Mehmet Önal

05 Mart 2023

Bir savaştan doğan 'Kızıl Haç / Ay’

Bütün servetini adadığı Kızılhaç'ın kuruluşundan sonra beş parasız kalan Dunant kayboldu. 1895'te bir gazeteci onu Heiden'da bir bakımevinde buldu. İnsanlığı vicdanla yüzleştiren Dunant'a yardım yağmaya başladı ama o basit ihtiyaçlarını karşılayabildiğini söyleyerek hepsini reddetti

Cenevreli Henry Dunant 164 yıl önce Kuzey İtalya'daki Solferino Savaşı'nın ortasına tesadüfen düşmüştü. 19. yüzyılın en kanlı çatışmalarından birine tanık olması bütün hayatını değiştirdi. Gördüklerinden sonra dünyaya küresel bir vicdan armağan edeceğini muhtemelen o sırada öngörmemiş olmalıydı.

Evine dönünce, dehşetin yıkımını, savaş kurbanları adına tutkulu bir çağrıya dönüştürdü. Kızılhaç'a ilham verecek olan kitabı yazdı:

"Solferino'nun Bir Anısı"

Kendi parası ile bastırıp çağın en güçlü insanlarına ulaştırdı. Dunant'ın kitabı savaş dehşeti üstüne yazılmış en iyi tanıklık olarak tarihe geçti:

"Ben sadece bir turisttim. Bu büyük çatışmada hiçbir payım yoktu. O unutulmaz 24 Haziran'da 300 binden fazla erkek karşı karşıyaydı ve çatışma on beş saatten fazla sürdü.

Kan ve hiddetten çıldırmış vahşi hayvanlar arasındaki mücadele; düşman saflarına hayvan benzeri kükremeler ve korkunç çığlıklarla saldırıyorlardı. Yaralılar bile son nefeslerine kadar savaşıyordu. Silahları kalmadığında, düşmanlarını boğazlarından yakalıyor ve dişleriyle parçalıyorlardı. Bazıları bu ölümcül yenilgiden sağ çıkmaya katlanmadılar. Keder ve öfke içinde kendilerini öldürdüler.

Sonunda şanlı, yırtık pırtık bayrak, bir başçavuşun elinde kaldı!

Savaşın sadece göz kamaştırıcı tarafını görmek ve ona göz yummak çok kolaydır… Savaşta seni bekleyen şeref alanı değil, anlatılmaz acılar sonrasında tüm dehşetiyle soğuk ve kasvetli bir ölüm… Adın cenaze töreninde kısaca 'eksik' ibaresi ile söylenen bir rakamdan ibaret. Cesur savaşçıları heyecanlandıran o derin sarhoş edici ruha şimdi ne oldu?

Yaralarının etrafına üşüşen sineklerle kapkara yüzleri olan adamlar, etraflarına çılgın ve çaresiz gözlerle bakıyorlar. Diğerleri kurtlu, ayrılmaz bir ceket, gömlek ve et bileşiminden başka bir şey değildi. Birçoğu, solucanlar tarafından yutulma düşüncesiyle ürperiyor ve düşündükleri solucanlar tarafından yutuluyorlar... Açlıktan ve susuzluktan ölüyorlardı. Yiyecek, her şeyden önce içecek bulmak ve bir yere götürülmek zorundaydılar. Yaralarına pansuman yapılabilir, kanayan, çamurlu, haşarat kaplı vücutları yıkanabilirdi; İğrenç kokuların ortasında, kavurucu, pis bir atmosferde, her yerde ağıtlar ve ıstırap çığlıkları!

Yaralılar için şimdikinden daha iyi ulaşım araçları olsaydı…

Su içmesine yardım ettiğim biri bana teşekkür etti ve gözyaşlarıyla ekledi: 'Ah efendim, annemi teselli etmek için babama bir mektup yazabilseydiniz!' Bir an sonra yaşamayı bıraktı.

Hastanelere terk edilen birçoğu ana dillerinde kendilerini bir türlü anlatamayanlar! Yanlarında onları anlayacak, son sövgülerini dinleyip onları teselli edecek birileri olsaydı...

Şikâyet etmeden acı çektiler. Alçakgönüllülükle ve sessizce öldüler. Tüm sahte gururun, tüm insani nezaketin var olduğu o sefil gecede kaç tane sessiz gözyaşı döküldü? Ve hatta unutuldu!

Bir savaş sırasında, yüksek bir yerden dalgalanan siyah bir bayrak, ilk yardımın yerini göstermenin olağan yoludur. Kimsenin onların yönüne ateş etmemesi zımnen kabul edilmiştir.

Yararlı yurttaşlarınızın hayatını kurtarın! Ülkesinin savunması için kurşun yiyen asker o ülkenin tüm ilgisini hak etmiyor mu?

Bir hükümdar askerlerine, yaralanmaları durumunda derhal uygun şekilde bakılacağına dair güvence veriyor mu? Himayesini vermekte tereddüt edecek herhangi bir hükümet var mı?

Bu ölümcül sonuçları önlemek için hiçbir girişimde bulunmuyor olmamız vicdan azabına ve pişmanlığa yol açıyor."

Kalvinist Cenevre'nin yüksek ahlaki atmosferinde yetişen Dunant'ın çığlığı karşılıksız kalmadı.

Solferino savaşından dört ve kitabın yayımlanmasından bir yıl sonra, Dunant, asker, hayırsever ve fizikçilerden oluşan küçük bir komiteyle, Cenevre'de 16 ülkenin görüşlerini gönderdiği bir konferans düzenledi.

Konferansta yaralı askerler için koruyucu düzenlemelerde anlaşıldı. Dunant'ın istediği gibi insani yardım ve yasal koruma birbirini tamamlayarak koruma, tedavi ve teselli veren gücü oluşturacaktı.

Taraflar sahra hastanelerini tarafsız ve dokunulmaz kabul edecek, benzer koruma; ordu sağlık personelini, gönüllüleri ve yaralıları kapsayacak şekilde genişletilecek ve hükümetler, korunacakları belirleyen ortak ayırt edici bir işaret seçeceklerdi.

İsviçre'ye övgü için, belirleyici işaret, beyaz zemin üzerinde kırmızı haç işareti (renkleri ters çevrilmiş İsviçre bayrağı) olarak seçildi.

Kızılay, "Osmanlı Yaralı ve Hasta Askerlere Yardım Cemiyeti" adı ve beyaz üstüne kırmızı hilal amblemiyle Kızılhaç'tan dört yıl sonra kuruldu.

Bütün servetini adadığı Kızılhaç'ın kuruluşundan sonra beş parasız kalan Dunant kayboldu. 1895'te bir gazeteci onu Heiden'da bir bakımevinde buldu. İnsanlığı vicdanla yüzleştiren Dunant'a yardım yağmaya başladı ama o basit ihtiyaçlarını karşılayabildiğini söyleyerek hepsini reddetti.

1901'de dünyanın ilk barış Nobel'ini kazandığında ödül parasını hayır cemiyetlerine, adını insanlığa bırakarak öldü.