Vahşete vahşet, hukuksuzluğa hukuksuzluk, ahlaksızlığa ahlaksızlık, yalana yalan, zalime zalim diyemediğiniz tehditkâr bir iklimde…
En azılı muhalif de suya sabuna dokunmayan da, işinin başındaki gazeteci de sokaktaki herhangi bir insan da, inançlısı inançsızı, öfkelisi sakini, kendini ifade edebileni, edemeyeni… Herkes iktidarın hedefinde ve iktidar gayet net bir şekilde sistemi demokrasi aleyhine iyice dizayn etmekte.
Birileri sokaktaki hareketliliğin ve boykot fikrinin coşkusuyla geleceğe dair hayaller kurmaya devam ederken o kendi planlarını adım adım uyguluyor.
İşin tuhafı herkesi heyecanla sokağa ve boykota çağıran muhalefetin özlenen cüreti insanları şaşırtırken iktidar olan bitene hiç şaşırmıyor.
Gazetecisinden öğrencisine, televizyoncusundan menajerine, parti başkanından belediye başkanına ensesinden tutulup hukuksuzca içeri alınan herkes aslında size bir mektup.
O mektup korkularınızı ve sınırlarınızı belirliyor. Dolayısıyla iktidarın yolunu açmaya devam ediyor.
Bu ülkenin insanları nesiller boyunca gözlerini hayata hayaller kurarak açtılar. Aynı insanlar bir ömür hayal kırıklıkları içinde ölmeye yattılar. Oysa başkanlık sistemine geçildiği taktirde yasama ve yargının başına gelebilecekler konusunda fazlasıyla uyarılmışlardı.
“Parlamenter sistemin ne hayrını gördük, bir de bunu deneyelim” diyerek şuursuzca maceraya açılan bu halk, başkanlık sisteminin hayırsızlığına ziyadesiyle şahit oldu ama bunun ne kadarına vakıf oldu orası hâlâ muamma.
Şu anda ülke her yerinden yanıyor ve o alevlerden nasibini en çok gençler alıyor.
O çocukların çoğu, fırsatını bulup çoktan ülkeyi terk edebilen şanslı yaşıtlarının geride kalanları. Gidemeyenler. Cehenneme terk edilenler. Kaybedecek bir şeyleri olmadığı gibi kazanacak bir şeyleri olmadığını bilenler.
Onların tek bir sorusu var. O soruyu hepinize soruyorlar.
“Bize bunu neden yaptınız?” diyorlar.
İktidarın cevabı belli. Peki sizin bu soruya bir cevabınız var mı?
Güvendiğiniz dağlara karlar yağdığı için mi?
Tehlikenin farkına zamanında varamadığınız için mi?
Siyasal islamı demokrasiye bir tehdit olarak görmeyi demokrasi ahlakına yediremediğiniz için mi?
Cumhuriyetin ve laikliğin yıkılmaz gücüne fazla güvendiğiniz için mi?
Karşınızdakilerin niyetine değil beyanına itibar etme gafletine düştüğünüz için mi?
İslami referanslarla iktidara gelenlerin askeri vesayeti kaldırma, cuntacıları yargılama vaatleri gözünüzü kamaştırdığı, kalbinizi ferahlattığı için mi?
Muhalefeti de iktidarın biçimlendirdiğini görmekte geciktiğiniz için mi?
Korkmakla kayıtsızlık arasına kurulan salıncakta sallanıp, usul usul kendi kabuğunuza çeklimeyi daha güvenli bulduğunuz için mi?
Yılanın eninde sonunda size de dokunacağını ve böylelikle iki bin yıl daha yaşayacağını hesaplayamadığınız için mi?
* * *
İktidar farkında; hiçbir şeyden ders almayan ve devamlı birbirine ders veren bir kalabalığı alaşağı etmek için çok akıllı olmak gerekmiyor. Onları zaaflarından tutup kaba güçle yere çalmak yetiyor.
Ve siz başınıza geleni hala umutlanmakla umudu kaybetmek arasındaki bir boşlukta, coşkudan endişeye, endişeden, kızgınlığa ve muhtemelen kızgınlıktan da yılgınlığa evrilecek bir ruh haliyle izliyorsunuz.
Neyin nereye varacağını, neyin ne işe yarayacağını ve bu kâbusun nasıl sonlanacağını hayal edemiyorsunuz. Ama bunu telaffuz da edemiyorsunuz.
Bugüne kadar hep aynı hatayı yaptınız. Bundan sonra artık başka şeyler yapmayı dener misiniz? Mesela bir kurtarıcı beklemekten vazgeçip kendiniz kurtuluş üzerine düşünebilir misiniz? Örgütlü itaatsizlik nihayetinde yine bir itaat içerir ve öngörülebilirdir. Arada sırada örgütsüz itaatsizliklere ne dersiniz?
Sizden bekleneni yapmadığınız zaman olacakları hayal ettiğinizde içinize bir coşku değil de hep korku doluyorsa…
O zaman zalime zalim diyememeye ve yeni nesilleri düzene taammüden kurban etmeye devam bu hayatta.