Varoluşumuzdan beri sağlığımızın peşinden koşuyoruz.
Atalarımız yaralarını belli ki kurumuş otlar ya da renkli yapraklarla kapadılar. Bazıları işe yaradı bazıları yaramadı. Erkekleri ava giden kadınlar evde çocuklar ve yaşlılarla kaldılar. Yaşlılar bilgilerini genç kadınlara aktardı. Doğum kadınları bakıma yakınlaştırdı. Böylece ilk şifacılar kadınlar arasından çıktı.
Ama öyle çok hastalık ve öyle çok bilinmezlik vardı ki, başkaca güçlere de gereksinim doğdu. Hekimler şifa güçlerini önce doğa olaylarından ve sonra da tanrılardan almaya başladı. Öyle ki, Truva kuşatmasında Yunanlıların ordusunda görev yapan iki hekim -Podaleirios ve Makhaon- olsa olsa Tanrı Asklepios'un oğulları olabilirdi.
Zamanla sağlıklı vücudun sağlığı tanımlamada yetersiz kaldığı anlaşıldı. Platon meşhur "Diyaloglar"ında sağlıklı vücut yanına sağlıklı zihni de ekledi. Üstelik bir de ancak böyle bireylerin sağlıklı bir toplumu oluşturabileceğini belirtti.
O gün bugündür sağlıklı toplumlar arayışımız da sürüyor.
Bu arayışta en önemli dönüm noktalarından birini Dünya Sağlık Örgütünün de kuruluşunun gerçekleştiği İkinci Dünya Savaşı sonrası dönem oluşturuyor. İnsanlığın büyük bir yıkım yaşadığı ve sonrasında daha iyi bir dünya için harekete geçtiği bu dönemde sağlık da en önemli insan haklarından biri olarak karşımıza çıkar.
Burada en önemli nokta, sağlığa hak temelli yaklaşımdır. Bugün hem ulusal hem de uluslararası tüm belgeler sağlığın en temel insan haklarından biri olduğuna yer veriyor. Ülkemizde aynı dönemde hayata geçirilen 1960 Anayasasında bu hak ve devletin sorumluluğu çok güçlü bir biçimde yer almıştır. 1982 Anayasamızda bu konuda devletin sorumluğunda bir miktar geri çekilme söz konusu olsa da çevrenin önemine yer veren ifadeler değerlidir.
Sağlık hakkı konuşulurken zaman zaman bunun sağlık hizmeti ile eş anlamlı kullanıldığını görüyorum. Sağlık hizmetleri çok önemlidir ama bu kavram içinde yer alan küçük bir bileşendir. Kişinin ya da toplumların sağlığı sadece sağlık hizmetlerine bağlı değildir. Kişinin yaşadığı toplumun yaşam olanakları ile ilişkilidir. Varsıllığın o toplumda nasıl dağıldığı ile ilgilidir. Eşitlikler ile ilgilidir. Toplumsal cinsiyet sorunları ile ilgilidir. Bu nedenle, sağlık hakkı, sosyal, ekonomik, kültürel ve politik bileşenleri ile ele alınmalıdır.
Dünya Sağlık Örgütü bu yılın teması ile dünya çapında milyonlarca insanın sağlık hakkının giderek daha fazla tehdit altında olduğuna dikkat çekmek istiyor. Afetler, çatışmalar, fosil yakıtların kullanılmaya devam edilmesi gibi önlenebilir nedenlerle 2021 yılında dünya nüfusunun yarısından fazlasını oluşturan en az 4,5 milyar insanın temel sağlık hizmetlerinden tam olarak yararlanamadığı gerçeği ortaya çıkıyor.1
Sağlık hakkının korunmasında birey, sağlık çalışanları ve toplumun tüm bileşenlerinin sorumluluğu vardır. Ancak devletin ya da yönetenlerin sorumluluğu en önemlisidir. Bu sorumluluğun anlaşılması ve sağlık hakkının tüm politikalarla ilişkilendirilmesi gerekmektedir.
Ülkemiz yeni bir seçimi arkada bıraktı. Yerel yönetimler yeni yöneticileri ile yola başladılar. Bu yolculuklarında sağlık hakkı çok önem verdikleri bir hedefleri olmalıdır. Çünkü sağlık hakkını savunmak, güvenli içme suyunu, temiz havayı, gıda güvencesini, sağlıklı barınma ve çalışma koşullarını, şiddet ve ayrımcılığa maruz kalmama haklarını savunmak anlamına gelir. En önemli görevlerinden biri de tam da bu nedenle sosyal işler ve sosyal kalkınma olmalıdır. Beklenmedik yaşam olayları başta olmak üzere tüm dönemlerde hanelerin yoksulluğa karşı savunmasızlığı azaltılmalıdır.
Dünya Sağlık Örgütü, bu yılki teması altında yönetimler için bir yol haritası da tanımlamış. En önemli bulduğum önerileri şöyle:
- Nüfusun sağlık ihtiyaçlarını bilin ve bunlara göre hareket edin. Verileri toplayın, analiz edin, kullanın ve izleyin; yaşa, cinsiyete, ekonomik duruma, eğitim düzeyine, ikamet yerine, ırka, etnik kökene ve diğer özelliklere göre ayırın ve sağlık eşitsizliklerini düzeltmek için harekete geçin.
Yani, bilgiye ve gereksinimlere dayalı hakkaniyetle yönetin.
- Savaş ve çatışmalarda uluslararası insani ve insan hakları hukukuna uygun olarak sağlık altyapısını ve sağlık çalışanlarını koruyun ve sağlık hizmetlerine kesintisiz erişimi sağlayın.
Yani, dirençli toplumlar ve sağlık hizmetleri oluşturun.
- Şeffaflığı destekleyin. Yönetişimi güçlendirerek ve sektörler arası çalışarak yolsuzlukla mücadele edin.
Yani, hesap verebilir olun.
- Bireylerin ve toplulukların sağlıkla ilgili karar alma süreçlerine anlamlı bir şekilde dâhil olmalarını belediye toplantıları ve vatandaş meclisleri, odak grupları ve istişareler, sağlık konseyleri, yönlendirme gruplarında temsil ve inceleme kurulları ile gerçekleştirin.
Yani, toplum katılımını sağlayın.
Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarına bakın. Üçüncü amaç, doğrudan sağlıkla ilgilidir. Kalan diğer 16 amaçtan sağlıkla ilgili olmayanı ise yoktur. 2030'a ne kaldı. Yöneticilerin, politikacıların, herkes için sağlık hakkını hayata geçirmek için küreselden yerele her düzeyde atılacak adımları hemen şimdi atmaları gerekiyor. Üstelik sadece insana odaklanmadan, insan, hayvan, bitki ve tüm ekosistemi içiren bir anlayış olan Tek Sağlık yaklaşımı ile bu yol alınmalıdır.
Kaynakça
Pınar Okyay kimdir? Prof. Dr. Pınar Okyay, Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı başkanıdır. Pınar Okyay, 1983'te Bornova Anadolu Lisesinden, 1989'da Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinden ve 1993'te Dokuz Eylül Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Halk Sağlığı Bölümünden mezun oldu. Halk sağlığında epidemiyoloji, sağlık araştırma yöntemleri, araştırma ve yayın etiği, biyoistatistik, kadın sağlığı ve afet ağırlıklı çalışmaktadır. Üniversite hastanesi başhekim yardımcılığı, Özdeğerlendirme Kurulu başkanlığı; 2016-18 döneminde Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) Yönetim Kurulu üyesi; 2018 Kasım 2021 Temmuz döneminde HASUDER'in Yönetim Kurulu başkanlığı yaptı. Halen HASUDER Toplumsal Cinsiyet ve Üreme Sağlığı ile Afetler Çalışma Gruplarında çalışmaktadır. Sağlık Bakanlığı Tıpta Uzmanlık Kurulu TUKMOS ve Halk Sağlığı Yeterlilik Kurulu Denetleme Komisyonu üyesi. 2020 Nisan -2021 Mayıs tarihleri arasında Sağlık Bakanlığı COVID-19 Bilimsel Danışma Kurulu üyeliği görevini yürüttü. Türk Tabipleri Birliği (TTB) bünyesinde TTB Halk Sağlığı Kolu başta olmak üzere çeşitli görev gruplarında yer almaktadır. Aydın Tabip Odası üyesidir; yönetim kurulu üyeliği yapmıştır; halen TTB Delegesidir. Bir kitapsever, gezgin ve T24 İnternet Gazetesi haftalık köşe yazarıdır. |