Gabon’un yanı başındaki Kamerun’un Başkanı Paul Biya 40 yılı aşkın süredir iktidarda kalmayı başarırken, Kongo Cumhuriyeti’nin Başkanı Denis Sassou Nguesso 38 yıl ile geriden takip ediyor.
Tabii bu bölgede darbelerin konu olmadığı zamanlar, kuraklık, kıtlık, terör, ve nüfus patlaması sıkça konu oluyor.
Senegal ve Moritanya’dan başlayıp Doğu Afrika’ya kadar uzanan Sahel bölgesi güvenlik açısından dünyanın en hassas bölgelerinden biri.
Aynı zamanda, hangi ülkeleri kapsadığımıza göre rakamlar değişebilse de, aşağı yukarı100 milyon kişilik bir nüfusa sahip.
Nüfusu ile ilgili fikir verebilecek bir örnek, Nijerli kadınların averaj olarak 7 çocuk doğuruyor olmaları.
Bölgede artan kırılganlık Kuzey Afrika Devletleri için kaygı yaratmaya başladı bile.
Bu yılın ilk 7 ayında Akdeniz’den İtalya’ya varan göçmen sayısı geçen yılı ikiye katlayarak 87 bine ulaştı.
Stabilite azaldıkça ve krizler arttıkça, göç sayılarının daha da artmasını ve farklı rotaların kullanılmasını bekleyebiliriz.
Yani Orta Doğu ve Türkiye üzerinden de asıl hedef olan Avrupa’ya olan göç koridorlarında büyük artış görülme ihtimali artıyor.
Gelişmiş ülkelerin nüfusu azalırken dünyanın göç veren birçok bölgesinde hızla artıyor.
İklim değişikliği, gıda ve su kıtlığı, deniz seviyelerinin yükselmesi gibi nedenler; yakın gelecekte 216 milyon insanın hareketine neden olabilecek.
Temel sebeplerden dolayı zaten önümüzdeki on yılda, özellikle Hindistan, Pakistan, Bangladeş ve Afrika'dan gelen büyük bir göç baskısı bekleniyor.
Fakat yakın zamandaki kırılganlık ile bu göç baskısı daha hızlı bir şekilde belirecek gibi.
Doğası gereği, küresel göçün karmaşık dinamiklerini tam olarak ölçmek, düzenleyebilmek mümkün görünmüyor. Ancak bunun toplumu temelden değiştiren sonuçları var.
Literatürde gidilen yere ‘hedef ülke’, terk edilene ‘kaynak ülke’ deniliyor. Hem kaynak hem hedef ülke olarak, Türkiye kitlesel nüfus hareketlerinin merkezinde...
İnsanların büyük çoğunluğu hala doğdukları ülkelerde yaşıyorlar. Küresel olarak sadece 30 kişiden biri göçmen. Buna rağmen, uluslararası göçmen sayısı; son elli yılda öngörülerin çok ötesinde katlanarak arttı.
1990’da doğdukları ülkeden başka bir yerde yaşayanlar yaklaşık 153 milyonken; 2020'de yaklaşık 281 milyona ulaştı. (İkinci kuşak sayılara dahil değil.) 1970’lerdeki göç öngörüleri üç kat aşılmış durumda.
Küresel yaş ortalaması 1950'de 24’tü, günümüzde ise 31. 2100'de 42'ye çıkması bekleniyor.
2073'te, 65 yaş ve üstü nüfusun; 15 yaş altı nüfustan daha fazla olacağı öngörülüyor. Bu, dünya tarihinde bir ilk olacak.
2100’e kadar, 80 yaş ve üstü nüfusun, 146 milyondan 881 milyona çıkması bekleniyor.
Günümüzde Brezilya, Bangladeş, Rusya, Meksika dünyanın en kalabalık 10 ülkesi arasında. 2100’da Tanzanya yüzde 378; Demokratik Kongo yüzde 304; Etiyopya yüzde 156; Mısır yüzde 120 artışla, nüfuslarının iki katına ulaşacaklar. Ve hiçbiri şu anda en kalabalık ilk 10'da değil.
Halen her on bebekten üçü Afrika’da doğarken, 2100’e kadar her iki bebekten biri doğacak. 1,3 milyar nüfusun 4,3 milyara çıkması bekleniyor.,.
Afrika dışında nüfusu artan iki ülke; 182 milyonla Pakistan ve yüzde 103 artışla ABD olacak. ABD’de göçmen nüfusun, 80 yıl içinde 85 milyon artışa ulaşması bekleniyor. Sınırları içinde yaşayan yabancı sayısı en yüksek ülke ABD’dir. Hiçbir ülke bu sayıya yaklaşamadı.
Günümüzde küresel göçmen stoğunun yüzde 61'ini karşılayan Avrupa, 87 milyon küresel göçmene ev sahipliği yapıyor.
Onu 86 milyonla Asya izliyor.
Körfez’de yabancılara Batı sistemindeki eşit vatandaşlık ve yerleşim hakkı verilmediği için, nüfus dönüşümü görülmüyor.
Göçün hedef ülkeleri hızla yabancı nüfuslara evrildiler...
Avrupa'nın en uzun göç geçmişine sahip ülkesi olan Fransa’da nüfusun üçte birinin üç nesil boyunca Fransız olmayan bağlantısı var.
Halen nüfusunun yüzde 20’si göç kaynaklı olan Birleşik Krallık'ta, İngilizlerin 2061'e kadar azınlık olacağı öngörülüyor.
Kısacası kitlesel nüfus değişimleri geleceğimizi geçmişten çok daha hızlı şekillendiriyor.
Ve temel eğilimler, yakın geçmiş (ve büyük ihtimalle gelecekteki) gelişmeler ile hızlanıyor ve var olan baskı artıyor.
Önümüzde belirmeye başlayan bu küresel geleceği anlamaya çalışmak aynı zamanda hazırlanmaktır.
Bu hazırlık ise halkın rıza göstermediğini anladığımız göçün yaratacağı kültürel değişimin kısa ve uzun vadeli sonuçlarını ülkemiz lehine kontrol altına alması ve sosyal endişeleri azaltması için gereken ilk adımlardan biri olmalıdır.
Mehmet Önal Kimdir? Mehmet Önal İstanbul'da doğdu. Hukuk lisans ve yüksek lisans tahsilinden sonra İngiliz Parlamentosu ve Atlantik Konseyi'nde çalıştı. İzleyen dönemde enerji sektöründe çalışmaya başladı. Ticari görevlerden sonra enerji dönüşümü ve iklim değişikliği kamu politikaları üzerine uzmanlaştı. Avrupa Birliğini'nin teknik iklim değişikliği danışman organı olan Sıfır Emisyon Platformu'nda ve İngiltere'de Karbon Yakalama ve Depolama Derneği'nde görev aldı. İklim değişikliği temalarında Avrupa'da, Orta Doğu'da ve Asya'da birçok devletin yürüttüğü çalışmalara katıldı. Profesyonel olarak kamu politikaları ve siyasi gelecekler üzerine senaryo çalışmalarında yer alıyor, büyük toplumsal gelişmeler, sosyolojik değişimler, insanlık için varoluşsal tehdit oluşturan etkenler ve küresel jeopolitik konular üzerine kafa yoruyor. Enerji sektörü profesyoneli olarak Londra ve İstanbul'da yaşıyor. |