“XG”, “Șiddetli koșu”, “Rakip ceza sahasında topla bulușma”, “En yaratıcı küfür”, ‘İstikrarlı küfür eden tribün…”
Ne güzel istatistikler di mi?
Son ikisini yeni uydurdum..
Tribünler hep bir ağızdan ana avrat giderken yayıncı sesi kisiyor, biz yine utanıyoruz... Saygı duruşunda bile küfür duyduk. Şaşırdık mı? Hayır…
Maça deşarj olmaya, rakibi küçük düşürmeye gittiğimiz çokça bilinen bir gerçek. Bu toplumsal bir hastalık, henüz tedavisi olmayan.
Sadece keyif aracı olarak gördüğümüz futbol bile eziyetin ötesine geçiyor, müebbet günlerimizde..
Görmediğimiz doğa olayları, siyasi cinayetler, seçilmişlerin mahpusluğu, darbeler, neler gördük neler. Hep bize denk geldi, aslında hiç çekilmemiş filmlerin talihsiz seyircisi olmak.
Bütün amacın topu 3 direğin arasından geçirmek olduğu ve sadece 3 olasılığa muhtaç basit bir oyuna, neden bu kadar eziyet edilir anlamak güç.
Galatasaray – Beşiktaş derbileri her zaman gergin geçmiştir. Oyundan çok öfkesini, beceriden çok stresini iyi yöneten güler yüzle ayrılabilir sahadan.
Ama daha 1 hafta önce Yunus Akgün’ün paylaşımıyla (ki ortada çok da büyütülecek bir suç yok) başlayan gerilim saçma sapan bir para cezasıyla devam etti. Ardından yöneticiler devreye girdi. Kitleler dolduruldu. Ortam kızıştı ve maç başladı.. Ama ne başlamak.. Harika bir bando ve yurttan sesler küfür korosu.
Maçı şöyle özetleyeyim... Muslera, 90 dakika boyunca 1 gol yedi, 1 de kurtarış yaptı. Bilmem anlatabildim mi?
Galatasaray, 3'lü savunmayı Elfsborg maçında bırakmış, sahaya 3.5 defans kurgusuyla çıkmıştı... Görünen 4-4-2 ama pek de öyle değil.. Barış Alper'e hem savunma hem de sol açık görevi verilmiş... O ileri çıktığında da Yunus Akgün, Mertens gibi iki forvetin arkasında dublaj yaptı. Barış Alper, 105 metrenin tamamını kullandığı gibi, Beşiktaş'ın çilingiri Rafa Silva'yı da başarıyla kilitledi!..
Kim ne derse desin, Galatasaray bu ligin en iyi kadrosuna sahip ve ne oynadığını bilen tek ekibi. Daha üretken ve kadro derinliği göz kamaştırıyor. Her teknik direktörün kadrosunda görmek istediği Icardi ve Osimhen sahada. Batsuhayi yedek kulübesinde. Lükse bak..
Galatasaray'ın sezonun ilk maçında 5 gol yediği Beşiktaş aynı Beşiktaş'tı. Sami Yen'de değişen sadece Osimhen ve Davinson Sanchez'di. Sanchez'e ayrı parantez açalım. Beşiktaş gibi bir takımın koskoca ilk 45 dakikada sadece 2 şut atabilmesi Kolombiyalı futbolcunun etkisiydi. Attığı gol de bonus oldu...
Bu sezon deplasman oyununu Lyon maçı dışında becermeyen Beşiktaş, ki orada da futbolun zarları hep düşeş gelmişti, yine bir deplasmanda turist gibiydi.
Galatasaray, görkemli bir futbol oynamadı ama coşkuluydu… Topu rakibe bırakıp tüm alanda hataya zorlayan bir baskı yaptı. Taç atışından, topsuz oyuna ve hatta duran toplara kadar her şey defalarca çalışılmış bir ders gibiydi.
Önce deplasmanda Fenerbahçe'yi ardından sahasında Beşiktaş'ı mağlup eden Galatasaray, daha sezonun 10. maçında rakiplerinin elinden sadece 3 puanı değil ''Umut Hakkı''nı da aldı ve PİT'e girmeden, yani BAY haftasından önce rakiplerine 8 puan fark attı.
Mustafa Ersoy kimdir? 1967 yılında Adana'da doğdu. 1987 yılında başladığı gazetecilik yolculuğunda Sırasıyla Cumhuriyet, Sabah, Star, NTV Spor, Lig TV dolayısıyla beIN Sports'ta çalıştı. Cumhuriyet, Sabah ve Star'da Galatasaray muhabirliği yaptı. NTV ve Lig TV'de istihbarat şefliği, beIN Sports'da ise haber müdürlüğü görevinde bulundu. 2020 yılında kendi köşesine çekildi. |