İZMİR- İzmirli gazeteci, yakın arkadaşım Süleyman Gençel, geçen Şubat ayında, İzmir Dokuz Eylül Üniversitesi eski rektörü Nükhet Hotar’ın açtığı ”hakaret” davası sonucunda sevk edildiği cezaevinden izinli çıktığı gün İzmir’e geldim.
İzmir Gazeteciler Birliği başkanı Dilek Gappi ile bir grup arkadaş, Süleyman’la birlikte İzmir Mülkiyeliler Birliği lokalinde bir araya geldik, sohbet ettik, dertleştik.
Diğer masalardan Süleyman’ı görenler, masamıza gelip gidiyor, Süleyman’a geçmiş olsunlar yağdırıyor; kendisine cesaret veriyor.. Aynı anda Süleyman kendisine yurt içi ve yurtdışından üst üste gelen telefonlara cevap veriyor ve sürekli “merak etmeyin gayet iyiyim” diyor..
Süleyman, son zamanlarda gördüğü bunca eziyete rağmen gerçekten de iyi görünüyor.. Sağlığı, rengi, fizik yapısı yerinde.. Morali oldukça yüksek. Psikolojik olarak da kendisini iyi hissediyor.
Oysa henüz 5 ay önce çok sevdiği ve çok sevdiğimiz eşi Yeşim’i toprağa vermiş; ve hemen ardından -bir iki ay sonra kendisi de tedavi gördüğü halde- apar topar hapse atılmış olmasına rağmen şükürler olsun gayet iyi görünüyor.
Nükhet Hotar ile arasındaki hukuki mücadelenin peşini bırakmayacağını söylüyor Süleyman... Ne olursa olsun adaletin elbette bir gün yerini bulacağına inanıyor.
Kendisini 2020 yılında dövdürdüğünün de ortaya çıkmasına rağmen hakkında hiçbir soruşturma açılmayan Hotar hakkında yaptığı eleştirilerinin, Hotar hakkında açtığı davaların arkasında durmaya devam ettiğini söylüyor.
Süleyman, sanki bir hafta sonra tekrar cezaevine dönmeyecekmiş gibi rahat ve kendisinden emin konuşuyor..
“Hotar’ın talimatıyla Süleyman’ı dövdürttüğünü” itiraf eden ve suç örgütü oluşturmakla suçlanan Serkan Kurtuluş’un ifadeleri “Arjantin hapishanelerinde yatan bir mahpusun, yani Serkan Kurtuluş’un- sözlerine güvenilmeyeceği” gerekçesiyle ciddiye alınmayınca Gençel şu anda davacı durumundan Davalı durumuna düşmüş ve Hotar’a sözde “..görev başındaki memura hakaret” suçlamasıyla cezaevine sevkedilmişti.
Hakkında “FETÖ Borsası”; ve eğitim görevlilerine “mobbing” gibi iddialara ve açılıp kapanan dosyalara da adı karıştığı Türk basınında yayınlanan Hotar ise davalı durumundan davacı olmakla kalmadı.
Cumhurbaşkanının imzasıyla Akdeniz İçin Birlik özel temsilcisi olarak görevlendirildi; üstelik Büyükelçilik unvanı verildi..
Yani Hotar, AB üye ülkeleriyle AB üyesi olmayan ülkeler arasında bir bağ oluşturma amacıyla kurulan Akdeniz İçin Birlik‘te Türkiye’yi temsil edecek.
Ne var ki, Süleyman’ın gölgesi üzerinde olacağa benziyor.
Süleyman, avukatı aracılığıyla Savcılığın, “Hotar belki de bir zamanlar hem AKP milletvekili hem AKP Başkan yardımcılığı görevini sürdürdüğü için” hakkında hiçbir soruşturma açmadığından duyulan kuşkular üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Hotar ile ilgili dosyayı gönderdi.
Bu dosyanın ne zaman açılıp görüleceği henüz kesinlik kazanmış değil.. Ama Süleyman’ı haklı çıkaracak bir karar çıkarsa her şey tersyüz olabilir..
"Kitap yazıyorum"
Süleyman, mahpus günlerini anlatırken; ilgisini çeken diğer mahpuslarla mülakatlar yapmaya başladığını anlatıyor.. Yani gazeteciliğe devam ediyor. İnsan bir kere gazeteci olmaya görsün..
Cezaevi günlerinde topladığı notları, mükakatları bir kitap haline getireceğini söylerken çok mutlu görünüyor ve “Bak göreceksiniz, bestseller olacak!!” demekten kendini alamıyor.
Dayan Sülo...