Nehir Günce Daşcı

03 Ekim 2024

51 yaşında yeniden başlamak: Lena’nın Amerika mücadelesi

Her göçmenin bir hikayesi var. Kimisi güler yüzle başlıyor yeni hayatına, kimisi savaş veriyor ayakta kalmak için. Lena da o savaşanlardan biri. Amerika onun hayal ettiği gibi mi, henüz bilmiyorum. Ama umudunu kaybetmemiş bir kadının her şeyin üstesinden geleceğine inancım tam

Amerika’dan selamlar dostlar;

Ben de birçok göçmen gibi burada kağıt kürek işlerini beklerken iki senemi geçirdim sayılır. Bu süreçte yasal olarak kalmaya devam etmek için dil okuluna gitmek zorunda kaldım. Bir sürü göçmen arkadaşım oldu burada. Hepsinin birbirinden farklı hikayesi var fakat bugün size Macar arkadaşım Lena’nın hikayesinden bahsetmek istiyorum. Arkadaşımın gerçek ismini, ricası üzerine kullanmıyorum.

Lena, Macaristan’ın küçük bir şehrinde büyümüş ve 18-20 yaşlarında evlenmiş. Bu evliliğinden bir çocuğu olmuş. 2 senelik birlikteliğin ardından ise eşiyle ayrılmaya karar vermişler. Eski eşi, Lena çocuğunu büyütmeye çalışırken destek olmamış fakat Lena, çocuğu Adila için elinden gelen her şeyi yapmış. Öğretmenlik yapıyor olmasına rağmen bazen Adila’ya kıyafet alacak para bulamamış ve ailesinden destek almış. O zamanları anlatırken gözleri hemen dolar. Biraz da gururlu olduğu için çok detaya da girmiyor sanırım.

Lena ile biz tanıştığımızda 51 yaşındaydı. Bundan 10 sene önce şimdiki eşiyle çıkmaya başlamış, 5 sene sonra da evlenmişler. Macaristan’da hala öğretmenliğe devam ediyormuş o sıralar. John ise 2 sokak arkalarında oturan bir komşularıymış aslında, Amerikalı John. Macarca bildiği için orada çevirmenlik yapıyormuş. Neyse, bizim gençler anlaşmış ve evlenmişler. John’un da ilk eşinden bir çocuğu var, Lena’nın da. Adil bir birliktelik.

Gel zaman git zaman, Macaristan’da ekonomi kötüleşmiş. Hükümet halkı fazla sömürmüş. Aynı bizimkiler gibi. Lena ile John Amerika’ya taşınmaya karar vermişler. John zaten Amerikalı, burada hemen iş bulur diye düşünmüşler. Lena ise, Budapeşte’de otelde çalışan çocuğuna ileride daha iyi fırsat sağlayabilmek adına emekliliğini falan yakmış, işten ayrılmış ve eşiyle birlikte buraya gelmiş.

Geçen sene eylülde kendisiyle okulda karşılaştım. Tabii okulun en yaşlı öğrencisi olduğunu söylemeye gerek yok. Ben 33 yaşında zaten yaşlılar arasındaydım ama Lena’nınki bambaşka. Hoca ödev veriyor, sunum yapılacak, Lena sunum hazırlamayı bilmiyor. Her gün ders, her gün bir sürü ödev. Dil okullarında, “ya sen paranı da veriyorsun, zaten okula statü korumaya gelmişsin” diye bakmıyorlar. Ödev üzerine ödev. Canından bezdiriyorlar. Bizim canım Lena, kelimeleri ezberlemesinin önüne geçen hafızası bir yana, öğretmenlikten öğrencilere sert geçişi bir yana, yaş ortalaması 22-23 olan sınıfa ayak uydurma çabası bir yana...

Düşünsene, 51 yaşında ülke değiştirmeye karar vermişsin. Okula gitmek zorundasın her gün. Hiç arkadaşın, akraban yok. Senelerce kendi paranı kazanmışsın ama burada öğrenci olduğun için çalışma hakkın yok. Çocuğun memlekette kalmış. John da sağ olsun, Macarca’yı unutmayayım diye Lena ile hiç İngilizce konuşmuyor evde. Bizimkinin İngilizcesi çok yavaş gelişiyor.

İşin kötü yanı aslında Lena, bir Amerikalı ile uzun süredir evli olduğu için burada direk çalışma hakkı olabilirdi de. Ama evraklarına da seneler sonra başvurdukları için hala beklemede. Ve bu bekleme sürecinde öğrenci statüsünde olduğu için hala okula gitmeye devam etmek zorunda.

2 ay önce eşi başka bir eyalette iş buldu ve taşındılar. Bizim Lena orada yeni bir okula başladı. Yine her şeye sıfırdan başladı. Burada birkaç arkadaşı olmuştu en azından. Arada beraber eğleniyorduk. Geçenlerde ziyarete geldi buraya. Tamamen depresyonda.

Her göçmenin bir hikayesi var. Kimisi güler yüzle başlıyor yeni hayatına, kimisi savaş veriyor ayakta kalmak için. Lena da o savaşanlardan biri. Amerika onun hayal ettiği gibi mi, henüz bilmiyorum. Ama umudunu kaybetmemiş bir kadının her şeyin üstesinden geleceğine inancım tam.