11 Mart 2020 tarihinde Dünya Sağlık Örgütünün pandemi ilanından sonra geçen süre tüm dünya için çok zordu. Yüzyılımızın en önemli sağlık olayını yaşadık. Hâlâ da devam…
Son verilere göre, dünyada 170 milyona yaklaşan vaka ve 3,4 milyon ölüm var. Sorunun boyutunun aslında çok daha büyük olduğu biliniyor. Dünya genelinde COVID-19 kaynaklı ölüm sayısının resmi verilerde ifade edildiğinden "2-3 kat fazla" olduğu, yani 3,4 milyon değil de en az 6-8 milyon ölüm olduğu Dünya Sağlık Örgütünün veri analistleri tarafından cuma günkü basın toplantısında ifade edildi. Yine yakın zamanda yayımlanan 2021 Dünya Sağlık İstatistikleri'ne göre COVID-19 en çok öldürenler listesinde 6. sıraya yerleşti. Ancak, aşılar gidişatı değiştirmeye başladı. Dünyada bir gün öncesine göre vakalarda 584 bin ve ölümlerde 12 bin olmak üzere günlük artış sürerken, aşılama oranları yükselen ülkelerde hem vaka hem de ölümler azalıyor. Günde 30 milyondan fazla aşı yapılırken yapılan toplam doz 2 milyara yaklaşıyor. Aşı ve virüs varyantları arasındaki rekabet devam ediyor. Şimdilik terazi aşılar lehinde. COVID-19 aşılarının tümünün ölümlere karşı son derece koruyucu olduğu gösterildi. Özellikle, Pfizer/BioNTech aşısı en endişe verici varyantlarda da aynı başarısını sürdürüyor. Bu da örneğin ABD'de kendini şöyle gösteriyor: Yedi günlük ortalama Cuma günü 22 Haziran'dan bu yana en düşük ve kış dalgalanmasındaki enfeksiyon oranının onda birinden az olan 27 bin 815'e düştü.
Darısı başımıza.
Olacak. Bakın nasıl?
Öncelikle, bir pandeminin sona ermesinden bahsederken iki yol vardır. Birincisi, tıbbi olarak sona ermelidir: vaka ve ölüm sayısının artık endişe verici olmadığı bir dönem. Ama aynı zamanda sosyal olarak bitmesi gerekiyor. Bu yazının konusu ilki. Korkarım, sosyal etkileri yıllarca bizimle olacak.
Koronavirüs'ü tamamen ortadan kaldırmadıkça onunla ilişkimiz asla bitmeyecek. Bunu çiçek hastalığında yaptık, ancak tek örnek bu, birçok koşulu çok farklıydı ve buna rağmen uzun yıllar aldı. Yani, Korona bizimle yaşayacak. Ama şu anda gereksinim duyduğumuz durum eradikasyon değil, toplum bağışıklığı.
Toplum bağışıklığını etkileyecek beş önemli değişken var.
İlki, yeni varyantlar. Evet rekabet var, ama şu anda elimizdeki tüm aşılar işe yarıyor gibi duruyor.
İkincisi, aşıların bulaşmayı engellemedeki etkisi. İlk veriler umut veriyor.
Üçüncüsü, aşı uygulamasının düzensiz ve kötü dağılımı. Bu konuda yapılacak çok iş var.
Dördüncüsü, bağışıklığın sonsuza dek sürmeme olasılığı. Neyse ki, bir süre devam ettiği kesin.
Beşincisi, aşıların insan davranışını değiştirebilme durumu. Kontrollü ve kademelendirilmiş açılma dikkat edilmesi gereken en önemli konu.
Pandeminin bitişi ile ilgili farklı senaryolar olsa da, aslında iki temel senaryo var.
İlki, virüsünün etkisini azaltmaya dayanıyor. Vaka ve ölümler ile ilgili geniş anlamda kontrol sağlanacak; ancak aşısız gruplarda salgınlar olacak. Bunu kontrol etmek için de ek aşı dozlarına gereksinim olacak. Koronavirüs aynı, mevsimsel grip gibi dünyayı dolaşacak.
"Virüsü yenmek yerine etkisiz hale getirmek! Yani, hafif endemik*! Çok sayıda insanı öldüren ve sağlık sisteminin ağırlık altında inlemesine neden olan bir baş belası yerine, insanları biraz hasta eden bir şeye dönüştüreceğiz." Dr. Marc Lipsitch
İkincisi ise, yaz aylarında yeni bir dalga, hatta pandeminin geri dönmesi. Aşılama ve varyantlar arasındaki yarışı kaybeden aşılama olursa bu durum olabilir. Gençlerdeki düşük aşılama oranları, aşı direnci gibi birçok bileşen katkı verebilir. Çocukluk çağında aşılamanın başlaması iyi haber. Ama pandeminin geri dönme olasılığındaki en önemli etken, dünyanın topyekûn aşılanmasındaki sorunlar.
"Olabildiğince çabuk ve süratli bir şekilde çok sayıda insanı aşılamak ile ülkemizde virüslerin yeniden canlanma tehdidi arasında bir yarış içindeyiz." Dr. Anthony Fauci
Peki, hangisi?
Şu an için büyük olasılıkla ilk senaryo. Bazıları buna toplum bağışıklığı değil de "normalliğe giden yol" diye tanımlıyor. Ne denilirse denilsin, bunu sağlayabiliriz. Muhtemelen Koronavirüs bizimle kalacak ve COVID-19 grip gibi endemik bir hastalık haline gelecek.
"Pandemiler biterler. Eninde sonunda biterler..." Nicholas Christakis, Sosyolog, Yale Üniversitesi
Nüfuslarını, en başta en yüksek risk grupları olmak üzere aşılamak için yeterli aşı dozlarının mevcut olduğu göz önüne alındığında, ABD, İngiltere ve Avrupa Birliği ülkelerinde yılın ikinci çeyreğinde normale geçişini bekliyorduk. İlk görüntüler gelmeye başladı bile.
Beyaz Saray'a kucaklamalar geri geldi.
Boston Lirik Opera perdelerini 1 Ekim'de yüz yüze gösterimlere açacağını haber verdi.
İngiltere pubları biralarını içen mahallelilerle doldu.
Macron, bir sokak kafesinde kahvesini yudumlarken görüntülendi.
Sağlık Bakanımızın son basın toplantısında verdiği aşı miktarlarında bir tedarik sorunu olmazsa ülkemiz için de benzer bir süreç yaşanacak. Önce 20 yaşa kadar inilecek ve sonrasında da 12 yaş ve üzeri çocukların aşılanmasına başlanacak. Günlük vaka sayımız 1200'ün altına düştüğünde, yani yedi günlük vaka sayımız 100 bin kişi başına 10'nun altına düştüğünde ve bunu en az iki hafta kadar sürdürebildiğimizde, artık toplumsal bulaşmadan küme bulaşı dediğimiz, yaygın bulaşmanın değil de bazı gruplarda ortaya çıkan küçük salgınların olduğu bir aşamaya geçtiğimizi söyleyebileceğiz.
Sayılardaki azalmanın uzaması sizi korkutmasın. Bu üstsel azalma ile ilgili bir durum. Önlenen her COVID-19 vakası, bulaşmadaki zincirleri keser ve bu da daha birçok vakayı engeller. Bu, vakaların yüksek olduğu durumlarda sayıların büyük bir düşüşe neden olacak kadar iletimi azaltan aynı önlemlerin vakalar düşük olduğunda daha küçük bir düşüşe dönüştüğü anlamına gelir. Ve bu değişiklikler zamanla toplanır.
Bu model Amerika Birleşik Devletleri'nde çoktan ortaya çıktı: Günlük vakaların 8 Ocak zirvesi olan 250 binden 100 bine düşmesi sadece 22 gün sürdü, ancak günlük vakaların 100 bine düşmesi üç kattan fazla sürdü. Bu nedenle pandeminin sonu muhtemelen şöyle görünecektir: Vakalarda ani bir düşüş ve ardından daha uzun süren düşük sayıda vaka sayısı.
Evet, darısı başımıza.
Ne zaman mı?
Aşılama öngörüldüğü şekilde giderse ve yeni varyantların etkisi sınırlı kalırsa kasım diye düşünüyorum.
Sonbaharı kasımpatları ile bitireceğiz. Rengarenk renkleri ile ruhlarımızı kışa hazırlayacak. Bakmayın siz, Avrupalıların onu cenazelerde kullanmasına, dayanıklılığı bunun nedeni. Anavatanı Çin'de değişen mevsimlerin sembolü dört çiçekten biri; bir kente de adı verilmiş. Çok sevilirmiş. Japonya'da da kasımpatı adına "Mutluluk Festivali" denilen bir festival bulunuyor.
Kasımpatı, pandemi döneminin en ilgi çekici etkinliklerinden birinde başrollerden birini oynadı. "Kasımpatı" değil de Avrupalı bir botanikçinin koyduğu haliyle, "Krizantem".
Geçen yıl haziranda Barselona'nın Liceu Operası aylar sonra perdelerini açtığında seyirci koltuklarında 2 bin 292 saksı vardı. Bu koltuklardaki bitkiler konser sonrasında Barselona'da pandemi hastanelerindeki sağlık çalışanlarına hediye edildi. Ve o özel etkinlikte, bu özel seyircilere ne çalındı biliyor musunuz? Puccini'nin Crisantemi'si.
Ama en güzeli yine yurdum insanının dilindeki: Güz güzeli.
Ne demiş büyük ozan Livaneli:
"Yağmurlu havalarda
Yeniden kurarım dünyayı ben
Dünyayı güzellik kurtaracak"
* Endemik: Yunanca endomos (indigenous) kelimesinden köken alır. "Yerli, o yere ait" demektir. Bir bölge nüfusunda bir hastalığın sürekli varlığı anlamında kullanılır.