Evet zor aslında kolaydır. Mühim mesele, zorluğu kolay kılacak bir yöntemle hareket edebilmektir. Eş anlatımla zorun içindeki kolayı da fark etmek gerekiyor. Kişinin önündeki süreçlere, çözmeye koyulacağı sorunlara bakışını idrak etmesi bu fark edişte önem taşımaktadır.
Geniş çerçevede ifade edersek; yaşama bakış bir zihinsel edimdir. Her şey ilk etapta zihinde oluşur. zihinlerimizin düşünceleri hangi formda ve yönde geliştirdiği alabildiğince önemli bir konudur.
Kök düşünceler ve aşılmaz dağlar
Süreçlere bakış ya da yaklaşım bir kök düşünceyle başlar. Bu kök düşüncenin niteliği karşımıza aşılmaz dağlarda çıkartabilir, emin adımlarla yükseleceğimiz basamaklarda. Hele, kök düşünce negatif duygularla örülü ise durum daha da zor hale gelmektedir. Mümkün olduğunca yaşama pozitif duygu ve düşüncelerle bakmak zor görülen süreçleri kolay kılabilir.
Tabii bu noktada rasyonalite ve uygun bir sistematik belirleyiciliğinde hareket edilmesi de önem kazanmaktadır. Oluşturulacak sistematik ya da çalışma modeli ne olursa olsun başarıyı getiren iki temel kavram vardır; istikrarlı olunması ve aşamalar halinde hareket edilmesi.
Sürmeneja girenler, sürantrene olanlar
ODTÜ yıllarımda pek çok arkadaşın finaller döneminde aşırı ders çalışmaktan sürmenaj olduklarını biliyorum. ortalıkta hayalet gibi gezinen, dikkatleri alabildiğince dağınık, okuduklarını artık anlayamayan bu arkadaşların temel hatası bir sistematiklerinin olmaması ve dersleri biriktirerek dönem sonu sınavlarında beyinlerine aşırı yüklenmeleriydi. Zorun içindeki kolayı görememişler, düzenli ders çalışmayıp finaller döneminde kendilerini yıpratabileceklerini göz ardı etmişlerdi.
Spor yaşamımda ise psikolojik ve fiziksel İstikrar göstermeyen ve makul bir antrenman programına uymayan arkadaşların sürantrene olduklarına şahidim. Bu sporcular yarışlar öncesinde strese giriyor ve bedenlerinin taşıyamayacağı sert yüklenmeler yapıyor, aşırı koşuyor ve nihayetinde zihinsel ve bedensel çöküşe girerek doğal kapasitelerini kaybediyorlardı. Sürmenaj ve sürantrene olmayı engellemek için değişik ilaçlar kullanıldığını da biliyoruz. Ancak ilaç kullanımı bedenin ve zihnin doğasına kimyasal müdahaleler olduğundan uzun erimde sağlıklı sonuçlar getirmiyor. "Zor aslında kolaydır. Zorun içinde bir de kolay vardır" veciz sözünden hareketle olguları zorlaştıran, kolaylıkları perdeleyen unsurun, zihinlerimiz olduğunu unutmamak gerekiyor.
Kırkayak ve kurbağa
Adım atmadan gideceği yolu düşünüp yorulanlar, takatsiz kalanlar olduğu anlatılır. Doğasından uzaklaşan zihinlere dair şu anlatıda belleğimdedir hep: yaşamını mutlu, mesut sürdürmekte olan kırkayağın karşısına bir kurbağa çıkar ve "hangi ayağın önde gidiyor." diye sorar muzipçe gülerek. Kırkayak başlar hangi ayağının önde olduğunu düşünmeye ve düşünürken bir çukura yuvarlanır. "Peki daha sonra o çukurdan çıkabilmiş mi?" sorusu akla gelir. Bence çıkabilir. Nasıl mı? Sakin, geniş nefesler alıp takıntısını düştüğü çukurda bırakarak.
Zorun içindeki kolayı gören, takıntılardan uzak, nefesini, yaşamını bilen zihinler dileğiyle herkese sevgiler.