Ölümden konuşmak zordur.
Ama elbet konuşulur.
Yaşamın en belirleyici ögelerinden biridir.
Bilinmezdir. Bu nedenle de merak edilir.
Ardâvîrâfnâme, bu merakla çıkılan bir yolculuğu anlatır. Ardâvîrâf tarafından yapılmış bir yolculuk. Yanında iki eşlikçisi ile saygın Ardâvîrâf, Çînvâd Köprüsünü geçer ve Cennet, Araf ve Cehenneme yolculuk yapar. Yolculuk yedi gün sürer. Sonrasında evine dönen Ardâvîrâf insanlar için bir yol gösterici bir kitap yazmaya başlar. Daha doğrusu o söyler, katip yazar. Nimet Hocanın açıklamaları ile Zerdüşt dini ve dönem ile ilgili çok bilgilendirici ve sürükleyici çok zengin bir metin olan bu eseri görmelisiniz.1
"Dante'nin İlahi Komedyasını2 çağrıştırıyor" dediğinizi duyar gibiyim. Yalnız değilsiniz. Dante'nin Ardâvîrâfnâme'den etkilendiği tahmin ediliyor. Ardâvîrâfnâme'den yaklaşık binyıl sonra aynı yolcuğu bu sefer Dante, rehberi Vergilius birlikte güneşin erişemediği karanlıklara doğru yapar. Dante önce Cehennemle başlar ve güzel Beatrice eşliliğinde Cennet ile bitirir. Yolculuk nasıl mıdır?
"Ah, sözcükler öyle yetersiz, öyle güçsüz ki
Gördüklerimi söylemeye! Aklımda kalanlar ise
Neredeyse hiç, gördüklerime göre."2 (33. Kanto /124)
Ölümü düşününce bu iki kitap gelir aklıma. Kültürlerin nasıl da birbirine geçişli olduğuna ve aslında her birimizin birbirinden nasıl etkilendiğine bir kez daha hem şaşırır hem de sevinirim.
Ancak bu aralar bu etkileşimin sadece kültürle sınırlı olmadığını da gördük. Malum, COVID-19 hastalığına neden olan SARS-CoV-2 virüsü ilk olarak Aralık 2019'da Çin'in Wuhan şehrinde tanımlandı ve o zamandan beri dünya çapında yayıldı. "Ölüm" bir kez daha gündemimize oturdu.
Ölüme yol açan risk faktörleri ve alınması gereken önlemler çokça konuşuldu. Bu konuşmalar günlük yaşamda "evde kalma" ya da "el yıkama" gibi önlemlerde karşılık buldu.
Her günün sonunda verilere kulak verdik, ölümleri saymaya başladık. Soluklandığımızda her sayının aslında bir acı öyküsü olduğunun farkına vardık. Sonra yine saymaya devam ettik.
Aslında ölümleri yıllardır sayıyoruz. Özellikle sağlık politikalarının belirlenmesinde insanların hangi nedenle öldüğünün bilinmesi önceliklerin belirlenmesi için kaçınılmazdır. John Graud'un 1661 yılındaki ilk yaşam tablosundan3 beri ölümler üzerinden yaşamı kontrol etmeye çalışıyoruz.
Bunu nasıl mı yapıyoruz?
Öncelikle bir ölüm meydana geldiğinde bunu kaydetmemiz gerekiyor. Epidemiyoloji bilimi yıllardır grup verilerini karşılaştırmayı öneriyor. Çünkü bütün bu çalışmaların ana amacından biri her ülkenin sağlık önceliklerini insanları öldüren nedenler üzerinden görmekse bir diğeri de diğer ülkeler ile kendi durumunu karşılaştırmaktır. Bu karşılaştırmayı yapabilmek için ölüm meydana geldiğinde yetkili bir kişinin bu ölümü kayıt altına alması gerek. Ülkemizde ölümler ICD Kodları (International Classification of Diseases) ile kayıt altına alınıyor. Bu kodları Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) o günün koşullarına göre güncelliyor ve bu ortak kodlar sayesinde her ülkenin verisi karşılaştırılabilir kılınıyor. Ölümü değerlendiren hekimler genellikle online Ölüm Bildirim Sistemi ama bazen de kendinden kopyalı olan ölüm formları aracılığı ile bildirimleri gerçekleştiriyorlar. Buraya kadar söylediklerim yıllarca süren çalışmalar sonrasında ulaşılan standartlar: Ölümü nedenine göre standart şekilde kodlamak, bu kodlamayı bilen, ölümü değerlendiren bir hekim ile o hekiminin değerlendirmelerini gireceği bir kayıt sistemi. Ve sonrasında tüm kayıtların kontrol mekanizmaları gibi uzayıp giden bir süreç..
Tüm bunlar yapıldığında bile karşılaştırma işi ne yazık ki o kadar da kolay değil..
Öncelikle bir tek sayılara bakarak ölümleri karşılaştırmak doğru değil. Her ülkenin nüfusu farklı. Önce nüfusların büyüklüğü farklı. Ayrıca, nüfusun özellikle yaş yapısı da ölüm sayılarını çok belirleyici. O nedenle yaşlı bir nüfusu genç bir nüfusla doğrudan karşılaştırmak da doğru değil. Ya da farklı nüfus yoğunluğu olan bölgeleri birbiri ile.
Bir de kodlama sorunu var.
Ölümlerin kayıt altına alınması COVID-19 pandemisi ile çok konuşuldu. Çünkü COVID-19 pandemisi sırasında ülkeler ölümleri saymak için farklı yöntemler kullandılar ve bazen de zaman içinde bu yöntemlerde değişikliğe gittiler. Ölümlerden laboratuvar testi ile COVID-19 tanısı almayı standart saydığınızda elbette daha az sayılarda kalıyorsunuz. En baştan beri ölüm sayılarının yüksekliği ile eleştirilen Belçika en baştan beri klinik ve radyolojik belirtilere dayalı olası COVID ölümlerini de sayıyor. Öte yandan DSÖ de kodlama ile ilgili güncelleme yapabiliyor.
Sonuçta, çeşitli düzeltmeler gündeme geldi. Önce Wuhan'daki hastane dışı ölümlerin sayılmadığı anlaşıldı. Ve Çin bir günde ölüm rakamlarına binler ekledi. Benzer bir düzeltmeyi geçen günlerde New York Eyaleti de yaptı. Daha önce veri tabanına almadığı laboratuvar ile doğrulanmamış ama klinik olarak olası COVID ölümlerini de saymaya başladı. İngiltere Nisan sonunda bakım evleri gibi özel gruplardaki ölümleri saymaya başladı ve sayılarına yine bir günde yaklaşık 5.000 yeni ölüm eklemek durumunda kaldı. Bu ülkelerin ölüm grafiklerine baktığınızda belli bir gündeki dramatik artışın genelde nedeni bu veri düzeltme uygulaması yani metodolojik bir değişikliğin yansıması. DSÖ bu değişiklikleri düzenli yayınlıyor.4
Laboratuvar tanılı ya da olası COVID-19 ile ilişkili ölümlerin sayımı, COVID-19 ile doğrudan ilişkili olmayan ölümleri de yansıtmayabiliyor. Örneğin, Rusya, Moskova'da Nisan ayında doğrudan COVID-19'un neden olduğu 636 ölümün üstüne, virüs için pozitif test eden ancak diğer nedenlerden ölen 756 kişinin ölümlerini ekledi. New York Eyaleti, Hastalıkların Kontrolü Merkezini (CDC) de arkasına alarak hummalı bir çalışma ile eyaletteki tüm ölümleri yakın izleme aldı. Bu nedenle, rapor edilen ölüm nedenine bakılmaksızın, beklenen mevsimsel seviyelerinin üzerinde ölüm sayısı olan "fazladan ya da artmış ölümleri" saptamaya çalışıyor. Tüm nedenlere bağlı artmış ölümlerin tahmini, pandeminin etkisinin spesifik olmayan bir ölçüsü olarak kullanılmaya çalışılıyor. Böylece, tanı testine erişmeyen, yanlış negatif test edilen veya negatif test edildikten sonra enfekte olan, sağlık ortamının dışında ölen COVID-19 olan kişilere de ulaşılmaya çalışılıyor.
Bu konuda ülkelerde yapılan çalışmalar her gün artıyor. Ülkeler kısıtlı olsa da ön verilerini işleyip ve geçen yıllarda meydana gelen aynı dönemdeki ölüm sayılarını pandemi dönemi ile karşılaştırarak pandemi döneminde fazladan ya da artmış ölüm olup olmadığını ve bunun nedenlerini açıklamaya çalışıyor. Mart-Nisan döneminde, İspanya'da iki bölgede yapılan çalışmada 775 fazladan ölüm saptanmış. Bu sayı bir başka çalışmada tüm Portekiz için aynı dönemde 2400-4000 daha fazla ölüm olduğu öngörülüyor. Bunun nedenini sadece COVID ile açıklamıyorlar. Başka hastalıkları olan kişilerin bu dönemde COVID-19 nedeni ile sağlık hizmetine ulaşımdaki sorunlar da bunun nedeni olabilir diye yorumluyorlar. Takip düzeni bozulan kronik hastalıklar, ertelenen tarama programları, sokağa çıkma yasakları nedeni ile acil hizmetlere ulaşmada sıkıntılar ya da psikolojik sorunların yol açtığı intiharlar. Liste uzuyor. Pandemi görünenden çok daha karmaşık sonuçları ile karşımıza çıkıyor.
Son olarak, COVID-19 ile ilgili ölümlerin topluma getirdiği yükün anlaşılmasında sadece kaç ölüm yerine daha gerçekçi bir yaklaşım olan COVID-19 ile kaç yaşam yılı kaybedilmiştir hesaplanması daha doğru bir yaklaşım olabilir. Bu hesaplama, 30 yaşında hayatını kaybeden bir kişi ile 85 yaşında ölen bir kişinin kabaca o toplum için beklenen yaşam süresine göre kaybettiği, ya da bir başka deyişle yaşayamadığı yılların hesabına dayanıyor. Bu yaklaşım, hastalıkların toplumlara yüklerini ölçmenin daha iyi bir yolu ve bizim daha gerçekçi resmi görmemizi sağlayabilir.
Bu nokta da, New York Eyaletinin yaptığını dikkatle incelemek ve örnek almak değerli olacak gibi görünüyor.5 Şu anda COVID-19 ile ilgili olarak ölümlerin kodlaması, gerekiyorsa yapılması gereken düzeltmeleri, pandemi dönemine ait artmış ölümleri ve COVID-19'un sağlık sistemimize getirdiği yük nedeni ile başka nedenlere bağlı kayıplarımızın boyutunu konuşmamız gerek. Çünkü, ölümlerin sayılarını ve nedenlerini bilmek yöneticiler için geliştirilecek sağlık politikalarını bulmada fener gibidir, gidilecek yolu aydınlatır. Bu en temel bilgi olmadan bir ülkenin sağlık öncelikleri saptaması ve ona göre politika geliştirebileceğini düşünmek gerçekçi değildir.
Evet, yaşama sahip çıkmak için ölümü konuşmalıyız.
Kültürümüzde bu sahip çıkışın izlerini de görürüz.
Ölümü karşılamak bizim kültürümüzün güzel yüzlerinden biridir. Ölüme değil de yaşama sahip çıkılır çünkü. Bir ölüm mü oldu komşu evlerde, hemen tencereler ocağa konur ve yemekler hazırlanır. Eller kollar dolu baş sağlığına gidilir. Acı saygıyla karşılansa da hayat devam etmelidir. Sofra kurulup, lokma boğazdan geçmeli ve can gelmelidir bedene. Bu nedenle, o tencere orada açılır, sofra kurulup, acı sahipleri ile birlikte oturulur. Böyle böyle, her gelenle bir iki laf, bir iki kaşık yemek derken bedene can gelir.
Bu nedenle, şimdi arkanıza yaslanıp, gözünüzü kapatın. İster Zülfi Livaneli'den "Nefesin nefesime", ister Mozart'tan Requiem'i dinleyin.
"Ve arkasında güneş doğmayan büyük kapı"6 açılıncaya kadar sanatla yaşayın.
Kaynakça
- Yıldırım N. Ardâvîrâfnâme. Pinhan Yayıncılık. Birinci baskı.2011.
- Dante A.İlahi Komedya. (Çev. Rekin Teksoy) Oğlak Yayıncılık. Onikinci baskı.2012.
- John Graunt's Life Table. 30.05.2020 tarihinde erişildi.
- Coronavirus disease (COVID19) Log of major changes and errata in WHO daily aggregate case and death count data.
- Preliminary Estimate of Excess Mortality During the COVID-19 Outbreak — New York City, March 11–May 2, 2020. MMWR Morb Mortal Wkly Rep 2020;69:603–605. DOI.
- Nabi Y. Türk Yenilik Şiiri Antolojisi (Tanzimattan Cumhuriyete kadar). Varlık Yayınevi. 1954. 3. Baskı içinde "Beyatlı YK. Rindlerin Akşamı". Sayfa: 116-117.