Kısa zaman önce Suudi Arabistan, Ukrayna tarafı davet edilmeden ABD ve Rusya’nın Ukrayna konusunu ele aldığı toplantılara evsahipliği yapmıştı. Araya Zelenskiy’nin Beyaz Ev’de kamuya açık aşağılanma sahnesi girdi. Suudi Arabistan bu defa Ukrayna ile ABD’nin yüz yüze yürüteceği arayı düzeltme müzakerelerine evsahipliği yaptı.
Ukrayna devlet başkanı Zelenskiy de oradaydı ama toplantılara katılmadı. ABD tarafının masaya Dışişleri Bakanı Rubio ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Waltz düzeyinde oturması işi ciddi tuttuklarının göstergesiydi. Nitekim, toplantının ardından ABD Ukrayna’ya askeri ve insani yardımı yeniden başlatma kararını duyurdu.
Herhalde Ankara, her iki buluşmanın evsahipliği için neden Türkiye’nin değil Suudi Arabistan’ın tercih edildiğini kendine izahta zorlanmıştır.
Ancak, bu tür görüşmelerin nerede yapıldığı -bizim meslek ağzıyla- “esasa müteallik” bir husus olmadığı gibi evsahibinin sonuç üzerinde etkili olması, sonuca katkı yapması da kural değildir.
Doğrusu Trump’ın varını yoğunu Putin’den yana koyduğu meydanda. ABD Ukrayna’ya insani ve askeri yardımlarını da -savaş alanında ondan çok daha önemlisi- istihbarat paylaşımını da durdurması bu tutumun kanıtıydı. “Starlinks” de sosyal medyada şirketin -ve o sosyal medyanın da- sahibi Musk, Polonya ve ABD dışişleri bakanları Sikorski ve Rubio arasında açıktan atışmaya konu oldu.
Bir bakıma Trump, Zelenskiy’nin tüm direncini kırarak, hatta kişiliğini silerek Putin’le masaya oturtmak için tüm kartlarını masaya açmış oldu. Ama Ukrayna’nın savunma cephesi çökmedi ve delinmedi. Ukrayna’nın ABD desteği olmadan işgalci Rus kuvvetlerini tümüyle topraklarından çıkaramayacağı belli olsa da ABD desteği çekilince kendiliğinden yıkılmayacağı da böylece anlaşıldı.Suudilerin evsahipliğindeki toplantı işi tatlıya bağladı.
Mevzu şimdilik huzura erdiyse de, Trump ve yardımcısı Vance, kaba saba denilebilecek davranışlarıyla NATO’nun temellerini Putin’in hayallerinin ve bunca yıldır uğraştığının ötesinde sarstı. Yeni ekibin aklı başında ve omurgalı sayılan üyelerinden Rubio bile hem Zelenskiy hem Sikorski’ye “müteşekkir ve medyun-u şükran olmaları” gerektiğini sosyal medyadan hatırlatabildi.
Türkiye’nin 19’lu formatta düzenlenen Londra toplantısına davet edilerek, dışişleri bakanı Fidan tarafından temsili olumluydu. Onun peşine bu kere Macron’un evsahipliğinde yine ABD’siz toplanan Ukrayna ve yeni savunma mimarisi odaklı Paris Güvenlik Forumu’na da Genelkurmay Başkanı Gürak’ın çağrılıp, katılması da öyle.
Güven ve inanç, diplomaside ve ulusal güvenlikte pek geçer akçe değil. Bu bağlamda, Ukrayna, ABD ile masaya oturmuş,ateşkese derhal hazır olduğunu açıklarken, 337 intihar İHA’sıyla -ve bunların yüze yakını Moskova’yı hedef almak üzere- Rusya’ya görülmemiş büyüklükte bir hava saldırısı düzenledi. Nedeni Putin’in en azından 30 günlük havada ateşkes önerisini ciddiye almasını sağlamaktı.
Sözün özü hiçbir barış anlaşmasının güvenlik güvencesi olmadan benimsenme ve uygulanma olasılığı bulunmuyor. Anlaşmaların üzerine yazıldıkları kağıt ve harcanan mürekkepten daha değerli olmaları için tarafların arasına girecek bir barışı koruma gücüne veya gerektiğinde savunma katkısı sunacak müttefiklere ihtiyaç duyuluyor.
Ukrayna SSCB’den kalma nükleer silâhlarını verip karşılığında Rusya’nın ona saldırmayacağı güvencesini Budapeşte Muhtırası’yla 1994 yılı sonunda elde etmişti ama kağıt üstünde… Putin 2014’de Kırım önce işgal sonra ilhak etti. 2022’de de Ukrayna’yı işgale girişti. Dolayısıyla, tarafları kavga etmiş çocukları barıştırır gibi masaya oturtmak ve ellerinden imzalı birer kağıt almak yeterli veya geçerli çözüm değil.
Avrupalı müttefiklerin ve Kanada’nın ABD’siz toplanmaları bu yüzden… Bir yandan askeri desteğin aksamadan sürmesinin, öte yandan zamanı geldiğinde NATO görevi ve BMGK kararı olmadan da Ukrayna’da barış gücü konuşlandırmanın modalitelerini ele alıyorlar. Bu şimdilik diplomatik egzersizi de Avrupa Birliği (AB) kapısında beyhude bekleyen Türkiye’nin katkı ve katılımıyla yapıyorlar.
Tüm bu hengâmenin ucu bize çıkan olumlu tarafı bu olabilir. Zamanında Kore Savaşı’na kuvvet göndererek NATO üyeliğimizin kapısını araladığımız gibi bu defa Ukrayna’daki olası barışı koruma gücüne katkı sunarak AB üyeliği yolunda elimizi çok güçlendirebiliriz. Hele topraklarının önemli bölümü Rus işgalindeki Ukrayna’ya AB üyeliği “bahşedilecekse”, bu adım GKRY’yi “Kıbrıs” adına üye kabul etmenin tabiatıyla çok ötesine geçer.
Ne var ki, Erdoğan’ın anayasayı askıya, yasaları ayaklar altına alan anti-demokratik tek parti rejimi Türkiye’nin ayağına bağlı en ağır diplomatik gülle. İstenildiği kadar “İmralı’dan çağrı yapıldı, Kandil’den cevap geldi, peşine Mazlum Abdi de Ahmet Şara’yla protokol imzaladı” şeklinde bir toz pembe anlatı dolaşıma sokulsun, yukarıda kaba hatlarını çizdiğim resim içinde Cumhuriyetimizin çağdaş uygarlık düzeyini yakalaması mümkün olamayacaktır.