Pınar Okyay

26 Mayıs 2024

Sokak hayvanları ile birlikte yaşamak...

Hayvanların bakımı herkesin sorumluluğundadır İnsanlık olarak hadi gelin, gücümüzü kullanıp küçük küçük değişiklikler yapalım. Nazım'ın dediği gibi "yüz bin eli" ile bize dokunan, gölgesinde en güzel klimadan daha çok sıcaktan koruyan güzelim ağaçlarını koruyalım. 1183 yıllık porsuk ağacını kesmemekle başlayalım. Sokağımızdaki bir hayvanın sorumluluğunu üstlenelim. Su ve yemek vermekten öteye onunla bir aile bireyimiz gibi ilgilenelim

"Sahipsiz hayvanların da, sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir."1

Bu ifade, ülkemizde 2004 yılında yürürlüğe girmiş Hayvanları Koruma Kanunu'ndan bir alıntı.

İstanbul bu dönemden sonra sokak kedileri ile özellikle yabancıların ilgi odağı haline gelmiş durumda. "Kedilerin Başkenti" olarak anılıyor. Kentin yaşam alanlarının hemen hemen tümünde tekirinden sarmanına kediler İstanbullularla beraber yaşıyorlar.

Ama İstanbul'u bu konuda asıl meşhur eden, bu arada da kendisi de bir dünya starı olan bir köpek: Zeytin.

Zeytin, Elizabeth Lo'nın "Başıboş (Stray) adlı uzun metrajlı filminin başrolünde. Zeytin perdeye çıktığı andan itibaren eşsiz bir ruhun huzurunda olduğunuzu anlıyorsunuz, diye anlatıyor izleyenler. Şafak vakti İstanbul'un bir ara sokağını incelerken yüz hatları uyanık, bakışları tavizsiz ve derin, kara gözleri zekâyla parlayan bu köpekte, Afrika Kraliçesi'ndeki Katharine Hepburn'den ya da daha az dağınık anlarından birinde Brad Pitt'ten bir şeyler olduğu söyleniyor.2

Elizabeth Lo ise, "Umarım film, insancıl ve adil bir şehrin neye benzeyeceğine dair Avrupa merkezli görüşlere meydan okumak için sömürgecilikten kurtulma aracı görevi görür.", diye anlatısını özetliyor.2

Aslında köpekler genellikle insanların yakınında yaşar; arkadaşlık, güvenlik ve yardım gibi faydalar sağlar. Hatta bazı köpekler, insanlarda hastalıkları tespit etmek ve hayvanları korumak için eğitiliyor. Ayrıca köpeklerin insan sağlığı ve refahı üzerindeki olumlu etkilerine dair araştırma kanıtları da bulunmaktadır. 3

Bu faydalarına rağmen köpekler, özellikle serbest dolaştıklarında toplumda endişelere neden olabiliyor. Kuduz ve diğer hastalıkları yayarak halk sağlığını tehdit edebilir, hayvanlara ve yaban hayatına zarar verebilir veya insanlara karşı saldırgan davranışlarda bulunabilirler.

Zeytin'in öyküsünde olduğu gibi sokaktaki hayvanlarla böyle güçlü bağlar kurulabilen bir ülke bizimkisi. Ancak, olayın pembe olmayan karanlık bir yüzünde, sokaktan geçenlere saldıran, yaralayan ya da yüzü parçalanan küçücük çocukların yaşadıkları da var. Konuştuğum bir veteriner hekim, özellikle kırsal bölgelerde sürü haline gelip açlıktan başka hayvanlara saldıran, parçalanmış etler için birbirini ısıran köpeklerden de söz etti.

İşte bu öykülerle birlikte özellikle köpeklerin sayılarının çok arttığı durumlarda ilk akla gelenlerden biri hayvanları itlaf etmek olabiliyor.

Uluslararası hayvan örgütleri uzun vadede başıboş köpek topluluklarının kontrol edilmesinde itlafın büyük ölçüde etkisiz ve genellikle sayılarda geçici bir azalmaya neden olduğunu belirtiyorlar. Çünkü, kalan köpeklerin üremesi ve bölgeye yeni köpeklerin taşınması nedeniyle nüfus yeniden toparlanma eğilimindedir. Böyle bir durum hem insanlık dışı hem de sürdürülemez olan tekrarlanan bir itlaf döngüsüyle sonuçlanır. Sokak köpeklerinin toplu öldürülmesi, hayvanlara aşırı acı ve sıkıntı yaşatması nedeniyle insanlık dışı kabul ediliyor.4 Dünya Sağlık Örgütünün de 1990 yılında itibaren itlafın kullanımını teşvik etmeyen ve alternatif yöntemler öneren kılavuzları var.

Bu konuda yapılmış çalışmaların sonuçlarını değerlendiren 2019 tarihli bir sistematik derlemede5, modellenen yoğunlukta itlafın köpek nüfusu boyutunu azalttığını saptanmış. Bu durum kısırlaştırma için de geçerli bulunmuş. Ancak, köpek nüfusu büyüklüğü üzerinde bu iki müdahalenin etkilerini karşılaştıran çalışmalarda, itlafın köpek nüfusunun büyüklüğünü azaltmada daha az etkili olduğu görülmüş. Özetle, etkili kısırlaştırmanın daha çok işe yaradığı ortaya çıkmış. Söz konusu çalışmada, doğurganlık kontrolü, hareket kısıtlaması ve barınma gibi diğer yöntemlerle birleştirildiğinde daha büyük etkiler rapor edilmiş.

Aslında itlafın, köpek topluluklarının doğal sosyal yapısını bozabildiği ve potansiyel olarak saldırganlığın artmasına ve hastalık bulaşma riskinin artmasına neden olabildiği de biliniyor. Bir başka konuda bu işi yapanların durumu. İtlaf eyleminin bunu yapmak için işe alınan çalışanlar için de travmatik bir yük oluşturduğu biliniyor.

Bu çalışma ve diğerleri çeşitli yöntemsel kısıtlılıklarına gönderme yapsalar da sokak köpeklerini yönetmek ve kuduzun insanlara yayılma riskini azaltmak için itlaf etmekten başka yaşam hakkı temelli yaklaşımların önceliklendirilmesi gerektiğini ortaya koyuyor. Önerilen çözümler, sahiplerin ve toplulukların eğitilmesini, mevzuatın oluşturulup uygulanmasını, köpek kayıtlarının tutulmasını, kuduza karşı aşılamayı, kısırlaştırmayı, yeniden sahiplendirmeyi veya bunların bir kısmını veya tamamının bir birlikteliğini içeriyor. Köpeklerin bir dönem barınakta tutularak, sonrasında sahiplendirme programları ile başıboş köpeklerin sokaklardan uzaklaştırılıp sevgi dolu evlere yerleştirilmesi ise bu öykünün en mutlu sonudur.

Köpeklerin kuduza karşı aşılanması çok önemli. Köpekler, insan ve köpek kuduzunun ana konağıdır. Bir bölgedeki köpeklerin en az yüzde 70'inin aşılanması "sürü bağışıklığı" yaratır. Aşılanan köpekler, bir bariyer oluşturarak kuduzun yayılmasını ölene kadar yavaşlatıyor. Bu ana enfeksiyon kaynağının ortadan kaldırılmasıyla köpeklerde ve diğer hayvan popülasyonlarında kuduz vakaları ortadan kaldırılabilir ve insan kuduz ölümleri büyük ölçüde azaltılabilir. Bu aşılamanın, aynı zamanda insanlarda köpeklere karşı daha sorumlu ve daha az korkulu bir tutumu da teşvik ettiği biliniyor.3

Serbest dolaşan köpeklerle ilgili endişeler farklı toplumlar, topluluklar ve coğrafi bölgeler arasında farklılık göstermektedir. Herhangi bir programın söz konusu özel duruma göre uyarlanması gerekir. Yabancılar buna "terzi dikimi müdahaleler" diyorlar. Yerel köpek nüfusunun özellikleri, o toplumdaki insanların köpeklere yönelik tutumları, davranışları ve dini inançları devreye giriyor.

Konuştuğum bir veteriner hekim yöredeki iklim değişikliği ile özellikle kedilerle sıklaşan kızışma döngülerine de dikkat çekiyor. Normal koşullarda yılda üç kez kızgınlığa giren hayvanların artan hava sıcaklıkları ile her iki ayda bir ya da her ay bu dönemi yaşamaya başladıklarını belirtiyor. "Tek Sağlık" bir kez daha karşımıza çıkıyor.

Peki, ülkemizde 2004 sonrası nasıl bir süreç işledi de bugünlerde itlafı bir kez daha konuşuyoruz? 2004'teki kanun ülkemizde hayvanların korunması için üstlendiği rolü yerine getiremedi mi?

Bizde hep mevzuatımızın yeterli olduğu ancak uygulamanın hakkıyla yapılamadığından yakınılır.

Bu kanunla ilgili de benzer bir süreç yaşandı. Günlerdir yerel yönetimlerin görevlerini yapmadığı ve bakanlığın da onları denetlemediği yazılıyor. Buralarda sorunlar elbet var.

Ama asıl sorun kanunun ruhunda gibi geliyor bana. Kanun koyucu, sorumluluğunun büyük bölümünü öylece yerel yönetimlere vermiş. Bu sorunla ilgili merkezi yapı, genel müdürlük seviyesinde bir yönetsel yapıya kavuşamamış. Oysa, sokaktaki hayvanlarla ilgili bir planlama başta bütçe desteği olmak üzere merkezi yönetimin denetleme dışında da sorumluluk alması gereken bir olay.

Merkezi otorite sorumlu hayvan sahipliğinin oluşturulmasından hayvanların sokağa bırakılmasına kadar bir dizi yaptırımları, ağır para cezalarını hayata geçirmekte yol alamıyor. Oysa, sokaklarımızda gezen Sibirya kurtlar, Goldenler hep sorumsuz sahipleri tarafından sokağa bırakılan hayvanlar. Hayvan satışının engellenmesi için yapılanlar ise çok yetersiz.

Yerel yönetimlerin bu haliyle de yapabilecekleri var. Öncelikle bu konu onların da kurumsal yapısında hak ettiği yeri almalı. Cumhuriyet Halk Partisi'nin belediye başkanlıklarına 8 Mayıs 2024 tarihli Halk Sağlığı, Hayvan Hakları ve Politikaları hakkında bir iç yazışması ile belediye başkanlıklarına bu yönde bir hedef tanımladığını biliyorum. İzmir Büyükşehir Belediyesi, sanırım ülkemizdeki bir ilki gerçekleştirerek, Veteriner İşleri Halk Sağlığı Daire Başkanlığını kurdu. Şimdi bu yeni yapılara soruna çok paydaşlı ve bilimsel bir yaklaşımla çözüm bulmak düşüyor. Ortaya konan yol haritaları var;3,6 kamu, akademi, meslek örgütleri ve sivil toplum kuruluşları ile tek elden yönetilen hızlı ve kararlı bir plan ortaya konulabilir. Sürdürülebilirlik de gözetilerek yapılan, amaçlar, hedefler ve faaliyetleri içeren, hayvan refahına yönelik standartların tanımlandığı ve izleme amacıyla kullanılacak göstergelerin belirlendiği bir eylem planı ve bu planın her aşamasının bu çok paydaşlı yapı ile değerlendirilmesi başarıyı getirecektir.

Özel bir notum, barınaklarla ilgili. Kentlerimizin daha çok barınak ve daha fazla eğitimli insan gücüne gereksinimi var. Buraların hayvan sağlığı merkezleri ile desteklenmesi gerekiyor. Vatandaşların barınaklarla ilgili yargısı çoğunlukla oraların hayvanlar için korkunç olduğu yönünde. Bu konuda kurunun yanında yaş da yanıyor. Bunun çaresi her şeyde olduğu gibi şeffaf ve katılımcı yönetimlerden geçiyor. Yerel yönetimlerin kentlerindeki sivil toplum örgütleri ile birlikte çalışması, düzenli bilgilendirme ve açık iletişimle infodeminin önüne geçmesi gerekiyor.

Yerel yönetimlerin bu süreç yönetiminde yapılacak işin teknik yeterlilik, bir uzmanlık gerektiren niteliği nedeni ile çok sayıda yetişmiş insan gücüne de gereksinimi var. Kısırlaştırma ancak veteriner hekimlerce yapılabilir. Bu konuda önemli bir kaynak da özel kliniklerinde çalışan veteriner hekimlerdir. Meslek odaları aracılığı ile yapılacak anlaşmalar ve bunların merkezi bütçe ile desteklenmesi sonuç alınmasını hızlandıracaktır.

Ama bu da yetmez.

Hayvanların bakımı herkesin sorumluluğundadır

İnsanlık olarak hadi gelin, gücümüzü kullanıp küçük küçük değişiklikler yapalım.

Nazım'ın dediği gibi "yüz bin eli" ile bize dokunan, gölgesinde en güzel klimadan daha çok sıcaktan koruyan güzelim ağaçlarını koruyalım.

1183 yıllık porsuk ağacını kesmemekle başlayalım.

Sokağımızdaki bir hayvanın sorumluluğunu üstlenelim. Su ve yemek vermekten öteye onunla bir aile bireyimiz gibi ilgilenelim.

Yerel hayvan koruma gönüllüsü olmakla başlayalım.

Yaban hayata saygı duyalım.

Deniz memelisi esaretine karşı çıkalım. Çocuklarımızla yüzdürmek yerine, yunusların uçsuz bucaksız mavi okyanusta yüzmelerini savunalım.

Çocuklarımızı iyi yetiştirmekle başlayalım.

Milli Eğitim müfredatında olmadık konular yerine yaşam hakkına yer vermekle başlayalım.

Küçük bir değişiklik, düşünceli bir seçim, hayvanların yaşamlarında, sağlığımızda ve değerli gezegenimizin geleceğinde büyük bir fark yaratabilir.7

Birlikteliğimizin sudaki dalga misali etkisi hayal edin.

Hadi gelin,

Mavi küremizdeki yaşamları,

ve nihayetinde yaşamımızı değiştirelim.

Birer birer.


Kaynakça

  1. Hayvanları Koruma Kanunu. https://www.mevzuat.gov.tr/mevzuatmetin/1.5.5199-20100611.pdf
  2. https://www.theguardian.com/film/2021/mar/23/what-appointments-did-these-dogs-have-to-keep-long-lunches-and-brief-liaisons-in-a-radical-new-dogumentary
  3. WAP. Humane dog management: Better lives for dogs and communities https://www.worldanimalprotection.ca/sites/default/files/media/ca_-_en_files/humane-dog-management.pdf?_gl=1*1ji0dnt*_ga*MTU3Mjg4NDU1LjE3MTYyODAzNTM.*_ga_920BSG3JKP*MTcxNjU2ODQ3Ny41LjEuMTcxNjU2ODQ3OC41OS4wLjA.
  4. https://opti-production.worldanimalprotection.ca/education/animal-welfare-issues/stray-dog-population-management/
  5. Smith LM, Hartmann S, Munteanu AM, Dalla Villa P, Quinnell RJ, Collins LM. The Effectiveness of Dog Population Management: A Systematic Review. Animals (Basel). 2019 Nov 22;9(12):1020.
  6. vhd-rapor-sahipsiz-sokakpdf.pdf (vethekimder.org.tr)
  7. https://www.worldanimalprotection.ca/1x1

Mehmet Önal Kimdir?

Mehmet Önal İstanbul'da doğdu. Hukuk lisans ve yüksek lisans tahsilinden sonra İngiliz Parlamentosu ve Atlantik Konseyi'nde çalıştı. İzleyen dönemde enerji sektöründe çalışmaya başladı. Ticari görevlerden sonra enerji dönüşümü ve iklim değişikliği kamu politikaları üzerine uzmanlaştı.

Avrupa Birliğini'nin teknik iklim değişikliği danışman organı olan Sıfır Emisyon Platformu'nda ve İngiltere'de Karbon Yakalama ve Depolama Derneği'nde görev aldı. İklim değişikliği temalarında Avrupa'da, Orta Doğu'da ve Asya'da birçok devletin yürüttüğü çalışmalara katıldı.

Profesyonel olarak kamu politikaları ve siyasi gelecekler üzerine senaryo çalışmalarında yer alıyor, büyük toplumsal gelişmeler, sosyolojik değişimler, insanlık için varoluşsal tehdit oluşturan etkenler ve küresel jeopolitik konular üzerine kafa yoruyor. Enerji sektörü profesyoneli olarak Londra ve İstanbul'da yaşıyor.