Diana Krall
Benim için caz
Caz benim için özgürlüğün ve yaratıcılığın sesi demektir. Melodilerin doğaçlama akışı bana duygularımı serbest bırakarak besteci ve icracılarla birlikte kendimi de ifade etme şansı tanır.
Her bir nota içinde sonsuz olasılıklar barındırır ve her performans benzersizdir. Cazın ritmi hayatın iniş çıkışlarını yansıtır. Bazen yavaş ve derin, bazen hızlı ve heyecan vericidir.
Caz dinlerken zaman durur, sadece o anın içinde kaybolurum. Caz bana hem huzuru hem de enerjiyi aynı anda hissettiren bir müzik türüdür.
Bir kısmını bildiğinizi varsaydığım sizler için seçtiğim ilişikteki albümleri dinlerseniz ve sevdiklerinize tanıtırsanız beni çok mutlu edersiniz. Ben aynı frekansta buluşmanın önemine inanırım. Tüm müzikseverler birleşip parti kurarlarsa iktidara bile gelebilirler. Parti içi hizipleri görmek isterdim.
Sesten ve frekanstan bahsederken sevgili Mülkiyeli kardeşim Ömer Madra'ya ve onun Açık Radyo'suna good vibrations (iyi titreşimler) göndermek isterim. Açık Radyo kalbimizde hep açık kalacaktır.
Les McCann & Eddie Harris: Swiss Movement (1969)
Bu klasik uzunçaları 70'li yıllarda uzun süre oturduğum Santa Barbara'daki öğrenci ve hippie köyü Isla Vista'daki kullanılmış plak mağazasından iki dolara satın aldığımı ve çok etkilendiğimi hatırlıyorum. Sonradan CD'si çıkınca sevgili Fatoş'un ABD'de Türk televizyonu izleme hevesi yüzünden damdan kayıp düşen bir çatı antenciye hediye ettiğime de şimdi pişmanım.
Swiss Movement 1969 yılında İsviçre'deki Montreux Caz Festivali’nde canlı kaydedilen ve caz dünyasında büyük yankı uyandıran bir albümdür. Efsanevi caz piyanisti Les McCann ile saksofoncu Eddie Harris'in ortak çalışması olarak bilinen albüm funk, soul ve cazın benzersiz bir füzyonunu sunar. Bu albüm cazda özgün bir ritmik enerji yaratarak McCann ve Harris’in enerjik doğaçlamalarıyla 1960’lar cazını tanımlayan başlıca albümlerden biri haline gelmiştir.
Compared to What: Albümün en bilinen parçası olan Compared to What şarkının toplumsal eleştiri içeren sözleriyle 1960’ların çalkantılı dönemini yansıtır. Bu parçada Les McCann vokal performansıyla dönemin politik ve sosyal sorunlarına dikkat çeker. Şarkı kapitalizmin ve savaşın getirdiği çelişkilere dair sert eleştiriler barındırırken McCann’in güçlü piyanosuyla ve Harris’in yoğun saksafon tınılarıyla birleşir.
Cold Duck Time: Bu parçayı Eddie Harris bestelemiş ve funk ritimleriyle cazın dans edilesi yanını yansıtmıştır. Harris’in hızlı saksofon geçişleri, McCann’in enerjik piyano akorları ve ritim grubunun güçlü eşliğiyle Cold Duck Time dinleyiciyi adeta yerinde duramayacak bir hale getirir.
Kathleen's Theme: Albümdeki daha duygusal ve lirik parçalardan biri olan Kathleen's Theme McCann’in zarif piyano performansıyla dikkat çeker. Bu parça albümdeki enerjik parçaların yanında daha yumuşak bir an sunarak albüme duygu dolu bir derinlik katar.
You Got It in Your Soulness : Bu parça, blues etkisini güçlü bir şekilde hissettiren bir çalışma olarak öne çıkar. McCann’in piyanodaki doğaçlama yetenekleri ve Harris’in dinamik saksofon partisyonları parçaya ruhani bir nitelik kazandırır.
Swiss Movement yalnızca McCann ve Harris’in yetenekleriyle değil, aynı zamanda ritim grubundaki Leroy Vinnegar (bas) ve Donald Dean’in (davul) mükemmel uyumuyla güçlenir.
Bugün bile caz dünyasında etkisini sürdüren Swiss Movement müziğin sınırlarını zorlayan ve dinleyiciyi harekete geçiren enerjisiyle bir caz klasiği olarak anılır.
Les McCann ve Eddie Harris
Diana Krall: Live in Paris (2002)
Diana Krall’ın Live in Paris albümü sanatçının caz dünyasında kazandığı saygınlığı ve yeteneklerini gözler önüne seren büyüleyici bir canlı performans kaydıdır. 29 Kasım - 2 Aralık 2001 tarihlerinde Paris'in ünlü Olympia Konser Salonu'nda kaydedilen bu albüm Krall’ın büyüleyici vokal ve piyano yeteneklerini sergilediği, caz standartlarını kendi tarzında yorumladığı unutulmaz bir performansı içerir.
Live in Paris Diana Krall’ın sahnedeki karizmasını ve müzikal inceliğini yakalayan ve caz standartlarına kişisel yorumunu katan bir canlı albüm olarak dikkat çeker. Albüm Cole Porter, Antonio Carlos Jobim ve Joni Mitchell gibi büyük bestecilerin eserlerini içerir, ancak Krall’ın bu eserleri kendi zarif tarzıyla yeniden yorumlaması onlara ayrı bir derinlik kazandırır.
Krall’ın Live in Paris albümündeki performansı onun sadece bir vokalist değil aynı zamanda yetenekli bir caz piyanisti olduğunu da vurgular. Albümdeki düzenlemeler, cazın geleneksel yapısına sadık kalmakla birlikte modern bir yorumla sunulur.
I Love Being Here With You: Albümün açılış parçası olan bu şarkı Peggy Lee’nin sevilen klasiklerinden biridir. Krall şarkıya enerjik ve samimi bir yorum getirir. Parçadaki swing ritimleri ve Krall’ın zarif piyano dokunuşları konserin ne kadar keyifli ve neşeli bir atmosferde geçtiğini gösterir.
Let's Fall in Love: Cole Porter’ın yazdığı bu klasik aşk şarkısı albümde yer alan en büyüleyici parçalardan biridir. Krall şarkıya duygusal bir derinlik katarak romantik atmosferi güçlendirir.
The Look of Love: Burt Bacharach’ın bu ikonik eseri albümde en çok dikkat çeken parçalardan biri olup Krall’ın 2001’de çıkardığı stüdyo albümüyle aynı adı taşır. Krall’ın kadife yumuşaklığındaki vokali ve duygusal yorumuyla şarkı aşkın hem romantik hem de hüzünlü yanlarını yansıtır.
Cry Me a River: Arthur Hamilton’ın ünlü şarkısı Cry Me a River Diana Krall’ın dramatik yorumuyla albümdeki en çarpıcı parçalardan biridir. Krall bu parçaya yoğun bir duygusal derinlik katmış ve dinleyiciye kırık bir kalbin acısını hissettirmiştir.
A Case of You: Krall Joni Mitchell’ın bu folk-klasik şarkısını kendi caz yorumu ile yeniden şekillendirir. Piyano ve vokal arasındaki dengeli etkileşim şarkının duygu yüklü yapısını ön plana çıkarır.
S'Wonderful: Krall George Gershwin'in bu klasik parçasına canlı ve coşkulu bir yorum katarak swing ritimlerini ön plana çıkarır.
Diana Krall’a, Live in Paris albümünde mükemmel bir caz grubu eşlik eder. Bu grup Krall’ın vokalleri ve piyano performansını destekleyen şu yetenekli müzisyenlerden oluşur: John Pisano (gitar), Daje Brubeck (davul), John Clayton (bas).
Ayrıca, albümde bazı parçalarda London Symphony Orchestra da yer alır ve Krall’ın caz düzenlemelerine klasik bir dokunuş ekler. Bu orkestral düzenlemeler Krall’ın caz standartlarını geniş bir müzikal çerçevede yorumlamasına olanak tanır ve albümdeki birçok parçaya sinematik bir duygu katar.
Albüm 2003 yılında En İyi Caz Vokal Albümü dalında Grammy Ödülü kazanarak Krall’ın başarısını pekiştirmiştir.
Dave Brubeck Quartet - Time Out (1959)
Dave Brubeck Quartet'in Time Out albümü caz müziğinde sıra dışı zaman ölçüleri ve ritim yapıları kullanmasıyla ünlüdür. Öte yandan Time Out cazın daha geniş bir dinleyici kitlesine ulaşmasını sağlayarak popüler caz albümleri arasında en ön sıraları alır.
Dave Brubeck Quartet’in Time Out albümü 1959 yılında piyasaya sürüldüğünde caz dünyasında büyük bir devrim yaratarak alışılmış ritim kalıplarını yıktı ve caz müziğinde yenilikçi bir yaklaşımı temsil etti.
Time Out caz müziğinde pek alışılmamış zaman ölçüleriyle dikkat çeker. Albümdeki her parça, caz dinleyicilerine beklenmedik ritim ve ölçüler sunarak müziğin doğasına dair heyecan verici bir keşif sunar. Time Out yalnızca teknik anlamda değil, melodik yapısı, doğaçlamaları ve grup uyumuyla da öne çıkar.
Blue Rondo à la Turk: Albümün açılış parçası olan "Blue Rondo à la Turk" aksak ritmiyle klasik Türk müziğinden ilham alır. Parça hızlı ve enerjik bir açılışın ardından blues doğaçlamalarıyla cazın alışıldık formlarına geri döner, ancak ritmik farklılıklarıyla baştan sona ilgi çeker.
Take Five: Bu ikonik parça, albümdeki en tanınan ve sevilen eserdir. Paul Desmond’un yazdığı Take Five müzik dünyasında efsaneleşmiş bir caz standardı haline geldi. Desmond’un saksafon melodisi ve Brubeck’in piyano yürüyüşleri Joe Morello’nun davul solosuyla birleşerek caz tarihinde nadir görülen bir ahenk yakaladı. Bu parçayla birlikte caz geniş bir dinleyici kitlesine ulaştı ve popüler müzik dünyasında da kendine yer buldu.
Strange Meadow Lark: Albümdeki daha lirik parçalardan biri olan Strange Meadow Lark serbest tempolu bir piyano girişine sahiptir. Brubeck burada klasik caz piyano ile modern caz armonilerini harmanlayarak dinleyicilere huzurlu bir atmosfer sunar. Parça Desmond’un zarif saksafonuyla farklı bir caz anlatımı yaratır.
Three to Get Ready ve Kathy’s Waltz: Bu parçalar cazda vals ritminin yenilikçi bir şekilde kullanılmasını gösterir. Three to Get Ready ölçüler arasında geçiş yaparak dinleyiciye akıcı bir ritim sunar. Kathy’s Waltz ise aynı zamanda Brubeck'in kızına ithaf ettiği melodik bir çalışmadır ve vals ritmi üzerinden ilerleyen ve caza dönüşen biçimiyle dikkat çeker.
Dave Brubeck Quartet’in Time Out albümü cazın teknik ve yaratıcı sınırlarını zorlayan, ritmik çeşitliliği ile ezber bozan bir başyapıttır. Bu albüm geleneksel caz dinamiklerine meydan okuyarak müzik dünyasında bir dönüm noktası yaratmıştır. Alışılmadık zaman ölçüleri, uyumlu doğaçlamaları ve müzikal yenilikleriyle Time Out caz müziğinde modern bir klasik olarak kendine kalıcı bir yer edinmiştir.
Stan Getz & João Gilberto - Getz/Gilberto (1964)
Bu albüm caz ve bossa nova tarzlarını birleştiren bir başyapıttır. Antonio Carlos Jobim'in besteleri Stan Getz’in yumuşak saksofon tonuyla ve gitarcı ve şarkıcı João Gilberto Getz/Gilberto ile Latin cazın popülerleşmesinde büyük rol oynadı. Albümdeki The Girl from Ipanema dünya çapında tanınarak cazın globalleşmesine katkıda bulundu.
Albümde Gilberto'nun yumuşak, ritmik gitarı ve hafif vokalleri Getz'in zarif ve melodik saksafonuyla mükemmel bir uyum içinde bir araya gelir. Albüm caz ve Brezilya müziğinin kusursuz bir füzyonu olarak kabul edilip bossa nova akımının en başarılı çalışmalarından biridir. Albümde Gilberto'nun eşi Astrud Gilberto da yer aldı ve albümün en ünlü parçalarından biri olan The Girl from Ipanema'da unutulmaz bir vokal performansı sergiledi.
Bu albüm, caz ve Latin müziğinin sınırlarını aşarak dünya çapında büyük bir etki yarattı ve bossa nova akımını kalıcı hale getirdi.
The Girl from Ipanema: Albümün en popüler parçası Antonio Carlos Jobim’in bestesidir. João Gilberto'nun Portekizce vokalleriyle başlar ve Astrud Gilberto’nun İngilizce vokalleriyle devam eder. Astrud Gilberto’nun zarif ve sade vokal tarzı şarkıya eşsiz bir atmosfer kazandırır. Bu parça albümün dünya çapında tanınmasını sağlayan en önemli eserlerden biri oldu ve 1965’te Grammy Ödülleri’nde Yılın Kaydı ödülünü kazandı.
Corcovado: Yine Antônio Carlos Jobim’in bir bestesi olan Corcovado, albümün en lirik ve duygusal parçalarından biridir. Gilberto’nun sakin vokali ve akustik gitarı Getz’in zarif saksafon melodileriyle birleşir ve parça derin bir huzur ve sakinlik hissi uyandırır.
Só Danço Samba: Albümdeki hareketli parçalardan biridir ve bossa nova’nın samba köklerine güçlü bir geri dönüş sunar. Parça, canlı ritmi ve enerjik yapısıyla dinleyiciye Brezilya'nın dans dolu atmosferini yaşatır. Getz'in hızlı ve melodik saksafon geçişleri, Gilberto'nun ritmik gitarıyla mükemmel bir uyum içinde ilerler.
Desafinado: Jobim ve Newton Mendonça tarafından yazılan bu parça, bossa nova’nın klasiklerinden biri olarak kabul edilir. Desafinado, "uyumsuz" anlamına gelir ve cazın karmaşık armonik yapısını, bossa nova’nın yumuşak ritimleriyle birleştirir.
O Grande Amor: João Gilberto'nun yumuşak vokaliyle albümdeki en duygusal parçalardan biri olan O Grande Amor, aşkın hem tatlı hem de melankolik yönlerini yansıtır. Getz’in saksafon performansı burada özellikle öne çıkar.
Getz/Gilberto albümünde Stan Getz (tenor saksafon) ve João Gilberto (vokal, gitar) dışında, Antonio Carlos Jobim (piyano), Sebastião Neto (bas) ve Milton Banana (davul) yer alır. Bu kadro bossa nova’nın zarif yapısını ve ritmik özelliklerini mükemmel bir şekilde ortaya koyar.
Elise: The Girl from Ipanema
Kendinden çalmak intihal sayılır mı dersiniz? 10 Eylül 2023'te Elise için şunları yazmıştım:
Elise Trouw 1999 doğumlu California’lı bir genç kadın. Küçük yaşlarda çok sayıda enstrümanı çalmayı öğrenmiş. Bir YouTube fenomeni olan sanatçının ilişikteki videosu 12 milyon kez izlenmiş.
Bence bu çok güzel ve yetenekli genç kadını klonlamalı ve ülkemizdeki bütün evlerde bir köşede gitar çaldırıp the Girl from Ipanema’yı söyletmeli. Belki evin hanımı Elise’i görünce bir kıskançlık krizi geçirir ama bu ünlü ritmik müziğin ve yumuşak sesin sinirli ve kavgacı insanları yatıştırdığı da kesin.
Sonny Rollins - Saxophone Colossus (1956)
Sonny Rollins
Sonny Rollins'in tenor saksafon performansının zirvesi kabul edilen bu albüm caz dünyasında çığır açan çalışmalardan biridir. St. Thomas ve Blue 7 gibi caz standartlarına ev sahipliği yapan Saxophone Colossus Rollins’in teknik yeteneklerini ve cazda melodik anlatımı sergileyen bir sanat ürünüdür.
Sonny Rollins'in Saxophone Colossus albümü caz müziğinde bir mihenk taşı olarak kabul edilir. Rollins bu albümde tenor saksafonun sınırlarını zorlayan, teknik ve duygusal açıdan son derece zengin performanslar sergilemiş ve caz tarihinde kalıcı bir iz bırakmıştır. Saxophone Colossus modern caz saksafonunun ne kadar güçlü bir anlatım aracı olabileceğini kanıtlayan bir başyapıttır.
Saxophone Colossus cazın bebop ve Latin etkilerini bir araya getiren beş parça içerir. Bu albüm Rollins’in teknik becerilerinin yanı sıra onun müzikal duyarlılığını ve doğaçlama yeteneğini de sergiler. Rollins her bir parçada benzersiz bir hikaye anlatır; müziğinde derin bir liriklik ve teknik ustalık göze çarpar.
St. Thomas: Albümün en ünlü parçalarından biri olan St. Thomas Rollins’in Karayip kökenlerinden esinlenerek yazdığı bir melodidir. Bu parça Latin caz ritimleri ve melodik yapısıyla dikkat çeker ve caz standardı haline gelmiştir. Parçanın enerjik temposu ve Rollins’in saksafonuyla canlı doğaçlamaları dinleyiciyi büyüler.
Blue 7: Albümün en dikkat çekici parçalarından biri olan Blue 7 Rollins’in blues formundaki doğaçlama yeteneklerini gözler önüne serer. Bu parça caz tarihinin en iyi doğaçlama performanslarından biri olarak kabul edilir ve eleştirmenler tarafından büyük övgü almıştır.
Moritat: Mack the Knife olarak da bilinen Moritat, Brecht'in yazdığı ve Weill’in bestelediği Üç Kuruşluk Opera'dan alınan bir caz aranjmanıdır. Rollins bu melodiyi yeniden yorumlayarak ona cazın doğaçlama diliyle yeni bir hayat verir.
You Don't Know What Love Is: Bu klasik caz baladı Rollins’in lirik yönünü sergileyen önemli bir çalışmadır. Parça Rollins’in duygusal derinliğini ve melodik anlatım yeteneğini en iyi yansıtan eserlerden biridir.
Strode Rode: Albümdeki hareketli ve enerjik bir parça olan Strode Rode, Rollins’in güçlü hard bop soundunu yansıtır. Parça, hızlı temposu ve ritmik yapısıyla dinleyiciyi içine çekerken Rollins’in teknik ustalığını sergilediği doğaçlama bölümleriyle dikkat çeker.
Saxophone Colossus, Sonny Rollins’e piyanoda Tommy Flanagan, basta Doug Watkins ve davulda Max Roach’un eşlik ettiği bir kadro ile kaydedilmiştir. Bu müzisyenler, Rollins’in vizyonunu mükemmel bir şekilde desteklemiş ve her bir parçada benzersiz bir uyum yakalamışlardır.
Frank Sinatra: Sinatra at the Sands (1966)
Sinatra at the Sands Frank Sinatra’nın kariyerinin zirvesindeki canlı performanslarından birini belgeleyen ve caz dünyasında bir klasik haline gelen albümlerinden biridir. Albüm Las Vegas’ın ikonik Sands otelinde kaydedildi ve Sinatra’ya efsanevi piyanist ve orkestra şefi Count Basie ve onun orkestrası eşlik etti. Bu performans sadece Sinatra’nın olağanüstü vokal yeteneklerini değil aynı zamanda Basie’nin orkestrasının zarif caz düzenlemelerini ve Quincy Jones’un usta şefliğini de öne çıkardı.
1960’lı yıllarda Sinatra kariyerinin doruğundaydı ve Las Vegas onun evi haline gelmişti. O yıllar Sinatra’nın hem sahnede hem de özel hayatında "Rat Pack" döneminin şatafatlı günlerini yaşadığı dönemlerdi. Sinatra at the Sands onun bu altın çağını ve Las Vegas’taki etkisini belgeleyen canlı kayıtları içerir.
Come Fly with Me: Sinatra'nın 1958’de kaydettiği bu klasik parça, albümün açılışını yapar ve dinleyicileri caz dolu bir yolculuğa davet eder. Parçanın canlı versiyonu Basie orkestrasının güçlü ve dinamik dokunuşlarıyla yeni bir hayat bulur.
I've Got You Under My Skin: Cole Porter’ın yazdığı bu unutulmaz şarkı, Sinatra’nın kariyerindeki en bilinen şarkılardan biridir.
One for My Baby (And One More for the Road): Sinatra bu melankolik ve duygusal baladı söylerken bardaki yalnız bir adamın hikayesini ustalıkla dile getirir.
Fly Me to the Moon: Quincy Jones’un aranjmanlarıyla bu klasik şarkı albümde enerjik bir caz parçası olarak yer alır.
My Kind of Town: Chicago’ya bir övgü olan bu parça, Sinatra’nın sahnedeki enerjik ve coşkulu performanslarından birini yansıtır. Orkestranın güçlü eşliği ve Sinatra’nın karizmatik vokaliyle şarkı Las Vegas’taki kalabalığın favorilerinden biri olur.
The Shadow of Your Smile: Bu şarkının Sinatra yorumu, albümdeki en lirik ve romantik anlardan biridir.
Frank Sinatra
Miles Davis - Kind of Blue (1959)
Bu albüm caz tarihinin en önemli kayıtlarından biridir. Miles Davis'in liderliğinde John Coltrane, Cannonball Adderley ve Bill Evans gibi efsanelerin yer aldığı albüm modal cazın öncüsüdür. Modal caz geleneksel akor dizileri yerine belirli modlar veya ölçekler üzerinden doğaçlama yapılmasıyla bilinir. Bu yenilikçi yaklaşım müzisyenlere daha geniş bir özgürlük alanı sunarken melodik yapıyı sadeleştirip doğaçlamaya odaklanmayı teşvik eder.
Kind of Blue albümü caz tarihinde eşsiz bir yere sahiptir. Türünün mihenk taşlarından biridir ve caz müziğinin dinleyicilere sunduğu geniş duygusal yelpazeyi en iyi yansıtan albümlerden biri olarak kabul edilir.
Miles Davis bu albümde karmaşık armonilerden ziyade sadeleştirilmiş modları tercih ederek caz müziğinde yeni bir anlatım biçimi yaratmıştır. Bu yaklaşım caz müziğini daha geniş kitlelere açmayı da başarmıştır.
Albüm yalnızca iki gün içinde kaydedildi ve Miles Davis müzisyenlerden herhangi bir prova yapmadan doğrudan kayıt stüdyosuna girmelerini istedi. Bu cesur karar albümdeki parçaların taze ve doğaçlamaya dayalı doğasını korumasını sağladı.
So What: Albümün açılış parçası olan bu eser, minimal bir bas çizgisi ve güçlü bir piyano açılışı ile başlar. So What ritmik sadeliği ve ikonik “call and response” (çağrı ve yanıt) yapısıyla dinleyicileri cezbeder.
Blue in Green: Bu parça Bill Evans'ın piyano çalışı ve melankolik melodisiyle bilinir. Parçadaki yumuşak ve derin tonlar cazın duygusal bir yönünü yansıtarak dinleyicileri etkiler.
All Blues ve Freddie Freeloader gibi parçalar ise blues etkilerini caz armonileriyle birleştirir ve albümdeki çeşitliliği ortaya koyar.
Kind of Blue caz dünyasında modal cazın temellerini atarak 1960’larda caz müziğinin yönünü değiştirdi. Albüm sadece caz meraklıları değil, rock, klasik ve pop müzisyenleri için de büyük bir ilham kaynağı oldu. Ünlü caz eleştirmeni Ashley Kahn albümü “kendi içinde tam bir caz ansiklopedisi” olarak tanımlayarak müzikal zenginliğini vurgular. Bugün Kind of Blue dünyanın en çok satan caz albümlerinden biri olup sayısız sanatçıyı etkilemiş ve birçok çalışmaya ilham vermiştir.
Miles Davis
* * *
Her gün bir süre olsun iyi müzik dinlemeyi ve bu kötü dünyadan kopmayı unutmayın.
Sahte gündemler dünyalılara ve umurunda olanlara kalsın!
Mehmet Ali Çiçekdağ kimdir?Prof. Dr. Mehmet Ali Çiçekdağ İstanbul'da doğdu. Sankt Georg Avusturya Lisesini ve Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesini bitirdi. İki yıl Ege Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesinde asistanlık yaptıktan sonra burslu olarak ABD'ye gitti. California Üniversitesi'nin Santa Barbara kampüsünde siyaset bilimi dalında yüksek lisans ve doktora yaptı. 40 yıldan fazla ABD'de kalan Çiçekdağ çeşitli üniversitelerde Amerikan politikası, uluslararası ilişkiler ve mukayeseli devletler dersleri verdi. Çiçekdağ'ın ikinci uzmanlık alanı Yabancı Dil Eğitimi ve Dilbilimidir. Monterey Institute of International Studies'ten eğitim dalında ikinci bir M.A. aldı. Defense Language Institute'te Akademik Eğitim ve Geliştirme bölümünün başkanlığını ve Türkçe Bölümünün başkanlığını yaptı. 1980'lerde Boğaziçi Üniversitesinde Siyaset ve Uluslararası İlişkiler bölümünde tam zamanlı öğretim üyeliği yapmış olan Çiçekdağ, bugünlerde aynı bölümde yarı zamanlı olarak Amerikan Politikası dersleri veriyor. T24'te siyaset ve müzik yazıları yazmayı seviyor. |