Futbolda adı konulmamış, gözle görülemeyen ama VAR’mış gibi hissettiğimiz şey.. Neyi kaybedersen kaybet, maçı, iddia kuponunu, KPPS sınavını, mülakatı ve hatta dibini tutturduğun pilavın ardından bile aynı şey gelir aklına.. Hakem, Hoca, Yapı.. Hep mi vardı? 22 yıldır daha mı çok? Bilemedim.. Herkesin tuttuğu bir takım ve karşısında da mutlaka bir yapı…
Kısır tartışmaların gündemi meşgul ettiği “Domestic” heyecanlardan, bir Premier Ligi takımı ile Galatasaray’ın oynadığı maç iyi geldi aslında hepimize…
Derbiden sonra dinlenmiş, yaralarını sarmış Galatasaray yine rakibe ya da lige göre kurulu onbir ve taktik anlayışı ile çıktı sahaya. Elfsborg maçının onbiri yine çimlerdeydi. Rakip kaleciden başlayan baskı, Hep işe yaradı. Ama karşı sahada önde basan takımları, özellikle kanat hücumlarıyla cezalandıran bir takım olunca topa basmak da ikinci tercih oldu. Yani topa sahip olmak önemliydi.
Okan Buruk, set oyununda 3-4-1-2 dizilişini tercih ederken, Barış Alper ve Yunus Akgün'den de defansa yardım etmelerini istemiş. Ama çok önemli bir hamle daha yaparak, defansın ortasını Kaan Ayhan'a, Barış Alper Yılmaz'ın arkasını Davinson Sanchez'e, Yunus Akgün'ün dublajını da Abdülkadir Bardakçı'ya bırakmıştı. Defansta taşlar tamamen yer değiştirmişti.
Genlerinde ''Gol atmak'', ''Şut çekmek'' olan futbolculara, ''Hadi git rakibi kovala''yı dayatmak; hem bekleyene hem de oyuncuya zor gelir. Geldi de zaten. Öncelikli işi çalım atmak, adam eksiltmek, şut çekmek olan Yunus, maçın ilk isabetli şutunu ağlarla buluşturdu.
Daha 6. dakikada Galatasaray'ın kazandığı duran topta, rakibin olası bir hızlı hücumu için pozisyon alan Yunus Akgün seken topa öyle bir vurdu ki, pozisyon sadece gol olmadı, İngiliz ekibinin tüm konsantrasyonunu da alt üst etti.
Ama bu 13 dakika sürdü sadece... Premier Lig'deki gibi stoper ile bek arasına koşular yapan Tottenham beraberliği 3 pas ve bir son vuruş ile yakaladı. Golde dediğimiz gibi koşup rakibini kovalaması gereken Yunus Akgün, Brennan Johnson'ı kaçırdı ve skor 1-1'e taşındı.
Beraberlik golünün ardından Galatasaray, rakibine resmen ev hapsini yaşattı. Önde kurulan baskı çok pozisyon ve 32 ve 38'inci dakikalarda Osimhen ile 2 gol getirdi.
Premier Lig'in en çok gol atan takımı sahasından çıkamadı. Daha devre bitmeden seri yumruklar yemiş boksörler gibi ''Grogi'' oldular.
İkinci 45'e başlarken Tottenham, ev hapsınden kurtulmak ve maça ortak olmak için temyize başvurup yedek kulübesindeki yıldızlarına sarıldı.
Şimdiye kadar hiçbir İngiliz takımının Türkiye'de bu kadar aciz duruma düştüğü bir maç izlemedim. İkinci golü bulana kadar futbolu unuttuklarını sandım bir ara…
Galatasaray, topa sert oyunuyla grubun en güçlü takımından 3 puanı aldı. Çok da iyi oynadı. 10'u isabetli 28 şut attı rakip kaleye. Böyle bir istatistik ancak çok zayıf rakiplere karşı ortaya çıkar..
Tablo tamamen Galatasaray Teknik Direktörü Okan Buruk'un eseriydi. Defans kurgusundan başlayan ve önde baskıyla son bulan iyi bir çalışmanın sahaya yansıması bu. Söylenecek çok şey yok, sadece ''Bravo Galatasaray…''
Mustafa Ersoy kimdir? 1967 yılında Adana'da doğdu. 1987 yılında başladığı gazetecilik yolculuğunda Sırasıyla Cumhuriyet, Sabah, Star, NTV Spor, Lig TV dolayısıyla beIN Sports'ta çalıştı. Cumhuriyet, Sabah ve Star'da Galatasaray muhabirliği yaptı. NTV ve Lig TV'de istihbarat şefliği, beIN Sports'da ise haber müdürlüğü görevinde bulundu. 2020 yılında kendi köşesine çekildi. |