Mehmet Önal

11 Ağustos 2024

Beş kuruşluk köprü

Eski bir İngiliz atasözü; ‘bir köprü inşa et, üzerinden geçerler’ der. Keşke tüm altyapı projeleri bu kadar verimli ve uzun vadeli olabilse

Swinford Köprüsü

Bilinen ve hala kullanılan en eski köprü, Yunanistan'daki Arkadiko Köprüsü'dür (MÖ 1300.) Harç kullanılmadan bir araya getirilmiş, taş bloklardan yapılmış bir köprüdür. 

İzmir’deki Kervan Köprüsü, (3. yy) Kapadokya’daki artık kullanılmayan Kara Mağara Köprüsü (5. yy) Adıyaman’daki halen kullanılan Cendere Köprüsü (2. yy) ülkemizdeki en eski köprülerdir.

Başlangıçta köprüler, tahta kütükler, taş ve toprak gibi kolayca erişilebilen kaynaklardan inşa edilen basit yapılardı.

Yalnızca çok yakın mesafeleri kaplayabiliyorlardı.

Harç henüz icat edilmediğinden yağışlar köprülerin toprak dolgularını yavaşça eritiyordu.

Köprü yapımında devrim, Antik Roma mühendislerinin volkanik kayaları öğüterek harç yapmayı bulmasıyla gerçekleşti.

Böylece yolların ve uzak diyarlara olan bağlantıların gücünü gören Romalılar, diğer antik medeniyetlerden çok daha sağlam ve daha güçlü yapılar inşa ettiler.

Ancak Avustralyalı Tarım ve Kaynaklar Profesörü David Panell’in, Thames nehri üstüne yaptığı çalışmada keşfettiği, Oxford yakınlarında, farklı bir tarihe sahip köprünün hikayesi sadece tarihi dokuda bulunamayan bir karakter katıyor.

Eynsham köyündeki ‘Swinford Köprüsü’ günümüzün en mizahi köprüsü olabilir.

Birçok ülkede köprülerde ücret toplanır. Ancak bu köprüde abonmanlık, kredi kartı ödemesi ve tuhaf ücretler yok. Sadece madeni para kabul görüyor.

Küçük bir gişe, 1769 yılında yapılan köprüyü geçen her arabadan 5 peni (İngiliz kuruşu), her kamyondan 50 peni alıyor. Başlangıçta madeni para toplamanın zahmetine değmiyor gibi gelse de köprü çok işlek ve sahibi yılda yaklaşık 200 bin sterlin elde ediyor.

Geçiş ücreti, pazartesiden cumartesiye; sabah 08.00 akşam 17.00 arasında, floresan ceketli görevliler tarafından toplanıyor.

Sürücüler, yüzyıllardır kullanılan Swinford Köprüsü’nü geçmek için sıraya girerken, çaresizce bozuk para arıyorlar.

Ya 5 kuruş bulacaksınız ya da uzun yolu tercih edeceksiniz!

Köprülerden önceki zamanlarda, insanlar nehirleri bacakları aşmayacak sığlıktaki noktalardan geçiyorlardı.

Kuşkusuz hayvanlar da boğulmadan geçebilecekleri noktaları buluyorlardı.

Bölgenin sakinleri, nehirdeki sığ noktalardan esinlenerek yerleşim yerlerine isimler verdiler. Örneğin öküzler için bir geçit olan 'Ox-ford' ve domuzlar için bir geçit olan 'Swin-ford' gibi...

Swinford sığlığının hemen yanı başında olan Eynsham köyü, insanların hayvanlarını satmak için Oxford’a ve diğer kasabalara götürdüğü önemli bir kavşaktı.

Islanmaktan ve çamura batmaktan kaçınmak için, nehrin bu sığ noktasından küçük sallarla karşıya geçerek ticareti sürdürüyorlardı. (Artık feribot var.)

Ancak fırtınalarda ve sellerde bu geçişler çok tehlikeliydi. Nitekim, Kral’a vergi getirirken altının ağırlığından tekneleri batıp boğulanlar olmuştu.

Gezginler, özellikle kışın zorlu nehir geçişinden kaçınmak için çok daha uzun bir yolu tercih ederek Oxford'a ulaşıyorlardı.

1700'lerin ortalarında, çiftçilerin ürünlerini Oxford'a satmaları için bir köprüye acil ihtiyaç duyuluyordu.

Ancak 1215 yılındaki Magna Carta anlaşmasındaki bir kısıtlamadan ötürü, hükümet köprü inşası için yerel halktan vergi toplayamıyordu.

Nehir çiftçilerinin kurtarıcısı köprünün inşasını ödemeyi kabul eden Abingdon Kontu oldu.

Bölgede çiftliği vardı. Oxford pazarına iyi erişimden kendisi de faydalanacaktı. Ayrıca hükümet köprü inşası karşılığında son derece elverişli şartlar sunmuştu.

Yayalar da dahil olmak üzere köprüden, geçiş ücreti alabilecekti.

Köprünün çevresinde başka köprüler inşa edilmeyecekti.

Topladığı geçiş ücretlerinden vergi ödemeyecekti (hala ödemiyor.)

Köprünün bütün hakları sonsuza kadar devam edecek ve mirasçılarına da geçecekti.

Köprü, 1767'de 5.000 sterlin (günümüz parası ile 700 bin sterlin) maliyetle inşa edildi ve iki yıl sonra açıldı. 1769'dan bu yana dünya defalarca değişti ancak Swinford Köprüsü’nde neredeyse hiçbir şey değişmedi.

Yayalar artık köprü geçiş ücreti ödemiyorlar.

250 yılda ilk ve tek artış; geçiş ücretinin (1994) 2 peniden (bugün 0.86 kuruş) 5 peniye (2 Türk Lirası) çıkarılması oldu.

Kont'un torunları köprüyü sattılar. Birkaç kez el değiştiren köprünün son sahibi 1 milyon sterlin ödemişti.

Bunun dışında, 257 yıllık bu güzel köprü ve ilginç geçiş ücreti için her şey değişmeden devam ediyor.

Bölge sakinleri kapılarının önünde tarihten bir parça görmekten gururlu görünüyorlar.

Ortak duyguları; ‘miraslarının bu değerli parçasının köylerini daha da şirin hale getirmiş olduğu…’

Swinford Köprüsü tek değil; İngiliz kırsalına dağılmış ve hala bu ayrıcalıklardan yararlanan sekiz özel köprüden biri.

Eski bir İngiliz atasözü; ‘bir köprü inşa et, üzerinden geçerler’ der.

Keşke tüm altyapı projeleri bu kadar verimli ve uzun vadeli olabilse.

Mehmet Önal Kimdir?

Mehmet Önal İstanbul'da doğdu. Hukuk lisans ve yüksek lisans tahsilinden sonra İngiliz Parlamentosu ve Atlantik Konseyi'nde çalıştı. İzleyen dönemde enerji sektöründe çalışmaya başladı. Ticari görevlerden sonra enerji dönüşümü ve iklim değişikliği kamu politikaları üzerine uzmanlaştı.

Avrupa Birliğini'nin teknik iklim değişikliği danışman organı olan Sıfır Emisyon Platformu'nda ve İngiltere'de Karbon Yakalama ve Depolama Derneği'nde görev aldı. İklim değişikliği temalarında Avrupa'da, Orta Doğu'da ve Asya'da birçok devletin yürüttüğü çalışmalara katıldı.

Profesyonel olarak kamu politikaları ve siyasi gelecekler üzerine senaryo çalışmalarında yer alıyor, büyük toplumsal gelişmeler, sosyolojik değişimler, insanlık için varoluşsal tehdit oluşturan etkenler ve küresel jeopolitik konular üzerine kafa yoruyor. Enerji sektörü profesyoneli olarak Londra ve İstanbul'da yaşıyor.