Mehmet Önal

12 Ocak 2025

Küresel havadaki değişim

Önümüzdeki dönem Batı’da küresel sağ grupların ajandasının hayata geçtiği bir süreç olacak. Ekonomi ve güvenliğin yanı sıra bu gruplar için en önemli konular göç, sosyal ve kültürel çatışmalarla ilgili kaygılar olacak. Bu konularda Türkiye, Batı’da beklenmedik ittifaklar ve avantajlı ilişkiler bulabilir

Uzun süredir yeni bir dünya düzeninin oluştuğu gözler önünde.

Batı ülkelerince kurulan 2. Dünya Savaşı düzenine meydan okuyan bu gelişmeleri daha önce de ele almıştım.

Geçtiğimiz aylarda ise yeni bir fenomen gittikçe kendini göstermeye başladı.

Bu da Batı dünyasının siyasi düzeninin, içinden değişiyor olması.

Elbette sinyaller uzun süredir görülüyordu.

Belki de liberal solun küresel yüzü, Yeni Zelanda Başbakanı’nın 2023’te güçten düşmesi; 2025’e girerken gördüğümüz gelişmelerin ilk sinyallerden biriydi.

Ama dönüşüm hızı ve çapı öngörüleri de aşarak, sürekli beklenmedik bir seviyeye erişiyor. 

Daha Donald Trump Beyaz Saray’a yeniden yerleşmeden; zaferinin etkileri en hızlı ‘acaba askeri bir istila ihtimali gerçekten söz konusu mu,’ diye düşünen Grönland da olabilir.

Ancak dönüşüm Batı dünyasında her yerde hissediliyor.

Geçtiğimiz yıllarda, yeni sol akıma ev sahipliği yapan Amerikan teknoloji şirketleri bile bu dalgadan etkilendi.

Meta (eski namıyla Facebook) Kurumsal İlişkiler Başkanı eski İngiliz Liberal Demokrat Parti lideri Nick Clegg, Trump’ın gelişi ile şirketten ayrılmak zorunda kaldı. Ardından Mark Zuckerberg şirket platformlarındaki bilgi akışını denetlenmesini ciddi oranda azaltacağını açıkladı.

Trump en son seçim kazandığında Facebook platformlarında sansürü arttırmıştı. Bu sefer akışla beraber gidiyor.

Elbette Zuckerberg yalnız değil.

Jeff Bezos dahil birçok teknoloji şirketi sahibi ve yöneticisi hızla Trump ile ilişkilerini onarmak için harekete geçti.

Elon Musk ise bu yeni hareketin mimar ve liderlerinden biri olarak merkezde yerini aldı.

Küresel liberal düzenin kahramanlarından Kanada Başbakanı Justin Trudeau, önündeki seçimi kaybedeceğini anlayınca istifa etti. Yerine muhafazakâr partinin gelmesi neredeyse kesin...

Fransa, son seçimlerden beri siyasi krizden çıkamıyor.

Kendisini siyasi merkezde konumlamaya çalışan Cumhurbaşkanı Macron, sağcı Rassemblement national (Ulusal Birlik) lideri Marine Le Pen’in meydan okuması ile baş etmekte zorlanıyor. 

İngiltere, solcu bir parti tarafından yönetilmesine rağmen aynı dalga tarafından etkileniyor.

Elon Musk’ın suçlayıcı tweetlerinden sonra İngiltere’deki siyaset gündemi tamamen Pakistan asıllı nüfusun içinde işlenen çocuk tacizi skandalına çevrildi.

Bununla yetinmeyen Musk; perşembe günü X platformunda, Almanya’da aşırı sağcı olarak nitelendirilen AfD partisinin eşbaşkanı ile 75 dakikalık bir röportaj yaptı.

Enerji ve göç politikalarından Hitler’e kadar herşeyin konuşulduğu bu röportaj Almanya için bir devrimdi. Çünkü Alman medyası kendi kontrollerinin dışında olan AfD temsilcilerine söz vermemek için büyük bir gayret içerisindeydi.

AfD mecliste yüzde 10’dan fazla milletvekiline sahip olmasına rağmen, 2024 yılında Alman siyasi yayınlarının sadece yüzde 2,4’üne çıkarıldı.

150 Avrupa Birliği bürokratı canlı olarak yayını izleyip, ‘aşırı sağ’ hareketlere desteğin artıp artmadığını takip etmekle görevlendirilmişti.

AfD, hükümet oluşturamasa bile artık Almanya’da yerleşik bir siyasi güç.

Önümüzdeki ay ise Alman seçimlerinde kazanma ihtimali en yüksek olan aday sağcı Hristiyan Demokrat lider Friedrich Merz.

Batı düzenine karşı büyük bir başkaldırma Çin, Rusya ve Küresel Güney ülkeleri tarafından gerçekleşirken, bu ülkelerin içindeki nüfuslar da kendi düzenlerine karşı başkaldırma içindeler.

Nedenleri tartışılabilinir ama değişimin gerçekleştiği kesin!

Bu değişimi hissedenler, kendi avantajlarına fırsat yaratmak için büyük gayret içindeler.

İngiltere’de Muhafazakâr Parti’li gölge bakan Andrew Griffith, Elon Musk’ın Twitter’ı satın alarak ‘insanlığı kurtardığını’ beyan etti.

Bu hafta yine Musk aracılığı ile gerçekleşen İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin, Trump ile Mar-A-Lago’daki görüşmesi solcu AB siyasetçilerinden büyük tepki görse de, Meloni’yi AB-ABD ilişkilerinde önemli bir konuma oturttu.

Benzer şekilde bir ilişki kurmak isteyen Arjantin Cumhurbaşkanı Javier Milei, Trump’ın seçiminden sonra onunla görüşen ilk dünya liderlerinden ve yemin törenine davet edilen birkaç yabancı liderden biri oldu.

Listede Brezilya’nın sağcı eski Cumhurbaşkanı Jair Bolsonaro ve El Salvador Cumburbaşkanı Nayib Bukele de var.

Ki gelişmeler sadece sağcı liderlerle sınırlı değil.

En bariz örneği, Fransa basınında yer alan haberlere göre Trump ile arası ilk döneminde bozulan Macron’un bile Trump’ın geçen ay Notre Dame Katedral’inin açılışına gelmesi için büyük lobi yapmasıydı.

Önümüzdeki dönem Batı’da küresel sağ grupların ajandasının hayata geçtiği bir süreç olacak.

Ekonomi ve güvenliğin yanı sıra bu gruplar için en önemli konular göç, sosyal ve kültürel çatışmalarla ilgili kaygılar olacak.

Bu konularda Türkiye, Batı’da beklenmedik ittifaklar ve Türkiye için avantajlı ilişkiler bulabilir.

Ancak görünen o ki; 2025 yılının sıra dışı yoğun jeopolitik ajandasını dikkate alarak çok geç kalmamak gerekli...

Mehmet Önal Kimdir?

Mehmet Önal İstanbul'da doğdu. Hukuk lisans ve yüksek lisans tahsilinden sonra İngiliz Parlamentosu ve Atlantik Konseyi'nde çalıştı. İzleyen dönemde enerji sektöründe çalışmaya başladı. Ticari görevlerden sonra enerji dönüşümü ve iklim değişikliği kamu politikaları üzerine uzmanlaştı.

Avrupa Birliğini'nin teknik iklim değişikliği danışman organı olan Sıfır Emisyon Platformu'nda ve İngiltere'de Karbon Yakalama ve Depolama Derneği'nde görev aldı. İklim değişikliği temalarında Avrupa'da, Orta Doğu'da ve Asya'da birçok devletin yürüttüğü çalışmalara katıldı.

Profesyonel olarak kamu politikaları ve siyasi gelecekler üzerine senaryo çalışmalarında yer alıyor, büyük toplumsal gelişmeler, sosyolojik değişimler, insanlık için varoluşsal tehdit oluşturan etkenler ve küresel jeopolitik konular üzerine kafa yoruyor. Enerji sektörü profesyoneli olarak Londra ve İstanbul'da yaşıyor.