocukların değil, ailelerin de yaşam biçimi haline geldi. Aileler çocuklarını desteklemek için yarış alanlarına geliyor, hatta karavan alıp yarış ve kamp alanlarında vakit geçiriyorlar.
Bir apartman dairesinde herkes kendi odasında vakit geçirirken, motosiklet sporunun aileleri bir araya getirdiğini oldukça net gözlemliyorum. Kamp alanlarında, baba çocuğunun motorunu temizliyor; anne yemek hazırlıyor, formasını yıkıyor. Hafta sonlarını birlikte geçirerek bağlarını güçlendiriyorlar. Kaybettiğimizi sandığımız birçok değeri yeniden kazandığımızı alanlarda görüyorum.
Yarışçı, sosyal binici ve kuryeler
- Motosiklet kullanıcılarına dair çok da olumlu olmayan bir algı vardı, bu değişiyor mu?
Akülke: Haklısınız, eskiden motosiklet denildiğinde serseri işi gibi bir algı vardı. Ama bu tamamen değişti. Öncelikle motosiklet kullanıcılarını üç gruba ayırmak gerekiyor. Birincisi, profesyonel yarışçılar yani spor disipliniyle yetişen, güvenlik kurallarına sıkı sıkıya bağlı sporcular. İkincisi sosyal motosiklet binicileri… Bunlar, hobi amaçlı motosiklet kullanan, belirli bir yaşın ve kariyerin üzerinde olan sürücüler. Üçüncüsü ise en çok tartışılan olan kuryeler.
"Hiçbir firma, çalışan kuryelerin sorumluluğunu üstlenmiyor"
- Evet, kuryeler trafikte hem kendileri için hem de başkaları için büyük risk oluşturuyor gibiler.
Akülke: Aslında burada sorun kuryeler değil, onları bu sisteme sokan işverenler. Çünkü parça başı ücretle çalıştırılıyorlar, üzerlerinde hızlı teslimat baskısı var ve sigortalı çalışan olmaktan çıkarılıp kendi şirketlerini kurmak zorunda bırakıldılar.
Şu anda hiçbir firma çalışan kuryelerin sorumluluğunu üstlenmiyor. Tüm sorumluluk, ceza, kaza riski kuryeye ait.
Bu düzensiz yapı, motosikletin genel algısını da zedeliyor. Biz federasyon olarak sporla ilgileniyoruz, bu sistemin kontrolü bizim alanımızda değil. Ancak motosiklet denildiğinde herkes bu üç grubu aynı kefeye koyuyor. O yüzden yarışçı, sosyal binici ve kuryelerin birbirinden ayrılması gerektiğini düşünüyorum.
- Peki, bir insan gün içinde kaç saat motosiklet kullanabilir?
Akülke: Profesyonel olarak uzun yolda en fazla 1-1,5 saat kullanırız, ardından en az yarım saat mola veririz. Gün içinde en fazla 4-4,5 saat motosiklet kullanımı idealdir.
Ama kuryeler 11-12 saat motosiklet kullanıyor. Çünkü çalışmak zorundalar, taksitlerini ödemek zorundalar.
Sistem çarpık olduğu için işverenler kuryelerin çalışma saatlerini denetlemiyor. Eğer sorumlu firma olsaydı, çalışanını 8 saatten fazla çalıştırmaz, 4,5 saatten fazla motosiklete bindirmezdi.
4 yaşında motocrossçular
- Motosiklet yarışçısı olmak için ideal başlama yaşı nedir?
Akülke: Eskiden geç başlanırdı. Ben 35 yaşında yarışçı oldum. Çünkü önce ekonomik özgürlüğümü kazanmak zorundaydım. Yarışlara gitmek için belli bir bütçeye ihtiyacınız var.
Ama artık sistem değişti. Günümüzde 4 yaşında motocross’a başlayan çocuklar var. Uluslararası seviyeye ulaşmak için 16 yaşından itibaren yarışçı kimliğini kazanmak gerekiyor.
- Kolay ulaşılabilir bir spor değil sanırım.
Akülke: Ne yazık ki motosiklet sporu pahalı. Bir yarış motosikleti almak, ekipmanlar ve giderler için yıllık 250-300 bin TL’ye ihtiyaç var. Bu yüzden belirli bir ekonomik seviyedeki aileler bu spora daha yatkın. Ancak uluslararası organizasyonların Türkiye’ye gelmesi, bu sporu daha erişilebilir hale getirdi.
- Motosiklet sporu Türkiye’de nasıl bir noktaya ulaşabilir?
Akülke: Aynı futbol gibi motosiklet sporu da Türkiye’de büyük bir kitleye hitap etmeye başladı. Dünya şampiyonlukları geldikçe gençler için yeni rol modeller çıkıyor. Şampiyonları ülkemizde görmeye başladıkça gençler "Biz de yapabiliriz" demeye başladı. Televizyonlarda, sosyal medyada dünya şampiyonlarını izlemek, çocuklara ve gençlere ilham verdi.
Biz federasyon olarak altyapıya yatırım yapmaya devam edeceğiz. Motocross akademileri, yeni pistler ve spor turizmi projeleriyle Türkiye’yi dünya çapında güçlü bir motosiklet ülkesi yapmayı hedefliyoruz.
Her şey çok hızlı değişiyor. Eskiden motosiklet sporuna giren çocuklar ya tamircinin çocuğuydu ya da sektördeki insanlarla iç içeydi. 15-16 yaşlarında akrobasi yaparken keşfedilirlerdi. Biri yeteneğini görür ve "Gel yarışçı ol" derdi. Şimdi öyle değil. Aileler çocuklarını bilinçli bir şekilde bu spora yönlendiriyor.
"Motosiklet sporu yapan çocuklar, eğitim hayatında yaşıtlarından 2-3 yıl önde oluyor"
Bunu tahmin etmiyordum, aksine uzaklaştırmak isterler sanıyordum. Bu teşvik neden?
Akülke: Çünkü motosiklet sporu yapan çocuklar, yaşıtlarına göre zihinsel ve fiziksel olarak çok daha hızlı gelişiyor. Karar verme yetenekleri güçleniyor, özgüven kazanıyorlar, risk almayı ve yönetmeyi öğreniyorlar, ekip çalışması becerileri gelişiyor, öngörü yetenekleri artıyor.
Motosikletteyken önündeki engeli görmeli, hızlı karar vermeli, risk almalı ve takım arkadaşlarıyla uyum içinde hareket etmelisiniz. Servis alanına geldiğinizde motosikletinizin bakımıyla ilgilenmeyi öğreniyorsunuz.
Üniversitelerin yaptığı bazı araştırmalara göre motosiklet sporu yapan çocuklar, eğitim hayatında yaşıtlarından 2-3 yıl önde oluyor.
Bu yüzden aileler artık çocuklarını ekran başında tabletle vakit geçirmek yerine Türkiye’nin farklı şehirlerindeki yarışlara götürmeyi tercih ediyor. Hem spor yapıyorlar, hem doğayla iç içe oluyorlar, hem de ailecek vakit geçiriyorlar.
Tabii ki bazı çocuklar bu sporda uzun yıllar kalıyor, bazıları 2-3 sene sonra farklı bir branşa geçiyor. Fakat önemli olan şu: Motosiklet sporu disiplin kazandırıyor ve bir altyapı oluşturuyor.
- Motosikletin tehlikeli olduğu düşüncesi değişmiş o halde…
Akülke: Kesinlikle. En güvenli motosiklet kullanıcıları aslında profesyonel yarışçılar. Çünkü çocuk yaşta disipline alışıyorlar. Yarışlarda kask ve kıyafetleri teknik kontrolden geçiyor. Parkurlar güvenli, sağlık hizmetleri hazır. Tüm tedbirler alınarak yarışıyorlar.
Bu alışkanlık trafikte de devam ediyor. Yarış disiplinine sahip bir motosikletçi trafik kurallarına uymayı alışkanlık haline getiriyor, diğer araçlara ve yaya trafiğine saygılı oluyor ve önce güvenli düşünüyor. Sokağındaki en yakın markete bile gitse kaskını takar, donanımını giyer. Bizim sporcularımız trafikte en güvenli sürücüler arasındadır.
- Afyon’daki pist çok popüler. Sebebi nedir?
Akülke: Afyon sadece Türkiye’de değil, dünyada da en iyi motocross parkurları arasında sayılıyor. Afyon toprak zemini, sosyal donatıları, 1700 metre uzunluğu, 10 farklı atlama rampasına sahip ve teknik sürüş gerektiren özel bir pist.
- Alanı siz mi tasarlıyorsunuz?
Akülke: Tamamen bizim oluşturduğumuz bir pist. Sıfırdan yapıyoruz. Afyon’daki parkur için 1500 kamyondan fazla toprak kullanıldı.
Önce teknik ekip parkurun yapılacağı yeri belirler, ardından teknik çizim yapılır. Teknik Asbaşkanımız Ogün Baysan’ın motocross parkuru tasarımında büyük bir tecrübesi var. Türkiye’deki parkurların büyük bölümü onun çizimiyle oluştu. Tabii, sadece bizim tasarımımız yetmez. Yurt dışındaki pistleri de inceliyoruz, eksiklerini ve fazlalıklarını analiz ediyoruz. Ama en önemlisi, Türk insanının yaratıcı yapısı.
Gerçekten, biz organizasyon ve yaratıcılık anlamında dünyanın hiçbir ülkesinde olmayan bir dinamizme sahibiz. Bu yüzden Türkiye Motosiklet Federasyonu'nun bugünkü yönetim kadrosu adeta bir ustalık dönemi yaşıyor.
- Neden ustalık dönemi?
Akülke: Sporcu kimliğimizle başladığımız bu yolculukta yönetim deneyimiyle birleşen bir birikim var. 22 yıldır bu işin içindeyiz. Uluslararası yarışmalarda yıllarca tecrübe kazandık.
Ama tek başına yetenek yetmiyor. Yerel yönetimlerin, devletin ve STK’ların sunduğu imkanlar da çok önemli. Eğer bu destekleri alamazsanız hayalleriniz sadece kafanızda kalır.
- Geçmişte bu sıkıntıyı çok yaşadınız mı?
Akülke: Tabii ki. Yıllarca çok iyi parkurlar yapmayı hayal ettik ama sahaya indiremiyorduk. Ne zaman ki organizasyonlarımız başarılı olmaya başladı, şehirler bize "gelin burada da yapın" demeye başladı, işte o zaman hayallerimizi sahaya dökebildik.
Bu biraz iyi bir aşçı olup eksik malzemeyle yemek yapmaya benziyor. Eğer malzemeniz tam değilse, yemeğinizin tadı eksik kalır. Ama bir gün tüm malzemeler tam olduğunda, en iyi lezzeti sunabilirsiniz.
Şimdi o aşamaya geldik. 35 ulusal, 10 uluslararası olmak üzere 45 organizasyon düzenliyoruz. 52 haftanın 45’inde bir etkinlik yapıyoruz. Daha fazlasını isteyen şehirler var, taleplere yetişemiyoruz.
- Bildiğim kadarıyla Afyon, Kemer, Urla, Tunceli, Erzurum, Rize gibi farklı lokasyonlarda yarışlar düzenliyorsunuz.
Evet böylece sporcularımıza her türlü hava şartında yarış imkânı sağlamış oluyoruz. Dağ, orman, çorak arazi, kar, yağmur... Bu yönüyle bir motosiklet yarışından çok bir keşif rotasına dönüşüyor.
Haliç’te dünya şampiyonası hayali
- Federasyon bünyesinde 9 farklı branş var dediniz…
Akülke: Motocross, Enduro ve Süper Enduro gibi kara yarışlarının yanı sıra, Uşak ve İzmir pistlerinde gerçekleştirilen Süper Moto yarışları da düzenliyoruz. Ayrıca, deniz üzerinde jetski, sujeti ve flyboard şampiyonaları organize ediyor; Burdur, Elazığ, Keban ve Kahramanmaraş gibi iç göllerde çeşitli yarışmalar yapıyoruz. Bununla birlikte, Erzurum, Rize ve Palandöken'de Dünya Kar Motosikleti Şampiyonası gibi etkinliklerle kış sporlarına da katkı sağlıyoruz. Yani, sadece karada değil, suyun üzerinde ve karda da varız.
- Bir tek hava kaldı o halde:)
Hava da olur, yeter ki uçan motosiklet icat edilsin! :)
- Göllerde dahi yarışırken ortasından deniz geçen İstanbul ile ilgili bir planınız var mı?
Akülke: Evet, Galata Kulesi bitiş olacak şekilde Haliç’te dünya şampiyonası yapma hayalimiz var. Bu bizim için büyük bir hedef. Henüz netleşmedi ama bir gün mutlaka gerçekleştireceğiz.
- Yılın 12 ayının 10’unu alanda geçiriyorsunuz. Bunları planlamak, organize etmek… Federasyon ekibiniz kaç kişiden oluşuyor?
Akülke: Türkiye Motosiklet Federasyonu'nda toplamda 7 çalışanımız var. Ama bizim gücümüz, kulüplerinden geliyor. 64 tane kulübümüz var. Bizde federasyon üst çatıdır ama organizasyonları yapan kulüplerimizdir. Organizatör kulüplerimizdir. Tabi böyle olunca da fedrasyon olarak Türkiye'nin farklı illerinde bir ordumuz olmuş oluyor. Kulüplerde kendi içlerinde en az 10-15 kişilik bir yönetim kadroları var. 64'ü 10-15'e çarptığınız zaman 1000'e yakın insan topluyorsunuz. Bunun gönülleriyle 2000-3000 kişi aslında bizimle beraber...
- Yani küçük bir siyasi parti gibi Türkiye’nin her yerinde varsınız…
Akülke: Her yere değmiş durumdayız, tabi bunun katmanlarını saymıyorum. Küçük bir siyasi parti demişken, aslında bence Türkiye Motosiklet Federasyonu çok büyük bir STK. 2024 sonu itibariyle trafikte 6 milyon ruhsatlı trafikte olan motosiklet var. 6 milyon sürücü bize bağlı olmasa da bir potansiyel… 6 milyon sürücüye aileleri de dahil edip 3 ile çarparsanız 18 milyon bir gücümüz olduğunu söyleyebilirim.
Afet dönemlerinde de sahada!
- Bu muazzam bir rakam.
Akülke: Kesinlikle. Sevdaları aynı, dertleri aynı 6 milyon insan. Aralarındaki yardımlaşma çok üst düzeyde. Yardımlaşma demişken onu da açmak istiyorum. Son dönemde pandemi ve deprem olmak üzere iki büyük olay yaşadık. Pandemide “vefa grupları”mız oldu. Kimsenin sokağa çıkmadığı dönemde ilaç ve yardım dağıtımı için Türkiye'nin her tarafında çalıştılar. Bu büyük aile dayanışması... Hatta bu çalışmalar sonrası Uluslararası Motosiklet Federasyonu tarafından “Vefa Ödülü" ile ödüllendirildik. Bu büyük aile dayanışması...
Ardından da deprem yaşadık. Depremin ikinci günü Maraş'taydım. Yaklaşık üç ay deprem bölgesinde kaldık. İkinci gününden itibaren tüm motosiklet grupları, kulüpler, bize bağlı olan, olmayan motosiklet sürücüleri; Adıyaman'da, Kahramanmaraş'ta, Elbistan'da her taraftaydılar. Motosikletlerinin benzinleri dondu, elleri dondu ama hepsi bir yerinden tutmaya çalıştı. İlaç, malzeme götürdüler, hastaya yetiştiler. Ulaşılamayan yerlere ATV’ler gitti. Bizim bir de karavanlarımız var, onlar da bölgedeydi. İki ay bölgedeydiler. Buradan federasyon olarak tüm motosiklet camiasına tekrar teşekkür ederim.
Dileğimiz, bir daha böyle bir felaketin yaşanmaması ve motosikletçilerin bu tür görevlerde yer almak zorunda kalmaması. Fakat tedbiri elden bırakmamak lazım, motosiklet camiası olarak, ülkenin neresinde bir sıkıntı olursa olsun, her zaman orada olmaya devam edeceğiz.
- Motosiklet sporcusu olmak isteyen gençlere ne önerirsiniz?
Akülke: Gençlerimiz hangi sporu yaparsa yapsın, aileler hangi sporu seviyorsa sevsin, çocuklarına mutlaka bir spor yaptırmalılar. Eğer spor yapmıyorlarsa, mutlaka bir hobi edinmelerini sağlamalılar. Ama burada özellikle vurgulamak istediğim nokta şu: O hobi, sadece çocuğa ait olmamalı. Ailenin ortak hobisi haline gelmeli.
- Bu bakış açısıyla karavan festivalini de ailelerin bir araya gelmesi için mi düzenliyorsunuz?
Akülke: Kesinlikle. Çünkü günümüzde kaybettiğimiz en önemli değerlerden biri aile içi iletişim. Çocuklarımız için en büyük tehlike artık sokakta değil, evin içinde. Elimizdeki telefonlar, çocuklarımızın elindeki tabletler... Eskiden çocuk dışarı çıktığında nerede olduğunu az çok bilirdik. Şimdi ise çocuklar yatak odasında en büyük tehlikeyle baş başa. Aileler, çocuklarını spora ve hobilere yönlendirerek, onlarla birlikte vakit geçirerek bu tehlikenin önüne geçmeli.
Bu yüzden son üç-dört yıldır Afyon Valiliği ve Afyon Belediyesi ile birlikte bir karavan festivali düzenliyoruz. Şampiyonaların yapıldığı yarış alanında oluşturduğumuz karavan alanında, özellikle kış aylarında aileleri bir araya getirmek için bu festivali organize ediyoruz. Karavancılar genellikle kış aylarında pek aktif olmazlar. Biz de tam bu dönemde herkes ailesiyle birlikte gelsin, hafta sonunu karavan alanında geçirsin istiyoruz. Ateşler yakıp sohbet ediyoruz, ailelerin birlikte oynayabileceği outdoor oyunlar düzenliyoruz. Amacımız, aile içi iletişimi güçlendirmek, çocukların doğayla iç içe olmasını sağlamak.
Bu organizasyon hızla büyüyen bir etkinlik haline geldi. İlk yıl 70-80 karavanla başlamıştık, bu yıl ise 300’ün üzerinde karavan bekliyoruz. Organizasyon, 22 Şubat’ta Afyonkarahisar’da gerçekleşecek.
Karavan kültürü, Türkiye’de aile yapısını ve doğayla bağı güçlendiren en değerli kültürlerden biri. Çocukların toprağa, ağaca dokunması, farklı bir bölgede uyanması, bakkaldan sütünü, yoğurdunu alması... Eski değerlerimize en yakın yaşam biçimi belki de karavancılık. O yüzden biz de bu kültürü yaşatmaya ve büyütmeye çalışıyoruz.
- Peki, iş birlikleri ve sponsorluk konusunda nasıl bir süreç işliyorsunuz?
Akülke: En büyük sıkıntılarımızdan biri bu. Türkiye Motosiklet Federasyonu, bağlı kulüpler ve sporcular için en büyük problem sponsorluk. Ne yazık ki Türkiye’de motor sporları, sponsorluk müessesesinden neredeyse hiç pay alamayan branşlardan biri.
Toprak Razgatlıoğlu dünya şampiyonu oldu, ardından ikinci kez dünya şampiyonluğunu kazandı ama ancak bu sene, o da kendi çabalarıyla, ilk kez bir yerli sponsor bulabildi. Kenan Sofuoğlu beş dünya şampiyonluğu kazandı ama bir tane bile Türk firması ona sponsor olmadı. Buna karşılık, dünyanın önde gelen markaları Toprak’a ve Kenan’a sponsor oldu. Motor sporları, dünyada büyük firmalar tarafından desteklenirken, Türkiye’de hâlâ hak ettiği ilgiyi göremiyor.
Biz dünya şampiyonası düzenliyoruz. 86 ülke, 6 kıtada, her biri 4’er saatten toplam 8 saat yayın yapıyor. Organizasyon boyunca 450 bin kişi yerinde izleyici olarak bulunuyor. Üstelik tüm bunlar sadece beş gün içinde gerçekleşiyor. Ama sponsor bulmakta zorlanıyoruz. Oysa motosiklet organizasyonları, markalar için inanılmaz bir tanıtım fırsatı sunuyor. Uluslararası çapta görünürlük kazandırıyor, basında geniş yer buluyor, bilinirliği artırıyor. Umarım zamanla Türk firmaları da bu potansiyeli fark eder ve motor sporlarına yatırım yapmaya başlar. Çünkü sponsorluk gelirleri, doğrudan sporcunun gelişimine ve organizasyonların daha iyi hale gelmesine harcanıyor. Bu, kimsenin kişisel kazancı değil; tamamen spora ve ülkeye katkı sağlayan bir kaynak.
- Yurt dışı örneklerinde uzun vadeli sponsorluklara rastlıyorum.
Akülke: En önemli noktalardan biri de bu. Motor sporlarında 4-5 yaşından itibaren başlayan sporcular var. 10 yaşında bir sporcu ordumuz var. Eğer bir marka, sporcuyu bu yaşlardan itibaren desteklemeye başlarsa, bu, uzun vadeli marka bilinirliği açısından çok değerli bir fırsat.
İnşallah firmalar bu konuyu tekrar gözden geçirir. Çünkü bu, sadece spora değil, aynı zamanda markaya ve ülkemize katkı sağlayacak bir süreç.
- Bize vakit ayırdığınız ve samimi cevaplarınız için çok teşekkür ederim.
Not: Geçtiğimiz yıl ilk kez Erciyes’te düzenlenen şampiyona, televizyon, internet ve sosyal medya yayınlarıyla yaklaşık 850 milyon kişiye ulaştı! 41 farklı kayak pistine sahip Erciyes Kayak Merkezi, uluslararası otoritelerden tam not alarak dünya çapında dikkatleri üzerine çekti. Bu yıl ise organizasyonun TV yayınlarıyla birlikte 86 ülkeye ulaşması hedefleniyor.
Türkiye Motosiklet Federasyonu: Sosyal medya
MXGP Türkiye: Sosyal medya
Dünya Snowcross Şampiyonası: Sosyal medya