Amerika Birleşik Devletleri'nin üçüncü başkanı Thomas Jefferson 1785 yılında, "Bir toplumu pasifize etmek için en etkili araç kamuya açık gazetelerdir. Despotik bir hükümet gerçeğin ne olduğuna bakmaksızın her zaman kendi yanında olacak gazetecileri yakınında tutar ve onlara hizmet edecek ne varsa kâğıda dökmelerini söyler. Bu durum ise bir gazetede doğruyu yanlıştan ayırt etmekle hiçbir işi olmayan kitleler için yeterlidir" düşüncesini dile getirirken bugünleri öngörmüş müydü bilinmez ancak aradan geçen 200 yıldan fazla zamanda hâlâ gerçek ve sahte arasındaki bariyerin naifliğini tartışıyor oluşumuz bize türümüzle ilgili fikir veriyor…
Washington'da Donald Trump yanlısı eylemcilerin kongre binasını basmaları dünyanın gündemine bomba gibi düştü. Dört kişinin hayatını kaybettiği olaylarla ilgili ABD tarihinde 'ilk' kez böyle bir şiddet olayının yaşanması gözleri Trump kadar, sosyal medya aracılığıyla örgütlenen kitlelerin motivasyonuna çevirdi. Trump'ın şiddete yönelik tweetlerini kaldıran Twitter, hesabın askıya alınacağını belirtse de eleştirilerin hedefinden kurtulamadı. Yankı odalarının yarattığı atmosferin nelere yol açabileceği tartışılırken, hak savunucuları sosyal medya şirketlerinin siyasi şiddet çağrılarına karşı eyleminin "çok geciktiğini" söyledi. Sosyal medya devlerinin Trump'ın hesaplarını askıya alması ise geç ama gerekli bir adım olarak yorumlanırken 'yankı odaları' kavramı bir kez daha tartışmaya açılmış görünüyor.
Aslında yankı odaları uzun zamandır gündemimizde olan bir kavram. Araştırmacılar bu fenomeni benzer düşünen insanlardan oluşan bir ağın tartışmalı komplo teorilerini, önyargılı görüşleri ve sahte haberleri paylaştığı bir "yankı odası" olarak adlandırıyorlar. Giderek daha fazla tartışılan ve paylaşılan bilgi ise bir süre sonra gerçek olarak algılanıyor. Özetle sürekli kendinize benzer düşünen insanları izledikçe ve onlardan beslendikçe hapsolduğunuz yankı odalarında gerçekle sahte arasındaki ince çizgide kayboluveriyorsunuz.
Kutuplaşmanın bunca yükseldiği bir çağda, sadece kendimize benzeyen hesapları takip etmek doğru analiz yapmanın önünde bir engel gibi görülüyor. "Sosyal Medya Ortamında Sahte Haberlerin Çekiciliği ve Tehlikelerini Anlamak" başlıklı doktora tezinde Abhijeet Shirsat (Shirsat, 2018) yandaşlık ve bilişsel yakınlık üzerine kurulu yankı odalarının sahte haberi görüşlerini desteklemek için kullanırken sahte haberi de çığ etkisiyle büyüttüğünü söylüyor.
Çevrimiçi dünyanın izdüşümü
Stanford İnternet Gözlemevi'nde çevrimiçi hareketleri inceleyen araştırmacı Renee DiResta ise NYTimes'a yaptığı açıklamada geçtiğimiz hafta yaşanan şiddet olaylarının, seçimlerin hileli olduğuna iddialarına inanan, kapalı sosyal medya ağlarında iletişim içerisinde olan insanların harekete geçmesinin bir sonucu olduğunu belirterek, "Yaşanan olaylar yankı odalarının gerçek dünyadaki etkisinin bir göstergesi" derken yaşanan kaosun çevrimiçi ve çevrimdışı diye iki farklı dünya olduğunun ve çevrimiçi olarak söylenenlerin bir şekilde çevrimiçi kaldığı fikrinin yanlış olduğunu ortaya çıkardığını söylüyor.
Sosyal medyaya yatırım yapan risk sermayedarları bile bu süreçte Twitter ve Facebook'u daha fazlasını yapmaya çağırdı. Twitter yatırımcılarından Chris Sacca Facebook ve Twitter kurucularına yönelik olarak, "Jack ve Zuck, ellerinizde kan var. Dört yıldır bu terörü rasyonelleştirdiniz. Şiddet ihanetini kışkırtmak ifade özgürlüğü değildir. Bu şirketlerde çalışıyorsanız, bu da size bağlı. Hesapları kapatın" ifadeleriyle eleştirilerini dile getirdi.
Haftalar öncesinden hazırlık başladı
Gerçekten de protestocular, Washington'da ne yapmayı hedeflediklerini haftalarca Red-State Secession (Kırmızı Eyalet Ayrımı) adlı bir Facebook sayfasında açıkça tartıştılar. Sayfa, yaklaşık 8.000 takipçisinden, federal yargıçların, Kongre üyelerinin ve önde gelen politikacıların ev adresleri dahil, ülkenin başkentinde algılanan "düşmanların" adreslerini paylaşmalarını açıkça istedi. Sayfada bırakılan yorumlarda ise genellikle silah ve cephane fotoğrafları ile grup üyelerinin şiddet planladığını öne süren emojiler yer alıyordu. Salı günkü bir gönderi, protestocuları "medeniyeti savunmak için güç kullanmaya hazır olmaları" gerektiği konusunda açıkça yönlendiriyordu. Gönderinin altındaki birkaç yorumda ise saldırı silahları, mühimmat fotoğrafları yer alıyordu. Yorumlarda, insanlar başkenti "işgal etmek" ve Kongre'yi seçim sonuçlarını altüst etmeye zorlamak için harekete geçmekten bahsediyordu.
Facebook, çarşamba sabahı Red-State Secession'ı kapattığını açıkladı. Sayfanın yöneticileri, sayfa kaldırılmadan önce takipçilerini seçimden bu yana sağcı çevrelerde popülerlik kazanan Gab ve Parler gibi diğer sosyal medya sitelerine yönlendirdi. Trump destekçilerinin örgütlenmek için kullandığı platform olan Gab CEO'su Andrew Torba "Torunlarıma bu muhteşem günü anlatmak için sabırsızlanıyorum" diye yazarken, Gab'in trafiğinin bir günde yüzde 40 arttığını iddia etti.
Bir yanda demokrasinin olmazsa olmazı olan düşünce özgürlüğünün suistimal edilerek komplo teorilerine inanan milyonların şiddet yönlü mobilize edilmesi; diğer yanda ise bu tip olayları sosyal medyaya sansür ve baskı için kullanmaya gönüllü olacak despot hükümetlerin varlığı gerçeği… Şiddetin nereden gelirse gelsin engellemesine yönelik atılan adımları desteklerken, baskıcı hükümetlerin eline koz vermek istememek anlaşılır bir durum. Ancak komplo teorilerinin, sahte haberin ışık hızıyla yayılmasını engellemek ve sokağın dengesini korumak için hem platformlara hem de onlarla iş birliği yapacak açıklıkta yönetimlere ihtiyacımız olduğu gerçeğini unutmamak gerekiyor. Teknolojinin iliklerimize kadar işlediği bir çağın kobayları olarak omuzlarımızdaki yük giderek artıyor. Bu çağ ile baş etmenin yolu ise ne kafayı kuma gömmekten ne de yankı odalarındaki akislerimize hapsolmaktan geçiyor. Sahte ve gerçek arasındaki dengeyi bulmak için bir 200 yıl daha beklemeyeceğimiz umuduyla…
NOT: Konuyla ilgili daha derin okuma için AB Komisyonu Joint Research Centre (JRC) tarafından hazırlanan Teknoloji ve Demokrasi: Çevrimiçi teknolojinin seçmen davranışı ve karar verme süreçlerine etkisi raporu iyi bir kaynak.